49- Kabirde Ölüye Menfaat veren Şeyler

İbn Ebi’d- Dünya, Ebû Nuaym (Hilye) de Sabit et-Benri’den rivayet ettiklerine göre şöyle demiştir:

Mümin kabrine konulduğu zaman salih amelleri etrafını sararlar. Azap meleği geldiği zaman yaptığı salih bir ameli:

Ondan vazgeç. Eğer yalnız başıma da kalsam sana yol vermem ki, ona azap veresin der.

İbn Ebi’d- Dünya, Sabit el-Bennâni’den rivayet ettiğine le demiştir:

Salih kul kabrine konulduğu zaman, ona Cennetten bir yatak getirilir. Ona:

(Uyu! Gözün aydın. Afiyet olsun. Allah senden razı olsun. Hoş kalasın) denilir.

Allah göz alacak kadar kabrini genişlendirir. Ona Cennetten bir kapı açar. O kapıdan Cennetin güzelliklerine bakar. Oranın koku­sunu alır. Oruç, namaz ve iyilik gibi salih amelleri onun etrafını sa­rarlar. Ona derler ki;

(Biz seni yorduk, susattık, uykusuz bıraktık. Şimdi senin iste­diğin gibi oluruz. Sen Cennete girinceye kadar sana arkadaşlık edip ünsiyet vereceğiz.)

Bezzâr, Taberani, Hakim/Enes (radıyallahü anh) ‘dan rivayet ettiklerine göre; Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle bu­yurdu:

Her insanın üç dostu vardır. Biri ona der ki; (İnfak ettiğin sa­nadır. Tuttuğun sana değildir. Bu dost onun malıdır.) Diğeri de ona der ki:

(Allah’ın huzuruna varıncaya kadar ben seninle beraberim. Or­da seni bırakır, dönerim. O da aile ve akrabasıdır.) Sonuncusu ise ona:

(Ben her yerde seninle beraberim, der. O da amelidir.) Bunun üzerine insan o son dostuna der ki;

(Bu 3 dostun, bana en iyisi sensin.)

Buharı ve Müslim, Enes (Radıyallahu anhdan rivayet ettik­lerine göre Rasûlüllah (Saliallâhû aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

Kul öldüğü zaman 3 şey onun peşinde gider. İkisi döner, biri kalır. Ailesi, malı, ameli… Mal ve ailesi döner, ameli kalır.

Bezzâr, Taberani, Hâkim, Numan b. Beşir radıyallahü anh’dan rivayet ettiklerine göre;

Rasûlüllah (Saliallâhû aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

Müminin misâli, üç dostu olan bir adamın misâli gibidir. Dost­larının biri ona der ki;

(İşte bu malım… İstediğini al, istediğini bırak.) Biri de ona:

Ben senin hizmetkârınım, fakat öldüğün zaman seni bırakırım. Diğeri de ona;

(Ben daima seninle beraberim, der. Birinci dost onun malıdır, ikincisi onun aile ve akrabasıdır. Üçüncüsü onun amelidir. Hiç bir yerde ondan ayrılmaz.)

İbn Ebi’d- Dünya, Ka’b’dan rivayet ettiğine göre şöyle demiştir: Salih kul, kabrine konulduğu zaman, namaz, oruç, hac, cihad, sadaka gibi sâlih amelleri etrafını sararlar. Azap melekleri ayakları tarafından gelirler. Namaz der ki, uzaklasın, size yol vermem. Al­lah için arkadaşım çokça namaza duruyordu. Melekler baş tarafın­dan yaklaşmak isterler. Oruç kalkar;

(Size yol yok, Allah için dünyada çokça aç ve susuz kaldı,) der. Cesedi tarafından gelmek isterler. Hac ve cihad kalkar;

Bu adam kendini çokça yordu, hac etti, cihad etti. Size, ona yol yok, derler.

Elleri tarafından gelmek ister, sadaka der ki;

(Geri dönün, bu eller Allah’ın yolunda nice sadaka vermiştir, size yol veremem. Bunun üzerine, sağken ve ölü iken de ne iyisin) diye ona söylenilir. Sonra rahmet melekleri gelir. Ona Cennetten bir yatak ve Örtü getirirler. Göz alacak kadar kabri genişlenir. Cen­netten bir kandil getirilir. Kıyamette Allah onu diriltinceye kadar kabrini aydınlatır.

