Bu mektup İmam Rabbani hazretlerinin Mektubat’ının 3. cilt, 34. mektubudur. Bu mektup, Mîr Muhammed Emin’in annesine yazılmıştır.
Nasihatlerin birincisi, Ehl-i sünnet âlimlerinin, kitaplarında bildirdiklerine göre, îtikadı düzeltmektir. Çünkü, Cehennemden kurtulan yalnız bu fırkadır. Allahü teâlâ, o büyük insanların çalışmalarına, bol bol mükafat versin! [Dört mezhebin ictihad derecesine yükselmiş müctehidlerine ve bunların yetiştirdikleri büyük âlimlere Ehl-i sünnet alimi denir. Ehl-i sünnet âlimlerinin kitapları çoktur. Meârif nezaretinin 465 numaralı ruhsatı ile 1217 senesinde İstanbul’da yazılmış olan türkçe (Necatü’l-müsalli) kitabında Ahmed Şevkı efendi çok güzel anlatmaktadır.] Îtikadı (İmanı) düzelttikten sonra, fıkıh ilminin bildirdiği ibâdetleri yapmak, yani İslamiyetin emirlerini yapmak, yasak ettiklerinden kaçınmak lâzımdır. Beş vakit namazı, üşenmeden, gevşeklik yapmadan, şartlarına ve tadil-i erkana dikkat ederek, kılmalıdır. Nisâb miktarı malı ve parası olan, zekat vermelidir. İmâm-ı Âzam buyuruyor ki (Kadınların süs olarak kullandıkları altın ve gümüşün de zekatını vermek lâzımdır).
Kıymetli ömrü, lüzumsuz mubahlara bile harcamamalıdır. Haram ile geçirmemek, elbette lâzımdır. Teganni ve şarkı [ve çalgı aletleri] ile meşgul olmamalı, bunların nefse verecekleri lezzete aldanmamalıdır. Bunlar bal karıştırılmış, şekerle kaplanmış zehirdir.
Gıybet etmemelidir. Gıybet haramdır. [Gıybet, bir müslümanın veya zimminin gizli bir kusurunu, arkasından söylemektir. Harbilerin ve bidat sahiplerinin ve açıkça günah işleyenlerin bu günahlarını ve müslümanlara zulüm edenlerin ve alışverişte onları aldatanların bu fenâlıklarını müslümanlara duyurarak, bunların şerrinden sakınmalarına sebep olmak ve müslümanlığı yanlış söyleyenlerin ve yazanların bu iftirâlarını söylemek lâzımdır, gıybet olmaz (Reddü’l muhtar: 5-263).]
Nemime, yani müslümanlar arasında söz taşımamalıdır. Bu 2 günahı işleyenlere çeşitli azaplar yapılacağı bildirilmiştir. Yalan söylemek ve iftirâ etmek de haramdır, sakınmak lâzımdır. Bu 2 fenâlık, her dinde de haram idi. Cezaları çok ağırdır. Müslümanların ayıplarını örtmek, gizli günahlarını yaymamak ve kusurlarını affetmek çok sevaptır. Küçüklere, emir altında bulunanlara [zevceye, çocuklara, talebeye, askere], fakirlere merhamet etmelidir. Kusurlarını yüzlerine vurmamalıdır. Olur olmaz sebeplerle o zavallıları incitmemeli, dövmemeli ve sövmemelidir. [Hiç kimsenin dinine, malına, canına, şerefine, namusuna saldırmamalı, herkese ve hükümete olan borcları ödemelidir. Rüşvet almak ve vermek haramdır. Yalnız zalimin zulmünden kurtulmak için ve ikrah edilince vermek rüşvet olmaz. Fakat, bunu almak da haram olur.] Herkes, kendi kusurlarını görmeli, Allahü teâlâya karşı yaptığı kabahatleri düşünmelidir. Allahü teâlânın, kendisine ceza vermekte acele etmediğini, rızkını kesmediğini bilmelidir. [Ananın, babanın, hükümetin, ahkâm-ı İslamiyeye uygun emirlerine itaat etmeli, ahkâm-ı İslamiyyeye uygun olmayanlara isyan etmemeli, karşı gelmemeli, fitneye sebep olmamalıdır.] [Mektûbât-ı Masumiye 2. cilt, 123. mektuba bakınız!]
Îtikadı düzelttikten ve fıkhın emirlerini yaptıktan sonra, bütün zamanları, Allahü teâlâyı zikir ile geçirmelidir. Buna, büyüklerin bildirdiği gibi, devam etmelidir. Buna, yani kalbin, Allahü teâlâyı zikretmesine mâni olan her şeyi, düşman bilmelidir. Ahkâm-ı İslamiyeye ne kadar çok yapışılırsa, Onu anmanın lezzeti artar. Ahkâm-ı İslamiyeye uymakta, gevşeklik, tembellik arttıkça, o lezzet de azalır ve kalmaz olur. [Zikrin çeşitleri vardır. Bunlardan biri, (Allahü ekber, Allahü ekber. Lâ ilâhe illallahü vallahü ekber. Allahü ekber ve lillahilhamd)dır. Buna (Tekbîr-i teşrik) de denir. Her gün çok söylemelidir. (İstigfar duâsı) da, faydası pek çok olan bir zikrdir. İslam düşmanlarının yalanlarına, iftirâlarına aldanıp da, onların tuzaklarına düşmemeye çok dikkat etmelidir.] Daha ne yazayım? Aklı olana bu kadar yetişir. Allahü teâlâ hepimize saadet-i ebediyyeye kavuşturan şeyleri yapmak nasip eylesin! Âmin.
Benzer Yazıları Okumak İçin Tıklayınız