¥ Camii Kuran [Kuran-ı kerimi toplıyan] fil-hakika Sıddık ve Faruktur “radıyallahü anhüma”. 1/80. (1. cilt 80. mektup)
¥ Camiiyet-i kalbin manası. [Her insan bir topluluktur. Varlıkta bulunan her şey insanda da vardır.] 1/95.
¥ Canib-i meşrıktaki [Doğu taraftaki] nurani sütun, Mehdi “aleyhimürrıdvan”ın başlangıcının [gelmesinin] işaretidir. 2/68
¥ Cebriye mezhebi, kuldan kudreti ve iradeyi kaldırıp [irade ve ihtiyar yok deyip], fail ancak Allahü teala derler ki, küfürdür. 1/289.
¥ “Ceddi du imane küm bi kavli la ilahe illallahü” hadis-i şerifi. “İmanınızı La ilahe illallah diyerek tazeleyiniz!” 1/78.
¥ Cezbe ancak bir üst makamadır. Üstün üstüne değildir. Meczub olmayan saliklere makam-ı kalbdedir. Cezb edilmeleri ancak makamı ruhadır ki, makamı kalbin üstüdür. Ruhun şühudünü şühud-i Hak bilirler. 1/287
¥ Bir cezbe ki, encam-ı karı [nihayeti] süluk ola, kafidir. Eğer süluke gelmezse meczub-ı ebterdir [kıymetsizdir], mahbub değildir. 1/287
¥ Cizyeyi, Hak teala, küfrün hakareti için emretmiştir. 1/193
¥ Cesedi terbiye eden ruhtur. Kalıbı terbiye eden kalpdir. İnsandaki alem-i halktan olan maddelerin, alem-i emirden olan latifeler tarafından terbiye edildiği bildirilmektedir. 1/210.
¥ Celaleddin-i Devani, isbat-ı vacipte bi misldir. (Vacip-i tealayı ispatta emsali bulunmayan bir zattır). Öyle iken, delillerinde, noksanlık mevcuttur. 1/272.
¥ Cemaat-i nafile mekruhtur [Nafileleri cemaat ile kılmak mekruhtur]. 1/260
¥ Cemaatin fazileti. 1/260.
¥ Cemal-i ilahi. 3/97.
¥ Cuma edasında sultanın bulunması şart kılınmıştır ki, fitne çıkmak tehlikesi ortadan kalkmış olur. 1/288.
¥ Cumaya, 5 vakitte cemaate ve bayram namazlarına hazır olmak zaruriyat-i dindendir. 1/265
¥ Cin taifesi ecsad ile mütecessid olup [cesetler ile cesetlenip], acayip işler vukua getirirler ki, tenasüh değildir. 2/58
¥ “Cinden herkesin bir karini [yakını, arkadaşı] vardır.” “Hadis-i şerif” 3/32
¥ Cemel ve Sıffin vak’aları ictihad yüzünden idi. 2/67
¥ Cemi-i umurda [bütün işlerde] azimet yolunu seçmeli ve ruhsattan ictinab etmelidir [kaçınmalıdır]. 1/70
¥ Cennet ve Cehennem halihazırda [şimdi] mevcutlardır. Ve devamlı var olacaklardır. 2/67
¥ Cennet ve Cehennem, arş ve kursi, lehv ve kalem ve ruh, baki kalırlar ki, yok olmaz manasına değildir. 3/56.
¥ Cennet ehlinin ekserisi Ümmet-i Muhammeddir “aleyhissalatü vesselam” 1/249
¥ Cennet ve Cehennem arasında üçüncü bir mahal yoktur. 1/259
¥ Cennette günler vardır. Halbuki güneş yoktur. 2/76
¥ Cennet nimetlerinin dünya ile münasebeti yoktur. 1/302
¥ Cennete arzu ve giriftar olmak [tutulmak], mezmum değil [kötülenmemiş], makbuldür. 3/99
¥ Cennete girmek imana bağlıdır. İman da Hak Sübhanehunun fadlı ve ihsanıdır. 1/266
¥ Cennet ile müjdelenmiş bir şahsı, tekfir eylemek, Kitap ve Sünnet ile küfürdür. 2/99
¥ “Cennete ümmet-i hayrilbeşerden 70.000 kimse hesapsız dahil olsa gerektir.” Hadis-i şerif. 3/20
¥ Cennette aynı mertebede bulunanların, aynı nimetlerden, lezzet almaları başka-başkadır. 2/50.