İbn Ebi’d- Dünya, Yezid b. Ebû Mansûr’dan rivayet ettiğine göre;

Bir adam Kur’an okuyordu. Ölüm anı gelince azap melekleri ru­hunu almak için hazır bulunurlar. Bunun üzerine Kur’an o vücuttan çıkar. (Yâ Rabbi beni iskân ettiğin yerde yine iskân et,) der. Allah da meleklere buyurur ki, Kur’an’ın meskenini ona terkedin.)

İbn Mende, Amr b. Mürre’den rivayet ettiğine göre şöyle de­miştir: .

İnsan kabrine girdiği zaman sol tarafından bir melek gelir. Kur’an da gelir, onu ondan meneder. Melek der ki;

Sana ne oluyor? Vallahi o seninle amel etmezdi. Kur’an ise;

Ben onun kafasında değil mi idim?) der. Arkadaşmı kurtarın-caya kadar ordan ayrılmaz.

lsbehani Tergib’de, Ebu’l-Minhâl’den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

(Kişi, kabrinde bol istiğfardan daha sevimli hiçbir komşu bu­lamaz.)

Buharı el-Edeb’de ve Müslim, Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) ’-dan rivayet ettiklerine göre Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve Sel-lem) şöyle buyurdu:

(İnsan öldüğü zaman, ameli kesilir, 3 şey müstesna… Sadaka-i cariye, yararlı bir ilim ve ona dua eden salih bir veled…)

İmam Ahmed, Ebû Ümâme (radıyallahü anh) ’dan rivayet etti­ğine göre Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

Dört çeşit insan var ki, ölümden sonra da ecirleri devam eder:

(Allah için nöbet tutan, yararlı bir ilim öğrenen, câri bir sada­ka veren… O sadaka devam ettikçe sevabı onun amel defterine ge­çer.. Dördüncüsü, ona dua eden salih bir evlât…)

Müslim, Cerir b. Abdullah (radıyallahü anh) ‘dan rivayet et­tiğine göre Resûluîlah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyur­muştur:

(Kim, iyi bir çığır açarsa, o çığırın sevabı ve onunla amel eden­lerin sevabı da onundur. Onların sevabından hiç bir şey eksilme­den…)

İbn Sa’d, Recabin Habve’den rivayet ettiğine göre, O Süley­man b. Abdul-Melik’e demiş ki:

(Kabirde sultan ve halifeleri koruyan bir şey de, onların salih bir adamı kendilerinin yerine atamalarıdır.)

İbn Asakir, Ebû Said-el-Hudri (radıyallahü anh) hadisinden merfûan rivayet ettiğine göre, Rasûlüllah şöyle buyurmuştur:

(Kim, Allah’ın kitabmdan bir âyet veya ilimden bir konu öğ­rense, kıyamete kadar Allah onun ecrini nemalandırır. İbn Mace ve İbn Hüzeyme, Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) ‘-dan rivayet ettiklerine göre; Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

Ölümünden sonra, iyilik ve sevabları kişiye kavuşan şeylerin bir kısmı şunlardır:

(Yaydığı ilim, peşinde bıraktığı salih evlât, miras bıraktığı mushaf, Allah yolunda bina ettiği ev ve mescid, akıttığı bir çeşme ve ne­hir, sağ iken malından verdiği sadaka…)

Ebû Nuaym ve Bezzâr, Enes (radıyallahü anh) ’den rivayet ettik­lerine göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

Yedi şeyin sevabı, kişinin ölümünden sonra da ona gider:

Yararh İlim, akıttığı su, çeşme veya kuyu, diktiği ağaç, yaptığı mescid, miras bıraktığı mushaf, ölümünden sonra onun için istiğfar eden evlât…)

Taberâni, Sevbân (radıyallahü anh) ‘dan rivayet ettiğine göre Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(Sizi kabirleri ziyaret etmekten nehyetmiştim. Artık ziyaret edin. Ve ziyaretinizi onlara bir rahmet duası yapın. Onlar için istiğfar edin.)

