Sual: Dinimizde vasiyetin yeri nedir? Her müslüman vasiyet yazmalı mıdır? Vasiyetin bağlayıcılığı nedir?
Cevap: Her müslüman, ölüm hastalığında bir vasiyet yazmalıdır. Mâ-lâ-bütte kitabında diyor ki “Vasiyetnameyi maraz-ı mevtte yazmak vâcib, sıhhatte iken yazıp, yanında taşımak müstehaptır.” Burada evladına, ahbabına son nasihatini yapmalıdır. Kendinde hakkı bulunanlardan, helalleşmelerini, alacaklarını, vereceklerini, borcların ödenmesini, iskat yapılmasını, hac borcu varsa, vekil gönderilmesini istemeli, cenaze hizmetindeki ve definden sonraki isteklerini bildirmelidir. Zevcesine olan (Mehr-i müeccel) borcunun ödenmesi için vasiyet etmesini unutmamalıdır. Bu isteklerinin ahkâm-ı İslamiyyeye uygun yapılması için, âdil 2 şahit yanında 1 vasi seçmelidir.
Kadıhan “rahmetullahi teâlâ aleyh” diyor ki (Tarlasının kabristan yapılması veya malının 3’te 1’i ile yolcular için Han, mescid yapılması yahut yolcular için çeşme yapılması, müslümanlara kefen, tabut alınması, kabir kazdırılması, bir mescide sarf edilmesi için vasiyet etmek, İmâm-ı Muhammed’e göre “rahmetullahi teâlâ aleyh” câizdir. Malının sülüsü ile hapishane yapılmasını vasiyet câiz değildir. Bunu yaptırmak hükümetin vazifesidir. Hac yapılmasını vasiyet edince, bulunduğu şehirden gönderilir. Malı az ise, malının yetişeceği yerden gönderilir. Gaza edilmesi için vasiyet edince, harp edenlere ve harp malzemesi için verilir. Ehl-i kitap kâfirlerin fakirlerine verilmek için vasiyet câizdir. Kilise yapmaları için vasiyet câiz değildir. Katilinin affedilmesini vasiyet batıldır. Yalnız ev bırakan kimsenin, birinin evde oturmasını vasiyet etmesi câizdir. Ölünciye kadar evde oturur. Maraz-ı mevt hâsıl olmadan önce, çocuklarından birine, fazla hizmet ettiği veya muhtaç olduğu için, bir şey hediye etmek câizdir. Malının sülüsünün bir şehirdeki fakirlere dağıtılmasını vasiyet edince, başka şehirdeki fakirlere dağıtılması câiz olur. Bu parayı 10 fakire dağıt denilip, hepsinin bir fakire verilmesi ve bunun aksi de câiz olur. 10 günde dağıt denilip, hepsini bir günde dağıtsa câiz olur. Malımın sülüsünü akrabama dağıtın derse, varislerin gayrısına dağıtılır. Varisler arasında küçükler olsa veya meyyitin borcu olsa da, büyükler mirastan yiyebilirler. Bir kimse vasiyetini iptal edebilir. Vasiyetini inkâr etmesi, iptal olmaz. Vasiyeti kabul eden vasi, hasta öldükten sonra vazgeçemez. Emin olmayan fasık veya zimmi vasi yapılırsa, hakim bunları değiştirir. Ücret ile vasi yapmak câiz değildir. Fakat, söylediği ücret, ona vasiyet edilmiş olup onu alır ve vasi olur. Vasi tayin etmeyenin babası küçük torunlarına vasi olur ise de, borc ödemek için bir şey satamaz. Vasi ve baba, yetimin malını ödünç veremezler. Hakim verebilir. Vasi, meyyitin borclarını yetimin malı ile ödeyemez. Onun fıtrasını veremez. Kurbanını kestiremez. Baba, ödeyebilir. Vasi muhtaç olunca, yetimin malından yiyebilir. Kimseye hibe edemez. Helak ederse, azl olunur. Vasi, yetimin malından kendi için kullanıp sonra benzerini yerine korsa, câiz olmaz. Büyüdüğünde vermesi lazım olur.)
