Sual: Kötü ahlaklı kimseye ilim öğretmek caiz midir?
Cevap: Mahzenu’l-ulum kitabında ilim tahsilinin şartları anlatılırken ikinci maddede diyor ki; “İlim tahsîlinin şartlarından biri de, ilim öğrenen kimsenin, kötü ahlâktan uzak olmasıdır. Bu şart, ilim tahsîlinin ilk ve en başta gelen şartıdır. Ulemâ-i mütekaddimîn [Önce gelen âlimler] ilim öğrenmek isteyenlerin ahlâkını araştırır ve tecrube ederlerdi. Eğer ilim öğrenecek olanları kötü ahlâklı bulurlarsa, böyle kimselere, halk arasında şerre ve fesada âlet olmamaları için, ilim öğretmezlerdi. Eğer tecrube netîcesinde ilim öğrenmek isteyen kimseleri güzel ahlâklı bulurlar ise, böyle kimselere ilim öğretirler ve ders verirler, onları tahsîllerini tamâmlamadan nâkıs olarak bırakmazlardı ‘rahimehümullah’.”
Faydasız ilim 2 türlüdür: Birincisi, Cehennemlik olanların öğrendikleri din bilgileridir. İkincisi, din bilgileri ile birlikte olmayan fen bilgileridir. [Eski Romalıların yahûdîlere yaptıkları arslanlar mezâlimi ve orta çağda hristiyanların Filistin’de müslümânlara yaptıkları korkunc saldırılar ve Hitler’in Avrupadaki ve Rus, Çin komünistlerinin Asya’da milyonlarca insanın canlarına kıydıkları nükleer silâhları ve ingilizlerin, milletleri aldatarak, kardeşi kardeşe boğdurdukları saldırılar, hep bu fen bilgileri ile yapıldı.] Allahü teâlâ, fen bilgilerinde ilerlemiş olan bu canavar insan düşmanlarını eşeklere benzetmekte, “Tevrâtı [ve İncîli] yüklenmiş eşek gibidirler” demektedir. İslâm ahlâkından haberleri olmıyan bu zâlim fen adamları, Hak yolunda değildir. Hak teâlâ bunlardan râzı değildir.
Tarih gösteriyor ki; Kötü ahlaklı insanlar bilgiye ulaşır, bu sayede güç sahibi olurlarsa tüm insanlığa zulmederler. Kalbinde Allah korkusu olmayan insan her şeyi yapabilir. Asırların birikimini kısa bir zamanda yıkabilir. Yıkmak kolay, yapmak ise zordur. Nitekim yakın tahihte çeşitli ülkelerde dinsiz diktatörler, ellerini kana boyayıp, memleketlere hâkim olmuş, zulüm, fesâd ile insanları inleterek ve hayvan gibi çalıştırarak, ağır harb sanâyı’i, büyük fabrikalar, üstün silâhlar yapmış, dünyâyı korkutmuş iseler de, çabuk yıkılmışlar ve târîh boyunca, la’netle anılmışlardır. Örümcek yuvası gibi çabuk kurulan tuzakları, sabâh rüzgârı gibi ferâhlatıcı, hafîf bir kuvvetle uçmuş, insanlığa yarar birşey bırakmamışlardır. Şimdi de, dinsiz bir temele dayanan devletler, ne kadar büyük ve kuvvetli görünseler de, elbette yıkılacak, zulüm pâyidâr olamayacakdır. Böyle kâfirler, bir ânda parlıyan kibrite benzer ki, etrâfındaki saman, talaş gibi hafîf şeyleri tutuşturur, eli yakar, evleri harâb edebilir. Kendi ise, hemen söner, biter. Adâlete dayanan milletler ise, kaloriferlerin radyatörü gibidir. Radyatör, birşeyi yakmaz, odaları ısıtarak, insanlara râhatlık verir. Sıcaklığı aşırı, zararlı değildir. Fakat harâret, enerji kaynağına mâlikdir. İslâmiyyet de, böyle faydalı bir enerji kaynağı olup, kendisine bağlanan ferdleri, âileleri ve cemiyetleri besler, kuvvetlendirir.
Tavsiye Yazı –> Hangi ilimleri öğrenmemiz farzdır?