Taberâni (Evsat) da, Beyhaki (Sünen) inde Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) dan rivayet ettiklerine göre Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

Allah Cennette salih kulu için derecesini yükseltir. Kul der ki;

(Yâ Rabbi! Nerden bu bana?) Allah buyurur ki, (çocuğunun sa­na olan istiğfariyle…)

Beyhaki’nin rivayetinde: (Çocuğunun sana olan duâsiyle…) di­ye geçmektedir.

Buhari de (el-Edeb) de Ebû Hüreyre radıyallahü anhi’den bu­nu merfûan rivayet etmiştir.

Yine Buhari, Ebû Said-i Hudri’den rivayet ettiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

Kıyamet gününde, dağlar gibi sevap yığınları adam’a gelir. (Ner­den bunlar?) der. Ona denilir ki:

(Evladının senin için olan istiğfarı ile…)

Beyhaki —(Şuâb-ı İman) da— ve Deylemi, İbn Abbâs (radıyallahü anhüma) ‘dan rivayet ettiklerine göre; Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

Ölü kabrinde, yardım bekleyen batmış adam gibidir. Anasın­dan, babasından, çocuğundan veya güvenilir dostundan ona gele­cek bir dua bekliyor. O duâ ona gittiği zaman, onun için dünya ve içindekilerden daha iyi olur.

Allah, dünyadakilerin dualarından dağlar gibi sevap yığınlarını kabirlerin üstüne yağdırır. Dirilerin ölülere hediyesi onlar için yap­tıkları istiğfardır.

Beyhaki dedi ki:

Ebû Ali el-Hüseyn b. Ali el-Hafiz dedi ki: Bu hadis Abdullah b. Mübarek’in hadislerinden olup garip bir hadistir. Horasan âlim­lerine rivayet edilmemiştir.

İbn Ebi’d- Dünya, Sufyan’dan rivayet ettiğine göre şöyle deniliyormuş:

(Ölülerin duaya olan ihtiyacı, dirilerin içmek ve yemeye olan ihtiyacından daha şiddetlidir.)

Duanın ölülere menfaat verdiği, müteaddit icmâlarla sabit Kur’an’dan delili de şu âyettir:

Onlardan sonra gelenler derler ki; Ey Rabbimiz, bize ve iman öncülerimiz olan kardeşlerimize mağfiret et.) (Haşir, 10)

.İbn Ebi’d- Dünya, Selef birisinden rivayet ettiğine göre; şöyle demiştir:

Bir kardeşimi, ölümünden sonra rüyada gördüm. Dirilerin duası sana ulaşıyor mu? dedim.. (Evet, vallahi, nur gibi dalgalanarak ge­liyor. Sonra onu giyiyoruz…) dedi.

Amr b. Cerir’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:

Kul, ölü olan kardeşine duâ ettiği zaman, bir melek o duayı onun kabrine götürür. (Ey gurbette kalan kabrin sahibi! Bu sana çok şefkat eden falan kardeşinden bir hediyedir,) der.

İbn Ebi’d- Dünya, Ebu Kulabe’den rivayet ettiğine göre şöyle de-tir:

Şam’dan Basra’ya gidiyordum. Bir çukura indim, abdest aldım. Geceleyin 2 rekat namaz kıldım, sonra başımı bir kabrin üstüne koydum, yattım. Uyandığımda baktım, kabir sahibi (gece boyunca bana eziyet verdin,) diye benden şikayet ediyor ve diyordu kî (Siz bilmezsiniz. Biz ise biliriz, fakat, amel yapamayız. Senin kıldığın bu 2 rek’at dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır.) Son­ra devamında şöyle dedi:

(Allah dünyadakilerin hayrını versin onlara selâm söyle. Onla­rın dualarından dağlar gibi bize nur geliyor.)

İbn Ebi’d- Dünya mütekaddiminlerden birisinden, rivayetine göre o şöyle demiştir:

Bir kabristandan geçtim. Rahmet duasını okudum. Gaybten bir ses geldi:

(Evet onlara rahmet edilir. Çünkü onlarda kederli ve hüzünlü­ler vardır,) diyordu.

İbn Recep dedi ki; Cafer el-Haldi, Abbâs b. Yakub b. Salih el-Enbari’den rivayet ettiğine göre; o şöyle demiştir:

Babamdan işittim diyordu ki:

Salih birisi babasını rüyasında görmüş. Babası;

(Oğlum neden hediyenizi bizden kestiniz?) demiş.

