Sual: Reşit Rıza Ehli sünnet midir? Muhaverat kitabına itibar olunur mu?
Cevap: Ne yazık ki din düşmanı, insanlık düşmanı soysuzlar ve menfaatlerini, zevklerini ön planda tutanlar, kendilerini müslüman, hatta din adamı göstererek, ingiliz casuslarının yalanlarını yazıyor, müslümanları bölmeye çalışıyorlar. Dinde reform yapacağız diyerek, İslam dinini bozmaya kalkışıyorlar. Cahillik ve tembellik gibi iki büyük düşman da, akla ve dine uymaya, hakkı batıldan, iyiyi kötüden ayırmamıza mâni olmaktadır. Mesela, Mısır valisi Muhammed Ali paşa, iyi, akıllı ve dindar bir zât idi. Ondan sonra gelenler, öyle olmadılar. Din işleri, ehliyetsiz ellerde kaldı. Asırlardan beri İslam alimi yetiştiren Camiul-ezher medresesi idare meclisine, Abduh adında bir mason getirildi. İskoç masonları, Mısırdaki müslümanları maddi ve manevi imhaya başladı. İngilizler de bu masonlar vasıtası ile Osmanlı devletini içerden yıktı. Mason olan Mustafa Reşid paşanın yetiştirmesi, sadr-ı azam Ali paşa, 1868’de Belgrad kalesinin anahtarını Sırblılara teslim etti. Mason arkadaşı Cemaleddin-i Efgani’yi de İstanbul’a getirtip, İslamiyeti içerden yıkmak için birlikte çalıştılar. Bölücü kitaplar yazdılar. Bunlardan Kahire müftüsü Abduh’un yetiştirmelerinden Reşid Rıza’nın (Muhaverat) ismindeki kitabı, 1906 senesinde Mısır’da basılmıştır. İlavesi ile birlikte 143 sayfadır. Süleymaniye kütüphanesinde, İzmirli kısmında, 810 numarada mevcuttur. Bu kitabında, bir dinde reformcu ile medrese tahsili görmüş bir vaizin konuşmalarını bildirmekte, bunların ağzından, kendi fikirlerini, yazmaktadır. Dinde reformcuyu genç, kültürlü, ilerici, muhakemesi, mantığı kuvvetli olarak, vaiz efendiyi ise, gerici, taklitçi, aklı ermez, ince düşünemez biri olarak göstermekte, dinde reformcu ağzından, vaiz efendiye nasihat vermekte, onu gafletten uyandırıcı pozu takınmaktadır. Nasihat olarak, İslam âlimlerine saldırmakta, dalalet ehli olan zındıkları, mülhidleri, geniş kültür sahibi, İslam alimi olarak tanıtmaktadır. Tam bir mason ağzı ile kurnazca yazılmış olan bu kitap, saf ve temiz gençleri kolay avlamak tehlikesini taşımaktadır.
Abduh’un ve çömezlerinin kurnazca hazırladıkları böyle kitapları okuyup, tesirleri altında kalanlardan Diyanet işleri eski başkanlarından Hamdi Akseki bu zararlı kitabı Arabîden Türkçeye tercüme etmiş ve uzun bir önsöz ekleyerek, (Mezahibin telfikı ve İslamın bir noktaya cem’i) ismini verip, rumi 1332 senesinde, yani 1916’da İstanbul’da bastırmıştır. 407 sayfadır. İzmirli kısmında 725 numarada mevcuttur. Dinde reformcuları din adamı sananlardan profesör İzmirli İsmail Hakkı’nın bu tercümeyi çok öven, reklamını yapan yazısı kitabın başına konmuş ise de, II. Abdülhamid han zamanında yetişmiş olan hakiki din adamları, bu kitabın zararlı olduğunu görerek yayılmasını önlemişlerdir. Şimdi de, gençlerin bu ve benzeri zararlı kitapları okuyarak, İslam âlimlerinin, 4 mezhep imamlarının büyüklüklerinde şüpheye düşeceklerini düşünerek çok üzülüyoruz. 4 mezhepten birini taklit etmenin hak olduğunu, mezhepsizliğin ise, batılı taklit etmek olduğunu, çeşitli kitaplarımızda bildirdik. Kâfirler, yani müslüman olmayanlar, analarını, babalarını, hocalarını taklit ederek, edindikleri bozuk inançlarından dolayı, İslam dininin ahkamına, yani emirlerine ve yasaklarına tabi olmuyorlar. Müslümanlar ise, bu ahkama sarılıyorlar. Bunun gibi, mezhepsizler de, ana-babalarını, hocalarını taklit ederek, edindikleri batıl inançlarından dolayı, bu ahkamın açıklaması olan, 4 mezhepten birine tabi olmuyorlar. Ehl-i sünnet denilen hakiki müslümanlar ise, Ashâb-ı kiramdan ve mezhep imamlarından gelen bilgilerden edindikleri doğru imanlarından dolayı, 4 mezhepten birine sarılıyorlar. Ehl-i sünnet olan müslümanlar hak olan taklide kavuşmuşlardır. Müslümanları hak olan taklitten ayırarak, batıl olan taklide sürüklemek için, pek sinsice hazırlanmış olan (Muhaverat) kitabındaki yalan ve iftiralar, genç ve temiz din kardeşlerimizin önlerine serilerek, bu çirkin iftiraların her birine, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından cevaplar verilmiş (Din adamı bölücü olmaz) ismiyle ülkemizde basılmıştır.