¥ Cennette zevceler zevcin yanında olacaktır. 2/50
¥ Cennet hurisinin bir kılı dünyaya zuhur etse, dünyada gece [şeb’] vaki olmaz. 3/65
¥ Cennete girmek ve Cehennemden kaçınmak, İslamiyetin emirlerini yapmaya bağlıdır. 1/48
¥ Cüneyd-i Bağdadi. 2/21.
¥ Cüneyd-i Bağdadi, erbab-ı sahvın [sahv erbabının] reisidir ve sahvı sekre tercih eder. 3/117.
¥ Cüneyd-i Bağdadi bu taifenin seyyidi iken, ondan havarik nakil olunmadı. [Fazla keramet zuhur etmedi]. 1/107.
¥ Cüneyd-i Bağdadi rüyada dedi ki, beni gecenin ortasındaki iki rekat namaz kurtardı. 1/184.
¥ Civanlıktaki [gençlikteki] ibadet makbuldür. 3/34
¥ Cihatdan maksat, ila-i kelime-i dindir. Ve din düşmanlarını tahrib etmektir. 2/69
¥ Cihat-ı ekberden murad, kalıb [bedenin yapı maddeleri] ile cihatdır. 2/50
¥ Cehl ve inat ve taassubun ilacı yoktur. 3/87
¥ Cehennemden bir şerare [kıvılcım] dünyaya düşse, her şeyi yakıp ve mahv ederdi. 3/30
¥ Cehenneme dühul [girmek] ve onda ebedi kalmak, tekliften sonra, şirke bağlıdır. 1/159
¥ Cehenneme dühul [girmek] küfre bağlıdır. Ve küfür nefs-i emmare hevalarından neş’et eder. 1/266
¥ Çun için biçune yol yoktur. [Misilli için misilsize yol yoktur.] 2/8
¥ Cevahir-i şerh-i Mevakıf kitabını Muhammed Masum bitirdi. Felsefecilerin kabahatlerini anladı. 1/266.
¥ Cihatda, gazilere ve şehitlere verilen ecrler niyetin doğruluğundan sonradır. Bozuk bir niyet ile ameli ibtal eylemeyeler [Boşa gitmesine sebep olmayalar]. 2/69
¥ Cin şerrinden kurtulmak için, kelime-i temcid okumalıdır. 1/174.
¥ Camiıyet-i arifin manası. 4/203.
¥ Cebriye mezhebi, kuldan irade ve ihtiyarı kaldırıp [yok deyip], kulu; işlerin yapılmasında mecbur bilirler. Belki işi kulun [irade-i cüz’iyesi ile] yaptığını, kula nisbet eylemezler. Ve bunu Allahü teala yapıyor [kulu mecbur] bilirler. Bu küfürdür. Ve buna böyle inanan kafirdir. Hayırlı işe sevap taleb edip, şer işe azap yoktur. Ve kafirler ve asiler mazur ve onlara sual ve azap yoktur. Zira işler bil-cümle Haktandır. Ve bunlar mecburdurlar derler. Böyle itikat küfürdür. Hak teala Saffat suresi 24. ayetinde mealen buyurur: (Onlar inanışlarından ve yaptıklarından sorulacaklardır.) Hicr suresi 92. ve 93. ayet-i kerimelerinde mealen, (Rabbin hakkı için, onların hepsine kıyamet gününde işledikleri küfür ve masiyetlerden sual edip, cezalarını veririz.) buyuruluyor. 70 Peygamber lisanından bunlar mel’undur. Ve mezhepleri aklın anlayacağı şekilde batıldır. Zira elin titremesi ile, eli istekle kaldırmak başka olduğu meydandadır. Kulun o kadar ihtiyar ve kudreti vardır ki, emirlerin ve nehylerin uhtesinden gelmeye kadirdir. Hak teala kerimdir. Kula gücü yetmeyeceği şeyi emir buyurmamıştır. Uhtesinden gelmeye kadir olduğu kadar teklif buyurmuştur. Bu cemaat, kendilerine eziyet edeni kınayıp, intikam almaya kalkarlar. Ve çocuklarını döverler ve edeblendirirler. Yabancı bir erkeği kendi zevceleri ile görseler, kınayıp, azar da ederler. Mazur ve mecburdur deyip, göz yummazlar. Kati nas ile sabit olan ahiret azabından bu bahane ile kurtulmak ve istedikleri işleri ihtiyar eylemek isterler. Böylece kaza ve kaderi inkar ederler. 5/83, 5/137.
