Sual: İslam dininin dünyaya, mala, mülke bakışı nasıldır?
Cevap: Kurân-ı Kerîmde bu husus en güzel ve en geniş olarak herkesin anlayabileceği bir şekilde mealen şöyle anlatılmıştır:
“Biliniz ki dünya hayatı, elbette lab, yani oyun ve lehv, yani eğlence ve ziynet, yani süslenmek ve tefahür, yani övünme ve malı, parayı ve evladı çoğaltmaktır” (Hadid sûresi, 20)
“Dünya hayatı, oyun ve faydasız şeylerdir. Allahü teâlâdan korkanlar için ahiret hayatı elbette hayırlıdır. Böyle olduğunu niçin anlamıyorsunuz?” (Enam sûresi, 32)
“Mal ve çocuklar, dünya hayatının süsleridir. Sonsuz kalıcı olan iyi işlerin sevapları, Rabbinin yanında daha hayırlıdır” (Kehf sûresi, 46)
“Ey insanlar! Bu dünya hayatı, çabuk biten bir hayat ve faydalanmadan ibarettir. Ahiret ise, devamlı olarak kalınacak, durulacak yerdir. Bir günah işleyen kimse, ancak onun misli ile cezalandırılır. Erkek ve kadınlardan her kim de, mümin olarak sâlih amel, yani iyi bir amel işlese, o kimseler Cennete girerler ve orada hesapsız rızıklar ile mükafatlandırılırlar” (Mümin sûresi, 39-40)
“Göklerin ve yerin [yağmur hazinelerinin] anahtarları Allahü teâlânındır. Rızkı dilediğine az, dilediğine çok verir. Çünkü o [az veya çok vermekte ve] her şeyde kullarına neyin hayırlı olduğunu en iyi bilendir” (Şura sûresi, 12)
“Mal ve dünyadan size verilen şey, yalnız hayatta bulunduğunuz müddetce, onunla geçinmektir. İman edip, Rablerine tevekkül edenler için, ahirette Allahü teâlânın indinde, dünya nimetlerinden hayırlı ve daimi çok sevap vardır” (Şura sûresi, 36)
Kurân-ı Kerîmde dünyayı zem eden bu âyetler gibi nice âyet-i kerimelerden başka, Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâmın da pek çok hadis-i şerifleri vardır. [Yukarıda bildirdiğimiz âyet-i kerimelerde ve aşağıda bildireceğimiz hadis-i şeriflerde yazılı olan dünya kelimesi ve ednâ kelimesi, zararlı, çok kötü şeyler demektir. Yani Kurân-ı Kerîm ve hadis-i şerifler, zararlı ve kötü şeyleri yasak etmektedir. Zararlı ve kötü şeyleri ancak akl-ı selim sâhibi olan kimseler tanır. Aklı tam olmayanlar ve hele az olanlar, zararlı, kötü şeyleri, faydalı ve iyi şeylerden ayıramaz. Bunları birbiri ile karıştırır. Allahü teâlâ ve Onun Peygamberi “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem”, çok merhametli oldukları için, insanlara çok acıdıkları için, yasak ettikleri dünyanın, yani zararlı ve kötü şeylerin neler olduklarını ayrıca, açık olarak da bildirmişlerdir. Şu hâlde dünya demek, Allahü teâlânın haram ettiği ve Peygamberimizin “sallallâhü aleyhi ve sellem” mekruh dediği şeyler demektir. Görülüyor ki Allahü teâlânın haram etmediği, hatta emrettiği dünya işleri, zararlı olan, kötü olan dünya değildir. Böylece, ne kadar çok olursa olsun çalışıp kazanmak, fen, tıb, hesap, hendese, mimarlık ve harp vasıtalarını öğrenmek, yapmak, kısaca insanlara rahat, huzur ve saadet sağlayan her medeni vasıtaları yapmak ve kazanmak, dünyalık değildir. Bunların hepsini, Allahü teâlânın gösterdiği şekillerde, yollarda ve şartlarda yapmak ve kullanmak ibâdet olur. Allahü teâlâ böyle müslümanlardan râzı olur. Bunlara ahirette sonsuz nimetler, saadetler ihsan eder.] Bu hadis-i şeriflerden birkaçını bildirelim:
Abdullah ibni Ömer’in “radıyallâhu anh” rivayet etmiş olduğu hadis-i şerifte Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem”, “Allahü teâlânın indinde kıymetli bir kimse bile olsa, bir kula [ihtiyacından fazla] dünyalık az bir şey verilse, Allahü teâlânın katındaki derecesinden bir miktar eksiltilir” buyurdu.
