Menakıb-ı Çihar Yar-ı Güzin kitabında nazım şeklinde (Siyer) den nakil olunmuştur:
Vaktidir ey bülbül-i gafil uyan,
Bir nazar kıl aç gözün, ola ıyan.
Kim senin bağın değildir, işbu yer,
Her kimi kim besler ise, iş bu yer.
İşte gel kim var, gülistanın senin,
Can ilinde taze bostanın senin.
Say kıl kim eresin ol gülşene,
Himmetini bağlama sen bu külhana.
Cifedir bu, cifeye aldanma sakın,
Sen seni bu yerde devamlı kalır, sanma sakın.
Ey perişan dil (gönül), oturma dilfikar,
Söyle bu söz, senden ola, yadigar.
Sireti ol kim rivayet etti,
Bunu bu resme hikayet etti.
Ravi ider, bir yahudi var idi,
Askeri çok, ismi Davud-i Şaya idi.
Var idi bir kalesı, yuvarlak büyük,
Kim iki kat, yüksek yerde, muhkem yapılı.
Seng-i hara idi, ak taştır yeri,
Burcları yüce, düzenli her biri.
İki kat duvarlı idi her biri,
Yedi arşın idi, duvarının eni.
Hendeği var idi ki enli ve derin,
Kim içi su idi ki dolu ve derin.
Bir kaya üstünde muhkem yapılı,
İçi-dışı asker ile doptolu.
Ravi der ki ona benzer üstüvar [muhkem],
Ol Hicaz ilinde, yoktur bir hisar.
Çün işitti Davud-ı Şaya bunu,
Hep döküldü, merhabü meyser kanı.
Kati hışm etti kaktı ol lain,
Pes çağırdı askeri derdi hemin.
Atına bindi o, oldu süvar,
O lain, gürbüz er idi, namdar.
Bindi asker, kaldırıp sancak ve âlem,
Çaldılar zurna ve nakkare zıll hem.
Bir kabile var idi, anda yakîn,
Ki müslümanlardı, onlar ehl-i din.
(Beni Zühre) kabilesi idi, bu mümin kabile
O mel’unun askeri döndü dedi;
O Beni Zühre iline varalım,
Vuralım o ili, halkın kıralım.
Kim Muhammed davetin onlar kabul,
Eylemişler, aldatmış onları ol.
Aba-ı ecdat dinin terketmişler,
Muhammed ile aht-i berk eylemişler.
Onların erlerinin hepsini kıralım,
Kadın ve çocuklarını, ne varsa alalım.
Yahudilere ne kim etti ise ol,
Biz edelim onlara hem dahi bol.
O Muhammed görsün acı nicedir,
Uyku görmez gözlerim, kaç gecedir.
Bu sözüyle ılgar idip, gittiler,
Gafil iken il içine yettiler.
Erkeğinin ulusunu kırdılar,
Küçüğü ile dişisini sürdüler.
Aldılar hem, malların, davarların,
Kırdılar hem, bulduğu adamların.
Bir iş oldu onlara kim her giz ol,
Kimseye öyle bela olmuş değil.
Arabın Şikayeti
Bu yakada bir gün o sultan-ı din,
Fahr-i âlem rahmeten lil âlemin.
Mescid içre otururdu o imam,
Geldi Cabir, kapıdan verdi selam.
Ya Resûlallah dedi, bostanımız,
Hoş yetişti taze nahlistanımız [Nahle: Hurma].
Dilerim zahmet buyurup, gelesin Sen,
Ki bostana gelince şâd olam ben.
Ayağın tozunu bostanıma sal,
Mübarek ola, nahlistanıma sal.
Kabul eder, Resûlullah dururlar,
Sahabe ile o bostana varırlar.
Direrler, taze taze hurma yerler,
Ne tatlı tazedir bu hurma derler.
Hemandem karşıdan bir toz göründü,
Gelir tutmuş yolu düp-düz göründü.
Toz yarıldı, çıka geldi bir Arap,
Bir eğersiz ata binmiş ki acib.
Gövdesi baştan ayağa kara kan,
Kan içinde sanki gark olmuş heman.
