152 – Sana dinini öğreten hocana hürmet, saygı ve tazim eyle! Hoca hakkı ana-baba hakkından daha üstündür. Çünkü, ana-baba evladı büyütür, bakar. Kötülükten, haramlardan korur. İbadete alıştırır. Muallim ise, evlada hem dünya ve hem de ahiret hayatını kazandırır, din ve diyanetini, Ehl-i sünnet itikadını, farzları, haramları sana öğretir. Dinini, imanını öğreten ana-babanın hakkı, hocanın hakkından da üstündür.
Hocanı gördüğün zaman hürmet ve saygı ile karşıla.
153 – Tenbih 1: Hadis-i şerifte buyuruldu ki (İnsanlar, kendilerine ihsan, iyilik edenleri sever. Bu sevgi, insanın yaratılışında vardır.) Yapılan ihsan, ne kadar kıymetli ve ne kadar çok olursa, sevgi de o kadar fazla olur. Bunun için, herkes anasını, babasını, hocasını, ustasını, hükümetini, vatanını, din kardeşlerini çok sever. Bir müslümanın mürşidi, yani hocası, kendisine, din ve dünya bilgilerini, imanını, Allahını, Peygamberini, güzel ahlakı öğrettiği için, onu herkesten, çok sever. Bu sevgi, cibillidir. İnsanın doğuşunda vardır. Bu sevgiden mahrum olan kimse, hakiki insan değildir. Hayvan gibidir. Çok sevilen kimse, insanın kalbinden, hatırından çıkmaz. Onun şekli, kalbine yerleşir. Bu hâle (Rabıta) denir. Bir insanın kalbinde, bir Mürşidin, bir Velînin rabıtası hâsıl olursa, onun kalbine, kendi mürşidlerinden gelmiş olan (Feyiz) ler, bunun kalbine de akar. Feyiz, kalpten kalbe gelen, insana Allahü teâlânın razı olduğu şeyleri yaptıran nurdur, bir kuvvettir. Feyizler, Resûlullahın mübarek kalbinden yayılmakta, Evliyanın kalpleri vasıtası ile Evliyayı çok seven kalplere gelmektedir. Evliyanın kalpleri ayna gibidir. Bir aynadan fışkıran ışıklar, karşısındaki aynaya ve bundan da, bunun karşısındaki aynaya gelir. Böylece, Resûlullahın kalbinden fışkıran feyizler bizim zamanımızdaki Evliyanın kalplerine gelir. [Bir ayna gibidir. Aynaya gelen ışıklar ve karşısında bulunan cisimler, karşı aynada görülür. Aynanın karşısında bulunan ikinci bir ayna ve bunun karşısındaki üçüncü aynada da görünürler. Resûlullahın mübarek kalbinden yayılan feyizler, marifet nurları da, bu kalbe bağlı olan kalplere gelir. Kalpleri bağlayan bağ, muhabbettir. Ashâb-ı kirâm, Resûlullahı çok sevdikleri için, bu nurlara kavuştular. Sevgi ne kadar çok olursa, gelen feyiz de çok olur. Sevmek, inanıp ve işleri ve ahlakı Onun gibi olmak demektir. Ashâb-ı kiramın kalplerine gelen feyizler, sonraki asırdaki gençlerin kalplerine de geldi. Bunların da İslamiyete uymaları kolay ve tatlı oldu. Her biri, birer Velî oldu. Uzak memlekette ve mezarda olan Veliden de feyizler yayılmakta, aşıklarının kalplerine gelmekte, kalpleri nurlanmaktadır. Resûlullahın mübarek kalbinden yayılan feyizlere sonraki asırdaki aşıkların kalpleri de kavuşarak, zamanımızdaki Evliyanın kalplerine geliyor ve bunların kalplerinden, kendilerini sevenlerin kalplerine ve bu arada bizlere de geliyor.] İslamiyet ve fen bilgileri, düşünmek, hesap yapmak, akıl ile olur. Akıl dimağda bulunur. İman, muhabbet ve marifet ve bir şeyi hatırlamak yeri kalptir. Feyize kavuşan bir insanın kalbi, ilimler, marifetler, kerametler hazinesi olur. Bu insana (Velî) ve (Mürşid) denir. Bu saadete kavuşmak için, Ehl-i sünnet itikadında olmak ve İslamiyete tabi olmak ve Mürşidi sevmek şarttır. Bedeni besleyen rızklar ve kalbi temizliyen feyizler, ezelde takdir ve taksim edilmiştir. Fakat, bunlara kavuşmak için, âdet-i ilâhiyeye uymak, sebeplerini aramak, bulmak için çalışmak lazımdır. Şartlarına uyarak çalışana, elbet verilir. Dilediğine, çalışmadan da, ihsan eder.