Diğer bir hadis-i şerifte: “Dünyaya gönül bağlamak, bütün günahların başıdır” buyurdu.
Ebû Hüreyre’nin “radıyallâhu anh” rivayet ettiği hadis-i şerifte: Peygamberimiz “sallallâhü aleyhi ve sellem”: “Ya Rabbi! Muhammed’in ailesinin rızkını kendilerine kâfi gelecek miktar kadar gönder” diye duâ buyurdu.
Başka bir hadis-i şerifte, “Dünyada garib veya yolcu gibi ol ve kendini ölmüş say!” buyuruldu.
[Başka hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki: “Mesut o kimsedir ki dünya onu terk etmezden önce, o dünyayı terk etmiştir”. Yani gönlünden çıkarmıştır.
“Arzusu ahiret olup ahiret için çalışana Allahü teâlâ, dünyayı hizmetçi yapar.”
“Ahiretin sonsuz olduğuna inanan kimsenin, bu dünyaya gönül bağlaması, çok şaşılacak şeydir.”
“Dünya sizin için yaratıldı. Siz de ahiret için yaratıldınız! Ahirette ise, Cennetten ve Cehennem ateşinden başka yer yoktur.”
“Paraya, yiyeceğe tapınan kimse helak olsun!”
“Sizlerin fakir olacağınızı düşünmüyor, bunun için üzülmüyorum. Sizden önce gelmiş olanlara olduğu gibi, dünyanın elinize bol bol geçerek, Allahü teâlâya âsî ve birbirinize düşman olmanızdan korkuyorum.”
“Mal ve şöhret hırsının insana zararı, koyun sürüsüne giren 2 aç kurdun zararından daha çoktur.”
“Dünyaya düşkün olma ki Allahü teâlâ seni sevsin. İnsanların malına göz dikme ki insanlar seni sevsin!”
“Dünya hayatı, geçilecek bir köprü gibidir. Bu köprüyü tezyin etmekle uğraşmayın. Hemen geçip gidin!”
“Dünyaya, burada kalacağınız kadar, ahirete de, orada kalacağınız kadar çalışınız!”]
Dünyaya gönül bağlamanın kötülenmesi ve ahiret için daha çok çalışılması hususunda varid olan âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerle beraber, İslam dininde, ilim, fen, teknik, mimarlık, sanat ve ticareti emreden, bunlar için çalışmayı teşvik eden nice emirler, âyet-i kerime ve hadis-i şerifler vardır. Çünkü, medeni bir cemiyetin, bir milletin kurtuluşu ve saadeti fakirlik ile olamaz. Bilakis, hayır ve iyilik müesseseleri, imarethaneler, mektepler, medreseler, aşevleri, hastahaneler yapmak, acizlere, fakirlere ve kimsesizlere yardım etmek [İnsanlara hizmet için çeşmeler, köprüler yapmak, fabrikalar kurmak], hep mal ve servet ile olur. Mal ve servet ise, çalışmak ve ticaret ile kazanılır. Nitekim Kurân-ı Kerîmde, Nisa sûresi 29. âyetinde meâlen şöyle buyurulmaktadır: “Ey îman edenler! Mallarınızı [fâiz ve kumar gibi İslamiyetin haram kıldığı] batıl yollarla yemeğiniz. Ancak birbirinizden râzı ve hoşnud olarak [ticaret ile] ola.”
Bakara sûresi 275. âyetinde meâlen: “Allahü teâlâ bey’i ve ticareti helal ve ribayı [faizi] ise haram kılmıştır” buyurulmuştur.
