Sual: Hazreti Ali “radiyallahu anh” hakkında nazil olmuş ayet-i kerimeler nelerdir?
Cevap: Menakıb-ı Çihar Yar-ı Güzin kitabında diyor ki;
Hazret-i Alinin “radıyallâhu anh” şan-ı şeriflerinde olan âyet-i kerimeler beyanındadır.
1) Bazı âlimler derler ki Emir-ül müminin hazret-i Ali “radıyallâhu anh” mescitte namaza durmuştu. Bir dilenci duâ etti. Bir şey istedi. Hazret-i Ali rükua varmış idi. Parmağındaki yüzüğü işaret ile o dilenciye verdi. Bu iş [amel] Allahü teâlâ hazretlerine makbul gelip, meal-i şerifi “Ancak Allahü teâlâ, Resûlü ve müminlerden iman edenler, namazlarını kılanlar, rükuda oldukları hâlde sadaka verenler, sizin velinizdir” olan âyet-i kerimeyi gönderdi. [Mâide sûresi 55. âyet-i kerime.]
İşaret: (Kıymetsiz, değeri olmayan bir şey kıymetli bir kimsenin vermesi ile değerli olur.) Kadir gecesi bütün geceler gibi bir gece olmasına rağmen; Allahü teâlâ kıymet verdiği için; bin aydan daha kıymetli olmuştur. Ümmetlerin iyisi bu ümmettir ki onların bir taatları 700 olur. O mert hazret-i Ali “radıyallahü teâlâ anh”dır ki 3-4 arpa ekmeyi ve yarım dinarlık bir gümüş yüzük verdiği için, o mertebelere yükselmiştir.
2) Abbas ve Talha “radıyallahü teâlâ anhüma” hazretleri arasında bir münazara vaki oldu. Abbas “radıyallâhu anh” buyurdu ki hacılara suyu ben dağıttığım için daha faziletliyim. Talha “radıyallâhu anh” buyurdu ki Beyt-i şerifin kilidini ben tutarım. İstersem gece orada kalırım. Onun için ben daha faziletliyim. Hazret-i Ali “kerremallahü vecheh” buyurdu ki siz ne dersiniz! Ben sizden on ay evvel yüzümü bu kıbleye dönmüşüm. Siz o zaman yoktunuz. Allahü Sübhanehü ve teâlâ, meal-i şerifi “Hacılara su vermeyi ve Mescid-i haramı bina etmeyi, iman etmek ile ve Allah yolunda cihat etmek ile bir mi tutuyorsunuz. Hayır, böyle değildir. Allah zalimlere [Resûline düşmanlık edenlere, Allahü teâlâya şirk koşanlara, dalalette kalmakta ısrar edenlere] hidayet vermez. Derecesi Allah indinde en çok olanlar, Allaha iman edenler, hicret edenler ile mallarını ve nefslerini Allah yolunda vererek cihat edenlerdir” olan âyet-i kerimeleri gönderdi. [Tevbe sûresi 19-20. ayeti kerimeleri.]
3) Emir-ül müminin Ali bin Ebû Talib ve Fâtıma ve Hasan ve Hüseyin “Rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecma’în” hakkında, “Size İslamiyeti bildirdiğim ve Cenneti müjdelediğim için, bir karşılık beklemiyorum. Yalnız yakınım olanları seviniz!” [Şura sûresi 23. âyet-i kerime meali.] buyuruldu. Katade “radıyallahü teâlâ anh” buyurdular ki (müşrikler bir cemiyette, görelim bakalım, Muhammed getirdiği sözler üzerine bir karşılık istiyecek mi, dediler.) Bu sözler üzerine Allahü tebareke ve teâlâ hazretleri bu âyet-i kerimeyi inzal buyurdu. Said bin Cübeyr “radıyallahü teâlâ anh” hazretleri İbni Abbas “radıyallâhu anhüma” hazretlerinden rivayet etmiştir ki bu karabetten [yakınlıktan], Resûlullah “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri, hazret-i Ali, Fâtıma ve Hasan ve Hüseyin “radıyallahü teâlâ anhüm” hazretlerini irâde etmiştir. Bir kimseye hiçbir hâlde bunları düşman tutmak lâyık olmaz.
4– Allahü tebareke ve teâlâ hazretleri, Aliyül mürteda “keremallahü vecheh” hazretlerinin pak dinli olmasını beyan edip, buyurdular ki [Hicr sûresi 47-48. âyet-i kerimelerinde meâlen] “Biz o ehl-i Cennetin sadrlarından [gönüllerinden] hıkdı ve hasedi çıkarırız. Onlar birbirlerine kardeş olarak serirleri üzere, daima birbirlerine mukabildirler. Cennette onlar, eziyet ve meşakkat mes etmez. Onlar Cennetten hiç ihrac olunmazlar.” Alimlerden bazısı buyurmuşlar ki bu âyet-i azime; hazret-i Ali, hazret-i Muaviye, hazret-i Talha, hazret-i Zübeyr ve hazret-i Aişe-i Sıddıka’nın “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” üstünlüklerini bildirmek için nazil olmuştur.