Oğlu:

— Ölüler, dirilerin hediyelerinin farkına varırlar mı? diye sorunca: O:

— Eğer diriler olmasaydı, Ölüler helak olurdu, demiş.

İbn Neccar Tarihlinde Malik b. Dinar’dan rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

Cuma gecesi kabristana girdim. Baktım karşımda parlak bir nur..) Dedim ki, lâilaheillallah, demek Allah burdakilere mağfiret etmiş. Birden uzaktan bir ses geldi. Yâ Mâlik b. Dinar! Bu, müminlerin kabirdeki kardeşlerine gönderdikleri hediyeleridir.

Ben, (seni konuşturan Allah hakkı için nedendir bu nur?) de­dim. Dedi ki:

(Bu gece bir adam güzelce abdest aldı. Yâ eyyühel-kâfirun ve kulhüvellahü ehad) sûrelerini okudu. Ve (sevabını bu kabristanda­ki, müminlere hediye ettim,) dedi. Bunun için Allah doğuda batıda, bir ışık, bir nur bir genişlik ve sevinç indirdi.)

Malik dedi ki: Artık her Cuma gecesi ben o sûreleri okurdum.

Sonra Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) rüyada gördüm. Buyurdu kî:

(Yâ Mâlik, ümmetime hediye ettiğin nurlar sayısınca Allah sa­na mağfiret etti. Ve sana o kadar sevap vardır. Sonra buyurdu ki (ve sana Cennette münif bir saray bina etti. Ben (Münif nedir?) de­dim. Buyurdu ki:

(Şerefeleri Cennet ehli üzerine uzanan yüksek bina demektir.)

İbn Ebi’d- Dünya, Beşşâr b. Galip’den rivayet ettiğine göre şöy­le demiştir:

Rabia’yı rüyada gördüm. Daha önce ona çok dua ediyordum. Dedi ki:

Ey Beşşâr, senin hediyelerin ipek mendillerle örtülü, nuranî ta­baklar üstünde bize geliyor. Ben

— Nasıl olur bu? dedim. O-.

— Bu hediyeler diri müminlerin duasıdır. Onlar ölülere duâ et­tikleri zaman, o duâ nuranî tabaklar Üstünde, ipek mendiller içine konulur. Sonra, hangi Ölü için dua edilmişse ona getirilir ve bu fa­lanın sana hediyesidir, denilir.

Taberanî Evsatte, Enes (radıyallahü anh’den merfuan rivayet ettiğine göre Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle bu­yurdu:

Ümmetim, Ümmet-i Merhumedir. Günahları ile kabre girerler. Müminlerin onlara yaptığı istiğfarla temizlenmiş olarak çıkarlar.

İbn Ebi Şeybe, Hasan’dan rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

Bana ulaştı ki: Allah insana şöyle der:

Ey Adem oğlu! Senin olmadıkları halde iki şeyi sana kıldım:

Birincisi ölümünden sonra infakını vasiyet ettiğin malın ki, o mal artık başkasının olmuştur.

. İkincisi müslümanların sana yaptığı duadır: Halbuki sen o za­man öyle bir yerdesin ki, artık ne iyilik yapabilirsin ne de kötülük.)

Daremi, Müsned’inde İbn Mes’ud’dan rivayet ettiğine göre, şöy­le demiştir:

Dört şey adamın ölümünden sonra ona verilir:

— Daha önce Allah yolunda tasarruf ettiği malın üçte biri (yani vasiyet miktarı) ….

— Ölümünden sonra ona dua eden salih çocuğun duası..

— Açtığı iyi çığır.

— Ve yüz kişinin şefaati ki yüz kişi bir adama şefaatçi olursa, şefaatleri kabul edilir.

Buharı ve Müslim, Âişe (radıyallahü anhâ) ’dan rivayet ettikle­rine göre,-

Bir adam, Yâ Hasbunallah: Anam füceten öldü. Eğer fırsat bu­lup konuşabilseydi, sadaka vasiyet ederdi. Ben onun yerinde sada­ka verirsem, ona sevap olur mu? diye sordu.

Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) : (Evet, olur) diye buyurdu.