Geldi Peygamber katında ağladı,
Şöyle kim yaşı gözünde çağladı.
Yaşını sildi Arap, hem söyledi,
Hizmetinde geldik, imana dedi.
Allah birdir, hem Resûlsün mutlaka,
Emrin ile kulluk ederdik Hakka.
Gafil iken bir gece biz nagehan,
Davud-ı Şaya çerisi ile nihan.
Geldi, çarptı, bizi garet etti,
Halkı kırdı, çok hasarat etti.
Er kişisini kırdı, döktü kanını,
Aldı malın, avretini, oğlanını.
Oğlumuz, kızlarımız oldu esir,
Sen meded eyle bize ey dest-gir.
Bunu dedi, hay hay ağladı,
Cümle ol halkın yüreğin dağladı.
Hem Sahabe dahi giryan oldular,
Ol kişiye çok merhamet kıldılar.
Ol Resûlün hem mübarek gözüne,
Geldi yaş, rahm etti [acıdı] onun sözüne.
Tetimme
Hem bu söz için geldi Cebrâil,
Hak selam verdi, sana kim şöyle bil.
Hem buyurdu size, tacil edesiz,
Ol lainin üstüne siz gidesiz.
Kalesının üstüne sen gidesin,
Hak sana nusret verir seyr edesin.
Döndü andan pes Resûlullah eve,
Mescide vardı hemen ive ive [acele].
Pes buyurdu kim Bilal etti nida!
Mescide geldi kamu mir ve geda.
Mescid içi-dışı doldu müminin,
Minbere çıktı Resûlullah hemen.
Okudu hutbe, Hakka hamd etti,
Döndü hem Ashâbına da pend [nasihat] etti.
Sonra dedi, dinleyin ey Hak askeri,
O Beni Zühredeki kardeşleri.
Onları kâfir nice kırmış heman,
Gafil iken onları vurmuş heman.
Hak buyurdu, kim, ona biz varalım,
Kıralım onları, boynun vuralım.
Siz ne dersiniz, maslahat ne görelim,
Varalım mı üstüne, ya duralım.
Dediler, ya Resûlallah kamumuz [hepimiz],
Senin fermanın altıdır özümüz.
Tutarız Hak emrini biz can ile
Oynayalım, baş yolunda can ile.
Hak teâlâ düşmanın öldürelim,
O yahudinin tomarın [defterin] dürelim.
Pes duâ kıldı Resûl, dedi durun,
İmdi, bugün hep hazırlıklar görün.
Hak emrin tutmayı bilin ganimet,
Bugün ki tan [şafak]la ideriz azimet.
Sem’an ve taan [baş üstüne] deyip, dağıldılar,
Her birisi cenk hazırlığın kıldılar.
Ertesi gün oldukta asker fevc-fevc,
Her biri gitti geyimli fevc-fevc.
Pehlivanlar bindiler çapan süvar,
Kim dokuz bin er ata oldu süvar.
Çağırdı Miktadı çünkü geldi o,
Bir âlem evvel ona verdi Resûl.
Sen mukaddem ol dedi, önce yürü,
Bin kişi koştu, behadır, her biri.
Sonra Resûlullah dedi, hani Ali!
Geldi dahi dediler, ol dem Velî.
Çağırdı Selmanı, dedi var ona,
Muntazırım der Resûlullah sana.
Vardı Selman, gördü giyinmiş Ali!
Ceng silahın hep kuşanmış ol Velî.
Fâtıma tutmuş eteğini komaz,
O çekinir gitmeye ki onu komaz.
Dedi, Selman; ya Emir olgıl suvar,
Kim Resûlullah durubdur intizar.
Sem’an ve taan [baş üstüne] deyip, bindi atına,
Dedi, geldi o Resûlün katına.
Hem Zübeyr bin Avvam o şiir-i ner,
Yaralı idi, yatar idi meğer.
Gaza sırasında yimişti nice ok,
Hem de taşlar dokunmuş idi çok.
Çün işitti ki Resûl cenge gider,
Kalktı yerinden hemen o şiir-i ner.
