Sual: Ezan hakkında fıkıh kitaplarında yazan hükümler nelerdir? Ezan nasıl okunur, kimler okuyabilir?
Cevap: Dürrü’l-Muhtar kitabından ve bunun açıklaması olan Reddü’l-Muhtar’dan ezan babı tercüme edilerek ve kısaltılarak aşağıda yazıldı:
Ezan, herkese bildirmek demektir. Belli olan Arapça kelimeleri sırası ile okumaktır. Tercümesini okumak, ezan olmaz. Mânâsı anlaşılsa da, fârisî ve başka dillerle okunmaz. Ezan okumak, hicretten önce Mekke’de, Miraç gecesi başladı. Hicretin 1. senesinde, namaz vakitlerini bildirmek için emrolundu. Mahalle mescidinde, yüksek yerde okuması sünnettir. Sesini yükseltmesi lâzımdır. Fakat, çok bağırmak için, kendini zorlamamalıdır. [Görülüyor ki ezanı kendi mahallesine işittirecek kadar, bağırmak lâzımdır. Sesi daha yükseltmek câiz değildir. Günah olur.] 5 vakit namaz ve kaza namazları için ve Cuma namazında hatibin karşısında, erkeklerin ezan okuması sünnet-i müekkededir. Kadınların ezan ve ikâmet okuması mekruhtur. Çünkü, seslerini yükseltmeleri haramdır. Ezan, başkalarına vakti bildirmek için, yüksekte okunur. Hazır olan cemaat için veya kendi için olan ezan ve ikâmet yerde okunur. [(Tenvir-ül-ezhan)da diyor ki (Ezanı oturarak okumak tahrimen mekruhtur. Ayakta okunması tevatür ile anlaşılmıştır.)] Vitir, bayram, teravih ve cenaze namazları için ezan ve ikâmet okunmaz. Ezanı vaktinden evvel okumak sahih değildir ve büyük günahtır. Vakit girmeden önce okunan ezan ve ikâmet, vakit girince tekrar okunur. Ezan okunurken, hareke veya harf katacak veya harfleri uzatacak şekilde teganni yapmak ve böyle okunan ezanı ve Kurân-ı Kerîmi dinlemek câiz değildir.
[Mîr’atü’l haremeyn kitabının Medine kısmında diyor ki (Ezan okumak, hicretin 1. senesinde, Medine’de başladı. Bundan önce, namaz vakitlerinde yalnız (Essalatü câmia) denirdi. Medine’de ilk ezan okuyan, Bilâl-i Habeşi’dir. Mekke’de ise, Habîb bin Abdurrahmân’dır. Cuma namazındaki 1. ezan, hazret-i Osman’ın sünnetidir. Önceleri, bu da câmi içinde okunurdu. Abdülmelik zamanında Medine valisi olan Ebban bin Osman hazretleri minarede okuttu. Melik Nasır bin Mensur, 700 senesinde, Cuma ezanından önce, minarelerde salatü-selam okuttu. İsrail Peygamberleri, sabah ezanından önce tesbîh okurlardı. Ashâb-ı kirâmdan Mesleme bin Mahled, Mısır’da Vâli iken, 58 senesinde, hazret-i Muaviye’nin emri ile ilk minareyi yaptırıp, müezzin Şerhabil bin Âmire sabah ezanından önce salât verdirdi). Dürrü’l-muhtarda diyor ki (Ezandan sonra salât ve selâm okumak, ilk olarak 781 senesinde, sultan Nasır Salahuddin’in emri ile Mısırda başladı). [Cenaze olduğunu bildirmek için, minarelerde salât okunması muteber kitaplarda yazılı değildir. Çirkin bidattir. Okutmamalıdır.]