¥ Cafer bin Sinan buyuruyor ki, (İbadet ve iyilik yapanların, kendilerini, günah işleyenlerden üstün görmeleri, onların günahlarından daha fenadır.) 5/110.
¥ Cafer bin Sinan buyuruyor ki, (İşlenen günahın tövbesinden gaflet eylemek, o günahı işlemekten daha kötüdür.) 5/110
¥ Celaleddin-i Rumi, vahtet-i vücut mensublarının reislerindendir. 4/29.
¥ Celaleddin-i Rumi, sofiye-i muvahhidin [vahdet-i vücut ehlinin] reislerinden iken, kendine bağlı olanların ahvaline riayet ve helak edici şeylerden onları selamete rağbet ettirip himaye ediyor, kendilerini ve bunları tehlikelerden koruyor, faydalı şeyleri çekip, zararlı şeylerden kaçınıyorlar. İhtiyaçlarını elde etmeye uğraşıyorlar. Çocuklarını terbiye ediyorlar. Mühim işlerde birbirine danışıyor, kızlarını ve ailelerini açık gezdirmeyip, yabancıların bunlara yaklaşmasına müsaade etmiyorlar. Çocuklarını fena arkadaşlardan koruyorlar. Zalimlere ve düşmanlara cezalarını veriyor ve hastalarını zararlı gıdalardan perhiz ediyorlar. O halde bu alçak dünya işlerinde, kesret ahkamına riayeti terk etmek mübah iken, bunları gözetip de, ahiret işlerinde bu ahkama riayet farz olduğu halde, terk etmek ve vahdet-i vücut hilesi ile kulluk vazifelerinden kurtulmak istemek, ahkam-ı ilahiyeye inanmamak ve Peygamberlere inanmamaktır. 4/29.
¥ Celal ve elem yolu ile olan lezzet, cemal ve in’am [nimetler] lezzetinden ziyadedir [çoktur]. 4/106
¥ Cem makamı, insanları Hak tealadan ayrı görmeyip, birinin ahkamını diğere cari kılmaktır. Cem makamı sekrdir. Fark makamı, yani cem’ül-cem sahv olup, buraya vüsulde arif İslam-ı hakiki ile müşerref ve davet ve irşada layık olur. 5/64
¥ Cem makamında Allahü tealanın varlığı zuhur ve istila edip, salik kendi mevhum varlığını aciz [hiçbir şey] bulur. Biçare salik mukayed varlıktan nasıl haberdar olur. Ve hakiki varlıktan nasıl haber bulup, cemal ve kemalden ne vech ile hissedar olur. O yüksek makamdan onun nasibi, nasib alamamaktır. Bu işte ilim-i matlubu nice tedarik eder ki, ilim-i münafiyi ayndır. [Asıl ilme terstir]. Çok arif, bu makam-ı cem’den terakki edip, fark-ı badel cem’e vasıl ve beka ve şuur ile şeref hasıl ettikte, ilim ile aynın ikisi cem olur. Ve biri diğerine münafi (zıd) olmaz. O zamanda ilim-i baki ile fehm eder, ilim-i fani ile değil. Ayn-ı fenada baki ve ayn-ı bekada fanidir. 5/52.
¥ Cem makamında olan salik namazı merfu bulur [kaldırılmış bulur]. Ve İslami teklifleri, zincir-i dest [el bağı] ve pay-ı mecnun bulur ve hayal-i sükut tekalif eder. Ve zikri laklaka [söz kalabalığı] ve günah fehm eder. 4/181
¥ Cem’ul cem, halkı Hak celle ve aladan ayrı görmek olup, küfür-i tarikattan sonra hasıl olur. 6/207
¥ Cem’ul cem, yani fark mertebesi, İslam-ı hakiki, sahv ve marifet makamıdır. 4/26
¥ Cem’ul cem makamında olan salikin aramı [rahatı] ubudiyette ve lezzeti de taattedir. 4/181
¥ Cem’i Muhammedi “sallallahü aleyhi ve sellem” cem’i ilahiden daha geniş diyen arif, cem’i Muhammedi vücub ve imkan mertebelerini camidir [toplamıştır.] Lakin cem’i ilahi onları cami değildir diye buyurur. Halbuki bu şuhud şey’in misallerinin asla benzemesi kabilindendir. Zira cem’i Muhammedide olan numune vücub mertebesinin numuneleridir. Aslı değildir. O mertebe imkanın ihatasından daha yüksek [berter] ve münezzehtir. 6/164.
