75 – HAVÂSSU’L-KUR’ÂN
6048 Bu sahada, mütekaddimîn’den Temîmî ve Huccetu’l-İslâm Gazzâlî ile, müteahhirîn’den Yâfi’î müstakil eser telif etmişlerdir. Havass hakkında söylenenlerin çoğu, salih kimselerin tecrübelerine dayanır. Önce, bu hususta varid olan hadisleri zikredecek, sonra da selef-i salihinin sözlerini nakledeceğiz.
İbn-i Mâce ve diğer muhaddisler, İbn-i Mesûd’un şu sözünü naklederler: Size, bal ve Kur’ân gibi iki şifa verilmiştir. İbn-i Mâce, Hazret-i Ali’nin şu sözünü nakleder: En hayırlı şifa, Kur’ân’dır. Ebû Ubeyd, Talha b. Musarrif’in şöyle dediğini nakleder: Hastanın yanında Kur’ân okunduğunda, bir rahatlık hissettiği söylenir. Beyhaki «Şu’âb»ında, Vâsile b. Eska’dan şu rivâyeti nakleder. Bir Sahabi Resûlüllah’a boğaz ağrısından şikayeti olduğunu söyler. Resûlüllah kendisine: Kur’ân oku, buyurur. İbn-i Merdeveyh, Ebû Sa’îdi’l-Hudrî’nin şöyle dediğini rivâyet eder: Sahâbeden biri Resûlüllah’a gelerek; göğsüm ağrıyor diye şikayette bulunur. Resûlüllah bu sözüne karşılık kendisine: Kur’ân oku Cenab-ı Hak, Kur’ân hakkında, ***** «.göğüslerde olana bir şifa…» (Yûnus, 57.) buyurmuştur.
Beyhaki ve diğer ulema Abdullah b. Cabir’den şu rivâyeti nakletmişlerdir: Fatiha sûresinde, her derde deva olacak şifa vardır.
Hale’î, «Fevâid» adlı eserinde, Câbir b. Abdullah’ın şu sözünü nakleder: Fatiha sûresi, ölüm dışında her derde şifadır.
Sa’îd b. Mansur, Beyhaki ve diğer ulema, Ebû Sa’îdi’l-Hudrî’nin şu sözünü rivâyet ederler: Fatiha sûresi, zehirlenmeye karşı şifadır.
Buhârî, Ebû Sa’îdi’l-Hudrî’nin şu sözünü nakleder: Bir gün sefere çıkmıştık, bir yere konakladığımızda, bize bir cariye geldi ve şöyle dedi: Bu semtin reisi hastadır. İçinizde hastalıktan anlayan var mıdır? Aramızdan biri kalkarak cariye ile birlikte hastanın yanına gitti. Hastaya, Fatiha sûresini okudu. Bir süre sonra hasta iyileşti. Bu hadise, Resûlüllah’a aktarılınca şöyle buyurdu: Bu sûrenin, şifa verdiğini nereden biliyordun?
Taberânî «Mu’cemu’l-Evsat»ında, Saib b. Zeyd’in şöyle dediğini rivâyet eder: Resûlüllah bana Fatiha sûresini okuyarak, vücudumdaki kötü kokudan kurtardı.
Bezzâr, Enes’in şu sözünü rivâyet eder: Başını yastığa koyduğunda, Fatiha ve İhlâs sûrelerini okursan, ölümden başka herşeyden kurtulursun. Müslim Ebû Hüreyre’nin şu sözünü nakleder: Bakara sûresi okunan bir eve şeytan giremez.
Abdullah b. Ahmed, «Zevaid’ul-Müsned» adlı eserinde, Ubeyy b. Ka’b’ın şu sözünü rivâyet eder: Bir gün Resûlüllah’ın yanında idim. Bir Arabi gelerek şöyle dedi: Kardeşim ağrılar içinde kıvranıyor. Resûlüllah: Ağrısı nedir diye sordu. O da şiddetli sıkıntısı var cevabını verdi. Resûlüllah, kendisini getirmesini söyledi. Hastayı getirerek Resûlüllah’ın önüne oturttu. Resûlüllah hastaya sıra ile Fatiha, Bakara sûresinin ilk dört âyeti, ***** (Bakara, 163.) âyet ile Âyet’el-Kürsî, Âmenerresûlü, ***** (Âl-i İmrân, 18.) âyeti, ***** (A’raf, 54.) âyeti, ***** (Mü’minun, 116.) âyeti, ***** (Cin, 3.) âyeti, Sâffât sûresinin ilk on âyeti, Haşr sûresinin son üç âyeti, İhlâs ve muavvizeteyn sûrelerini okudu. Bu kıraattan sonra hasta, hiç ağrı-sıkıntı çekmemiş gibi kurtulup iyileşti.