Gerçek ve nezih din adamlarımızın, Reşid Rıza’nın yalan ve çirkin iftiralarını ve Ehl-i sünnet âlimlerinin bunlara cevap olan yazılarını dikkatle okuyarak, temiz vicdanları ile âdil karar vermelerini, hakkı anlayıp buna sarılmalarını, batılı tanıyıp, bunun yaldızlarına, reklamlarına aldanmamalarını dileriz.
Darimi’nin bildirdiği hadis-i şerif: “BİLİNİZ Kİ, DİN ADAMLARININ KÖTÜSÜ, KÖTÜLERİN EN KÖTÜSÜDÜR. DİN ADAMLARININ İYİSİ DE, İYİLERİN EN İYİSİDİR!” Bu hadis-i şerifin açıklaması, imam-ı Rabbânî hazretlerinin Mektubat’ının 1. cildinin 53. mektubunda yazılıdır.
Sual: Reşid Rıza, Muhaverat kitabında dinde reformcu ile vaiz efendiyi güya konuşturuyor. Kalem kendi elinde. Dinde reformcuyu övmekte, göklere çıkarmakta, vaiz efendiyi her bakımdan küçültmekte, aşağılamaktadır. Derme-çatma, ahmakça yazılarını vaiz efendiye mal etmektedir. Vaiz efendinin ağzına yakışan cevapları nelerdir?
Cevap: Vaiz efendi, imanın mantık bakımından, sosyal bakımdan, anatomik bakımdan, hatta fıkıh ve tasavvuf bakımlarından tariflerinin aynı olacağını sanacak kadar cahil olamaz. Çünkü o, medresede yüksek tahsil görmüş, bunları okumuş ve anlamış bir ilim adamıdır. Evet bu vaiz efendi, bir İslam medresesinde okumayıp da, Kahire müftüsü Muhammed Abduh’un ve çömezlerinin yaptığı reformlardan sonra, Camiul-ezher’de okumuş olsaydı, bu tarifleri karıştırırdı. Çünkü İngiltere’deki masonlar, sadrazam Mustafa Reşid Paşa’ya emir vererek, Osmanlılarda da, Mısır’da da fen derslerini, yüksek din bilgilerini medreselerden kaldırdılar. Din cahili olan dinde reformcuları yetiştirdiler.
Vaiz efendi gıybetin ne demek olduğunu bilen bir müslümandır. Bir topluluk için söylenen sözün gıybet olmayacağını, dinde reformcu bilmez ise de, o bilir.
Sual: Reşid Rıza, Muhaverat kitabının önsözünde, (İslam ümmetinde derin âlimler yetişti. Huccetül İslam imam-ı Gazali ile şeyhülİslam İbni Teymiyye gibi mürşidler bunlardandır) diyor.
Cevap: İbni Teymiye gibi, Allahü teâlâya cisimdir diyen ve kâfirlerin Cehennemde sonsuz azap göreceklerine inanmayan, kılınmayan namazları kaza etmeye lüzum görmeyen, hazret-i Ali’ye ve Ehl-i beyte, şanlarına lâyık olmayan iftiralar yapan ve daha nice sapık sözleri ile İslamiyeti içerden yıkmaya çalışan bir mezhepsizi, İslam alimi ve mürşid olarak göstermekte, onu büyük İslam alimi Gazali gibi bir müctehid olarak tanıtmaktadır. Bu iki ismi birlikte yazmak, bir kara taşı, pırlantanın yanına koymak gibi şaşılacak bir buluştur. Mâlikî mezhebi âlimlerinden Ahmed Savi, (Celaleyn tefsiri) nin şerhinde, Bakara sûresinin 230. âyetinin tefsirinde buyuruyor ki (Ehl-i sünnet âlimleri, İbni Teymiyye’nin sapık olduğunu bildirdiler. Yani hem sapıktır. Hem de, çok müslümanın doğru yoldan sapmasına sebep olmuştur. Onun maliki âlimlerinden imam-ı Eşheb ile münasebeti olduğu batıldır, yalandır).
Tavsiye Yazı –> Niçin Bir Müctehide Uymak Lazım?