RECEB-İ ŞERİFİN FAZİLETİ

69 – Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” buyurdu ki “Receb-i şerifin bir gün evvelinden, bir gün ortasından ve bir gün de sonundan oruç tutana, Receb-i şerifin hepsini tutmuşcasına, Hak teâlâ hazretleri lütf-ü ihsanda bulunur.” Regâib gecesi, Recep ayının ilk Cuma gecesidir. Çok kıymetlidir. Fakat, Resûlullahın “sallallâhü aleyhi ve sellem” babasının evlendiği gece değildir. Böyle söylemek yanlıştır.

Mala mülke olma mağrur, deme var mı ben gibi,
Bir muhalif rüzgar eser, savurur harman gibi.

ŞABAN-I ŞERİFİN FAZİLETİ

 70 – Şaban-ı şerifte oruç tutmanın da sevâbı çoktur. Resûl-i ekrem “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” buyurdu ki: “Şaban-ı şerif, benim kendime mahsus bir aydır. Hak teâlâ hazretleri Arş-ı a’lânın meleklerine Âzamet-i şaniyle buyurur ki ey benim meleklerim, gördünüz mü, benim kullarım sevgilimin ayına nasıl tazim ve hürmet ediyorlar. İzzim, celalim hakkı için ben de kullarımı afv-ü mağfiretime nail ettim.” Diğer bir hadis-i şerifte buyurdu ki “Her kim Şaban-ı şerifte 3 gün oruç tutarsa, Hak teâlâ, Cennet-i alada ona bir yer hazırlar.” Bir hadis-i şerifte, “Şaban ayının 15. gecesini ihya edenleri, Allahü teâlâ affeder. Yalnız, müşrikleri, sihir yapanları ve anaya babaya eziyet edenleri ve bidat ehlini ve zina edenleri ve şarap içmeye devam edenleri affetmez” buyurdu. Bu geceye (Berat gecesi) denir. Önce, yalnız namaz kılarken sarhoş olmak haram idi. Bu hadis-i şerif, bu zamanlarda söylenmiş idi. Sonra, her zaman içmek haram olunca, “Fazlası sarhoş edenin damlasını içmek de haramdır”  buyurularak, bir damla dahi içki içenin tövbe etmedikçe affedilmiyeceği anlaşıldı.

RAMAZAN-I ŞERİFİN FAZİLETİ

71 – Ramazan-ı şerif ayında oruç tuttuğun zaman bütün azalarınla tut ki orucun oruç olsun ve orucun faziletine ve derecesine nail olasın. Habîb-i kibriya efendimiz buyurdular ki “Ya Eba Hüreyre! Oruç tuttuğun vakit, orucunu erken aç!  [Yani akşam olduğu anlaşılınca, hemen iftar eyle.] Benim ümmetimden hayırlı o kimsedir ki akşam ezanı okunduğu gibi, orucunu açar ve sahur yemeğini geç yer. Zira sahurda çok rahmet ve bereket vardır. Ve benim ümmetim Ramazan-ı şerifin orucunu güzel ve tam olarak tutsa, Hak teâlâ hazretlerinin bayram gecesi vereceği ecîr-ü mesubatı, in’am ve ihsanı, kendi zât-i pakinden başkası bilmez. Hak teâlâ hazretleri, Âzamet-i şaniyle buyurur ki: “Oruç benim rızam içindir, vereceğim ecri de kendim bilirim.”” Bunun içindir ki kâfirler bütün ibadetlerle puta taptılar. Fakat, oruç ile tapmadılar. Ramazan orucu, namaz kılmaktan sonra, bütün ibadetlerden ve başka aylarda tutulan oruçlardan daha çok faziletlidir.

[Oruç, insanı hasta yapmaz. Kuvvetlendirir ve zihnini açar. Din düşmanlarının yalanlarına aldanmamalıdır.