6062 Dârimî, İbn-i Mesûd’dan merfuan şu rivâyette bulunmuştur: Bakara sûresinin ilk dört âyetini, Âyet’el-Kürsî’yi, ondan sonraki iki âyeti, Bakara sûresinin son üç âyetini okuyan kimsenin kendisine ve aile efradına, o gün ne şeytan yanaşabilir, ne de bir kötülük arız olur, bir deliye okunsa, hemen kurtulur.
Buhârî, Ebû Hüreyre’den, şunu rivâyet eder: Cinlerden biri Ebû Hüreyre’-ye şöyle dedi: Yatağa girdiğinde Âyet’el-Kürsî’yi okursan, sabaha kadar Allah başına bir koruyucu melek diker, şeytanı senden uzak tutar. Ebû Hüreyre bu kıssayı Resûlüllah’a aktardığında şöyle buyurdu: O yalancı, seni inandırdı mı?
Mehâmilî, «Fevaid» adlı eserinde İbn-i Mesûd’un şu sözünü nakleder: Sahâbeden biri Resûlüllah’a gelerek: Allah katında bana faydalı olacak bir şey öğret dedi. Resûlüllah kendisine: Âyet’el-Kürsî’yi oku; bu sûre seni ve zürriyeti-ni koruduğu gibi, evini ve çevresindeki bütün evleri, her türlü felâketten korur, buyurdu.
Dîneverî «el-Mucâlese» adlı eserinde, Hasan-i Basrî’den şu rivâyette bulunur. Resûlüllah şöyle buyurmuştur: Cebrâîl bana gelerek şunu söyle-di: Cinlerden biri seni tuzağa düşürmek istiyor, yatağına girdiğinde, Âyet’el-Kürsî’yi oku.
«Firdevs» adlı eserde, Ebû Katade’nin şu sözü nakledilir: Bir sıkıntı ânında Âyet’el-Kürsî’yi okuyanı, Allah o sıkıntıdan kurtarır.
Dârimî, İbn-i Mesûd’un talebelerinden olan Mugîre b. Sebî’den şöyle dediğini rivâyet eder: Bir kimse yatarken, Bakara sûresinden şu on âyeti okursa, Kur’ân’ı unutmaz. Bu âyetler; ilk dört âyet, Âyet’el-Kürsî ile müteakip iki âyet ve sonundaki üç âyettir.
Deylemî, Ebû Hüreyre’den merfuan şu hadisi rivâyet eder: Kur’ân’da şifa veren, Allah’a en sevimli olan iki âyet vardır. Bunlar, Bakara sûresinin son iki âyetidir.
Taberânî, Muaz b. Cebel’den, Resûlüllah’ın kendisine şöyle dediğini nakleder: Sana, yapacağın en hayırlı bir dua öğreteyim mi? Dağlar kadar borcun olsa, Allah bu borcunu ödemeyi nasip eder. Bu dua: ***** «De ki: ‘Allahım, (ey) mülkün sahibi, Sen dilediğine mülkü verirsin,..» (Âl-i İmrân, 26.) âyet.
Beyhaki De’avât babında, İbn-i Abbâs’dan şu rivâyette bulunur: Size bir hayvan zorluk çıkarır veya sırtına bindirmezse, kulağına şu âyeti okuyun: *****
«Allah’ın dininden başkasını mı arıyorlar? Oysa göklerde ve yerde olanların hepsi ister istemez ona teslim olmuştur. Ve ona döndürülüp götürüleceklerdir.» (Âli İmrân, 83.)
Beyhaki «Şu’abu’l-İman»ında tanınmayan râvilerin bulunduğu bir senedle, Hazret-i Ali’den, merfuan şu rivâyette bulunur: En’âm sûresi herhangi bir hastaya okunduğunda, Allah ona şifa verir.
