Sual: Mevdudi, “İslamda İhya Hareketleri” kitabının 91. sayfasında, (Musaffa) adlı kitaptan alarak, “İctihad her devirde lazımdır. Muayen bir mezhebe uymasa bile yeni hükümler çıkarmak lüzumludur. Çünkü, her zamanın hususiyetlerine göre ilâhî mükellefiyetler şarttır. Şimdiye kadar yazılmış olan mezhep kitapları hem yetersiz, hem de ayrılıklarla doludur. İslamın prensipleri ile bu ayrılıkları izale etmek tek çıkar yoldur” diyor. Buna ne demek lazım?
Cevap: Ağzının suyunu akıtarak uçurduğu, pek hoşuna giden bu balonları da, Veliyullah-ı Dehlevi’nin şişirmiş olduğunu söylemektedir. O büyük alimi kendine yalancı şahidi yapmaktadır. Bu iftiraları, kendi iç yüzünü ortaya koymakta, maskesini kaldırmaktadır. Bakınız, şah Veliyullah-ı Dehlevi, meşhur İzaletü’l-hafa kitabının önsözünde ne buyuruyor:
(Kur’ân-ı Kerîmde bildirilmiş olan ahkamın çoğu, mücmeldir. Selef-i salihinin tefsirleri olmadan çözülemez, anlaşılamazlar. Bir kişinin bildirmiş olduğu hadis-i şeriflerin çoğu, Selef-i salihinden çok kimse bildirmedikçe ve müctehidler bunlardan ahkâm çıkarmadıkça, senet olamazlar. O büyüklerin çalışmaları olmasaydı, birbirlerine uymuyor sanılan hadis-i şerifler bir araya getirilemezlerdi. Bunun gibi, bütün din bilgileri, mesela (İlm-i kıraat) ve (İlm-i tefsir) ve (İlm-i akaid) ve (İlm-i süluk) [yani tasavvuf ilmi], o büyüklerden gelmiş olmadıkça, senet olamazlar. Bütün bu bilgilerde, Selef-i salihine kaynak olan, ışık tutan, Ashâb-ı kiramdır. Selef-i salihinin yapıştıkları direk, Hulefa-i raşidinin etekleridir. Bu aslı, bu direği kırmaya çalışan kimse, bütün din bilgilerini yıkmış olur).
İzaletü’l-hafa’nın 21. sayfasında diyor ki (Müctehid olmak için, fıkıh bilgilerinin çoğunun, Kur’ân-ı Kerîmden ve hadis-i şeriflerden ve icmadan ve kıyastan, edille-i tafsiliyelerini bilmesi lazımdır. Her hükmün delilini bilmelidir. Delile zann-ı kavi hâsıl etmelidir. Bu zamanda, müctehid olabilmek için bu 5 ilimde mütehassıs olmak şarttır: İlm-i Kitab-ı kıraat ile ilm-i tefsir, ilm-i hadis ki her hadisi senetleri ile bilmesi ve sahihi, zayıfı hemen tanıması, üçüncüsü, ilm-i ekavil-i seleftir. Yani her mesele için selef-i salihinin ne dediklerini bilmelidir ki İcmadan dışarıya çıkmasın. Bir mesele üzerinde 2 başka kavil olmuş ise, kendisi bir üçüncü yola sapmasın. Dördüncüsü, ilm-i arabiyet, yani, lugat, nahiv, mantık, beyan, meani, belâgat ve sair Arabî ilimlerdir. Beşincisi, ilim-i turuk-ı istinbat ve vücuh-i tatbik-i beynel-muhtelifeyndir. Böyle derin bir âlime müctehid denir. Böyle bir âlim, cüzi meselelerden birinde çok düşünür. Buna benzeyen her hükmü, delilleri ile birlikte inceler. Muhakkak bilmelidir ki Kur’ân-ı Kerîmi tefsir edebilmek için de, bu 5 ilimde derin mütehassıs olmak lazımdır. Bunlardan başka, âyet-i kerimelerin sebep-i nüzulünü bildiren hadis-i şerifleri de bilmeli. Selef-i salihinin tefsir için söylediklerini bilmeli, hafızası, anlayışı çok kuvvetli olmalı. Âyet-i kerimelerin siyak, sibak ve tevcihlerini ve benzeri şeyleri iyi anlamalıdır.)
Efgani, Abduh, Mevdudi, Reşit Rıza ve Hamidullah gibi ictihad yapmaya ve tefsir yazmaya kalkışanlar, bunları okusunlar da, İslam âlimlerinin büyüklüklerini, yüksekliklerini anlasınlar. Fakat o anlayış da, büyük meziyettir. Bunu anlamayanların veya anlamayı ve anlaşılmasını istemeyenlerin, İslam alimi maskesi altında, İslamiyeti içerden yıkmaya çalıştıkları ortaya çıkmaktadır. Allahü teâlâ, böyle sinsi İslam düşmanlarına aldanmaktan müslümanları muhafaza buyursun! Kıymetli okuyucularımızın, mezhepsizlerin yanlış ve çok tehlikeli yazılarına aldanmamaları için, (ictihad) üzerinde aşağıda, ayrı bir madde halinde bilgi vermeyi uygun gördük.
Tavsiye Yazı –> Mezhepler nasıl ortaya çıktı?