Tenbih 2: Hocan öldükten sonra, onun ruhuna, Kur’ân-ı Kerîm oku! Onun için sadaka ver, ona duâ et! Bunların sevapları onun ruhuna gider. Faydasını görür. Ashâb-ı kirâm “aleyhimürrıdvân”, bütün müslümanların hocasıdır. Onların da haklarını unutma! Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” efendimizin, o beyaz, nurlu yüzünü görmekle şereflenen müslümanlara Ashâb denir. Ashâb-ı kiramın hepsi “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în”, onun mübarek kalbinden fışkıran nurlarla tertemiz oldu. Ruhlara şifa olan sözlerini dinleyerek, güzel ahlakı ile ahlaklanarak, onun ilim deryasından nasip alıp, âlim olarak zahiri ve batıni kemalata kavuştular. Dünyanın her yerinde, her zaman gelmiş ve gelecek insanların hepsinden daha üstün ve daha kıymetli oldular. Din-i İslamı sonra gelenlere anlattılar. Allahü teâlânın dinini, yeryüzüne bunlar yaydı. Bütün müslümanların ilk üstadları, muallimleri oldular. Her müslümanın Ashâb-ı kiramı “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” sevmesi, onların hocalık haklarını gözetmesi lazımdır. Ashâb-ı kiramın hepsini sevenlere, her birine saygı gösterenlere, (Ehl-i sünnet) denir. Bir kısmını beğenip, bir kısmını sevmeyenlere (Şiî) denir. Ashâb-ı kiramın hepsine düşman olana (Rafizi) denir. Bunlar, Abdullah bin Sebe yahudisinin yolundadırlar. İslam düşmanıdırlar.
Ehl-i sünnet âlimleri buyuruyor ki (Ashâb-ı kiramı çok sevmek, tazim ve hürmet etmek lazımdır. Bunun için, isimlerini yazarken, okurken ve işitince, “radıyallâhu anh” demek müstehaptır). Bunlar, (İbni Abidin) 5. cilt, 480. sayfasında ve (Birgivi vasiyetnamesi) nin Kadızade şerhinde yazılıdır.
Rafiziler, müslümanları aldatmak için, (Ashâb çok yüksektir. Yüksekliklerini bildirecek bir kelime yoktur. İsimlerinin yanına “radıyallâhu anh” demek, onlara hakaret olur. Böyle şeyler söylememelidir) diyorlar. Rafizilere aldanmamalıyız!
154 – Küçük kardeşin varsa ona İslam harfleri ile Kur’ân-ı Kerîm okumasını ve ilim öğret ve ona imanı ve Ehl-i sünnet itikadını, Allahü teâlânın emirlerini ve haramları öğret. Kötü kimselerle görüştürme. Fenâ arkadaş çok zararlıdır. Tatlı sözle nasihat eyle. Ona şefkat ile muamele eyle ve himaye ederek koru! Şayed kardeşin senden büyük ise, ona tazim ederek emirlerini tut!
Ahiret kardeşi ittihaz eyle! Peygamberimiz “aleyhisselâm” buyurdu ki (Allah için ahiret kardeşliği yapan adam, ahiret gününde ana-baba kardeşinden daha faydalı yardımları, o ahiret kardeşinden görür. Bir kimse, ahiret kardeşini ne kadar çok severse, Allahü teâlâ da, o kimseyi o kadar çok sever.) [Bir erkeğin yabancı kadınla ahiret kardeşi olması caiz ise de, ahiret kardeşi, kendi kardeşi gibi mahrem olmaz. Yabancılar gibidir. İslamiyette, erkeğin kız ile arkadaş olması, konuşması caiz değildir.]