Sual: Dini kitaplarda ilmihalde geçen “küfre düşmek” tabiri nedir? Küfre düşüren haller ve sözler nelerdir?
Cevap: Kötülüklerin en kötüsü, Allahü teâlâya inanmamak, ateist olmaktır. Muhammed aleyhisselâma inanmamak küfür [Allah’a düşmanlık] olur. Meleklerin, insanların ve cinnin iman etmeleri, inanmaları emrolundu. Muhammed aleyhisselâmın, Allahü teâlâdan getirip bildirdiği şeylerin hepsine kalp ile inanıp, dil ile de ikrar etmeye, söylemeye iman denir. İmanın yeri kalpdir. Kalp, yürek dediğimiz et parçasında bulunan bir kuvvettir. Bu kuvvete gönül de denir. İmanı söylemeye mâni bulunduğu zaman, söylememek affolur. Mesela korkutulduğu, hasta, dilsiz olduğu, söyleyecek vakit bulamadan öldüğü zaman, söylemek icap etmez. Anlamadan, taklit ederek inanmak da, iman olur. Allahü teâlânın var olduğunu anlamamak, düşünmemek günah olur. Bildirilenlerden birine inanmamak, hepsine inanmamak olur. Her birini bilmeden, hepsine inandım demek de, iman olur. İman hâsıl olmak için, İslamiyetin küfür alâmeti dediği şeylerden sakınmak da lazımdır. İslamiyetin ahkamından yani emir ve yasaklarından birini hafif görmek, Kur’ân-ı Kerîm ile melek ile Peygamberlerden biri ile alay etmek, küfür alâmetlerindendir. İnkar etmek, yani işittikten sonra inanmamak, tasdik etmemek demektir. Şüphe etmek de, inkar olur.
Tavsiye Yazı: Kaç çeşit küfür vardır?
Kâfir olmayı isteyen kimse, buna niyet ettiği anda kâfir olur. Başkasının kâfir olmasını isteyen kimse, küfrü beğendiği için istiyorsa, kâfir olur. Kötü, zalim olduğundan, zulmünün cezasını Cehennem ateşinde çekmesi için istiyorsa, kâfir olmaz. Küfre sebep olduklarını bilerek ve arzusu ile küfür kelimelerini söyleyen kâfir olur. Bilmeyerek söylüyorsa, âlimlerin çoğuna göre yine kâfir olur. Küfre sebep olmayan kelime söylemek isterken, şaşırarak, küfre sebep olanı söylerse kâfir olmaz.
Küfre sebep olan bir işi, bilerek yapmak küfür olur. Bilmeyerek yapınca da küfür olur diyen âlimler çoktur. Beline, zünnar denilen papaz kuşağını bağlamak ve küfre mahsus şey giymek de böyledir. [Nuhbe 100. sayfasında diyor ki “Küfür alâmeti bir şey yapan, mesela puta secde eden kâfir olur”]. Bunları harpte düşmana karşı, sulhta zalime karşı, hile olarak kullanmak küfür olmaz. Tüccarın darülharpte de kullanması küfür olur. Bunları mizah için, başkalarını güldürmek için, şaka için kullanmak da küfre sebep olur. İtikadının doğru olması fayda vermez. Kâfirlerin bayram günlerinde, o güne mahsus şeylerini, onlar gibi kullanmak, bunları kâfire hediye etmek küfür olur. Müslüman olmak için, nefsin de iman etmesi lazım değildir. Nefsinden kalbine küfre sebep olan şeyler gelen kimse, bunları söylemese, imanının kuvvetine alâmet olur. Küfre sebep olan şeyi kullanan kimseye kâfir dememelidir. Bir müslümanın bir işinde veya sözünde 99 küfür ihtimali olsa, 1 iman ihtimali olsa, bu kimseye kâfir denilmez. Müslümana hüsnüzan etmek lazımdır.