Tenbih:  İbni Abidin “rahime-hullahü teâlâ” Reddü’l-muhtar kitabında buyuruyor ki: (Ramazan ayının başında, gökte hilali, yani yeni ayı aramak, akıl ve baliğ olan her müslüman üzerine Vacib-i kifâyedir. Görünce, kadıya, yani hakime haber vermesi de vâciptir. Fasıkın haberini kabul eden kadı, günaha girer. Sözü kadı tarafından reddedilen kimsenin, yalnız kendisi oruç tutar. Kadı kabul ve ilan edince, [her memlekette] bütün müslümanların o gün oruç tutmaları farz olur. Fasık 30 gün tuttuktan sonra, bayram yapamaz. Herkesle beraber bir gün daha tutar. Bulutlu havada, âdil olan bir müslümanın haberi kabul edilir. Bulutsuz havada, çok kimsenin haber vermesi lazımdır. Kadısı veya müslüman valisi bulunmayan yerlerde, âdil bir müslümanın gördüm demesi ile bunu işitenlerin oruç tutmaları lazım olur. Topu ve kandili kullananlar âdil müslüman iseler, kadının hükmüne alâmet olurlar. Ramazan ayının takvim ile hesap ile başlaması caiz değildir. Âdil olsalar bile Ramazan ayının başlaması için, bunların hesaplarının kıymeti yoktur. Bunların, Ramazan hilalinin doğacağı günü önceden haber vermeleri ile Ramazan orucu başlamaz. Şâfiî âlimlerinden imam-ı Sübki “rahime-hüllahü teâlâ”, (Şabanın 30. gecesi hilali gördüğünü söyleyen olsa, hesap ise, hilalin bir gece sonra doğacağı bildirilse, burada hesaba inanılır. Çünkü, hesapla anlaşılan katidir. Doğmadan bir gece evvel görülmesi imkansızdır) diyor. Şems-ül-eimme Halvani “rahime-hullahü teâlâ” buyuruyor ki (Ramazan ayının başlaması, hilalin görülmesi ile olur. Hilalin doğması ile başlamaz. Hesap, hilalin doğduğu geceyi bildirdiği için, Ramazan-ı şerif ayının başlaması hesap ile anlaşılamaz. 2 âdil müslümanın, (hilali gördük) demeleri ile veya kadının hüküm etmesi ile bir yerde Ramazan başlayınca, dünyanın her yerinde oruca başlamak lazım olur. Hac, kurban ve namaz vakitleri böyle değildir. Bunlar vakitlerinin bir yerde malum olması ile başka yerlerde de böyle olmaları lazım gelmez.) Yine İbni Abidin “ rahime-hullahü teâlâ” namazın şartlarını bildirirken, kıble tayininde diyor ki (Namaz vakitlerini ve kıble cihetini anlamak için, [âdil müslümanların tasdik ettikleri] takvimlere ve astronomik hesaplara inanılır. Bunların bildirdikleri kesin olmasa bile kuvvetli zan hâsıl eder. [Fakat, takvimlerin, vakitleri anlayan salih bir müslüman tarafından hazırlanmış olduğunu bilmek lazımdır.] Burada kuvvetli zannetmek kâfi ise de, şüphe ve ihtimal kâfi değildir. Ramazanın başladığını anlamak için ise, astronomik hesaplara uyulmaz. Çünkü, Ramazan-ı şerifin başlaması, gökte hilali görmekle olur. Hadis-i şerifte, (Hilali görünce, oruca başlayınız!)  buyuruldu. Hilalin doğması, görmekle değil, hesapla anlaşılır. Hesabın bildirdiği kesin doğru olur. Fakat, hilal doğduğu gece görülebileceği gibi, o gece görülemeyip, 2. gecesi görülebilir. Ramazanın başlaması, hilalin doğması ile değil, hilalin görünmesi ile olacağı emrolundu.) Takvimler, hilalin görülmesini değil, doğmasını bildirdikleri için, Ramazan ayının başlaması, takvimle anlaşılamaz. Takvim ile veya âdil olmayan kimselerin, yani kâfirlerin, mezhepsizlerin, fasıkların sözleri ile başlayan Ramazan aylarının ilk ve son günlerinin Ramazan olup olmadıkları şüphelidir. Yani, Ramazan ayı, hakiki zamanından bir gün evvel başlamış ise, 1. günü tutulan oruç, Şaban ayında tutulmuş olur. Bayram da, bir gün evvel yapılmış olacağı için, hakiki Ramazan ayının, son günü oruç tutulmamış olur. Ramazan ayı, hakiki Ramazandan bir gün sonra başlamış ise, Ramazanın birinci günü oruç tutulmamış, sonunda da, bayram günü oruç tutulmuş olup bu oruç sahih olmaz. Böyle başlatılan Ramazan ayı, hakiki Ramazan ayının başlamasına uygun da olabileceği gibi, Ramazan olup olmaması, şüpheli olmaktadır. Bu şüpheli 2 günde Ramazan orucu tutmanın tahrimen mekruh olduğu ve müslüman memleketinde olup da, ibadetleri bilmemenin özür olmadığı İbni Abidinde yazılıdır. Bunun için, büyük İslam alimi, 14. asrın müceddidi Seyyid Abdülhakim Efendi “rahime-hullahü teâlâ”, (Böyle yerlerde bulunan müslümanların bayramdan sonra, dilediği zaman, kaza niyeti ile 2 gün daha oruç tutmaları lazımdır) buyurdu. Takvimlerde bildirilen geceden önceki gecede (Hilali gördük) demek yanlıştır. [Böyle yanlış söze uyarak Arafata çıkmış olanların hacları sahih olmaz. Bunlar hacı olmazlar.]

