Sual: Günümüzde pek çok ilahiyatçı hadis-i şerifller için mevdudur, uydurmadır gibi ifadeler kullanıyor. Bunlara ne cevap vermek lazım?
Cevap: Dinde reformcular, İslamiyetin bir emrini yok etmek isteyince, son koz olarak hadis-i şeriflere saldırıyorlar. Bu emrin dayandığı hadis mevdudur diyorlar. Bu sözlerine de inandıramayacaklarını anlayınca, mevdu olmasa bile zayıf hadistir, zayıf hadisle hüküm verilmez diyorlar. Mesela, erkeklerin altın yüzük takması, haramdır. Dinde reformcular, bunu bildiren hadis zayıftır. Altın yüzük haram değildir diyorlar. Bu sözleri, kendilerini yalanlamaktadır. Çünkü, zayıf hadis ile hüküm verilemeyeceğine göre, “Altın yüzük haramdır” hükmü çıkarılmış olan hadisin sahih olması lazım gelir. Doğrusu da budur. Ehl-i sünnet âlimleri, hadis-i şerifleri incelerken, kılı kırk yarmışlar, mevdu hadislerin hepsini elemişlerdir. Farzları, helal ve haramları, yalnız sahih ve meşhur hadislerden çıkarmışlardır. İbni Melek, (Menar şerhi) kitabında, “Zayıf olan hadis ile vücub Sâbit olmaz. Hadis ve fıkıh âlimlerince, sahih olduğu anlaşılamayan bir hadis ile amel olunmaz” diyerek, bu hakikati anlatmaktadır. İbni Abidin, Dürrü’l-muhtar haşiyesinde abdesti anlatırken buyuruyor ki “Müctehidin bildirdiği hükümlerin delillerini, senetlerini aramak, mukallide lazım değildir”.
Ehl-i sünnet âlimlerine saldıran ve fıkıh kitaplarına saygısız olan kimsenin mezhepsiz olduğu anlaşılır. Abdullah bin İsa Sanani (Seyfülhindi fi ibaneti tarikati’ş-şeyhi’n-Necdi) kitabında, sahih hadislere mevdu diyenlerin mezhepsiz olduklarını, Ehl-i sünneti yıkmaya uğraştıklarını vesikalarla ispat etmektedir. Bu kitabını 1803 senesinde yazmıştır. Müderris Seyyid Abdullah efendi (İrsalülmekal) kitabında, hadis-i şeriflere zayıftır, mevdudur gibi iftira edenlere cevap vermekte, bu yoldakilerin önderliğini yapan ibni Teymiye’yi ve Şevkani’yi reddetmektedir.
(Usul-i hadis) denilen ayrı bir ilim vardır. Bu ilmde, (Mevdu hadis) demek, uydurma hadis demek değildir. Şimdi, bu ilmden haberi olmayanlar, mevdu hadisi, lügat mânâsı ile düşünerek, uydurma hadis demek sanıyorlar.
İmam-ı Muhammed Birgivi’nin (Usul-i hadis) kitabını Davud-i Karsi, şerh etmiştir. Bunu da, Harputlu Yusuf efendi, şerh etmiş, İstanbul’da basılmıştır. Bunun 91. sayfasından başlayarak, arabîden tercüme etmeyi faydalı gördük:
(Herhangi bir hadisi haber verirken, bilerek yalan söylemiş olduğu bilinen bir kimsenin haber verdiği hadis-i şeriflerin hepsine (Mevdu) veya (Müfteri) hadis denir. Çünkü, haber verdiği hadislerin hepsinin de, uydurma, iftira olmak ihtimali vardır. Görülüyor ki Usul-i hadiste yalanı yakalanan kimse, tövbe etse ve salih olsa da, bunun bildirdiği bütün hadislere mevdu denilir. Böyle olduğunu, imam-ı Süyuti’nin (Tedrib) kitabı da bildirmekte ve hadis âlimlerinin çoğu da söylemektedir. Bidat fırkalarında olanlar, müslümanları doğru yoldan ayırmak için, zındıklar da, müslümanları aldatmak için, hadis uydurdular. Tekke şeyhlerinden de, ibadete tergib ve günahlardan terhib için hadis uyduranlar oldu. Böyle iyi niyetli hadis uydurmak haramdır. Müslümanları aldatmak için olursa, küfürdür. Salebi, Vahidi, Zemahşeri, Beydavi ve Ebussuud tefsirlerinde, surelerin kıymetlerini anlatan, öven hadislerin mevdu oldukları söyleniliyor. Fâtiha, Enam, Kehf, Yasin, Duhan, Mülk, Zilzal, Nasır, Kâfirun, İhlas ve Kul euzü surelerini öven hadislerin sahih oldukları meydandadır. Bu tefsirlerin sahipleri, mevdu denilen hadisleri, sahih, Hasan ve olsa olsa zayıf bildikleri için veya güvendikleri hadis âlimlerinden, böyle olarak aldıkları