Bu mektup, kadı Nasırullah’a yazılmıştır. Ulema-i rasihin ve diğer din âlimlerinin “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” istidlalleri arasındaki farkı bildirmektedir:
(İstidlal), eseri görerek, yani yapılan işi görerek, müessiri, bu işi yapanı anlamak ve mahlukları görerek, halıkı anlamak demektir. (Ulema-i rasihin) ve (Ulema-i zâhir), hep istidlal yapmakta, mahlukların halıkı bildirdiklerini söylemektedirler. Peygamberlere vâris oldukları hadis-i şerifte bildirilen âlimlere ulema-i rasihin denir “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în”. Din âlimlerinin hepsi böyle değildir. Rasih olmayan âlimler, mahlukların varlığını bilerek, halıkın varlığını anlarlar. Eserin varlığı, müessirin var olduğunu bildiriyor derler. Böylece müessirin var olduğuna îman ederler. Ulema-i rasihin ise, velâyetin yani evliyâlığın üstün derecelerinin hepsini geçip, Peygamberlere mahsus olan davet makâmına kavuşmuşlardır. Kendilerine tecellîler ve müşahedeler hâsıl olduktan sonra, bunlar da, eserden müessiri istidlal eder. Bu yoldan da hakiki müessire, yani Allahü teâlânın var olduğuna îman ederler. Bunlar, nihâyete kavuştuktan sonra anlarlar ki müşahede edilen ve tecellî olunan her şey, hakiki varlık değildir. Hakiki varlığın zıllerinden, görünüşlerinden bir zıldir. Bunlara hakiki varlık diye îman edilmez. Hakiki varlığa istidlalsiz îman edilemez derler. İstidlal yaparak, hakiki varlığı, zıller araya karışmadan ararlar. Yalnız hakiki varlığı sevdikleri için ve başka her şeyi ona fedâ ettikleri için, böyle istidlalleri ile hakiki var olana kavuşurlar. (Kişi, sevdiği ile beraber olur) hadis-i şerifinde bildirildiği gibi, zıllerle karışık olan tecellîlerin ve zuhûrların dışında, ötesinde olan hakiki var olan asla kavuşurlar. Zâhir âlimlerinin bilgilerinin ulaşabildiği asla, bu büyükler, muhabbet bağı ile çekilerek, kendileri kavuşurlar. Nasıl olduğu anlaşılamayan bir kavuşmak hâsıl olur. Bu iki kavuşmak arasındaki fark, muhabbetten hâsıl olmaktadır. Seven ve sevgiliden başka her şeyden kesilen, sevdiğine kavuşur. Böyle sevgisi olmayan ise, bu kavuşmayı ancak öğrenir, bilir ve bu bilgisini büyük nimet sanır. Halbuki O büyüklerin kavuştukları makâmı bunlar tam bilemezler. Bilenleri, ancak O makâmın yolunu bilir. Vasıl olan, kavuşan tam kavuşmuştur, beraber olmuştur. O büyüklerden biri buyuruyor ki fârisî Mısra tercümesi:
Kulun hakka kavuşması, şekerin sütle karışması gibidir.
İşin başı, kul olmaktır. Ona kul olmakla, başka şeylerden kurtulmaktır.
Benzer Yazıları Okumak İçin Tıklayınız