Sual: Hanefi Mezhebinin bilgileri sonraki alimlere hangi yollarla gelmiştir?
Cevap: İbni Âbidîn “rahmetullahi teâlâ aleyh”, 1. cildin 47. sahîfesinde buyuruyor ki;
(Hanefî mezhebinin bilgileri, sonraki âlimlere üç yoldan gelmiştir:
1 — (Üsûl) haberleri olup, bunlara zâhir haberler de denir. Bunlar, Hanefî mezhebinin sâhibi olan imâm-ı a’zam Ebû Hanîfe’den ve talebesinden “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” gelen haberlerdir. Bu haberler, imâm-ı Muhammed’in 6 kitâbı ile bildirilmektedir. Bu 6 kitâp, (El-mebsût), (Ez-ziyâdât), (El-câmi’ussagîr), (Es-siyerüssagîr), (El-câmi’ulkebîr), (Es-siyerülkebîr) kitâplarıdır. Bu kitâpları imâm-ı Muhammed’den, güvenilir kimseler getirdiği için (Zâhir haberler) denilmiştir. Üsûl haberlerini ilk toplayan Hâkim şehîd [Muhammed]dir. Bunun (Kâfî) kitâbı meşhûrdur. Kâfînin şerhleri çoktur.
2 — (Nevâdir) haberleri olup, yine bu imâmlardan gelen haberlerdir. Fakat, bu haberler, o 6 kitâbda bulunmayıp, yâ imâm-ı Muhammed’in (El-kîsâniyyât), (El-hârûniyyât), (El-cürcâniyyât), (Er-rukıyyât) adındaki başka kitâpları ile bildirilmiştir. Bu 4 kitâb, yukarıdaki 6 kitâb gibi, açıkca ve sağlam gelmiş olmadığından, bu haberlere (Zâhir olmayan haberler) de denir. Yâhud, başkalarının kitâbları ile bildirilmişlerdir. Meselâ, İmâm-ı a’zamın talebesinden Hasen bin Ziyâd’ın (Muharrer) adındaki kitâbı ve imâm-ı Ebû Yûsüf’ün (Emâlî) adındaki kitâbı ile bildirilmişlerdir.
3 — (Vâkı’ât) haberleri, üç imâmdan bildirilmiş olmayıp, bunların talebelerinin ve talebesi talebelerinin ictihâd ettikleri meselelerdir. Böyle haberleri, ilk toplayan Ebülleys-i Semerkandî olup, (Nevâzil) kitâbını yazmıştır).
İbni Âbidîn yine 1. cildin 35. sahîfesinde buyuruyor ki, (Fıkıh bilgisi, ekmek gibi, herkese lâzımdır. Bu bilginin tohumunu eken, Abdüllah ibni Mes’ûd “radıyallahü anh” olup, Eshâb-ı kirâmın yükseklerinden ve en âlimlerinden idi. Bunun talebesi Alkama bu tohumu sulayarak, ekin hâline getirmiş ve bunun talebesinden olan İbrâhîm Nehaî, bu ekini biçmiş, yanî bu bilgileri bir araya toplamıştır. Hammâd-ı Kûfî, bunu harman yapmış ve bunun talebesi olan imâm-ı a’zam Ebû Hanîfe öğütmüş, yanî bu bilgileri kısımlara ayırmıştır. Ebû Yûsüf, hamur yapmış ve imâm-ı Muhammed pişirmiştir. Böylece hâzırlanan lokmaları, insanlar yemektedir. Yanî, bu bilgileri öğrenip dünyâ ve âhıret saâdetine kavuşmaktadırlar. İmâm-ı Muhammed, pişirdiği bu lokmaları 999 kısım bilgi grubu hâlinde talebesine bildirmiştir. 6 kitâbından, sagîr [yanî küçük] dediğinde, imâm-ı Ebû Yûsüf vâsıtası ile öğrendiklerini bildirmiş, kebîr dediği kitâblarda, yalnız İmâm-ı a’zamdan işittiklerini bildirmiştir).
İmâm-ı Muhammedi’n eseri olan (Siyer-i kebîr) kitâbında bunun için, imâm-ı Ebû Yûsüf’ün ismi yoktur. Şimdi, bazı câhiller, bu inceliği bilmedikleri için, bunu, imâm-ı Ebû Yûsüf’e karşı iğbirârına hamletmektedir. Hâlbuki, bu iki imâm, hubb-i fillâhın son derecesinde yüksek idi. Bunların izinde gidenler bile, bunların sâyesinde, nefsin arzûlarından kurtulmaktadır.
Tavsiye Yazı —> Fıkıh Usulüne Dair Sualler