için, yahut mevdu olduklarını kabul etmedikleri için yazmışlardır. Çünkü, hadislerin sahih olup olmadıkları zann-ı galip ile anlaşılır. Kesin olarak bilinemez. Hadis âlimlerinden çoğunun sahih dediği çok hadisler vardır ki bu fennin başka âlimleri, bunlara sahih dememiştir. Birçoğu da, bunların sahih olup olmadığını anlayamamıştır. Çünkü, bir hadisin sahih olmadığını anlamak çok güçtür. Ancak zan ile anlaşılır. Kesin olarak anlaşılamaz. Bir hadisin uydurma olduğunu kesin olarak anlamak için, bunu haber verenlerden birinin, bunu ben uydurdum demesi lazımdır. Yahut, bana haber verdi dediği kimsenin, bu doğmadan önce ölmüş olduğu bilinmelidir. Yahut, hadis denilen sözün, İslamiyete ve akla, hesaba ve tecrübeye uymaması ve tevil kabul etmemesi ile uydurma olduğu anlaşılır. Bunları da ancak hadis âlimleri anlar. Bu derin âlimler de, bunları anlamakta yanılabilir. Bunun içindir ki Ebülferec İbn-ül Cevzi’nin (Mevduat) kitabındaki mevdu dediği hadislerin çoğuna, sahih, Hasen ve zayıf diyen hadis âlimleri olmuştur. İmam-ı Zehebi diyor ki İbn-ül-Cevzi’nin Mevduat kitabındaki yazılı hadislerin çoğu, sağlam, güzel hadislerdir. Buraya kadar yazdıklarımızı, imam-ı Nevevi’nin (Takrib) kitabından ve Süyuti’nin (Tedrib) kitabından ve şeyhül-İslam ibni Hacer-i Askalani’nin (Nuhbe) kitabından aldık). Birgivi’den tercüme tamam oldu.
Beydavi ve imam-ı Gazali ve Celaleddin-i Süyuti ve Sadreddin-i Konevi ve Senaüllahı pani-püti, gibi en büyük âlimleri sahih hadisle, uydurma hadisi birbirinden ayıramayacak kadar bilgisiz sanmak, yahut, uydurma hadisleri, bile bile sahih hadis olarak yazacak kadar dinsiz veyâhut da, dinini kayırmaz ve vicdanı sızlamaz sanmak, çok büyük saygısızlık ve vicdansızlık ve insafsızlıktır. Akıllı ve insaflı bir kimse imam-ı Gazali gibi büyük bir âlimin kitaplarında uydurma hadis vardır diyecek kadar küstahlaşan bir dinde reformcuya hiç inanır mı? O yüce âlimler, hadis-i şerifleri anlayamamışlar da, talebelerinden ibni Teymiye anlayabilmiş demek, Ehl-i sünnet âlimlerine düşman olanlardan başkasının söyleyebileceği bir şey değildir. İslam âlimlerinin büyüklüğünü anlayamayanlar, o yüce imamları da, kendileri gibi kısa akılları, bozuk düşünceleri ile yazmış sanıyorlar. “Gazali’nin muhakemesi, sosyal fikirlerin zararlı tesirleri altında kalmış” diyecek kadar aşağı kelimeler kullanıyorlar. Onların her yazılarının, âyet-i kerimelerin ve hadis-i şeriflerin izahı, açıklaması olduğunu kavrayamıyorlar. İmam-ı Rabbânî hazretlerini öven bir kimse, bu sözünde samimi ise ve o yüce imamın yazılarını beğeniyorsa, bu yazılara uyması ve onun çok övdüğü Ehl-i sünnet âlimlerini beğenmesi, onlara karşı saygısızlık yapmaması lazımdır. Âlimin kıymetini, ancak âlim anlar. Ehl-i sünnet âlimlerinin kıymetini anlamamak, onları lekelemeye, o mübarek zatlara toz kondurmaya kalkışmak, bu fırka-i nâciyeden ayrılmak olur. Ehl-i sünnetten ayrılanın ya dalalet sahibi sapık veya kâfir olacağı (El-besair li-münkirit-tevessül) kitabında uzun yazılıdır. Hindistan âlimlerinden Ebû Muhammed Viltori’nin (Hidayet-ül-muvaffıkin) kitabının 65. sayfasında bildirdiği gibi, Celaleyn tefsiri haşiyesinde Kehf sûresinin (iza nesite) âyetinde Allame Ahmed Savi Maliki diyor ki “4 mezhepten başkasını taklit etmek caiz değildir. 4 mezhepten birine uymayan kimse, dalalettedir. Başkalarını da dalalete sürüklemektedir. Bunların bazıları da kâfir olmaktadır. Çünkü, küfre sebep olan yollardan biri, âyet-i kerimelerden ve hadis-i şeriflerden ahkâm çıkarmaya kalkışmaktır.”
Tavsiye Yazı –> İhya kitabında uydurma hadis var mıdır?