Buhari, İbn Abbâs (radıyallahü anh) ‘dan rivayet ettiğine göre;

Sa’d b. Ubade’nin anası vefat etti. O da hazır değildi. Sonra Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ‘a geldi, dedi ki:

(Yâ Resûlallah anam öldü. Ben de hazır değildim. Onun yerin­de sadaka verirsem ona yararı olur mu?)

Buyurdu ki:

— Evet yararı olur.

Sa’d da: Şahid ol; bostanımı anam için sadaka veriyorum dedi.

İmam Ahmed ve 4 muhaddis, Sa’d b. Ubade (radıyallahü anh) ’dan rivayet ettiklerine göre O:

— Yâ Resûlallah! Anam öldü. Onun için vereceğim hangi sa­daka daha üstündür? diye sordu.

Rasûlüllah (su) diye buyurdu.. Bunun üzerine kalktı, bir kuyu kazdı ve (bu Sa’d’ın anası içindir) dedi.

Taberâni, Ukbe b. Âmir’den rivayet ettiğine göre (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

Sadaka, sahiplerinden kabir hararetini söndürür.

Taberâni Evsat) da sahih bir sened ile, Enes (RadKallahû anh) ‘dan rivayet ettiğine göre;

Sa’d, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ’e

— Yâ Resûlallah, Annem bir şey vasiyet etmeden ölmüş. Onun yerine sadaka verirsem ona fayda verir mi? dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) cevaben:

— Evet fayda verir ve en gerekli şey sudur, diye buyurdu.

Yine Taberani, Sa’d b.. Ubâde’den rivayet ettiğine göre; şöyle demiştir: Ben?

— Yâ Resûlallah anam öldü ne vasiyet etti, ne de bir şey sa­daka verdi. Onun yerinde sadaka verirsem ona yararı olur mu? de­dim.

Buyurdu ki:

— Evet, yanmış bir kemik dahi versen…

Yine Taberani, İbn Amr’den rivayet ettiğine göre Rasûlüllah fSallallâhû aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

Biriniz sünnet olan bir sadaka verecek olursa, ebeveyni yerinde versin. O sadakanın sevabı onlara gider ve onun sevabından da hiç bir şey eksilmez.

Deylemi bunun bir benzerini, Muâviye b. Hayden’in hadisinde nakletmiştir.’

Taberani —(Evsat) da— Enes (Radyallahû anh) ’dan rivayet et­tiğine göre, şöyle demiştir:

Resûluîlah (sallallahü aleyhi ve sellem) ’dan şöyle işittim:

Herhangi bir evden biri ölünce ve onun yerine sadaka verilse, Cebrail, o sadakayı nurani tabaklar üstünde ona hediye eder. Kab­rinin kenarında durur, der ki:

(Ey derin kabir sahibi! Bu senin ailenin sana gönderdiği bir he­diyedir. Al kabul et.) O hediye onun kabrine girer. O onunla sevi­nir ve müjdelenir. Kendilerine bir hediye gelmeyen komşuları ise üzülürler.

İbn Ebi Şeybe, Sa’d İbn Ebû Saîd’den rivayetine göre şöyle demiştir:

-Ölü için bir kemik dahi sadaka verilse ona gider.)

Beyhaki (Şuâb-ı İman) da el-lsbehani Tergib) de içinde iki meçhul olan bir sened ile İbn Ömer (radıyallahü anh’dan riva­yet ettiklerine göre; Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

Kim ebeveyni yerine haccederse ateşten kurtulur ve onun se­vabından hiç bir şey eksilmeden ebeveyni içinde tam bir haccın se­vabı oîur.

Ve Rasûlüllah buyurdu ki:

(Kişi, ölümlerinden sonra akrabası yerinde yaptığı hacd tün hiç bir şeyi onlara bağışlamış değildir.)

Ebû Abdullah es-Sakafi, (es-Sakafiyat) kitabında feydl b. Erkam’dan rivayet ettiğine göre, Resûluîlah (sallallahü lem) şöyle buyurdu:

(Kim hac etmeyen ebeveyni yerine hac ederse, onlar hac etmiş olurlar. Gökteki ruhları müjdelenir. Ve kendisi de Allah katında iyi­lerden sayılır.)