Akıllı, bilgili, edebiyatçı olduğunu göstermek için veya yanındakileri hayrete düşürmek, güldürmek, sevindirmek veya alay etmek için söylenen sözlerde küfr-i hükmiden korkulur. Gazab, kızgınlık ve hırs ile söylenen sözler de böyledir. Bunun için insan, sözünün ve işlerinin neye varacağını düşünmelidir. Her şeyde dinini kayırmalıdır. Hiçbir günahı, küçük görmemelidir. Bir kimse, küçük günah işlese, buna tövbe et denildiğinde, tövbe edecek bir şey yapmadım ki derse, yahut niçin tövbe edeyim derse, küfür olur. Çocuk iken nikah edilmiş olan kız, akıl ve baliğ olduğu zaman, imanı, İslamı bilmese ve sorulunca anlatamasa, zevcinden boş olur. Çünkü, nikahın sahih olması için ve devam etmesi için imanlı olmak lazımdır. Küçük iken, anasına babasına tabi olarak imanı var idi. Baliğ olunca, onlara tabi olması devam etmez. Erkek çocuk da, böyledir. Bir mümini öldüren veya öldürülmesini emreden kimseye, iyi yaptın diyen kâfir olur. Katli vâcip olmayan kimse için, öldürülmesi lazımdır demek küfür olur. Bir kimseyi haksız olarak döven veya öldüren zalime, iyi yaptın, bunu hak etmişti demek küfür olur. Yalan olarak, Allah biliyor ki seni çocuğumdan çok seviyorum demek küfür olur. Mevki sahibi bir müslüman aksırınca, buna (yerhamükallah) diyen kimseye, büyüklere karşı böyle söylenmez demek küfür olur. Vazife olduğuna inanmıyarak, ehemmiyet vermeyerek, hafif görerek namaz kılmamak, oruç tutmamak, zekat vermemek, küfür olur. Allahın rahmetinden ümidini kesmek küfürdür.
Kendisi haram olmayıp, sonradan hâsıl olan bir sebepten dolayı haram olan mala, paraya, haram-ı ligayrihi denir. Çalınan ve haram yollardan gelen mal böyledir. Bunlara helal demek küfür olmaz. Leş, domuz, şarap gibi, kendileri haram olan şeylere haram-ı li-aynihi denir. Bunlara helal demek küfür olur. Kati olarak bilinen haramlardan birine helal demek de, küfür olur. Ezan, cami, fıkıh kitapları gibi İslamiyetin kıymet verdiği şeyleri aşağılamak, küfür olur. Radyodan, hoparlörden işitilen ezan, hakiki ezan değildir. Ezanın benzeridir. Bir şeyin benzeri kendisi değildir. Abdestsiz olduğunu veya namaz vaktinin gelmediğini bildiği hâlde, namaz kılmak, bildiği hâlde kıbleden başka tarafa dönerek kılmak küfür olur. Bir müslümanı kötülemek için, kâfir demek küfür olmaz. Kâfir olmasını isteyerek söylemenin küfür olacağı yukarıda bildirilmişti. Allahü teâlânın emirlerine farz denir. Yasak ettiği şeylere haram denir. Farzlara ve haramlara İslamiyet ve ahkâm-ı İslâmiyye denir. İslamiyete uymayan şeyi yapmaya günah işlemek denir. Günah işlemek küfür olmaz. Günah olduğuna ehemmiyet verilmezse, küfür olur. İbadet yapmanın lazım olduğuna ve günahtan sakınmak lazım olduğuna inanmamak küfür olur. Toplanan vergiler sultanın mülkü olduğuna inanmak küfür olur. Bir Velînin, aynı gün ve aynı saatte, çeşitli memleketlerde görüldüğünü söylemenin caiz olduğunu Sadrü’l-İslam bildirmiştir. Şarkta bulunan bir kadınla garbda bulunan bir erkeğin çocukları olabileceği fıkıh kitaplarında yazılıdır.