Ya Hannan, ya Mennan, ya Deyyan, ya Burhan. Ya Zel-fadlı vel-ihsan! Nercül-afve vel gufran. Vec’alna min utekai şehr-i Ramazan, bi hürmetil Kuran!  (Ramazan duâsıdır.)

TERAVİHİN FAZİLETİ

72 – Teravih namazı kılmanın faziletini, emirülmüminin hazret-i Aliden “radıyallahü teâlâ anh” sordular. Cevabında buyurdu ki (Her kim Ramazan-ı şerifin 1. gecesinde teravih namazı kılsa, Hak teâlâ, o kimsenin bütün [tövbelerini kabul ederek], günahlarını bağışlar, 2. gecesini kılan kimsenin ana babasının günahları affolunur. 3. gece kılsa, melekler, o kula derler ki: “Sana müjdeler olsun, Hak teâlâ hazretleri senin ibadetini kabul buyurdu, istediğin şerefe kavuştun, günahlarını affetti.” 4. gece teravih namazını kılıca, Kur’ân-ı Kerîmi hatmetmiş gibi sevap kendisine ihsan edilir. 5. gece kılıca, Mescid-i aksada, Mekke’de ve Medine’de kılmış gibi, Hak teâlâ hazretleri sevap ihsan eder. 6. gecesi kılsa, Beytül mamuru tavaf etmiş gibi, 7. gecesi kılsa, Firavun ile yapılan gazada bulunmuş gibi, 8. gece kılsa, Bedr muharebesinde Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” ile bulunmuş gibi, 9. gecesi için hazret-i Davud aleyhisselâm ile beraber ibadet etmiş gibi, 10. gecesi için, dünya selamet ve saadeti ihsan edilir.)

Ramazan-ı şerifin sonuna kadar olan bütün gecelerin böylece ayrı ayrı birer fazileti ve yüksek derece ve sevapları vardır. Böylece adab ve erkanına riâyet ederek, orucu tam olarak, bütün azaları ile tutup, teravih namazlarını kılarak ve haramlardan sakınarak 30. gecesini ikmal edince, Hak teâlâ hazretlerinin emri ile Arş-ı a’lânın altından bir sözcü hitab ederek der ki: Her gece teravih kılan kullar Cehennemden kurtulmuş kullardır. Korktukları Cehennemden kurtulup arzu ettikleri nimete, Cennet ve cemal-i ilâhiye nail oldular. Hak teâlâ hazretleri, Âzamet-i şaniyle buyurur ki izzim ve celalim hakkı için, bu kullarıma afv ile muamele ettim. Bundan sonra, Hak teâlâ hazretleri emreder, o kullara birer berat yazılır. Bütün kadın ve erkeklerden, bu şartlar dahilinde ibadetini ifa ederek, Cenab-ı Hakk’ın bu lutfuna muhatab olanlara, Cehennem azabından kurtulup, sıratı kolaylıkla geçmek için, ellerine birer berat verilir.

Öyle ise, hulus ve itikat üzre Ramazan-ı şerif orucunu tutup, kaza namazlarını ve sonra teravihleri eda ederek ve haramlardan kaçınarak, Cenab-ı Hakk’ın rahmetine kavuşalım.