Mevahib-i ledünniye’de diyor ki (Hicretin 1. senesinde, Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem”, Ashâb-ı kirâma sordu. Kimisi, namaz vakitlerini bildirmek için, nasara gibi nakus, yani çan çalalım dedi. Kimisi, yahudiler gibi boru çalınsın dedi. Kimisi de, namaz vakti ateş yakıp yukarı kaldıralım dedi. Resûlullah, bunları kabul etmedi. Abdullah bin Zeyd bin Salebe ve hazret-i Ömer rüyada ezan okumasını görüp söylediler. Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” bunu beğenip, namaz vakitlerinde böyle ezan okunmasını emir buyurdu). Medâricü’n-nübüvve ve Tahtavi’de böyle yazıyor ve minarelerde ışık yakmanın, mecusilere benzediğini, bidat olduğunu bildiriyor. [Buradan, namaz vaktini bildirmek için minarede ışık yakmanın büyük günah olduğu anlaşılmaktadır.] Tebyinü’l-hakaık’da ve Tahtavi’de diyor ki (Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem”, Bilâl-i Habeşi’ye, “2 parmağını kulaklarına koy! Böylece, sesin çok çıkar” buyurdu. Elleri kulaklara koyarsa iyi olur. Böyle yapmak, ezanın sünneti değil ise de, sesin çoğalmasının sünnetidir. Çünkü, rüyada, melek okurken böyle yapmamıştır. Ezan okumak için değil, okumayı, sesi arttırmak için sünnet olmuştur. Çünkü, sesini yükseltir buyurularak, sebep gösterilmiş, hikmeti bildirilmiştir. Parmaklar kulaklara konmazsa, ezan güzel olur. Konursa, sesi yükseltmesi güzel olur). Görülüyor ki parmakları kulaklara koymak, sesi arttırdığı hâlde, ezanın sünneti değildir. Fakat, emredilmiş olduğu için, bidat de değildir. Bugün bazı camilerde kullanılan hoparlör, sesi yükseltiyor ise de, ezanın sünneti olmadığı, bidat olduğu, ayrıca parmakları kulaklara kaldırmak sünnetinin terkedilmesine sebep olduğu anlaşılmaktadır. Hoparlör konan bazı camilerde minare yapılmadığı görülüyor. [Fetava-yı Hindiye 5. cilt, 322. sayfada diyor ki (Sesi, mahalleye duyurmak için, minare yapmak câizdir. Buna lüzum yoksa, câiz değildir). ]
İbni Âbidin’de ve Ukudü’d-dürriye’de diyor ki (Minarede ve Cuma hutbesi okunacağı zaman, birkaç müezzinin birlikte ezan okumalarına (Ezan-ı Cavk) denir. Sesin çoğalması için, bir ağızdan okumaları, mütevaris olduğu için, yani asırlardan beri yapıldığı için, sünnet-i Hasenedir, câizdir. Müslümanların beğendiğini Allahü teâlâ da beğenir). Berika’da, 94. sayfasında diyor ki (Müslümanların güzel demeleri, müctehidlerin güzel demeleridir. Müctehid olmayanların beğenip beğenmemelerinin kıymeti yoktur).
İkamet, ezandan daha efdaldir. Ezan ve ikâmet, kıbleye karşı okunur. Okurken konuşulmaz ve selama cevap verilmez. Konuşursa, her ikisi de tekrar okunur. İmam olmak, müezzinlik yapmaktan ve ikâmet okumak, ezan okumaktan efdaldir.
Akıllı çocuğun, amanın, veled-i zinanın, vakitleri ve ezan okumasını bilen câhil köylünün ezan okuması, kerahatsiz câizdir. Cünüp kimsenin ezan ve ikâmet okuması ve abdestsiz ikâmet okumak ve kadının, fasıkın, sarhoşun, akılsız çocuğun ezan okumaları ve oturarak ezan okumak tahrimen mekruhtur. Bunların ezanları tekrar okunur. Ezanın sahih olması için, müezzin, müslüman ve akıllı olmalı ve namaz vakitlerini bilmeli ve sözüne inanılan âdil bir kimse olmalıdır. [Takvimlerin de böyle bir müslüman tarafından hazırlandığını bilmek veya sahih olduklarına böyle bir müslümanın şahit olması lâzımdır. Yüzlerce senedir sâlih müslümanların hazırladıkları ve bütün müslümanların tâbi oldukları takvimlerdeki vakitleri değiştirmemelidir.] Namazın sahih olması için, vaktinde kıldığını iyi bilmek şarttır. Fasık kimsenin [yani içki içen, kumar oynayan, yabancı kadınlara bakan, zevcesini, kızını açık gezdirenin] ezanı sahih olmaması, ibâdetlerde bunun sözü kabul edilmediği içindir.
Sünnete uygun olarak okunan ezanı duyan kimse, cünüp olsa da, câmi hâricinde Kurân-ı Kerîm okuyor ise de, işittiğini yavaşça söylemesi sünnettir. Başka bir şey söylemez. Selama cevap vermez. Bir iş yapmaz. Ezanı işiten erkeklerin işini bırakıp, cemaate gitmesi vâcibdir. Evinde ehli ile de cemaat yapabilir. Fakat, [camide sâlih imâm varsa] camiye gitmek efdaldir.
[Cevhere’de diyor ki (Fârisî dil ile okunan ezanın sahih olmadığı Kerhî şerhinde yazılıdır. Zâhir ve en doğru söz de budur). Merakıl-felah’ta diyor ki (Ezan olduğu anlaşılsa da, Arapçadan başka dil ile ezan okumak câiz değildir)].
