Sual: Senelerce birikmiş, kazaya kalmış namazım var. Bunun günahı nedir? Bunun tövbesini nasıl yapmalıyım?
Cevap: Farzlara ehemmiyet verip, tembellikle yapmayan kimse, mürted olmaz. İmanı gitmez. Fakat, bir farzı yapmayan müslüman, 2 büyük günaha girer. Birincisi, o farzın vaktini ibadetsiz geçirmek yani farzı geciktirmek günahıdır. Bunun affolması için tövbe etmek, yani pişman olmak, üzülmek, bir daha geciktirmeyeceğine karar vermek ile olur. 2.si, bu farzı terketmek, yapmamak günahıdır. Bu büyük günahın affolması için, bu farzı hemen kaza etmek, yani vaktinden sonra hemen yapmak lazımdır. Kazayı geciktirmek de, ayrıca büyük günah olur.
[Büyük İslam alimi, 14. asrın müceddidi, zahiri ve batıni ilimlerin mütehassısı, medreset-ül-mütehassısin müderrislerinden, tasavvuf kürsüsü profesörü Seyyid Abdülhakim Efendi, derslerinde, camilerde vaazlarında ve sohbetlerinde sık sık buyururdu ki “Bir farzı, özürsüz olarak vaktinde yapmamak büyük günahtır”. Vaktinden sonra hemen kaza etmemenin de, daha büyük günah olduğu, kitaplarda yazılıdır. “Farzın vakti geçtikten sonra, bu farzı yapacak kadar zaman içinde bu farz özürsüz olarak kaza edilmezse, geciktirme günahı [6 dakikada] 1 misli artar. Bundan sonra, yine bu kadar zaman içinde kaza etmezse, 1 misli daha artar. Böylece, farzı yapacak kadar zamanların her biri [yani 6 dakika] geçtikçe, günahlar, katkat artarak, sayılamayacak ve düşünülemeyecek kadar çoğalır.” Bir farzın kazası özürsüz olarak yapılmayınca, günahı böyle artıyor. 5 vakit namazın her biri, her gün farz olduğu için, her kazanın günahı her gün yeniden başlıyor. 5 vakit namaz için, 1 günde, yukarıda bir farz için bildirilenin 5 misli çoğalıyor. Aylarca, senelerce kılınmayan namazların günahlarının ne kadar çok olacağı, buradan anlaşılabilir. Bu müthiş, bu korkunç günahların altından kurtulabilmek için, her çareye başvurmak lazımdır. İmanı olan ve aklı başında olan kimsenin, gece gündüz kaza namazı kılarak, Cehennemdeki namaz kılmamak azabından kurtulması için çalışması lazımdır. Çünkü, özürsüz olarak, tembellikle, üşenerek kılınmayan bir namaz için, 70bin sene, Cehennemde azap çekileceği bildirildi. Yukarıda açıklanan sayısız namaz günahları için Cehennemde ne kadar çok azap çekileceğini düşünen bir müslümanın uykusu kaçar, yemekten içmekten kesilir. Dünyası zindan olur. Evet, namaza ehemmiyet vermeyen, vazife kabul etmeyen kâfir olur, mürted olur. Mürted, Cehennemde sonsuz azap çekecektir. O, zaten Cehenneme de, azâba da, namazın ehemmiyetine de inanmamaktadır. Dünyada, hayvan gibi yaşamakta, zevkinden ve zevkine vasıta olan parayı, malı toplamaktan başka bir şey düşünmemektedir. “Her ne olursa olsun, her kime ne zarar, ziyan olursa olsun, yalnız bana gelsin”, onun prensibidir. Onun zevk ve safası için her şeyin, herkesin feda olması, umuru bile değildir. İmanı ve aklı yoktur. Böyle kimsede, merhamet olmaz. Canavardan, en korkunç hayvandan daha zararlı olur. Onun insanlıktan, merhametten, iyilikten söylemesi, havaya yazı yazmak gibidir. Kendi menfaati, hayvani, şehvani arzularına kavuşması için birer tuzaktır.
Senelerce kılınmamış namazları kaza etmek, imkansız gibi olmuştur. İnsanlar, İslamiyeti terk ettikleri için, yani Allahü teâlânın emirlerine ve yasaklarına uymadıkları için ve İslam dininin gösterdiği rahat ve huzur yolundan ayrıldıkları için, dünyada bereket kalmadı. Rızıklar azaldı. Taha sûresi 124. âyet-i kerimesinde meâlen, “Beni unutursanız rızıklarınızı kısarım” buyuruldu. Bunun için, iman rızkı sıhhat rızkı gıda rızkı insanlık ve merhamet rızkı ve daha nice rızklar azaldı. “Haşa, zulmetmez kuluna hüdası, herkesin çektiği kendi cezası” sözü Nahl sûresi 33. ayetinden alınmıştır. Bugünkü küfür karanlıkları ve Allahü teâlâyı, Peygamberi, İslamiyeti unutmanın bereketsizlikleri ve sıkıntıları içinde, insan gece gündüz, kadınlı erkekli çalışıp, bir ailenin nafakasını, rahat yaşamasını temin edemez hâle gelmiştir. Allahü teâlâya inanmadıkça, Onun bildirdiği İslam dinine uymadıkça, Onun Peygamberinin güzel ahlakı ile bezenilmedikçe, 5 vakit namazı vaktinde kılmadıkça, dalalet, felaket akıntısını durdurmak imkansızdır.