Büyük âlim Ömer Nesefi, “Allahü teâlânın Evliyasına, adetini, kanunlarını bozarak (keramet) vermesi caizdir” demiştir. Bu söz doğrudur. Cahile “İman nedir, İslam nedir?” gibi sorulmamalı. Bunların cevapları söylenip, böyle midir, demelidir. Nikah yapılacak erkeğe ve kıza önceden böyle sorarak, müslüman olduklarını anlamak lazımdır. Küfre sebep olan sözler ve hareketler görülünce, kâfir dememeli, küfrü irâde ettiği, ahkâm-ı İslamiyyeye ehemmiyet vermediği anlaşılmadıkça, suizan etmemelidir.
Müslüman, imanın yok olmasına sebep olacağı söz birliği ile bildirilmiş olan şeyleri amden [istekle] söyler veya yaparsa, kâfir olur. Buna mürted denir. Mürtedin, mürted olmadan önceki ibadetleri ve sevapları yok olur. Tekrar imana gelirse, zengin ise, yeniden hac etmesi lazım olur. Namazlarını, oruçlarını, zekatlarını kaza etmesi lazım olmaz. Mürted olmadan önce, kazaya bırakmış olduklarını kaza etmesi lazımdır. Çünkü, mürted olunca, önceki günahlar yok olmaz. Mürted olanın nikahı fesh olur, gider. İmana gelerek, tecdid-i nikah etmeden önceki çocukları veled-i zina olur. Kestiği, leş olur, yenmez. İmanının gitmesine sebep olan şeyden tövbe etmedikçe, yalnız kelime-i şehâdet söylemekle veya namaz kılmakla, müslüman olmaz. Mürted olacak şeyi yaptığını inkar etmesi de tövbe olur. Tövbe etmeden ölürse, Cehennem ateşinde ebedî olarak azap görür. Bunun için, küfürden çok korkmalı, az konuşmalıdır. Hadis-i şerifte, “Hep hayırlı, faydalı konuşunuz. Yahut susunuz!” buyuruldu. Ciddi olmalı, latifeci, oyuncu olmamalıdır. Dine, kanunlara, akla, insanlığa uygun olmayan şeyler yapmamalıdır. Kendisini küfürden muhafaza etmesi için, Allahü teâlâya çok duâ etmelidir.
Hadis-i şerifte, “Şirkten sakınınız. Şirk, karıncanın ayak sesinden daha gizlidir” buyuruldu. Bu hadis-i şerifteki şirk, küfür demektir. Bu kadar gizli olan şeyden korunmak nasıl olur denildiğinde, “Allahümme innâ ne’ûzü bike en-nüşrike-bike şey’en na’lemühu ve nes-tagfirüke limâ lâ-na’lemühu duâsını okuyunuz!” buyuruldu. Bu duâyı sabah ve akşam çok okumalıdır. Kâfirlerin, Cehennem ateşinde sonsuz azap görecekleri, Cennete hiç girmeyecekleri söz birliği ile bildirilmiştir. Kâfir, dünyada sonsuz yaşasaydı, sonsuz kâfir kalmak niyetinde olduğu için, cezası da sonsuz azaptır. Allahü teâlâ, her şeyin haliki sahibidir. Mülkünde dilediğini yapması hakkıdır. Ona, niçin böyle yaptın demeye kimsenin hakkı yoktur. Bir şeyin sahibinin, o şeyi dilediği gibi kullanmasına zulüm denmez. Allahü teâlâ, Kur’ân-ı Kerîmde, zalim olmadığını, hiçbir mahlukuna zulüm yapmadığını bildirmektedir.