İbn-i Sünnî, Hazret-i Fatıma’dan şu rivâyette bulunur: Resûlüllah, Hazret-i Fatıma’ nın doğum sancıları arttığında, zevcelerinden Ümmü Seleme ve Zeyneb binti Cahş’ı çağırarak, yanında Âyet’el-Kürsî ile ***** «Elbette Rabbiniz Allah’tır..» (Araf, 44.) âyetini ve muavvizeteyn sûrelerini okumalarını emretti.
İbn-i Sünnî ayrıca Hüseyin b. Ali’den şu rivâyeti nakletmiştir: Ümmetim, deniz yolculuğuna çıktıklarında boğulmaktan emin olmaları için ***** «..Onun akıp gitmesi de durması da Rabbinin adıyla-dır; Rabbin çok esirgeyen ve bağışlayandır.» (Hûd, 41.) âyetini okusunlar, buyurdu.
İbn-i Ebî Hâtim, Leys b. Sabit’ten, şöyle dediğini rivâyet eder: Şu üç â-yet, içinde su bulunan bir kaba okunarak sihir yapılanların başına dökülürse, sihrden şifa bulur. Bu âyetler; ***** (Yûnus, 81-82.), ***** (Araf, 118.) ve müteakip dört âyet ile ***** (Tâhâ, 69.) âyetleridir.
Hâkim ve diğer muhaddisler, Ebû Hüreyre’nin şu sözünü rivâyet ederler: Her sıkıntıya düştüğümde Cibril bana görünür ve ya Muhammed: ***** Ölümsüz olan Allah’a dayanıp güvendim, de ve *****
«”Çocuk edinmeyen, mülkte ortağı olmayan, acizlikten ötürü bir yardımcısı da bulunmayan Allah’a hamdolsun” de ve O’na yaraşır biçimde Onu yücelt.» (İsrâ, 111.) âyetini oku, buyurdu.
Sâbûni, «Mietân» adlı eserinde İbn-i Abbâs’dan merfuan şu rivâyette bulunur. İsrâ sûresinin son iki âyetini okuyan, hırsızlıktan emin olur.
Beyhaki deavât babında, Enes’in şu sözünü nakleder: Allah kuluna, mal mülk ve evlat nimeti verdiğinde ***** Allah’ın dediği olur, Allah’ın yardımı olmadan hiçbirşey olmaz, desin. Ölüm dışında, Allah onu afetlerden korur.
Dârimi ve diğer muhaddisler, Abdetu b. Ebî Lubabe tarikıyle, Zerr b. Hu-beyş’in şöyle dediğini nakleder: Bir kimse, Kehf sûresinin son âyetini, gecenin belli bir saatinde uyanmak için okursa, o saatte uyanır. Zerr’in kölesi; biz bunu tecrübe ettik, aynen gerçekleştiğini gördük, der.
Tirmizî ve Hâkim, Said b. Ebî Vakkas’dan şu rivâyette bulunur: bir kim-se, Zennun (Yûnus) (aleyhisselâm)ın, balığın karnında iken okuduğu, *****
(Enbiya, 87.) âyetini okursa, Allah her dileğini kabul eder.
İbn-i Sünnî, Resûlüllah’ın şöyle buyurduğunu rivâyet eder: Öyle bir dua biliyorum ki, her sıkıntıya düşen okusa, sıkıntısından kurtulur. Bu da, kardeşim Yûnus’un; ***** «..fakat sonunda karanlıklar içinde: ‘Senden başka (gerçek) tanrı yoktur, Sen münezzehsin, doğrusu ben haksızlık edenlerdenim’ diye seslenmişti.» (Enbiya, 87.) âyetindeki duasıdır.
Beyhaki, İbn-i Sünnî ve Ebû Ubeyd, İbn-i Mesûd’dan şu rivâyette bulunmuşlardır: İbn-i Mesûd, felakete uğrayan bir kimseyi okuyarak onu bu durumundan Allah’ın izniyle kurtarmıştı. Resûlüllah kendisine: Hangi âyeti okudun? diye sorduğunda İbn-i Mesûd, ***** «Sizi boşuna yarattığımızı mı sanıyorsunuz…» (Mü’minûn, 115.) âyetinden sûrenin sonuna kadar olan â-yetleri okudum, der. Resûlüllah bunun üzerine: Bir Mü’min bu âyetleri bir dağa okusa, o dağ zeval bulup yok olur, buyurdu.