73 – Kadir gecesinde gafil olma! Zira Kadir gecesinin hürmeti, bin ay ibadet etmekten hayırlıdır. Halbuki bu bin ay ibadet de, geceleri nâfile ibadet ile gündüzleri ise, nâfile oruçla geçmiştir.

74 – Ramazan-ı şerifin orucunu tazim ve vakar ile tut. Her kim Ramazan-ı şerifi Allahü teâlâ emrettiği için ve güzelce tutsa, haramlardan sakınsa, kaza namazlarını kılsa, Hak teâlâ hazretleri her gün için, bin gün nâfile oruç tutmuş gibi sevap ihsan eyler ve o kimse ile Cehennem arasına birçok perdeler konur. [Namaz kılmayanlar da, oruç tutmalıdır. Bunlar, oruç tutmamanın günahından kurtulur. Bu günah, pek büyüktür.]

75 – Zilhicce ayının da fazileti çok büyüktür. Rivayet edildiğine göre, hazret-i Adem’in tövbesi Muharrem veya Zilhicce ayında kabul buyurulmuştur. İbni Abbas’ın “radıyallâhu anhüma” rivayet ettiği bir hadise göre Zilhiccenin sonuna kadar olan günler de, Ramazan-ı şerifin günleri gibi ayrı ayrı fazilet ve kıymetleriyle tavsif edilmiş ve 10. gün için de şöyle beyan buyurulmuştur: (Zilhiccenin 10. günü Kurban bayramı günüdür. Her kim, o gün bayram namazından gelip kurbanını boğazlayıncaya kadar bir şey yemeğip, kurbanının böbreklerini yerse ve 2 rekat namaz kılsa, o kimsenin kurbanının kanı yere düşmeden, kendi günahı ve ana-babasının günahları, ehl-ü ıyal, evlat ve akrabalarının günahları sevaba çevrilir.)

Kurban, Zilhicce ayının 10. günü bayram namazından sonra başlayıp, 12. günü güneş batıncaya kadar devam eden 3 gün ve aralarındaki 2 gecede kesilen deve, sığır, koyun veya keçidir. Yukarıda bildirilen 3 günden önce veya sonra kesilen hayvan kurban olmaz. Bir deveyi veya sığırı 7 kişiye kadar birkaç kimse ortaklaşa kesebilir. Kadın da, kendi kurbanını ve vekil olarak başkasının kurbanını kesebilir. Kurbanı bayramdan önce satın almak caizdir. Satın alırken, (Bayram için veya yaptığım adak için kurban satın almaya) niyet etmesi lazımdır. Bu 2 niyetten hangisini niyet ederse, o kurban kesilmiş olur. Satın alınan kurbanı diri olarak veya satın almayıp, parasını fakirlere, yardım kurumlarına vermek caiz değildir. Böyle veren, kurban kesmiş olmaz. Sadaka vermiş olur. Bu sadakanın sevâbı, onu kurban kesmemek azabından kurtaramaz.

Her kim kurbanından, havayıc-i asliyeden maada nisâb miktarı malı olmayan ve namazlarını kılan fukaraya verirse, kıyamet günü verdiğinin çok fazlasıyla ikram ve ihsan edilecektir.

Her kim Zilhicce-i şerifin son günü ve Muharremin birinci günü oruç tutarsa, o senenin tamamını oruç tutmuş gibi fazilete mazhar olur. Her kim, Zilhiccenin 10 günü içinde fukaraya yardım etse, Peygamberlere “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” tazim etmiş olur. Bu on gün içinde, her kim bir hasta ziyaret eylese, Hak teâlâ hazretlerinin dostları olan kulların hatırını sormuş ve ziyaret eylemiş gibi olur. Bu 10 gün içinde yapılan her ibadet, sair günlerde eda edilen ibadetlerden çok daha üstün ve pek fazla sevaba vesile olur.

Bu 10 gün içinde din ilmi meclisinde bulunan kimse, Peygamberler “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” toplantısında bulunmuş gibi olur. [Din ilmini öğrenmek kadın, erkek herkese farzdır. Çocuklarına öğretmek, birinci vazifedir.]

76 – Diğer aylarda da oruç tutmayı kendine adet edin! Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” buyurdular ki “Her kim her ayın Perşembe ve Pazartesi günleri oruç tutsa, Hak teâlâ hazretleri, o kula, 700 sene oruç tutmuş gibi sevap ita buyurur.”

