Sual: Müslümanlar niçin mezheplere bölünmüştür? Bu bir ayrışma değil midir? Mezheplere ayrılmanın sebebi nedir?

Cevap: İnanılacak bilgilerde, mezhep ayrılığı olmaz. Dünyanın her yerindeki müslümanların inançlarının, hep Resûlullahın ve Ashâb-ı kiramın inançları gibi olmaları lazımdır. Başka türlü inanan, ya sapık olur, yahut kâfir olur. Doğru inananlara, ibadet yaparken ve dünya işlerinde, lazım olan bilgilerden bazısı, Kur’ân-ı Kerîmde ve hadis-i şeriflerde açıkça bildirilmemiştir. İşte böyle, açık bildirilmeyen şeyleri, İslam âlimlerinin anladıkları gibi kabul etmek lazımdır. Böylece, derin bir âlimin anladığına uyan kimse, Onun mezhebindedir. Müslümanların, Kur’ân-ı Kerîmde ve hadis-i şeriflerde açıkça bildirilmemiş olan işleri, sapıkların, din düşmanlarının uydurdukları gibi değil, her sözü ve her işi Kur’ân-ı Kerîme uygun olan derin bir İslam aliminin anladığı gibi yapması elbet uygundur.

Mezhebe uyanlar, ibadetlerini doğru yapar. Bir mezhebe uymayanların, inanışları da, işleri de bozuk olur. Çeşitli yollara saparlar. Topluluk içinde nifak çıkarırlar. Milleti birbirine kışkırtırlar. Muhammed aleyhisselâmın İslamiyetine değil, kendi kısa görüşlerine veya sapıkların, din düşmanlarının, yahudilerin uydurdukları, bozuk, zararlı yollara dağılırlar. Kişi sayısınca yol, mezhep ortaya çıkar.

Bir müctehidin ictihad ederek elde ettiği bilgilerin hepsine, o müctehidin mezhebi denir. Bunlardan 4 tânesi, Peygamberimizin Kur’ân-ı kerîmden çıkardığı mânâları, bilgileri, Eshâb-ı kirâmdan işiterek toplamışlar, kitaplara geçirmişlerdir. Müctehid, olmayan Müslümanlar da bunların mezhebine uyarak doğru yolu bulmuşlar ve böylece İslâmiyete tâbi olmuşlardır. Müctehid din imâmlarına (âlimlerine) uymak, onların ictihadları ile amel etmek Kur’ân-ı kerîme ve hadîs-i şerîflere uymanın aynısı sayılır. Büyük tefsir âlimi Kâdı Beydâvî buyuruyor ki: “Dînî hükümlerde, Peygamberlere ve müctehidlerin doğru, sağlam delilleriyle bilinenlere uymak, hakîkatte onları taklid değil, Allahü teâlânın indirdiğine, yâni Kur’ân-ı kerîme uymaktır. Çünkü “Bilmiyorsanız, ilim ehline (müctehid âlime)  sorunuz.” meâlindeki âyet-i kerîme buna işâret etmektedir.”

Bir gün Kuzey Afrika’da bir kadın bir hocaya fetva sormaya gelir. Hoca “Fetvanı Kitaba ve sünnete göre mi vereyim yoksa İmam Malik’e göre mi?” der. Kadın ise “İmam Malik’e göre ver” der. Hoca “Hayret! İmam Malik’in fetvasını Kitap ve sünnetten üstün mü tutuyorsun?” diye sorar. Kadın ise “Hayır. Ancak Kitap ve sünneti onun senden çok daha iyi anladığına inanıyorum.” şeklinde hikmetli bir cevap verir.

Müslümanlar, müslümanları sever. Bölücüleri sevmezler. Bunları sevmemenin büyük ibadet olduğunu, Kur’ân-ı Kerîm ve hadis-i şerifler bildirmektedir. Din, namus, can ve millet düşmanları elbet sevilmez. Kâfirin cenaze namazı kılınmaz.

Müslümanlar, namaz kılmayana, oruç tutmayana kâfir demez. Her gün 5 vakit namaz kılmak farz olduğuna inanmayana kâfir denir. Resûlullah efendimiz böyle kâfirlerin, ölüsüne de, dirisine de lanet etmektedir. Müslüman, Peygamberine “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” uymakla övünür. Kâfirler de İslam âlimlerine, saldırmakla övünüyorlar.

İslam dinine saldıranlara şunu anlatmak isteriz ki İslam âlimleri, her işlerinde, Allahın rızasını düşünmüşlerdir. Her işlerini Allah rızası için yapmışlardır. Hükümdarlara emr-i maruf ve nehy-i anilmünker yapmışlardır. Yani, Allah rızası için nasihat yapmışlardır. Doğru yolu göstermek için kimseden çekinmemişlerdir. İslam âlimlerinin en büyüğü olan İmam-ı Âzam Ebû Hanîfe hazretlerinin, bu uğurda şehit olduğunu bilmeyen yoktur. Bunun gibi İslam âlimlerinin hepsi, gerçekleri bildirmek için, kimseden çekinmemişlerdir. Sıdk ve ihlas ile yazdıkları milyonlarca kitapları, bütün dünyaya, ilim ve ahlak yaymış, mübarek isimleri her yere yayılmıştır. Kur’ân-ı Kerîmin nuru ile her millete ışık tutmuşlardır. Müslüman din adamları arasında bulunan bidat sahipleri, yani mezhepsizler, Kur’ân-ı Kerîmin dışına sapmışlar, gerçekleri örtmeye çalışmışlardır. Çünkü, manevi mesuliyetten haberleri yoktur. Ehl-i sünnet âlimleri, dinde, örtülü, kapaklı bir şey bırakmamışlardır. Fakat, sapık yolda olan 72 fırkadaki bidat sahipleri, gençleri bu gerçeklerden cahil bırakmak istiyorlar. Böylece, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri gerçekleri yok etmeye çalışıyorlar. Bu mezhepsizlere zındık denir.

Tavsiye Yazı –> Kimler İctihad Yapabilir?

Tavsiye Yazı –> Şeytanın Hileleri Nelerdir?

En Çok Okunan Yazılar

Tavsiye Ettiğimiz Temel KitaplarMeâl Okumak Câiz Midir? Ehl-i Sünnet İtikadı Nedir? Ehl-i Sünnet Olmanın Şartları Nelerdir?Her Gün Okunması Gereken Çok Mühim Bir DuâSeyyid Abdülhakîm Arvâsî Hazretleri ve Tasavvuf Terbiyesi Sultan Vahideddîn Hân'a Dâir Sualler