Âli-i İmrân sûresi 14 ve 15. ayetlerinde de meâlen: “Kadınlardan, kantarlarla altın ve gümüşten ve en güzel atlardan, davarlardan, [sığırlardan, develerden] ve ekinden yana olan, nefsin arzularına muhabbet, insanlar için tezyin olundu [süslendi]. Bunlar ise, dünya hayatının geçici menfaatleridir ve insanın en son gideceği yer, Allahü teâlânın indindedir. Ey Resûlüm, müminlere de ki: Bu dünya ziynetlerinden daha hayırlısını size haber vereyim mi? O dünya ziynetlerinden hazer edenler için Rableri katında, ağaçları altında [önünde] ırmaklar akan Cennetler vardır. Bunlar, orada devamlı kalacaklardır. Orada her aybdan uzak, tertemiz zevceler ve en büyük nimet olan Allahü teâlânın rızası vardır. Allahü teâlâ kullarının hallerini ve yaptıklarını hakkı ile görücüdür” buyurulmuştur.
Nebe sûresi 11. âyetinde meâlen: “Gündüzü kazanç zamanı kıldık [Ta ki gündüzleri hayatınızda, yaşamanızda lazım olan şeyleri kazanasınız.]“ buyurulmuştur.
Araf sûresi 10. âyetinde ise meâlen: “Sizi yeryüzünde yerleştirdik ve sizin için orada pek çok maişet [geçim] vasıtaları hazırladık. [Ziraat, ticaret ve çalışmakla yaşamanız için lazım olan rızıklar yarattık.] Size verilen nimetlere az şükrediyorsunuz” buyurulmuştur.
Peygamberimiz “sallallâhü aleyhi ve sellem” buyuruyor ki “İnsanın yediklerinin en hayırlısı, iyisi, bileği ile kazanıp yediğidir. Allahü teâlânın Peygamberi Davud “aleyhisselâm” elinin emeyi ile kazanıp yerdi.”
“Hayırlı yerlere sarf eden sâlih kimse için, helalden kazanılmış mal ne güzel maldır.”
“Doğru olan tüccar kıyamet günü Sıddîklarla ve şehitlerle beraber haşr olunur.”
“Alış-verişte kolaylık gösterenlere, Allahü teâlâ her işinde kolaylık gösterir.”
Ve yine, “Alış-verişte kolaylık gösterenlere, Allahü teâlâ merhamet eylesin” buyurdu.
Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem”, bir sabah, Ashâbı ile konuşurken, kuvvetli bir genç, erkenden dükkanına doğru geçti. Bâzıları, erkenden dünyalık kazanmaya gideceğine, buraya gelip, birkaç şey öğrenseydi iyi olurdu deyince, Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem”, “Öyle söylemeyiniz! Eğer kimseye muhtaç olmamak ve ana, baba, çoluk-çocuğunu da muhtaç etmemek için gidiyorsa, her adımı ibâdettir. Eğer, herkese övünmek, keyif sürmek niyetinde ise, şeytanla beraberdir” buyurdu.
Diğer bir hadis-i şerifte, “Bir müslüman, helal kazanıp, kimseye muhtaç olmaz ve komşularına, akrabasına yardım ederse, kıyamet günü, ayın 14’ü gibi parlak, nurlu olacaktır” buyurdu.
[Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: “Allahü teâlâ, sanat sâhibi mümini sever”
“En helal şey, sanat sâhibinin kazandığıdır”
“Ticaret yapınız! Rızkın 10’da 9’u ticarettedir”
“[Çalışmayıp] Kendini başkasından sadaka istiyecek hâle düşüreni, Allahü teâlâ 70 şeye muhtaç eder.”
“Helal kazanmak için sıkıntı çekenlere Cennet vâcib olur”,
“5 vakit namazı kıldıktan sonra, çalışıp helal kazanmak, her müslümana farzdır” ve
“En iyi ticaret, bezzazlıktır, kumaş satmaktır. En iyi sanat terziliktir.) ]
Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” sanatı, ticareti emir ve teşvik etmiş, nice âyet-i kerime ve hadis-i şerifler ticarette haram ve helal olan şeyleri ve her birinin sebeplerini, bütün tafsilatı ile beyan buyurmuştur.
İncilde ise, ticaret yapmaya, dünya için çalışmaya asla izin verilmeyip, bilakis her neye sâhip iseniz, neyiniz varsa satarak sadaka veriniz diye emredilmiştir.
Tavsiye Yazı –> Kur’an-ı kerim ve bugünkü İnciller
Tavsiye Yazı –> Şeytanın hileleri nelerdir?