Deylemî ile, «Fedail» adlı eserinde İbn-i Hibbân, Ebû Zerr’in şu sözü-nü rivâyet ederler: Bir Mü’mine ölüm sırasında Yâsin sûresi okunsa, Allah ona son nefesinde kolaylık verir.
Mehamili «Emâli» adlı eserinde, Abdullah b. Zübeyr’in şöyle dediğini nakleder: Bir kimse, bir ihtiyacı karşısında Yâsin sûresini okusa, ihtiyacı görülür. Bu hadis mursel olarak Dârimi tarafından da rivâyet edilmiştir.
6085 Hâkim «Müstedrek»inde, Ebû Cafer Muhammed b. Ali’nin şöyle dediğini rivâyet eder: Kalbinde bir kasavet bulunan kimse, gül ve zaferan suyu bulunan bir kaba Yâsin sûresini yazıp koysun, sonra bu suyu içsin.
İbn-i Daris, Said b. Cübeyr’den şu rivâyeti nakleder. Deli bir kimseye Yâsin sûresi okunsa, o kimse bu dertten kurtulur. Yahya b. Ebî Kesir’in şöyle dediğini de nakleder: Sabahleyin bir kimse Yâsin sûresini okusa, akşama kadar sevinç içinde kalır. Akşamları okusa, sabaha kadar kederden uzak kalır. Bunu bize, tecrübe edenler haber verdi.
Tirmizî, Ebû Hüreyre’nin şu sözünü nakleder: Duhan sûresinin tamamını, Mü’min sûresinin ilk üç âyetini, akşamları da Âyete’l-Kürsî’yi okusa, sabaha kadar muhafaza edilir. Bunları sabahleyin okusa, akşama kadar muhafaza edilir. Bu rivâyeti Dârimi; kendisini üzecek bir şeyle karşılaşmaz, cümlesiyle naklet-miştir.
Beyhaki, Haris b. Ebî Üsame ve Ebû Ubeyd, İbn-i Mesûd’dan şu rivâyette bulunmuştur: Vâkıa sûresini her gece okuyan, asla fakirlik görmez. İbn-i Abbâs’dan zor durumla karşılaşan kadın hakkında merfuan şu rivâyeti naklederler: Bir kağıda; ***** ibaresi ile, ***** (Nâziât, 46.), ***** (Ahkâf, 35.) â-yetleri yazılıp bir su içine atılsın, sonra da içirilsin.
Ebû Dâvud, İbn-i Abbâs’ın şöyle dediğini rivâyet eder: İçinde bir şüphe veya vesvese hasıl olan kimse, ***** (Hadid, 3.) âyetini okusun.
Taberânî, Hazret-i Ali’nin şu sözünü rivâyet eder: Resûlüllah’ı akrep soktuğunda, su ve tuz istedi, böcek sokan yeri bunlarla ovarak Kâfirûn, Felak ve Nisâ sûrelerini okudu.
Ebû Dâvud, Nesâî, İbn-i Hibbân ve Hâkim, İbn-i Mesûd’dan şu sözü nakletmişlerdir: Resûlüllah bir hastaya, muavvizeteyn sûrelerinden başka bir şey okumazdı. Tirmizî ve Nesâî, Ebû Said’den şu rivâyeti nakletmiştir Resûlüllah cin çarpması ve nazardan, muavvizeteyn sûreleri nâzil oluncaya kadar duadan geri kalmazdı. Bu sûrelerin nüzûlünden sonra, diğerlerini bırakıp, bu sûrelere devam etti.
Buraya kadar Havassu’l-Kur’ân’la ilgili mevzu hadis derecesine varmayan Sahâbe ve tâbi’ûn’dan, merfuan rivâyet edilen, sözlerden tesbit ettiklerim bunlardır. Sağlam rivâyetlere dayanmayan pek çok sözler nakledilmiştir. Bunların sahih olup olmadığını ancak Allah bilir.
İbn-i Cevzi, şu latif hikayeyi nakleder: İbn-i Nâsır’ın hocaları Meymune binti Sâkûl Bağdadi’nin şöyle dediğini söylemiştir: Bir komşumuz bize eziyette bulundu. Bunun üzerine iki rekat namaz kılarak, her sûrenin ilk âyetini okumak suretiyle Kur’ân’ı hatmettim ve şu duada bulundum: Allahım, komşumun şerrinden bizi koru. Sonra uyudum; gözümü açtığımda seher vakti idi. Komşumuz bu sırada merdivenden inerken ayağı kaydı, düşüp öldü.