¥ Cin, teklifte insana tabi ve bizim Peygamberimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” dinine tabi kılınmıştır. 6/29
¥ “Cennette yüz derece vardır ki, alası Allah yolunda cihat edenlere ihsan edilmiştir. İki derecenin arası yer ve gök arası kadardır”. Hadis-i şerif. 4/64.
¥ Cennete giren insanların çoğunun girmelerine sebep, Allah için takva ve güzel ahlaktır. Ve Cehenneme insanların çoğunun girmelerine sebep, gam ve ferecdir (tasa ve şadumanlıktır) hadis-i şerifini Tirmizi ve İbni Hibban ve Beyheki rivayet ederler. 4/147 Ferec=Gam’ın aksi.
¥ Cennetin eşcar [ağaçları], enhar [nehirleri] ve bunun gibi huri ve gılmani, Hak sübhanehunun tenzih ve tahmidinin manalarının görünmesidir ki, dünyada o manalar bu harfler kisvesine ve kelimeler sureti ile peyda olmuştur [görünmüştür, ortaya çıkmıştır]. Mesela Sübhanallah gibi ve dahi Elhamdülillah gibi. Ve bu kelimelere dünyada mübaşeret, mucib-i terakkidir [söylemek yükselme sebebidir]. Bunun gibi, Cennette o latifelere ve nimetlere kavuşmak derecelerin yükselmesine ve makamların yükselmesine sebeptir. 4/189.
¥ “Cennete girmek ancak, rahmet-i ilahi iledir.” Hadis-i şerif. 4/119.
¥ Cüneyd-i Bağdadi’nin Resulullaha “sallallahü aleyhi ve sellem” tabi olmayı teşvik etmesi. 5/110.
¥ Cüneyd-i Bağdadi buyurur ki, hadis [mahluk] kadıme [halıka] makrun oldukta [yaklaştıkta], bundan eser kalmaz. Yani arş ve arşta bulunan her şey hadistir. Arifin kalbi yanında nisbeti mahv ve telaşi sahibidir ki, kalp kadımin nurlarının zuhur ettiği yerdir. O halde nasıl his eder. 6/123
¥ Cüneyd-i Bağdadi vahtet-i vücut banisi iken [kurucusu iken], serapa [tepeden tırnağa kadar] ahkam-ı İslamiyeye uymak ile bezenmişti. 4/29
¥ Cüneyd-i Bağdadi Kutbiyyet ve ferdiyyetin kemalatını cami idi. 4/154.
¥ Civanlık eyamı [gençlik çağı] ömrün en kıymetli zamanıdır. En kıymetli şey ise marifetullahtır. Gençliğini en kötü şey olan heva ve heves peşinde harcayıp, marifetullahı, ömrün en kötü zamanı olan ve ele geçeceği de kesin olmayan ihtiyarlık zamanına bırakanlara yazıklar olsun. 4/65.
¥ Civanan-ı müsteidana hayf ve efsun ki, fıtrat-i alilerini bu fani-i deniye masıruf edip, [Kıymetli ömrünü bu fani ve deni (alçak) olan dünya için sarf eden kabiliyetli gençlere çok yazık!], onlar gençliklerini dünya için harcamakla aldatıcı bir kahbeye tutulmuşlar, kıymetli cevherleri, saksı parçaları ile değişmişlerdir. (Mutlak cemal parlak ve hazırdır [dönülecek yer bellidir.]). 4/164
¥ Cehl ve hayret, şuhud-i maruf üzere [bilineni görmek, bilmek] meziyet sahibidir ve ali-i makamattır. 4/182.
¥ “Cu [açlık] bir kimseye galebe edip, bunu insanlardan gizleyip, Allahü tealaya teveccüh ederse, Allahü teala onun bir senelik rızkını verir [rızkını açar].” Hadis-i şerif. 5/37
¥ Çehre-i maşuk [maşukun yüzü] karşı karşıya gelen iki aynalarda, aynanın temizliği ve nuraniyeti kadar aks ve meydana çıkar [görünür]. Ayna renge bulanmış ve sureti kabul etmiyorsa, noksanlık aynadadır. Yoksa aynanın gösterdiği surette değil. 6/167
¥ Cihatın faziletleri hakkında Hadis-i şerifler. 4/64
Tavsiye Yazı –> İslamiyette Felsefe Var mıdır?