[Allahü teâlânın Esma-i hüsnası vardır. Bu isimleri de, kendi varlığı gibi ezelidir. Her şeyin yoktan var olduğunu, bütün varlıkların yok olduğunu görüyoruz. Bu hal sonsuzdan böyle gelmiş olamaz. Her şeyi yoktan var eden ve hiç yok olmayan bir yaratıcı yaratmıştır. Bu yaratıcı, varlığını bildirmek için, Peygamberler ve kitaplar göndermiştir. Peygamberler ve kitaplar, meşhurdur. İsimleri, dünyanın her yerindeki kütüphanelerde yazılıdır. Meydanda olan şey, inkar olunamaz. Allahü teâlânın, varlığına inanmamak, meydanda olan şeyi inkar etmek olur. Allahü teâlânın varlığına ve birliğine inanmamak, günlük hadiseleri, kitapta okuyup, inanmamak gibidir. Bu da, akıllı bir kimsenin yapacağı bir şey değildir. Bu 99 isminin arasında bulunan Müntekim ve Şedidü’l-ikab gibi isimlerinden dolayı 7 Cehennemi yarattı. Rahman ve Rahim ve Gaffar ve Latif ve Rauf gibi isimlerinden dolayı, 8 Cenneti yarattı. Cehenneme ve Cennete gitmeye sebep olacak şeyleri ezelde ayırt etti. Çok merhametli olduğu için, bunları kullarına bildirdi. “Cehenneme girmeye sebep olan şeyleri yapmayınız! Onun ateşi çok şiddetlidir. Dayanamazsınız!” diyerek, kullarına tekrar tekrar haber verdi. Sonsuz olan Cennet nimetlerine kavuşturacak şeyleri yaparak, [ahkâm-ı İslamiyyeye uyarak] dünyada ve ahirette rahat ve mesut yaşamaya davet etti. Bu daveti beğenip seçmeleri için, insanlara akıl ve irâde, ihtiyar nimetlerini de verdi. Allahü teâlâ, hiçbir kimsenin Cehenneme girmesini, Cehenneme götürecek şeyleri yapmasını ezelde emretmedi, dilemedi. Fakat dünyada, kimlerin Cennet yolunu, kimlerin de Cehennem yolunu tutacaklarını ezelde biliyordu. Kaza ve kaderi, yani, ilmi de ezelidir. Ebû Leheb’in Cehenneme gideceğini haber vermesi, onun Cehenneme gitmesini ezelde, istediği için değildir. Cehennem yolunu dileyeceğini, bildiği içindir.
İmana gelmek çok kolaydır. Mahluklardaki hesaplı nizama, düzene bakmak ve bunlardaki incelikleri düşünmek, herkese vâciptir. Atomdan güneşe kadar bütün varlıklardaki düzen, birbirlerine bağlılıkları, bunların kendiliklerinden tesadüfen var olmadıklarını, bilgili, hikmetli ve sonsuz kuvvetli bir varlık tarafından yaratıldıklarını açıkça göstermektedir. Aklı başında olan bir kimse, liselerde ve üniversitede, astronomi, fen, biyoloji ve tıb bilgilerini öğrenince, bu varlıkların bir yaratıcısı olduğunu ve her türlü aybdan uzak olduğunu ve Muhammed aleyhisselâmın Onun Peygamberi olduğunu ve bildirdiklerinin hepsinin Ondan gelmiş olduğunu hemen anlar. Bu yaratana hemen inanır. Kâfirlerin, yani kâfir olarak ölenlerin sonsuz Cehennemde kalacaklarını, müminlerin de sonsuz olarak Cennet nimetleri içinde yaşayacaklarını öğrenince, seve seve müslüman olur. Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretleri, Mârifetnâme kitabının 9. faslında, Türkçe buyuruyor ki “Fen ve astronomi bilgileri ve makineler, fabrikalar, akıl ile tecrübe ile hâsıl oldukları için, zamanla yenileri bulunmuş, birçok eski bilgilerin yanlış olduğu anlaşılmıştır. Eski ve yeni, yanlış ve doğru bütün fen bilgileri, bu âlemin yoktan var edildiğini, sonsuz ilim ve kudret sahibi bir yaratıcının varlığına inanmak lazım olduğunu göstermektedir.” Muhammed aleyhisselâmın güzel ahlakını ve mucizelerini okuyan da, Onun peygamber olduğunu anlar. 1. cilt, 46. mektubu okuyunuz!]