Hutbe dinlerken, avret yeri açık iken, yemekte, din dersi okumakta iken ve câmi içinde Kurân-ı Kerîm okurken ezan tekrar edilmez. Fakat, ezan sünnete uygun okunmuyorsa, mesela bazı kelimeleri değiştirilmiş, tercüme edilmiş ise ve bazı yerinde teganni ederek okuyorsa [veya ezan sesi, hoparlör denilen aletten geliyorsa] bunu işiten, hiçbir parçasını tekrar etmez. Fakat, bunları da hürmet ile dinlemek lazımdır
[Berika’da 1031. ve 1062. sayfalarında diyor ki (Namaz vakitlerini bilmeyen ve teganni, elhan ederek, yani musiki perdelerine uyarak okuyan kimse, ezan okumaya ehl değildir. Bunu müezzin yapmak câiz değildir, büyük günahtır. Kurân-ı Kerîmi, zikri, duâyı elhan ile okumanın söz birliği ile haram olduğu Bezzaziye’de yazılıdır. Ezan okumak da ve vaktinden evvel okumak da böyledir. Ezan okurken, yalnız 2 (Hayye alâ…) da teganni etmeye izin verilmiştir. Kurân-ı Kerîm okumakta teganniye izin verilmesi, Allahü teâlâdan korkarak okuyunuz demektir. Bu da, tecvid ilmine uyarak okumakla olur. Yoksa, harfleri, kelimeleri değiştirerek manayı, nazımı bozarak teganni etmek söz birliği ile haramdır. Kurân-ı Kerîmi ve ezanı terci ile okumak, hadis-i şerif ile men’ edildi. Terci, sesi yükseltip alçaltarak okumaktır. Böyle okunanı dinlemek de haramdır]. Vaktinden önce teganni ile okunan ve Arabî olmayan ve cünübün, kadının okuduğu ezanı duyan da söylemez. Bir ezanı işitip söyleyen kimse, başka yerde okunan ezanları duyunca artık söylemez. (Hayye alâ)ları duyunca bunları söylemeyip (Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh) der. Ezandan sonra, salavât getirilir. Sonra ezan duâsı okunur. 2. (Eşhedü enne Muhammeden resûlullah) söyleyince, 2 baş parmağın tırnaklarını öptükten sonra, 2 göz üzerine sürmek müstehaptır. Bunu bildiren hadis-i şerif, Merakıl-felahın Tahtavi haşiyesinde yazılı ise de, İbni Âbidin “rahmetulllahi teâlâ aleyhima” bu hadisin zayıf olduğunu bildirdiği gibi, Haziynetü’l-meârif 99. sayfada de yazılıdır. İkamette böyle yapılmaz. İkameti işitenin tekrar etmesi sünnet değil, müstehaptır. İkamet okunurken camiye giren kimse, oturur, ayakta beklemez. Müezzin efendi, (hayye-alelfelah) derken, herkesle beraber kalkar.
İbni Âbidin namazın sünnetlerinde buyuruyor ki imâmın namaza dururken ve rüknden rükne geçerken ve selam verirken, cemaat işitecek kadar, sesini yükseltmesi sünnettir. Daha fazla yükseltmesi mekruhtur. İmam, namaza başlamak için, tekbîr getirmeli, cemaate duyurmayı düşünmemelidir. Aksi takdirde namazı sahih olmaz. Cemaatin hepsi, imamı işitmediği zaman, müezzinin de herkese duyuracak kadar, sesini yükseltmesi müstehab olur. Müezzin de namaza başlamayı düşünmeyip, yalnız cemaate duyurmak için bağırırsa, namazı sahih olmadığı gibi, imamı duymayıp, yalnız bu müezzinin sesi ile namaza duranların namazı da sahih olmaz. Çünkü, namazı kılmayan birine uymuş olurlar. Cemaate duyuracak kadardan daha yüksek bağırmak, müezzin için de, mekruhtur. 4 mezhep âlimleri söz birliği ile bildiriyor ki cemaatin hepsi, imâmın sesini duyarken, müezzinin de tekbîr getirmesi, mekruhtur ve çirkin bidattir. Hatta Bahrü’l-fetava’da, Fethu’l-kadir’de ve Miftah-ul-Cennet İlmihâli kenarındaki (Üstüvani) risalesinin sonuna doğru diyor ki (Küçük mescidlerde, imâmın tekbîri işitilirken, müezzin yüksek sesle tekbîr getirirse, namazı bozulur.)
Sünnete uygun olarak okunan ezan ile alay eden, beğenmeyen, söz ile hareket ile hakaret eden kâfir [Allah’ın düşmanı] olur. Müezzin ile alay eden kâfir olmaz.
Tavsiye Yazı –> İbadetlerin dereceleri var mı?