5) Allahü tebareke ve teâlâ hazretleri buyurdu ki; “Ey müminler! Resûlullaha münâcat ettiğiniz vakitte, önce sadaka veriniz! Bu sizin için hayırlıdır. Nefslerinizi şüphe ve mal sevgisinden en iyi temizleyicidir. Eğer sadaka verecek bir şey bulamazsanız, Allah gafur ve rahimdir.” [Mücadele sûresi 12. âyet-i kerime meali.] (Münâcat; bir arzuyu gizli olarak söylemektir.) Mücahit buyurdular ki hiçbir kimseye, bu âyet-i kerime ile amel etmek, ittifak düşmedi. Hazret-i Ali bin Ebû Talib, bu ferman nazil olduktan sonra ne zaman Resûlullah “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri ile münâcat etmek istese idi, bir sadaka verirdi. İbni Ömer “radıyallahü teâlâ anhüma” hazretleri saadet ile buyurdular ki Emir-ül müminin Ali “keremallahü vecheh” hazretlerinde 3 nesne var idi ki onlardan biri bende olaydı, bana kırmızı tüylü ve siyah gözlü develerden sevgili olurdu. O şeylerden birincisi, Resûlullah “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri kendi kerimeleri Fâtıma-tüz-zehra “radıyallahü teâlâ anha” hazretlerini ona verdi. İkincisi, Hayber gününde feth için bayrağı ona verdi. Üçüncüsü, necvi âyet-i kerimesi ile; [“Resûlüme bir şey söyleyeceğiniz zaman, önce sadaka veriniz!” âyet-i kerimesi ile] o amel etti. Derler ki Ali’nin “radıyallahü teâlâ anh” bir dinar altını vardı. Onu on dirheme ayırttı. On dirhemi tasadduk etti. Resûlullah “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretlerinden on mesele sual etti. Dedi ki: (Ya Resûlallah! Allahü tebareke ve teâlâ hazretlerine nasıl ibadet edeyim.) Buyurdular ki: “Sıdk ve safa ile!” Dedi ki: (Ya Resûlallah! Hak sübhanehü ve teâlâ hazretlerinden ne isteyeyim.) Buyurdular ki “Dünyada ve ahirette afiyet ve mağfiret iste.” Dedi ki: (Ya Resûlallah! Benim üzerime ne lazımdır.) Buyurdular ki: “Allahü teâlâ ve tekaddesin buyurduğunu tutmak ve Resûlünün buyurduğunu tutmak.” Dedi ki: (Ya Resûlallah! Ne edeyim ki benim kurtuluşum onda olsun.) Buyurdular ki: “Helal yi ve doğru söyle!” Dedi ki: (Ya Resûlallah! Rahat ne şeydedir.) Buyurdular ki: “Allahü tebareke ve teâlâ hazretlerinin didarında.” Dedi ki: (Ya Resûlallah! Fesad nedir.) Buyurdular ki: “Kâfir olmak. Hak sübhanehü ve teâlâ hazretlerine şirk koşmak” Dedi ki: (Ya Resûlallah! Vefa nedir.) Buyurdular ki: “Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden Resûlullah!”
Nükte: Allahü teâlâ dilediğini aziz, dilediğini zelil eder. Resûlullah “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri Mekkeliler arasında öyle olmuş idi ki her kime söz söylese o kimse yüz çevirirdi. [Böylece Resûlullahı küçük düşürmek isterler idi.] Kurân-ı azim-üş-şanda [Fussilet sûresi 26. âyet-i kerimesinde meâlen]; “Kâfirler, Kur’ân-ı Kerîm için, onu dinlemeyiniz! Lağv ediniz! [Boş şeylerdir, diyerek bağırınız!]derlerdi” buyuruldu. Sonra mertebesini yükselterek “Onun sözünü işitebilmeniz için, önce sadaka vermeniz lazımdır.” buyurdu. Daha sonra [Hücurat sûresi 4. âyet-i kerimesinde meâlen]; “Ey müminler! Seslerinizi, Resûlullahın sesinden daha yükseltmeyiniz! Onunla konuşurken birbirinizle konuşur gibi bağrışmayınız!” buyuruldu. Daha sonra Allahü teâlâ, Resûlullahın Mekke’de durmasına engel olan Mekkelilere karşılık, Onu bir dereceye yükseltti ki Cebrâil aleyhisselâm ve cümle mukarreb melekler o dereceye ulaşamadı. Onu (Kâbe kavseyn) mekamı ile şereflendirdi.
(İşaret): Yalan yere yemin eden; Harem-i şerifte avlanan, oruçlarında ve namazlarında kusuru olanlar, fakirlere bir şey vererek Allahü teâlânın rızasını kazanmaya çalışmalıdır. Bu, fakirler için ne büyük bir makamdır.
6) Allahü tebareke ve teâlâ [Casiye sûresi 21. âyet-i kerimesinde meâlen]: “Dünyada kötü amel işleyenleri; imanlı olanlar ve salih amel yapanlar gibi hayatta ve öldükten sonra müsavi kılacağımızı mı zannediyorlar. Buna ne ile hüküm ediyorlar!” buyurdu. Bu âyet-i kerime hazret-i Ali’nin “kerremallahü vecheh” şanının şerefi için nazil olmuştur ki imanı doğru idi. Bütün işleri lâyık ve beğenilmiş ve riyasız, yakışır idi. Müşrikler ise ona derlerdi ki (Dedikleriniz doğru çıksa bile Allahü teâlâ bizi, dünyada olduğu gibi yine sizden üstün kılar.)
7) Allahü teâlâ ve tekaddes hazretleri, Ahzab sûresi 33. âyet-i kerimesinde meâlen; “Ey Habîbimin Ehl-i beyti! Allahü teâlâ, sizin günahsız olmanızı istiyor.” buyurdu. Resûlullah “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretlerinin ehl-i beyti, ervah-ı tahirat ve yakınları ve aşıreti, Ali ve Fâtıma ve Hasan ve Hüseyin’dir “radıyallahü teâlâ anhüm”.
Tavsiye Yazı –> Yaptığı İbadetler ile Övünmek Caiz mi?
Tavsiye Yazı –> Müslümanlık Kısaca Nedir?