 77 – Eyyam-ı beyd günlerinde kudretin kâfi gelirse oruç tut. [Eyyam-ı beyd, Arabî ayların 13, 14, 15. günleridir.] Ashâb-ı kirâm “radıyallahü teâlâ aleyhim ecma’în” her ayda tutarlardı. Hazret-i Ali “keremallahü vecheh” rivayet buyurdu ki bir gün Resûlullahın “sallallâhü aleyhi ve sellem” yanına gittim, buyurdular ki: “Ya Ali! Cebrâil aleyhisselâm gelip bana dedi ki ya Resûlallah “sallallâhü aleyhi ve sellem”! Her ayda oruç tut! Ben dedim ki ya Cebrâil kardeşim, hangi günlerde tutayım? Cebrâil aleyhisselâm cevaben buyurdular ki: Her kim beyd günü oruç tutarsa, Hak teâlâ hazretleri, o tuttuğu orucun 1. gününe 10 yıl, 2. gününe 30 yıl, 3. gününe 100 yıl oruç tutmuş gibi sevap lutfeder.” [Saymakta olduğumuz ibadetlere mukabil vaadedilen bu sayısız ecirler, bu ibadetlerin kudsiyetlerine ve şereflerine inanarak, tazim ve itikatla yapanlara verilecektir. Gayet basit görünen bu ibadetler hadd-ı zâtında Cenab-ı Hakk’ın emirlerini ifa ve bu vesile ile Cenab-ı Hakka yaklaşmak ve Ona hakiki kul olmak şerefine müstenid olduklarından büyük bir kıymet taşırlar. İnsanların bir ibadetine mukabil, 1’e 10, 1’e 700, 1’e sonsuz ecîr verileceği Kur’ân-ı Kerîmde sabittir.]

Hazret-i Ali sordu, ya Resûlallah “sallallâhü aleyhi ve sellem”! Bu günlere niçin Eyyam-ı beyd dediler? Cevaben buyurdular ki: “Hazret-i Adem Cennetten çıktıkları zaman, vücudu birdenbire karardı. Hazret-i Cebrâil gelerek, Âdem aleyhisselâma dedi ki ya Adem! Vücudunün eskisi gibi beyaz olmasını istersen, her ayın 13, 14 ve 15. günlerinde oruç tut. Hazret-i Adem, bu tavsiyeyi yerine getirmekle vücudu tam olarak, eskisi gibi beyaz olmuştur.” Bu 3 güne (Eyyam-ı beyd) denildi.

78 – Gücün, kuvvetin yerinde iken oruç tut! Zira kıyamet gününde oruç, bir güzel suret alarak, Hak teâlânın hitabına mazhar olacak ve Hak teâlâ hazretleri, oruca diyecek ki ya oruç, sen memnun olduğun şahısları alarak Cennete gir! Daha sonra, Hak teâlâ soracak, ya oruç, benden başka ne arzun varsa iste. Oruç ise, razı olduğu kimseler için muhtelif şeref ve meziyetleri Hak teâlâdan isteyip almaya da muvaffak olacak ve böylece oruç tutanlar, kıyamet gününde yüksek bir şerefe nail olacaklardır. Bu meyanda, oruç tutanlar, birçok Cehennem ehli müslümana şefaat edebilme imkanına da kavuşacaklardır. Bütün bunların ma-fevkinde olarak, oruç tutanlar Peygamberimize “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” komşu ve Cenab-ı Hakk’ın cemalini görmeye de nail olacaklardır.

79 – Aşure günlerinde de oruç tut! Muharremin 9, 10 ve 11. günleri oruç tutmak da çok faziletlidir. Muharremin 10. günü, yalnız olarak oruç tutulmaz. Zira, yalnız bugün oruç tutulmasını, Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” nehy eylemiştir. Çünkü yahudiler, o güne hürmet ederler. Yahudilere benzememek için, yalnız 10. günü tutmayıp, 9, 10 ve 11. günlerini beraber tutmak lazımdır.

