(Nimet-i İslam) da diyor ki: Nâfile namazları ayakta kılmaya gücü yeterken, oturarak kılmak, her zaman ve her yerde caizdir. Oturarak kılarken, rüku için bedeni ile eğilir. Secde için, başını yere kor. Lakin, özrü yok iken nâfileleri oturarak kılana, ayakta kılanın yarısı kadar sevap verilir. 5 vakit namazın sünnetleri ve teravih namazı da, nâfile namazdır. Yolda, yani şehir, köy haricinde, nâfile namazları hayvan üzerinde kılmak caizdir. Kıbleye dönmek ve rüku ve secde yapmak lazım değildir. İma ile kılar. Yani, rüku için, bedeni ile biraz eğilir. Secde için bundan daha çok eğilir. Hayvan üzerinde fazla necaset bulunması, namaza mâni değildir. Yerde nâfile kılarken yorulanın, bastona, insana, duvara dayanıp kılması caiz olur. Kendi yürürken namaz kılmak sahih değildir. Farz ve vâcip namazları, şehir haricinde, ancak özür olunca, hayvan üstünde kılabilir. Özür, inince arkadaşlarının gidip yalnız kalması, canı, malı, hayvanı için, hırsız korkusu olması, yerin çamur olması, hayvana binmekten âciz olmak gibi şeylerdir. Mümkün ise, hayvanı kıbleye karşı durdurup kılar. Mümkün değil ise, hareket cihetlerinde kılar. Hayvan üzerindeki mahmel denilen sandık gibi şeylerin içinde kılmak da böyledir. Hayvan durdurulup, mahmelin altına direk konursa, (Serir), yani masa, kanepe gibi olup yerde kılmak demektir. Kıbleye karşı ayakta kılması lazım olur.
Gemide namaz kılmak, Cafer Tayyar hazretleri Habeşistana giderken, Resûlullahın ona öğrettiği gibi şöyledir: Hareket eden gemide, özrü olmadan farz ve vâcip de kılınır. Gemide cemaat ile kılınabilir. Hareket eden gemide de, ima ile kılmak caiz olmayıp, rüku ve secde yapar. Kıbleye dönmesi de lazımdır. Namaza başlarken kıbleye karşı durur. Gemi döndükçe, kendisi kıbleye döner. Gemide necasetten taharet de lazımdır. Hanefide, giden gemide farzları da özürsüz iken; yerde oturarak kılmak caiz olur.
Deniz ortasında demirlemiş gemi, çok sallanıyor ise, giden gemi gibidir. Az sallanıyorsa, sahilde duran gemi gibidir. Sahilde duran gemide farzlar oturarak kılınmaz. Sahile çıkmak mümkün ise, ayakta kılmak da sahih olmayıp, karaya çıkıp kılmak lazımdır. Malı, canı veya geminin hareket etmek tehlikesi varsa, gemide ayakta kılması caiz olur. (Nimet-i İslam) ın yazısı tamam oldu.
(İbni Abidin) diyor ki (2 tekerlekli olup da, hayvana bağlanmadan yerde düz duramayan arabada dururken de, giderken de namaz kılmak, hayvan üzerinde kılmak gibidir. 4 tekerlekli araba dururken serir gibidir. Hareket ederken ise, hayvan için yukarıda yazılı özürlerle içinde farz kılınabilir ve arabayı durdurup kıbleye karşı kılar. Durduramazsa, giden gemideki gibi kılar.) Seferi olup da, nakil vasıtasında yerde oturamayan veya kıbleye dönemeyen vasıtadan inince, Şâfiî veya Mâlikî mezhebini taklit ederek, iki namazı cem eder. Yerde oturabilen hastanın sandalyede, koltukta oturarak, ima ile namaz kılması caiz değildir. Otobüste, tayyarede namaz kılmak, arabada kılmak gibidir. Sefere çıkacağı zaman, şehrin veya köyün kenarından itibaren 3 günlük yani 18 fersah = 54 mil [54 x 0,48 x 4 = 104 km] uzağa gitmeye niyet eden kimse, şehrin kenarından ayrılınca, seferi olur. İbni Abidin, bir mil 4000 zra ve bir zra 24 parmaktır dedi. [1 parmak, 2 cmdir. Şâfiîde ve malikide, 16 fersah = 48 mil = 48 x 0,42 x 4000 = 80 km.dir.]