Dedi hatunu; mecalin yokturur,
Durma gel kim cenge halin yokturur.
Sözünü hatununun dinlemedi,
Kim yaram var diye hiç eğilmedi.
Bindi, Peygamber katına geldi ol,
Bir âlem [bayrak] de ona verdi Resûl.
Bin kişi de ona verdi ıyan,
Sağ yanımca gel dedi ya Pehlivan.
Bir âlem kaldırdı kim adı ikab,
Al senindir ya Ali dedi ikab.
Bin kişi koştu ona da dilir [yiğit],
Askerin ardınca gel der ya Emir.
Gece gündüz yürüdüler gittiler,
Çün Kureyza kalesına yettiler.
Kâfire oldu haber, kim çok çeri,
Geldi, yetti üşte İslam leşkeri [askeri].
Dört yakadan ili varın sürdüler,
Asker hep, kale içre girdiler.
Burcların üstüne oklar kurdular,
Kendiler kale içine girdiler.
Yetti nagah, erdi İslam leşkeri,
Önce Miktad emrindeki bin çeri.
Çünkü kale yakınına yettiler,
Görünce Miktadı onlar bildiler.
Askerini tanzim edip, durdu lain,
Arkasını kalesına verdi hemin.
Gördüler kim koptu bir toz nagehan,
Bin kişi ile Zübeyr geldi heman.
Geldi pes koşum-koşum oldem çeri,
Fahr-i âlem Enbiyalar Serveri.
Hoş düzenli, hem müzeyen her biri,
Yahşi ulular, teçhizatlı askeri.
Ravi der: Ehl-i İslam ol zaman,
Ki düzenli idi, bilgili bi güman.
Şebde [gecede] yıldızlar gibi saf saf gelür,
Kim giyimli toz içinde berk vurur.
Çün yahudiler bakar onu görür,
Kim, bu asker böyle düzenli durur.
Bu tertip, bu envar ve bu ziynet,
Yahudi gönlüne saldı hezimet.
Dilediler dönüp kaçmak hisara,
Ona da etmediler cesare [Ona da cesaret edemediler].
Çün işitti, Davud-ı Şaya bunu,
Kim dönerse, boynuna dedi, kanı [boynunu vururum].
Korkmayınız ben olayım size dıman,
Öldürürüm de vermezem eman.
İşbu denli bagiye de ne cevap,
Yalnız kim vereyim buna cevap.
Olmadı ceng ol gün akşam oldu der,
Kondu askerler yerlerini aldılar.
Müslümanlar sabaha dek kıldı namaz.
Ettiler Allaha çok, türlü niyaz.
Çün sabah oldukta ettiler nida,
O ezandan göklere erdi sada!
Korktu kâfirler kamu andan hemin,
Çünkü kıldılar namazı müminin.
Durdu, bindi her birisi atına,
Geldi ulular Resûlün katına.
Yasadılar [yerleştirdiler] askeri hoş meymene [sağ kanat],
Meysere [sol kanat] kalpu cenah durdu yine.
Meymene ucunda Amarı koydu,
Pes Aliyye ortada dur sen dedi.
Kendisi birkaç sahabi ile bile
Bir yüce yerde durdular bile.
Askerini yerleştirdi kâfir de,
Dizdiler sağın solun onlar da.
Çün iki asker karşılıklı geldiler heman,
Çıktı İslam askerinden nagehan [bir asker çıktı].
Dedi bir er girdi cevelan etti,
Bi tekellüf kasıt-ı meydan etti.
Adı Dırar idi hem has-ı Resûl,
Pehlivan-ı gürbüz idi gayet de ol.
Pes yahudi askerinden çıktı dir [asker],
Adı Hüssan bin Karin bir dilir [cesur kimse].
Girdi cevlan etti [meydanda dolandı], cenge durdular,
Birbirine çün kılınçlar vurdular.
Vurdu bir darbe ona Dırar Pehlivan,
Ki iki pare olup düştü heman.
Verdi canın tamuya düştü lain,
Durdu Dırar diledi er pes hemin.
Bir mübariz [cengci] girdi, adı Danyal,
Etti, Dırar ile çok ceng ve cidal.