[1288] tarihli (Dürr-üs-sukuk) kitabında şeri mahkeme kararları yazılıdır. Vasi tayinini bildiren huccetlerden biri şöyledir:
İslambol şehrinde Gedikpaşa yakınında, filan mahallede oturan bezzaz [manifaturacı] Osman efendi meclis-i şer’ı şerif-i enverde ve Ahmed ağanın yanında der ki Allahü teâlânın emri ile vefât ettiğim zaman, bıraktığım malın hepsi ve bütün alacaklarım alınarak, önce adet üzere techiz ve tekfinim yapılıp, sonra, borcum çıkarsa, bunları ödeyip geriye kalanın 3’te 1’i ayrılsın. Bu ayrılan sülüs içinden şu kadar kuruşu ile namaz iskatı ve oruç, yemin ve adaklarım için kefaretlerim yapılsın. Ahkâm-ı İslamiyyeye uygun olarak iskat yapılarak müslüman fakirlere dağıtılsın. Şu kadar kuruşu ile de tatlı [helva ve lokma] pişirip, fakirlere yedirilsin. Şu kadar kuruşu ile kabrim yapılsın! Bu ayrılan sülüs malımın arta kalanını da, seçtiğim vasim, dilediği hayrat ve hasenâta harc etsin, diye vasiyet etti. Bu vasiyetimi yerine getirmeye yanımdaki Ahmed ağayı seçtim ve tayin ettim dedi. Ahmed ağa da bu vasiyeti dinleyip kabul etti ve hepsini en iyi şekilde yapmayı üzerine aldı. Biz de hazır bulunup gördük, işittik, şahit olduk.
İmza İmza Şahit Şahit
Hasan oğlu Osman Ali oğlu Ahmed Süleyman oğlu Ömer Velî oğlu Bekr
Behcetü’l-fetava’da diyor ki “Malının 3’te 1’ini hayırlı işlerde kullanması için biri vasi tayin edilip, vasi de bu kadar malı hayırlı işlere verse, ölünün varisleri, bu malı nerelere verdin diye vasiye soramazlar.”
Vasi tayin etmeden ölen kimsenin vasiyetini yerine getirmek için, hakim bir vasi tayin eder.
Reddü’l-muhtar sâhibi “rahmetullahi teâlâ aleyh” fâsid bey’leri anlatırken buyuruyor ki (Varisler, miras kalan malda, başkalarının hakkı bulunduğunu bildiği zaman, hak sahiplerini de biliyorlarsa, bunlara haklarını vermek lâzımdır. Bu mal, varislere haram olur. Hak sahiplerini bilmiyorlarsa, fakat başkasının olan malı ayırt edebiliyorlarsa, bu belli mal, varislere yine haram olur. Sevâbı sâhibine olmak niyeti ile bunu fakirlere sadaka vermelidir. Bu mal, meyyitin helal malı ile karışmış ise ve sâhibi de belli değilse, varislerine helal olur, denildi. [Bir memur vefât ederken, varislerden birine, tazminat veya maaş olarak, para verirse, bu para, alanın mülkü olur. Diğer varisler, bu paradan bir hak talep edemez.]
Zulüm ile rüşvet ile gasp ile sirkat ile edindiği veya alacakları böyle haram para ile ödendiği bilinen bir kimsenin yemeğini yemek câizdir. Yemeğin kendisi haramdan geldiği bilinirse, câiz olmaz. Kadının, zevcinin getirdiğini yemesi de böyledir.
Borcları, bıraktığı maldan çok olan meyyitin varisleri, kalan malı sattırmayıp, kıymetlerini, alacaklılara kendi mallarından ödiyebilirler. Alacaklılar, borcun hepsini ödemezseniz, malları size bırakmayız diyemezler.)
Miras bölünürken, erkek çocuklara kız çocukların 2 katı verilmesi, bazı kimselerin yanlış düşünmesine sebep oluyor. Din cahilleri, buradan da İslamiyete saldırıyorlar. Müslümanlıkta kadınların hakkı çiğneniyor diyorlar. Ziya Gökalp’in bu yolda düzdüğü çok aşağı bir şiiri meşhurdur. Halbuki İslamiyette kadın, mirastan hiçbir şey almaya muhtaç bırakılmamıştır. Onun bütün ihtiyaçlarını, kocası, babası, erkek kardeş ve amca gibi mahrem yakınları, çalışıp, kazanıp, ona vermeye mecbur tutulmuştur. Erkeklerin, bu güç vazifelerinden dolayı, mirasın hepsini almaları lazım gelirken, İslamiyet kadınlara iltimas ederek, erkeğe verilenin yarısını da onlara vermektedir. Erkek, kadına bakmaya mecbur, kadının ise, kendine bile bakması lazım olmadığı hâlde, İslamiyet kadını kayırmakta, ona ayrıca miras da vermektedir. İslamiyette kadınların çok kıymetli oldukları, buradan da anlaşılmaktadır. Bir kız, (Ben, erkek kardeşim kadar isterim) derse, mirası 6 kısma bölerek, erkek 4 kısmı, kız 2 kısmı alıp, (Allahü teâlânın bu emrine râzı olduk) derler. Sonra erkek 4 hisseden birini kız kardeşine hediye eder.
Feraiz İlmine dair tafsilatlı malumat için –> Feraiz Risalesi