Tenbih:  Görülüyor ki ibadetleri, yahudilerin ve hristiyanların ibadetlerine benzetmemek lazımdır. O hâlde, ibadetlerimizi, camilerimizi ve ezanımızı, Peygamber “sallallâhü aleyhi ve sellem” efendimizden ve halis ve temiz müslüman olan ecdadımızdan gördüğümüz ve bulduğumuz gibi muhafaza etmeye çalışmalıyız ve bunlarda ufak bir değişikliğe ve din düşmanlarının, yenileştirme, kolaylaştırma ve güzelleştirme isimleri takarak yapacakları bozgunculuğa ve dinde reform yapmaya asla göz yummamalı ve aldanmamalıyız. Dostu, düşmanı tanımalıyız!

Her kim bu gibi kıymetli günlere hürmeten bir yetimin başını okşasa, Hak teâlâ hazretleri, o yetimin başındaki kıl sayısınca, o kimseye nimet lütfeder. O günlerde, bir fakir kimseye yemek verse, bütün müslümanlara yemek vermiş gibi ihsan ve sevaba mazhar olur. Bir adam ölünce veya zevcesini boşayınca, oğlu 7 yaşına, kızı 9 yaşına kadar, bunları (Hitane) yani terbiye hakki analarına ait olur. Anaları ölürse veya evlenirse, bunun kadın akrabalarına ait olur. Nafakaları, daima babalarının üzerine olur. (Feyziye), Şeyhul-İslam Feyzullah efendinin fetvalarıdır. 1115’de Edirne’de şehit edildi.

Tenbih:  Aşure günü, 10. gün demektir. Bugün ibadet olarak yalnız meşhur aşure tatlısını pişirmek ve dağıtmak bidattır, günahtır. O gün, matem tutmak da günahtır.

80 – Birkaç şey orucu bozar. Resûl-i ekrem “sallallâhü aleyhi ve sellem” efendimiz buyurdu ki: “Gıybet etmek, nemime, yani söz gezdirmek, yalan yere yemin etmek, na mahremlere şehvetle bakmak gibi şeyler  [nâfile] orucu bozarlar.”  [Farz orucun da sevaplarını giderirler.] Gıybet, hem Allahü teâlânın ve hem de insanların hakkı olması bakımından çok büyük mesuliyeti mucib bir hata ve büyük bir günahtır. Gıybet edenlerin dili, kıyamet günü feci bir manzara arz ederek bütün mahlukat arasında mahçup ve rezil olacaktır. Gıybet, Kur’ân-ı Kerîmde sarahaten men’ edilmekte ve ölmüş kardeşinin etini yemek gibidir, denilmektedir.

Tenbih:  İmam-ı Gazali, Kimya-i saadet kitabında, oruç bahsinde buyuruyor ki: 3 türlü oruç vardır: Birincisi avamın, yani ictihad makamına yükselmeyenlerin orucudur. Zamanımızdaki bütün hocaların, imamların, hafızların, müftülerin, vaizlerin ve bütün müslümanların oruçları bu 1. derecededir. Bunların oruçları, vücuda bir şey girmekle, yani gıda veya deva sokmakla ve cinsi mübaşeretle bozulur. İğne ile ilaç şırınga edince, hanefide de, Şâfiîde de bozulur. Cahillerin fetvalarına aldanmamalıdır.

2. derece, havasın yani müctehidlerin orucudur. Bunların orucu, herhangi bir azanın günah işlemesiyle bozulur. Mesela, gıybet, yalan, söz taşımak, na mahreme bakmak ile bozulur. Bazı âlimler, bunların avam orucunu da bozacağını bildirmiş ise de, Hanefi mezhebinde, bunlar avam için yalnız mekruhtur. İmam-ı Âzam Ebû Hanîfe yukarıdaki hadis-i şerifi, “Orucun sevâbını yok eder” mânâsına almıştır. Yani bunlar, orucun sıhhatini değil, kemalini giderir. 3. derece de, Ehassül havas orucudur ki bunların orucu, Allahü teâlâdan başka bir şeyin kalbe girmesi ile bozulur.

En Çok Okunan Yazılar

Tavsiye Ettiğimiz Temel KitaplarMeâl Okumak Câiz Midir? Ehl-i Sünnet İtikadı Nedir? Ehl-i Sünnet Olmanın Şartları Nelerdir?Her Gün Okunması Gereken Çok Mühim Bir DuâSeyyid Abdülhakîm Arvâsî Hazretleri ve Tasavvuf Terbiyesi Sultan Vahideddîn Hân'a Dâir Sualler