Çok oyunlar geçti, o hileci, ona,
Akıbet fırsat bulup, Dırar ona.
Şöyle sapladı göğsüne ol pehlivan,
Düştü tamü inlerine [yerlere serilerek] verdi can.
Girdi Heyac adlı bir er pes heman,
Cenge girdi, vermedi dahi eman.
Hayli ceng etti Dırar ile ol,
Ceng uzadı, Dırar oldu pes, melul.
Nara attı, vurdu ağzından onu,
Canı gitti, tamuya düştü teni.
Durdu Dırar yine cevlan etti,
Er diledi, döndü deviran etti.
Davud-ı Şaya kalktı negahan,
Depti atın girdi meydana heman.
Zırhlı Davud ileri yaşında hod,
Kılıcı elinde sanki yanar od [ateş].
Nara attı, heybet idüb haykırır,
Girdi meydan içine cevelan urur.
Bildi Dırar, tanıdı onu heman,
Hamle kıldı, vermedi bir dem eman.
Nizesi [mızrağı] göğsüne idi yakîn,
Çaldı kılınç ile onu ol lain.
Bakisin Dırar bıraktı, hemin,
Kılıncına yapışınca ol lain.
Urdu tiz destlik edip, bir darb ona,
İki pare kıldı kaldılar dona.
Düştü Dırar, orada oldu şehit,
Nara attı, mağrur oldu ol pelid.
Oldu Dırar için cümle müminler melul,
Gürbüz idi, hem melul oldu Resûl.
Çıktı İslam askerinden bir civan,
Mürre tebni Dari adlı pehlivan.
Ol lain onu dahi kıldı şehit,
Kati mağrur oldu, o mel’un pelid.
Kimse girmedi dahi meydana,
Askerin depti hemen sağ yanına.
Döndü ondan, sol yana depti lain,
Çıktı andan kalbe değdi [merkeze geldi] ol lain.
Birbirine vurdu şöyle leşkeri [askeri],
Oka tuttular, hemen döndü geri.
Durdu meydan içre cevlan etti,
Ya Muhammed, nerede Senin askerin dedi.
Var ise bir pehlivan gelsin bugün,
Pehlivan kimdir, bu halk görsün bu gün.
Dedi, Hazin oğlu Sadi pes heman,
Hoş mübariz pehlivan idi civan.
Hamle kıldı dahi vermedi eman,
Kâfir ile cenge durdu bir zaman.
Gördü kâfir Sadı kim key erdürür,
Hamlesini def’ eder, darbeler vurur.
Hile düzdü, onda bir mekr etti,
Ya yiğit, ben bir acayiplik gördüm, dedi.
Düştü çaldım atının bir ayağını,
Üç ayağı ile durur ol bayağı.
Sandı, gerçek; geri baktı hemin,
Bir kılınç vurdu heman dem o lain.
Kim, ikiye biçti kıldı onu şehit,
Düştü atından hemen dem o yiğit.
Ziyade oldu, mel’unun gururu,
Çağırıp, haykırır, ider süruru.
Kimse girmez dahi çün girdi lain,
Depti askerden yana, sürdü hemin.
Bir iki adam yaraladı yine,
Döndü andan, yürüdü asker kalbine [ortasına].
Ok yağmuruna tuttular o kâfiri,
Korktu ondan yine ol döndü geri.
Durdu meydan içre, cevlan etti,
Ya Muhammed, hani ensarın dedi.
Hani Kays ve ne oldu Miktadın hani,
Korktu, benzer pehlivanların hani.
Ger onlar korktu ise, hani ol dilir [yiğit],
Şol Ali adlı behadır nerre şiir [erkek arslan].
Şah-ı merdan diyü ad almıştır,
Şimdi niçin geride kalmıştır.
Kendini bir sınasın gelsin beri,
Ger gelirse dahi sağ varmaz geri.
Pes Resûlullah dedi, Haydar hani,
Zahr-i İslam fethi o server hani.
Hazır idi, dedi, lebbeyk, şah heman,
Ya Resûlallah, buyur dedi revan.