Namazların kazalarını ödeyebilmek için, her gün, sabah namazından başka, 4 vakit namazın sünnetlerini kılarken, ilk kazaya kalmış namazı kaza etmeyi de niyet etmelidir. Böylece her gün, bir günlük namaz kazası ödenmiş olur. Hem de, sünnet kılınmış olur. Günahlara bir kere tövbe etmekle, bunların hepsinin affolacağı bildirilmiştir. Namaz tevbesinin sahih olması için, terkedilmiş olan her namazın kaza edilmeleri lazımdır. Kazalarını kılarak, tövbe etmeye başlıyan, ömür boyunca, yani kazaları bitirinceye kadar, kazalarını kılmaya niyet etmiş demektir. Allahü teâlâ bu meyitin, bu niyetine göre, bütün kazalarını affetmektedir. Bunun gibi, istiğfar okumaya devam edenin bütün günahları ve kâfirler imana gelince, bütün geçmiş günahları affolacak ve iman etmeyenlere, Cehennemde ebedî azap yapılacaktır.
Bundan yüzlerce sene önce, fıkıh kitaplarının yazıldıkları zamanlarda, müslümanların imanlarının kuvveti ve Allahü teâlâdan ve Cehennem azabından korkuları çoktu. Namazı özürsüz terk etmek, hatıra gelmezdi. Namazı terk edenin bulunabileceği düşünülemezdi. O zamanlar, özür ile ve pek az sayıda namaz, (Fevt) edilir, kaçırılırdı. Bu da, bir müslüman için, büyük matem, üzüntü olurdu. Namazın kazaya kalması için özür, uykuya dalmak, unutmak, muharebede ve yolculukta, oturarak da kılmaya imkan bulamamaktır. Bu özürlerden birisinden dolayı namazın fevt edilmesi, günah olmaz. Fakat, özür bitince, bu namazı kaza etmek hemen farz olur. Özür ile fevt edilen namazların kazalarını, çoluk çocuğunun ihtiyacını kazanacak kadar, geciktirmek caiz olur. Özür ile kaçırılan namazların kazalarını, müekked sünnetler yerine kılmak lazım olmaz. Fıkıh kitaplarının (müekked sünnetler yerine kılmamak daha iyi olur) demesi, özür ile kılınamayan namazlar içindir. Özürsüz terkedilen farzları, hemen kaza etmek farzdır. Bunları, sünnet yerine de kılmak lazımdır. İmam-ı Rabbânî hazretleri 123. mektupta buyuruyor ki “Nâfile ibadet, bir farzı terketmeye sebep olursa, ibadet olmaz. Malayani, zararlı olur.”]
[Büyük âlim, İbni Abidin buyuruyor ki “Camiye girince, 2 rekat namaz kılmak sünnettir. Buna (Tehıyyetül-mescid) denir. Camiye girince, farz, sünnet, kaza gibi herhangi bir namaz kılmak, tehıyyetül-mescid yerine geçer. Bunlara, ayrıca tehıyyetül-mescid diye niyet etmek lazım değildir. Halbuki bir vaktin farzı ve sünneti diye 2 niyet edilen bir namaz böyle değildir. Burada yalnız farz namaz sahih olur. Bir mescide girince, herhangi bir namaz kılarken, ayrıca niyet etmeden, bunlarla tehıyyetül-mescid namazı da kılınmış olur. Fakat, sevap hâsıl olması için, buna da niyet edilir. Çünkü, niyet edilmeyen ibadete sevap verilmez”.
Abdülhakim efendi buyurdu ki “Sünnet namaz demek, farzdan başka kılınan namaz demektir. Farzdan evvel veya sonra olan sünnet yerine kaza kılan, bu kaza namazı ile sünnet namazın tarifine uyduğu için, sünneti de kılmış olmaktadır.” Görülüyor ki sünnet yerine kaza kılınca, sünnet terkedilmiş olmuyor. Hem kaza, hem de sünnet niyet edilince, sünnetin sevâbı da hâsıl olmaktadır.]
Kazaları, yukarıda bildirilen şekilde ödemeye niyet eden ve başlıyan kimse, ağır hasta olursa, öldükten sonra namaz kefareti yapılması için vasiyet etmesi, Velisinin de bu vasiyeti yerine getirmesi lazımdır. Velî, vasiyet olunan kimse veya varislerden birisi demektir. Namaz kılarken, vâciplerinden biri terkedilmiş veya mekruh işlenmiş ise, vaktinin içinde iade edilmesi vâcip olur. Nâfile namazı dahi kılarken, fasid olursa, yani bozulacak bir şey olursa, iade etmesi vâcip olur. Zekatı, sadaka-i fıtrı, nezri ve kurbanı da, her zaman kaza etmek lazım olur. Sonradan fakir olanın, (Hile-i şer’iyye) denilen kolaylıkla, bunları kaza etmeleri lazımdır. Fakir olmazlarsa, hile-i şer’iyye yapmaları mekruh olur.
Tavsiye Yazı –> Müslümana Beddua Etmek Caiz mi?