Sual: Reşid Rıza’nın Muhaverat kitabında dinde reformcu, 11. konuşmasına başlarken, vaiz efendi adına şöyle yazıyor: (Bize, kendi mezheplerimizin âlim ve kitaplarından başka kitaplara bakmak, onlarda gördüklerimiz ile amel etmek yasak edilmiştir. Hatta, müctehid-i fil-mezhep olan Kemal ibni Hümam’ın, mezhepten nakledilmiş hükümlere muhalif yazıları, kuvvetli delillere dayansa da, bunlarla amel edilmez denildi). Bu sözler doğru mudur?
Cevap: Bir din vaizi böyle saçma ve yalan şeyler söyler mi? Buna imkan var mı? Fakat dinde reformcu, Ehl-i sünnete saldırırken, o kadar sinirleniyor, o kadar intikam besliyor ki yalnız ilmin ve edebin değil, aklın da dışına taşıyor. Şuurunu kaybediyor. Burada (Usûl-ı fıkıh) ilminin ince meselelerinden birine dokunmaktadır. Kısacası şöyledir: 4 mezhepteki fukaha 7 derecedir.
Birincisi (Müctehid-i fiş-şer’) olan 1. tabakadır. Bunlar (Müctehid-i mutlak) dır. 4 mezhebin imamları böyledir. Kendi mezheplerinin usûl ve kaidelerini kurmuşlardır.
2. tabaka, (Müctehid-i fil-mezhep) olanlar, mezhep imamının kaidelerine uyarak, delillerden ahkâm çıkarırlar. İmam-ı Âzamın talebesi arasındaki müctehidler böyledir.
3. tabaka, (Müctehid-i fil-mesail) olan alimlerdir. Bunlar mezhep imamının ve talebelerinin bildirmedikleri meselelerin hükümlerini çıkarırlar. Onlara muhalefet edemezler. Tahavi, Ebül-Hasan Ubeydullah Kerhi ve Şems-ül-eimmeler ve Kadıhan böyledir.
4. tabaka, (Ashâb-ı tahric) dir. Bunlar müctehid değildir. Bildirilmiş olan mücmel sözleri ve mübhem hükümleri açıklarlar. Razi bunlardandır.
5. tabaka, (Ashâb-ı tercih) dir. Gelmiş olan rivayetlerin sıhhat derecelerini ayırırlar. (Kuduri) ve (Hidaye) sahibi böyledir.
6. derece, (Ashâb-ı temyiz) dir. Kavi, zayıf, zahir ve nadir haberleri birbirlerinden ayırırlar. (Kenz), (Muhtar), (Vikaye) kitaplarının sahipleri böyledir.
7. tabaka, bunların hiçbirini yapamazlar. Bunların hiçbiri, meşakkat olmadıkça, mezhebe muhalif fetva veremezler.
Dinde reformcu, bu sözü değiştirerek, kendi mezhebinden olmayan kitabı okumak ve hele amel etmek yasak edilmiştir diyor. Halbuki yukarıdaki âlimler ve her müslüman, dilediği mezhebin kitabını okurlar, öğrenirler, isterlerse, başka mezhebe geçerler. Haraç olunca, yani sıkışık zamanda, herkes, kendi mezhebindeki ruhsatları yapar. Yapamazsa veya bir iş için ruhsat bulamazsa başka mezhepteki kolaylığa uyarak sıkıntıdan kurtulur. Yalnız, bir işi başka mezhebe göre yaparken, o mezhepte bu iş için olan farzları ve vâcipleri de yapması, fesadlarından, haramlarından sakınması lazımdır. Bunun için, başka mezhepteki lazım olan şeyleri öğrenmiş olması gerekir. İbni Hümam’ın 5. tabakada, (Ehl-i tercih) den olduğu, İbni Abidin’in 3. cildi başında yazılıdır. Yani, dinde reformcunun dediği gibi, mutlak müctehid olmak şöyle dursun, hiç müctehid değildir. Her mukallid gibi, onun da, mezhep imamını taklit etmesi lazımdır. Dinde reformcu, İbni Abidin gibi âlimler için, İbni Hümam gibi mukallidleri taklit ediyorlar diyerek, taklitçilerin taklitçisidirler diyordu. Şimdi de taklit etmezler diyerek kötülemeye kalkışıyor. Ehl-i sünneti gözden düşürmek için ne yapacağını bilemiyor! Ehl-i sünnet âlimlerinin kitapları meydandadır. Mesela, bir mezhebe tabi olan kimsenin başka bir mezhebi taklit etmesi caiz olup olmadığını, büyük âlim Ahmed ibni Hacer-i Mekki, (El-fetava-i-hadisiyye) kitabında, şöyle yazmaktadır: (İmam-ı Ebül-Hasan Ali Sübki başka bir mezhebi taklit etmekte 7 hal olduğunu bildirdi:
1) Bir işin yapılmasında, başka mezhep imamının ictihadının daha kuvvetli olduğuna inanan kimsenin, bu işi o mezhebi taklit ederek yapması caizdir.
2) İki mezhebin imamlarının, bir işteki ictihadlarından hangisinin daha isabetli olduğunu bilmeyen kimsenin de, bu işi, 2 mezhepten dilediğine uyarak yapması caizdir. Başka mezhebi taklit etmesi, dinde ihtiyat etmek için ise yahut kendi mezhebine göre haraç var ise, mesela faizden kurtulmak için ise, kerahetsiz caiz olur. Başka sebeple ise, mekruh olur.
3) Kendi mezhebine göre yapmasında haraç bulunan bir şeyi, yapması kolay olduğu için, başka mezhebi taklit etmek caiz ise de 2 imamdan birinin delilinin daha kuvvetli olduğuna inanmış ise, bu imama uyması vâciptir.
4) Kendi mezhebine göre yapmakta haraç olmadan, yalnız kolay olduğu için, daha kuvvetli olduğunu bilmediği başka mezhebi taklit etmek caiz değildir. Çünkü, dinini değil, keyfini kayırmış olur.
5) Mezhepleri (Telfik) ederek, yani kolaylıklarını araştırıp toplayarak, işlerini yapmak caiz değildir. Çünkü böyle yapmak, İslamiyetin dışına çıkmak olur.
6) Bir işi, birkaç mezhebe göre yapmak, bu mezheplerden birine göre sahih olmazsa, caiz olmadığı söz birliği ile bildirilmiştir. Kemal ibni Hümam’ın caiz demesi zayıftır.
7) Bir mezhebe göre yaptığı işin eserleri devam etmekte iken, başka mezhebi taklit etmek caiz değildir. Mesela, hanefi mezhebine uyarak, komşusunun evini satılan müşteriden şüf’a hakkı ile satın alıp, bu evde, Şâfiî mezhebine göre iş yapmak caiz olmaz).
Tavsiye Yazı –> Din İle Fennin Bir Ayrılığı Olabilir Mi?