Varayım ben onu bican edeyim,
Kan ile toprakta galtan [yuvarlanıcı] edeyim.
Pes Resûlullah dedi, var ya Ali,
Kim, sana nusret yakındır ya Velî.
Bil ki Allah, hem Resûlullah sana,
Kim, meded edicidir önden sona.
Şah-ı Merdan kastı meydan etti,
Girdi, hoş, şahane cevlan etti.
Davud-ı Şaya onu gördü heman,
Hamle kıldı, yani kim vermez eman.
Kâfirin çün hamlesini gördü imam,
Çekti kınından kılıcını tamam.
Nara atıp, şöyle haykırdı ona,
Aklı gitti kâfirin, kaldı dona.
Titredi azaları pes ol lain,
Atını ardına sıçrattı hemin.
Pes, çekildi bir yere, durdu geri,
Kim, dağılmış aklını derdi geri.
Hem dedi kim, ya yiğit nedir adın,
Kim bu resme havf ve heybet ettin.
Şah-ı Merdan dedi adımdır, Ali,
Dedi kâfir, seni isterim beli.
Nara attı, çekti kılıncın lain,
Şah-ı Merdan üstüne sürdü hemin.
Şah onu gördü ki bir hoş pehlivan,
Pes, mudara etti onunla heman.
Yani, kim tutam idem dedi esir,
Ta müslüman ola, bir rükn ola dir.
Nagehan bir kılınç vurdu o lain,
Şah-ı Merdan başına erdi hemin.
Aldı kalkana hem ol dem şah onu,
Çün, müslüman olmaz ol bildi onu.
Pes, kalktı, nara attı ol Emir,
Bir kılınç vurdu ona ol nerre şir [erkek arslan].
Sağ yanında şöyle kim çaldı onu,
Sol yanından ol iki böldü onu.
Düştü ondan iki pare ol lain,
Kan ile toprağa bulandı hemin.
Şah-ı Merdan yine cevlan etti,
Bir mübariz var mıdır, gelsin dedi.
Çünkü onu öyle gördüler yehud,
İtimad ederdi ona çün cehud.
Orada öyle olduğunu gördüler,
Kaçtılar kale içine girdiler.
Yaptılar kapıyı, burçta durdular,
Attılar ok, mancınıklar kurdular.
Müslümanlar ol işi çün gördüler,
Ok ile bunlar da cenge durdular.
Kuşattılar yirmi beş gün hisarı,
Ki ceng idi kamu leylü neharı.
Pes Resûlullah buyurdu siz dahi,
Mancınık düzün atalim biz dahi.
Durdu bir er İbni Amr idi adı,
Ya Resûlallah düzerim ben dedi.
Lakin ağaç yok, bu ağaçlar kamu,
Hem yemiş ağaçlarıdır cümle bu.
Bunu böyle söyleyince o hemin,
Geldi gökten indi Cebrâil Emin.
Dedi, Hak teâlânın selamı var,
Buyurdu; bu ayeti Resûlüme ver:
(Hurma ağaçlarından kesmeniz veya aslı üzere terketmeniz Allahü teâlânın izni iledir. Böylece, bu izinle kâfirler rüsvay olurlar.) [Haşr sûresi 5. âyet-i kerimesi meali.]
Pes Resûlullah buyurdu: Hak teâlâ,
Bu ağaçları bize kıldı helal.
Çünkü bu vakit ona muhtaç olmuşuz,
Başka ağaç yok, naçar kalmışız.
Pes, ağaçtan yettikçe kırdılar,
Düzdüler tiz, mancınığı kurdular.
Attılar bir taşı baru üstüne,
Düştü sankim burcu yıkmak kastına.
Bir de attılar içeri düştü ol,
Kâfir canibine korku düştü bol.
Bu resme cengle çün erdi akşam,
Müslümanlar varıp kıldılar, aram.
Müslümanlar bülend tekbir ederler,
Kamusu onlarını bir ederler.
Müslümanlar sabaha dek namazı,
Kılıp ettiler, Allaha niyazı.
Kimi tesbih, kimi Kuran okudu,
Uyumadı biri çün, sabaha erdi.
