Bu Mektup büyük İslam alimi, II. bin senenin müceddidi İmâm-ı Rabbânî Ahmed Fârukî’nin oğlu Muhammed Mâ’sûm “rahime-hullahü teâlâ”, 3 cilt olan, fârisî (Mektûbât) kitabının I. cildinin 128. mektubudur.
Fenâ ve bekaya vasıl olmadan evvel, hâsıl olan ahvalin bir kıymeti yoktur. Hak teâlâya talib olanın, Onun mâsivâsından [mahluklardan] uzaklaşması lazımdır. Ahvale ve mevacide talib olan, mâsivâya talibdir. Fenâ ve bekâ lazımdır. Bu ikisini elde etmeye çalışmalıdır. Velayet, bu ikisi ile hâsıl olur. İcadımızın sebebi olan marifet, bu ikisi ile hâsıl olur. Şevkın ve aşkın hâsıl ettiği kalpteki haller lazım değildir. Nasıl olduğu anlaşılamayan güzele olan muhabbet de, anlaşılamaz. Bazı haller hâsıl olabilir. Bağırmak, ağlamak da olur. Herkes kendi nefsini çok sevmektedir. Mal, zevce, evlat gibi, her şeyi kendi nefsi için sevmektedir. Nefsini sevmesinde, hiç şevk, bağırmak yoktur. Mahbub-ı hakiki nefsten daha çok sevilir. Fenâ, bu muhabbetin neticesidir. Resûlullahı sevmek de böyledir “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem”. Hadis-i şerifte, (Bir kimse, beni kendi nefsinden ve ehlinden ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe, bana iman etmiş olmaz) buyuruldu. Velî, Resûlullahın vekilidir. Allahü teâlâdan feyizlerin, marifetlerin gelmesine, sıfat-ı ilâhiyenin tecellisine vasıtadır. Ona muhabbetin de, böyle olması lazımdır
Benzer Yazıları Okumak İçin Tıklayınız