Havâssu’l-Kur’ân’la İlgili Bilgiler
6098 İbn-i’t-Tin şöyle der: İçinde Allah’ın isimleri bulunan âyetlerle tedavide bulunmak, ruhani tedavi şeklidir. Şayet dualar, salih kimselerin ağzından okunursa, Allah’ın izniyle şifa hasıl olur. Cemiyette bu gibi kimseler azalınca insanlar, cismani tıbba ve tedaviye önem vermeğe başladılar.
Şunu ilâve etmek isterim: Resûlüllah’ın; gerçek Mü’min, âyetleri bir dağ üzerine okusa, o dağ zeval bulup yok olur hadisi, buna işaret etmektedir.
Kurtubî şöyle der: Ruhani tedavinin Allah kelamı ve isimleriyle yapılması caizdir. Şayet bunlar kelam-ı kibar bile olsa, yapılan dua, müstecaptır.
Rabi şöyle der: Şâfiî hazretlerine, ruhani tedaviden sordum: İster âyetlerle, ister Allah’ın bilinen isimleriyle yapılmasında beis yoktur, demiştir.
İbn-i Battal ise şöyle der: Allah’a sığınmayı ifade eden âyetlerdeki sır, Kur’ân’ın diğer âyetlerinde mevcut değildir. Bu âyetler; sihir haset, şeytanın şerri ve vesvesesi gibi mekruh şeyleri ihtiva eden dualar olduğundan Resûlüllah, bunlarla duada bulunurdu.
İbn-i Kayyim el-Cevziyye, Fatiha süresiyle şifa dileme hakkında şunları söyler: Bazı ulemanın duasında, bereket ve faydalar olduğu bilinirken, Allah kelamında niye fayda umulmasın? Fatiha sûresinin benzeri, ne Kur’ân’da ne de diğer semavi kitaplarda mevcuttur. Bu sûre, Kur’ân’ın bütün mânalarını ceme-den bir sûredir. Bu sürede; Allah’ın isimleri, âhiret günü, tevhid, yardım dileme ve hidayet konusunda Allah’a muhtaç olma gibi duaların en güzeli zikredilmiştir. Fatiha’daki dua, sırat-ı mustakim’de olmayı ifade eden bir duadır. Bu dua, Allah’ın kemal sıfatları, tevhidi ve ibadeti mevcuttur. Bunlar; Allah’ın emrettiklerini yapmak, nehyettiklerinden kaçınmak ve doğru yolda gitmekle sağlanır. Bu sûre ayrıca âlemleri teşkil eden varlıkların zikri, Allah’a îman edip bununla amel edenlerin nimete kavuşacakları, Allah’a îman ettikten sonra, bu imandan dönüp Allah’ın gazabına uğrayanları, Allah’a ibadetten sapanları da ihtiva etmektedir. Bunlara ilâveten sûrede, kader, dinin esası, Allah’ın isimleri, kıyamet, tevbe, nefsi terbiye, kalbi ıslah ve bid’at ehlini toptan red mevcuttur. Bu kadar geniş mânalar taşıyan sûre ile, her nevi hastalığa şifa talebinde bulunmak, elbette yerinde bir dua olur.
Nevevî, «Şerhu’l-Muhezzeb» adlı eserinde şöyle der: Kur’ân âyetleri yazılıp su dolu bir kaba konulsa, bu su hastaya içirilse, Hasan-i Basri, Mücahid, Ebû Kilabe ve Evzai’ye göre, bunda beis yoktur. Nehai bunu kerih görmekle beraber Mezhebimize göre bunda bir beis yoktur, demiştir.
Kadı Hüseyin, Begavî ve diğer ulema, helva ve yemek üzerine Kur’ân âyetleri yazılıp yenmesinde bir beis görmemişlerdir. Zerkeşî şöyle der: Su dolu kaba Kur’ân âyetleri yazılıp içilmesi meselesine cevaz verenlerden imad en-Nîhî, âyetin bir kağıda yazılarak yutulmasına cevaz vermemiştir. Fakat İbn-i Abdisselam, suyun içilmesini de kabul etmemiştir. Çünkü ona göre içilen bu su, bağırsaklardaki artıklara karışır. Bu meselede farklı görüşler olabilir.
Benzer Yazıları Okumak İçin Tıklayınız