Ezan okundu, kıldılar namazı,
Duâ kıldılar ettiler, niyazı.
Heman dem kaleya karşı beraber,
Koşup bağladılar, şöyle seraser.
Pes getirdi pehlivanlar her biri,
Mancınığa komaya, bir taş iri.
Getirdi anda taşı ol Ammar,
Dilaver pehlivanlar başı Ammar.
Koyuben mancınığa ol attı,
Havadan kalenin içine yetti.
Düşüp bir yere viran etti ol,
Dokuz kişiyi bican etti ol.
Onun ardınca Miktad attı bir taş,
Dokundu dört eve, ol kıldı hışhaş.
Onun ardınca Sad bin Ubade,
Ki Hazrec ulusu şeyh Suade.
Atar çünkü havaya çıktı ol taş,
İnip bir kubbeyi o kıldı hışhaş.
Pes getirdi şah-ı Merdan ol Ali,
Mancınığa koydu bir taş, ol Velî.
Ravi der: Pehlivanlar her biri,
Mancınığa koydu, bir taş iri.
Attılar her biri bir iş etti,
Kâfirin canibine teşviş etti.
Ol arada dahi bir taş kalmadı,
Kim ki vardı taş aradı, bulmadı.
Çünkü, taş arandı, bulunmadı,
Taş bitince Resûlullah üzüldü.
Çünkü başka taş bulunmadı, Resûl,
Ol mübarek hatırı oldu melul.
Hak teâlâdan getirdi ol selam,
Dedi, çünkü taş bulunmaz ya imam.
Hak teâlâ şöyle ferman etti,
Mancınığa girsin aslanım dedi.
Varsın ol içine düşsün kalenın,
Kim, onun fethi elindedir Anın.
Pes, Resûlullah dedi, kim ya Ali!
Cebrâil geldi, dedi kim ya Velî!
Kim, koyam bu mancınığa ben seni,
Bu hisara atayım, ey Hak aslanı.
Hiç ziyan erişmez sana uş ben dıman [kefil],
Feth eden bu kaleyı sensin heman.
Şah-ı Merdan dedi, yüzüm üstüne,
Her ne emrolunduysa, gözüm üstüne.
Yoluna olsun feda canım benim,
Hatırıma geldi bu mâni benim.
Kim beni kaleye atınız dedim,
Yine dedim iş Haktır, ben ne diyem.
Pes, Resûlullah dedi kim Enbiya!
Her ne endişe ede ya Evliya.
Düşe Hakkın işine ol mutabık,
Muhalif olmaz, olur ol muvafık.
Kim anların hemişe gönlü hazır,
Hakkın yanındadır, Hak ona nazır.
Aldı kalkanın kılıncın pes Ali,
Geldi girdi mancınığa ol Velî.
Tuttu bile ol nebîler Serveri,
Attılar gitti havaya Haydarı.
Çün havaya çıktı ol Hak aslanı,
Kaktı kılınç arkasıyla kalkanı.
Nara vurdu, şöyle haykırdı emin,
Sanki gök gürledi, sarsıldı zemin.
Çünkü kâfirler görür bu heybeti,
Hep kurudu, güçleri ve kuvveti.
Çün Ali idi havadan gördüler,
Kaçtılar evli evine girdiler.
Bağlayıp kapıların oturdular,
Canlarından ümidi götürdüler.
Belleri kurudu, tutmaz elleri,
Gözleri görmez tutuldu dilleri.
Şah-ı Merdan pes, kapıya yürüdü,
Çekti kopardı, kapıyı sürüdü.
Geldi müminler hisara girdiler,
Kâfiri yerli yerinde kırdılar.
Kırdılar erkek, koymadılar diri,
Garet ettiler dişisin her birini.
Aldılar malını esirin tuttular,
Sağ selamet evlerine gittiler.
Sağlığıyla o Medine şehrine,
Geldiler anda Resûluyla bile.
Ol Resûlün hizmetinde şadgam,
Oldu bu kıssa, burada hem tamam.
Mustafanın yüzü-suyu hürmeti,
Cümlemize müyesser kıl rahmeti.