Sual: İslamiyette ilim elde etme yolları nelerdir?
Cevap: İnsanın her şeyi bilmesi, üç vâsıtadan birisiyle elde edilir. Bunlar:
1) His (duygu) organı: His organları göz, kulak, burun, dil ve deri olmak üzere beştir. Bunların hastalıklardan sâlim olduğu zaman, bir şey hakkında elde ettiği bilgiye güvenilebilir. Gözün, renk körü olduğu zaman gördükleri yanlıştır. Sinir sisteminin bozuk, nezle ve grip olduğu zaman derinin duyarlılığı azalır.
2) Akıl: Akıl ile bilmek iki şekilde olur. Düşünmeden hemen bilinirse “bedîhî” denir. Düşünmekle bilinirse, “istidlâlî” denir. Her şeyin, kendi parçasından büyük olduğunu bilmek bedîhîdir. Hesapla elde edilen bilgiler, istidlâlîdir.
His (duyu) organları ve akıl ile birlikte elde edilen bilgilere (tecrübî bilgi) denir. Bunlar, çeşitli deneyler sonucu elde edilen bilgilerdir. Aklî ilimler yâni fen bilgileri, his (duyu) organları ve akıl ile tecrübe edilerek elde edilir.
3) Güvenilir haber: Buna “haber-i sâdık” da denir. Din bilgileri bu yolla bilinir. Güvenilir haber ikidir:
a) Tevâtür haberleri: Her asrın güvenilen insanlarının hepsinin söylemesidir.
b) Peygamber haberleri: Peygamberlerin, Allahü teâlâdan vahiy yoluyla alıp, insanlara bildirdiği bilgiler.
İmâm-ı Gazâlî, El-Münkızü-mine’d-Dalâl (Dalaletten Kurtuluş) kitabında diyor ki: “Akıl ile anlaşılan şeyler, his organlarıyla anlaşılanların üstünde olduğu ve bunların yanlışını çıkardığı gibi, akıl da peygamberlik makâmında anlaşılan şeyleri kavramaktan âcizdir. İnanmaktan başka çâresi yoktur. Akıl, anlayamadığı şeyleri nasıl ölçebilir? Bunların doğru ve yanlış olduğuna nasıl karar verebilir?
Nakil yoluyla anlaşılan, yâni peygamberlerin söyledikleri şeyleri, akılla araştırmaya uğraşmak, düz yolda güç giden, yüklü bir arabayı, yokuşa çıkarmak için zorlamaya benzer. At, yokuşa doğru kamçılanırsa, ya yıkılıp çabalaya çabalaya canı çıkar, yâhut alışmış olduğu düz yola kavuşmak için sağa sola ve geriye kıvrılarak arabayı yıkar ve eşyâlar harâb olur. Akıl da, yürüyemediği, anlayamadığı âhiret bilgilerini çözmeye zorlanırsa, ya çıldırır veyâ bunları alışmış olduğu, dünyâ işlerine benzetmeye kalkışarak yanılır, aldanır ve insanları da aldatır. “Akıl; his kuvveti ile anlaşılabilen veya hissedilenlere benzeyen ve onlara bağlılıkları bulunan şeyleri birbirleri ile ölçerek, iyilerini kötülerinden ayırmaya yarayan, bir miyardır, bir âlettir. Bunların dışındakilerin hakîkatlerini anlama hususunda şaşırıp kalır. O hâlde, Peygamberlerin bildirdikleri şeylere, akla danışmaksızın inanmaktan başka çâre yoktur. Görülüyor ki, peygamberlere tâbi olmak, aklın gösterdiği bir lüzumdur ve aklın istediği ve beğendiği bir yoldur.
Tavsiye Kitap: el-Münkız mine’d-Dalâl