Hindistan’daki İslam âlimlerinin büyüklerinden Muhammed Mâ’sûm Serhendî “rahmetullâhi aleyh”, (Mektûbât) kitabının 1. cildin, 182. mektubunda buyuruyor ki:
Yavrum! Gençlik, ömrün en kıymetli zamanıdır. İnsanın sıhhatli, kuvvetli olduğu zamandır. Bu zaman, her gün geçiyor, azalıyor. Erzel-i ömür olan ihtiyarlık yaklaşıyor. Yazıklar olsun ki en şerefli, en lüzumlu iş olan, mârifetullahı kazanmayı, hayal olan erzel-i ömre bırakıyorsun. En şerefli olan zamanlarını, en zararlı, en kötü şey olan, nefsin arzularına kavuşmak için sarf ediyorsun. Peygamberimiz “sallallâhü aleyhi ve sellem”, (Yarına yaparım, yarına yaparım diyenler, aldandı) buyurdu. Allahü teâlâ, insanları ve cinleri (Mârifetullah) a; O’nu tanımak ve rızasına, sevgisine kavuşmak için yarattı. Nefslerimizin arzuları peşinde koşan biz ahmaklar, ne zaman aklımızı başımıza toplayacağız? Ne zamana kadar, bu nimetten mahrum kalacağız? Nefsi ve şeytanı sevindirmeye ve Allahü teâlânın rızasından mahrum kalmaya ne kadar devam edeceğiz? Dünya lezzetleri nefsin arzularıdır. İnsanın, Allahü teâlânın mârifetine kavuşmasına mâni olan en kuvvetli düşman da, nefsin arzularıdır. Bu arzular bitmez ve tükenmez. Hepsi de çok zararlıdır. (Maksudun, mâbudundur) sözü meşhurdur. (Nefslerinin arzularını ilah edinenleri görmedin mi?) âyet-i kerimesi, bu sözümüzün vesikasıdır. [Mârifetullah, Allahü teâlânın Zâtını ve sıfatlarını tanımak demektir. Zâtını tanımak, anlaşılamayacağını anlamaktır. Sıfatlarını tanımak, mahlukların sıfatlarına benzemediklerini anlamaktır. Allahü teâlâ, dünya lezzetlerini yasak etmedi. Bunların, azgınca, taşkınca, zararlı olarak kullanılmasını yasak etti.]
Benzer Yazıları Okumak İçin Tıklayınız