16- Ölenin Ruhunu Diğer Ruhların Karşılamaları ve Biraraya Gelip Soruşturmaları
Ebû Eyüb’ü Ensari’den rivayet edildiğine göre Rasûlüllah (Sal-lallâhû aleyhi ve sellem) :
Müminin ruhu kabz edilince, Allah kullarından ehl-i rahmet, onu karşılarlar. Dünyadakiler, müjdeciyi karşıladıkları gibi…
Ve o ehl-i rahmet birbirine; arkadaşınıza balon, istirahat ediyor. Dünyada şiddetli bir bela içerisinde idi derler.
Sonra dünyadakilerle ilgili soru soruyorlar. Filan adam, filan kadın ne yapıyor, evlendi mi (evlenmedi mi?)
Ölen birisinden sorduklarında (o benden önce öldü) cevâbını verince, onlar:
O sığınağı, anası olan cehenneme götürüldü derler. O ne kötü ana ve ne kötü mürebbiyedir,) derler.
Sora Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem şöyle devam etti. (Sizin amelleriniz ölen akrabalarınıza bildirilir. îyî ise sevinirler ve yâ Râbb bu senin nimetin ve fazlındır. Nimetini ona tamamla. O nimet üzre onu öldür,) derler.
Kötülerin amelleri de onlara arz olunca, onlar Yâ Rabb ona sâlih amel ilham et ki, Onunla ondan razı olasın ve onu rahmetine yaklaştırasın.
İbn Ebi’d-Dünya, Ebu Lebibe (radıyallahü anh) ’dan rivayet ettiğine göre şöyle dedi:
Bişr b. Berrâ b. Ma’rur ölünce arınesi çok kederlendi ve Pey-gamber’e:
— Yâ Resûlallah beni Seleme’den boyuna adam ölür. Ölüler birbirlerini tanırlar mı? ki ben Bişre selam göndereyim.
Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) :
— Evet, vallahi kuşlar, ağaç dalları üzerinde nasıl birbirlerini tanıyorlarsa, ölüler de birbirlerini öyle tanırlar.
Bunun üzerine Bişr’in arınesi Beni Seleme’den sekerata düşen her adamın yanına gelirdi. Oğlum Bişr’e selam söyle derdi. Onlar da (ve aleykes-selam) diyorlardı.
İbn Mace, Muhammed b. Münkedirden rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:
Câbir b. Abdullah sekeratta iken yanma vardım. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ‘e benden selâm söyle) dedim.
Buhari Tarihlinde Halide binti Abdullah b. Üneys’den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:
Ümmü’İ-Benin binti Ebi Katade babasının vefatından 15 gün sonra Abdullah b. Üneyse geldi. O da o zaman hasta idi. Ona:
— Ey amca (ölürsen) babama selam söyle, dedi.
İbn Ebi Şeybe, Abdullah b. Âmir’den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:
Cennet, güneş şualarına sarılı olarak asılmıştır. Senede bir defa açılır. Müminlerin ruhları bir kısım kuşların kanundadırlar. Birbirlerini tanırlar. Cennet meyvelerinden nzıklanirlar.
Ahmed, Hakim ve Tirmizi-Nevâdir’ül-Usuî’da, Abdullah b. Ömer (radıyallahü anhüma) ‘dan rivayet ettiklerine göre:
Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) : Bir günlük mesafede müminlerin ruhları birbirini ziyaret ederler. Halbuki o zamana kadar biri diğerini görmüş değildir, buyurdu.
Bezzar sahih bir senedle Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) ‘dan şöyle rivayet etmiştir:
Mümine ölüm gelince, göreceğini görür ve Allah’a varmayı sever. Allah da onun gelmesini ister.
Müminin ruhu semaya yükselir. Diğer ruhlar onu karşılarlar. Akrabaları hakkında malumat edinmek üzere soru sorarken cevaben (filan hâlâ dünyadadır (yaşıyor) ) deyince taaccub ediyorlar. (Filan da benden önce öldü) deyince de (o bize gelmedi) diyorlar.
Adem b. Ebî Eyas kendi Tefsir’inde, Mübarek b. Fudale’nin Hazret-i Hasan’dan rivayetini nakl ettiğine göre;
Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu
(Kul ölünce ruhlar onun ruhunu karşılarlar. Filan ne yapıyor, filan ne yapıyor derler. O, (sorduğunuz benden önce öldü) deyince (Demek o sığmağı ve anası olan cehenneme gitti. O ne kötü ana ve ne kötü mürebbiyedir,) derler.
İbn Ebi’d-Dünya, Saîd b. Cübeyr’den rivayet ettiğine görele demiştir.
(Kişi öldüğü zaman evvelce ölen çocukları onu karşılarlar, ki sizin gurbetten döneni karşıladığınız gibi.)
Sabit el-Bennâni’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Bize denildi ki:
Kişi öldüğü zaman, daha önce ölen akrabaları etrafını sararlar. Tıpkı gurbetten geleni karşıladığınız gibi. O onlarla sevinir, onlar da onunla sevinirler.
İbn Ebî Şeybe (Musarınef) de İbn Ebi’d-Dünya Ubeyd b. Umeyr’-den şöyle rivayet edip demiş:
Kabristan ehli ölüyü beklerler. Gurbetten gelen kervanın önüne gidip beklediğiniz gibi. Ondan önce ölenleri ondan sorduklarında i (o benden önce öldü, size gelmedi mi?) der. Onlar, (inna lillah ve inna ileyhi raciun) . Demek o başka bir yola, sığmağı olan Cehenneme götürüldü, derler.
