Sual: Bir mezhebe uymanın delili nedir?
Cevap: Kur’an-ı kerimden ve Hazret-i Peygamber’in sünnetinden hüküm çıkarabilecek ehliyete sahip biri ictihad ederek çıkardığı bu hükme uyar. Böyle olmayan kimse, mezheb imamlarından herhangi birine uyar. Bir meselede yalnız bir mezhebe uyulur. Bir meselede iki veya daha çok mezhebin hükmüne uymak teflik olur, câiz değildir. Bir meselede bir mezhebe uyup, başka bir meselede başka bir mezhebe uymak caiz ise de, kolaylıklarını araştırarak başka başka mezheplere uymak caiz değildir. Bu, dini oyuncak haline getirmek olur. “Ben bir mezhebe değil; istediğim zaman, istediğim mezhebe uyarım” diyen kimsenin usulden habersiz olduğu anlaşılmaktadır.
Kur’an-ı kerimde “Herkesi tâbi olduğu imamlarının ardında haşredeceğiz” mealindeki âyet-i kerime bunun delillerinden birisidir. İnsanın ömrü ancak bir mezhebi öğrenmeye bile yetmezken, diğer üçünün bütün hükümlerini öğrenip bunlara göre amel etmesi mümkün değildir. Herkes, dilediği, kolay öğrenebildiği bir mezhebe tâbi olur. İhtiyaç ve sıkıntı zuhur ederse, bir meselede başka bir mezhebe uyabilir. Eğer böyle bir ihtiyaç olmadan başka mezhebe uyarsa, kendi mezhebinin yanlış olduğuna inanıyor demektir. Şu halde yanlış olduğuna inandığı bir mezhebe uymak, başka bir kabahattir. Üstelik ilim sahibi olmayan birisinin, bir mezhebin hükmüne hatalı deme hakkı yoktur.
Allahü teâlâ ve Peygamberi, müminlere merhamet ettikleri için, bazı işlerin nasıl yapılacağı, Kur’ân-ı Kerîmde ve hadis-i şeriflerde açık bildirilmedi. [Açıkça bildirilse idi, öylece yapmak farz ve sünnet olurdu. Farzı yapmayanlar günaha girer, farza ve sünnete kıymet vermeyenler de kâfir olurdu. Müminlerin hâli güç olurdu.] Böyle işleri, açık bildirilmiş bulunanlara benzeterek işlemek lazım olur. Din âlimleri arasında, işlerin nasıl yapılabileceğini, böyle benzeterek anlayabilenlere, Müctehid denir. Müctehidin, bir işin nasıl yapılacağını anlamak için, son gayreti ile uğraşarak görüşüne, doğruya en yakın zannına göre amel etmesi, kendine ve ona uyanlara vâcip olur. Yani, âyet-i kerimeler ve hadis-i şerifler, böyle yapmayı emretmektedir. Müctehid, bir işin nasıl yapılacağını anlamaya çalışırken yanılırsa, günah olmaz. Sevap olur. Uğraşmasının sevâbını kazanır. Çünkü, insana gücü, kuvveti yettiği kadar çalışması emrolundu. Müctehid yanılırsa, çalışması için 1 sevap verilir. Doğruyu bulursa, 10 sevap verilir. Ashâb-ı kiramın hepsi büyük âlim, yani müctehid idiler. Bunlardan sonra gelenler arasında, ilk zamanlar ictihad yapabilecek büyük âlim çok idi. Bunların her birine nice kimseler uyardı. Zamanla, bunların çoğu unutularak, Ehl-i sünnet içinde, yalnız bu 4 mezhep kaldı. Sonraları, olur olmaz kimseler çıkıp da, müctehidim diyerek, bozuk fırkalar çıkarmamaları için, Ehl-i sünnet, bu 4 mezhepten başka mezhebe uymadı. Bu 4 mezhepten her birine, Ehl-i sünnetten milyonlarla kimse uydu. 4 mezhebin itikadı bir olduğundan, birbirine yanlış demez, bidat sahibi, sapık bilmezler. Doğru yol, bu 4 mezheptedir deyip, her biri kendi mezhebinin doğru olmak ihtimali daha çoktur bilir. İctihad ile anlaşılan işlerde, İslamiyetin açık emri bulunmadığı için, bir adamın mezhebi yanlış olup da, diğer 3 mezhepten birisinin doğru olmak ihtimali var ise de, herkes (Benim mezhebim doğrudur, yanlış olmak ihtimali de vardır ve diğer 3 mezhep yanlıştır, doğru olmak ihtimali de vardır) demelidir. Böylece, haraç, sıkıntı olmadıkça, bir işi bir mezhebe göre, başka bir işi de başka mezhebe göre yaparak, 4 mezhebi karıştırmak caiz olmaz. Bir kimse, 4 mezhepten hangisini taklit ediyor ise, yani hangi mezhebi seçmiş ise, o mezhepteki bilgileri öğrenmesi, haraç, sıkıntı olmadıkça, her işinde o mezhebe uyması lazımdır.
Tavsiye Yazı –> Kur’an-ı kerimde bildirilmeyen haramlar var mıdır?