Bezzâr, Taberani, güzel sayılan bir sened ile, Enes(hadıyallahûanh) ‘dan rivayet ettiklerine göre;

Bir adam, Resûluîlah (sallallahü aleyhi ve sellem) ‘e geldi. Ba­bam hac farizasını yerine getirmeden öldü, dedi.

Resûluîlah buyurdu ki:

— Babanın borcu olsaydı ödemez miydin? Adam:

— Evet, dedi. Buyurdu ki:

— İşte hac da onun borcudur. Öde!..

Taberani’nin Ukbete b. Âmir’den rivayetine göre

Bir kadm Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ’e geldi. Anam öldüğü halde onun bedeline hac etsem olur mu? dedi.

Rasûlüllah buyurdu ki:

— Eğer ananın borcu olsaydı ve ödeseydin, kabul edilmez miy­di?

Kadm:

— Evet, dedi. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun anası yerine hac etmesini emretti.

Yine Taberâni (Evsât) da, Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) ‘dan rivayetine göre Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle bu­yurdu:

(Kim, bir ölü yerinde hacca giderse, onun sevabı kadar ona da sevap vardır.)

İbn Ebi Şeybe, Ata ve Zeyd b. Eslem’den rivayet ettiklerine göre onlar şöyle demişlerdir:

Bir adam, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ‘e geldi.

— Yâ Resûlallah, babam öldüğü halde onun yerinde köle âzad etsem olur mu? deyince, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) :

— Evet… diye buyurdu.

Yine İbn Ebi Şeybe, Atâ’dan rivayetine göre şöyle demiştir:

Üç şey ölümden sonra kişiye ulaşır. Köle âzad etmek, hac ve sadaka…

Ebû Cafer’den rivayet edildiğine göre, Hazret-i Hasan ve Hazret-i Hü­seyin (radıyallahü anhüma) , ölümünden sonra Hazret-i Ali yerinde köle azad ediyorlardı.

İbn Sa’d Kasım b. Muhammed rivayet ettiğine göre)

Âişe (radıyallahü anhâ) kardeşi Abdurrahman (radıyallahü anh) yerine onun evinde büyümüş kölelerinden birini azad etti, ölü­münden sonra ona fayda vereceğini umuyordu.

Ebû Şeyh b. Hibban, el-Vesâya) kitabında, rivayet ettiğine -göre Amr b. el-As, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ‘e şöyle sordu:

— Yâ Resûlallah! Babam Âs, vasiyet etti ki, onun sevabına yüz kişi âzad edilsin. Hişâm bunun vasiyetinin yarısını yerine getirdi.

(diğer yarısını ben yerine getirsem olur mu?)

Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki:

— Hayır, ancak müslümanm yerinde sadaka verilir, haccedilir, köle azad edilir. Eğer As mü si uman ise o sevap ona kavuşur.

İbn Ebi Şeybe, Haccac b. Dinar’dan rivayet ettiğine göre îte-sûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

Ana babamn Ölümünden sonra namazınla beraber onlarm yeri­ne namaz kılmak, orucunla beraber onların yerine oruç tutmak ve sadaka vermekle beraber onlarm yerine sadaka vermek sevaptan­dır.

Müslim, Büreyde’den rivayet ettiğine göre bir kadın: Yâ Resûlallah!’ Anamın 2 ay oruç borcu vardı. Onun yerine oruç tutsam olur mu? Buyurdu ki:

— Evet. Kadın

— Anam hiç hac etmedi? Onun yerine hacca gitsem olur mu?, dedi.

Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) :

— Evet olur, dedi.

Buharı ve Müslim, Âişe (radıyallahü anhâdan rivayet ettik­lerine göre Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(Kim, oruç borcu varken Ölse onun velisi onun yerinde oruç tutar.) (1)

En Çok Okunan Yazılar

Tavsiye Ettiğimiz Temel KitaplarMeâl Okumak Câiz Midir? Ehl-i Sünnet İtikadı Nedir? Ehl-i Sünnet Olmanın Şartları Nelerdir?Her Gün Okunması Gereken Çok Mühim Bir DuâSeyyid Abdülhakîm Arvâsî Hazretleri ve Tasavvuf Terbiyesi Sultan Vahideddîn Hân'a Dâir Sualler