İbn Ebi’d- Dünya, Salih’ül Merî’den şöyle dediğini rivayet etmiştir:
Ruhların ölüm anında karşılaştıkları şeylere dâir bize haber verildi ki, daha önce ölmüşlerin ruhları yeni ölenin ruhundan şunları sorarlar:
(Arkada neyi bıraktın? İyi cesedde mi idin, habis cesedde mi idin?) diye dünyadaki ahvalini öğrenirler.
Übeyd b. Ümeyr’den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:
Meyyit öldüğü zaman, ruhlar onu karşılarlar. Kervancı dönünce ondan sordukları gibi, o ruhtan kimin ne yaptığını ne bıraktığını öğrenirler. .
Salebi, Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) m hadisinden, geçen hadisin bir benzerini rivayet edip sonunda şunu da ilâve etmiştir: Hattâ onlar evlerindeki kediyi bile sorarlar.
Kurtubi de:
Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ’in;
(Ruhlar, muntazam bir ordudurlar, anlaşanlar birbirine yanaşır. Anlaşamayanlar birbirinden ayrılırlar.) hadisindeki anlaşma bu karşılaşmadır. Bir kavle göre de bu anlaşma ve karşılaşma ölülerin ruhlariyle, uykudaki insanların ruhlarının münasebetleridir) denilmiştir.
İmam Ahmed Zühd’de ve İbn Ebi’d- Dünya Übeyd b. Ümeyr’deü şöyle dediğini rivayet etmişler.
Eğer ailemden ölenlerin ruhlariyle kavuşacağımdan ümidim kalmasaydı, kederden öleceğimi görecektiniz.
İbn Asâkir, Ebû Cafer yoluyla, Ahmed b. Said ed-Dâremi’d fen rivayet ettiğine göre:
Sindi’den o da, Abdurrahman b. Mehdi’den işittim. Şöyle öı-yordu:
Süfyan’ın hastalığı ağırlaşınca şiddetli bağırışlarla sabırsızlandı.
Merhum b. Abdulaziz onun yanma vardı. Ona (Ey Eba Abdullah nedir bu sabırsızlığın. Altmış sene kendisine ibâdet ettiğin Rab-bine kavuşacaksın, onun için oruç tuttun, namaz kıldın. Hacca gittin! Acaba birisinin yanında bir emanetin otsa ona varıp karşılığını almak istemez misin?)
Ravi Ahmed b. Said dedi ki: O zaman biraz neşesi yerine geldi.
Ebû Cafer dedi ki: Biz Ebû Nuaym’le beraber iken Sindi bu na-disi bize söyledi. Bunun üzerine Ebu Nuaym de dedi ki:
Hasan b. Ali b. Ebi Talib’in ağrısı şiddetlenince sabırsızlık gösterdi. Bir adam içeri girdi. Hazret-i Hasan’a (Ey Ebû Muhammedi Nedir bu sabırsızlığın ruhun cesedden ayrılıp, baban Hazret-i Ali, arınen Hazret-i Fatime ve deden Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) ’e kavuşacaksın. Ninen Hatice, amcaların Hazret-i Hamza, Cafer-i Tayyar, dayıların Tayib, Kasım, İbrahim ve teyzelerin Rukiye, Ümmügül-sum ve Zeyneb’e varacaksın) deyince sevindi.
Ebû Nuayra, Leys b. Sa’d’dân rivayet ettiğine göre şöyle rivayet edilir.
Şam ehlinden biri şehid oldu, her Cuma gecesi babasıni| rüyasına geliyordu. Onunla konuşur, Ünsiyet ederdi, Bir Cuma gecesi gelmedi. Başka bir Cuma gecesi rüyasına gelince babası;
— Oğlum! Geçen Cuma gelmedin, beni üzdün, deyince o:
— Baba, şehidlerin ruhlarına Ömer b. Abdülaziz’in ruhunu karşılama emri verildi. Biz hepimiz onu karşılamaya gittik. (Onun için geçen Cuma gelmedim) dedi.
Ömer b. Abdülaziz o zaman vefat etmişti.
Beyhaki Şuâb-ı İman) da Ali b. Ebû Talib (Kerremallâhü Vechehü) ’dan şunu rivayet etmiştir:
Müminlerden biri vefat etti ve Cennetle müjdelenince dünyadaki dostunu hatırladı. Onun için Allah’a dua etti.
(Yâ Rab! Filan dostum sana ve Resulüne itaat etmem için bana emir veriyordu. Hayırda bulunmam, serden sakınmamı söylüyordu. Huzur-i Kibriyanıza varacağımı hatırlatırdı. Benden sonra onu delalete götürme. Bana gösterdiğin keremini ona da göster. Benden razı olduğun gibi ondan da razı ol) dedi. Sonra öbür dostu da ölünce Allah ruhlarını bir araya getirip birbirinizi övün) dedi. Onlar da her biri arkadaşı için (ne iyi kardeş ne iyi arkadaş ve ne İyi dostsun) dediler.
Kâfir dostlardan biri ölünce ateşle müjdelendi, dünyadaki kâfir dostunu hatırlayıp şöyle dedi:
(Ya Rab: Filan dostum sana ve senin Resulüne isyan etmemi emrederdi. Kötülüğe teşvik, iyilikten beni menederdil Ve bu güne inanmamamı söylerdi. Yâ Rab, onu benden sonra hidâyete erdirme. Bana gösterdiğin ikabı ona da göster. Benden darıldığın gibi ondan da d ani.)
Sonra öbürü de ölünce, Allah ikisinin ruhlarını bir araya getirdi. Onlara (Haydi şimdi birbirinizi övün) dedi. Onlar da birbirlerine (Ne kötü kardeş! Ne kötü arkadaşsın) dediler.