Sual: Senenin bazı günlerinde idrak etmekle şereflendiğimiz Kadir gecesi gibi, kandil geceleri gibi, bayram geceleri gibi mübarek geceleri nasıl değerlendirmeli?

Cevap: Mübarek geceler, İslam dininin kıymet verdiği gecelerdir. Allahü teâlâ, kullarına çok acıdığı için, bazı gecelere kıymet vermiş, bu gecelerdeki duâ ve tövbeleri kabul edeceğini bildirmiştir. Kullarının çok ibâdet yapması, duâ ve tövbe etmeleri için bu geceleri sebep kılmıştır. Kıymetli geceye, kendinden sonra gelen günün ismi verilir. Önceki günü öğle namazı vaktinden, o gecenin fecrine kadar olan zamandır. Yalnız, Arefe ve üç kurban günlerinin geceleri böyle değildir. Bu dört gece, bu günleri takip eden gecelerdir. Bu geceleri ihya etmeli, yani kaza namazları kılmalı, Kurân-ı Kerîm okumalı, duâ , tövbe etmeli, sadaka vermeli, müslümanları sevindirmeli, bunların sevaplarını vefat etmiş geçmişlerimizin ruhlarına da hediye etmelidir. Bu gecelere saygı göstermelidir. Saygı göstermek, günah işlememekle olur.

Rıyadu’n-nasıhin kitabının 172. sayfasında buyuruyor ki: İmâm-ı Nevevî, Ezkâr kitabında diyor ki “Gecenin 12 kısmından bir kısmını [1 saat kadar] ihya etmek, bütün geceyi ihya etmek olur. Yaz ve kış geceleri için hep böyledir”. [İbni Âbidin, 1. cilt, 461. ve 3. cildin 289. sayfalarında de bu konuda bilgi verilmiştir.] Hakayık-ı Manzume’de diyor ki “Fıkıh kitaplarında saat demek, bir miktar zaman demektir”. İmâm-ı Nevevî, Şâfiî mezhebinde müctehittir. Hanefilerin de, geceleri böyle ihya etmeleri uygun olur.

 

Sual: Müslümanların kaç mübarek gecesi vardır?

Cevap: Müslümanların 10 mübarek gecesi vardır. Bu geceler şunlardır;

1) Kadir gecesi: Ramazan-ı şerif ayı içinde bulunan bir gecedir. İmâm-ı Şâfiî “rahmetullahi teâlâ aleyh” 17., İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe, 27. gecesi olması çok vaki olur dedi. 20 ile 30. geceleri arasında arayınız denildi. Kurân-ı Kerîmde methedilen en kıymetli gecedir. Kurân-ı Kerîm, Resûlullaha bu gece gelmeye başladı. Kur’an-ı Kerîm’de Kadr suresinde “Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır” buyurulmaktadır.

2) Arefe gecesi: Arefe günü ile Kurban bayrâmının 1. günü arasındaki gecedir. Zilhicce ayının 9 ve 10. günleri arasındaki gecedir. Arefe günü 1.000 İhlas okumanın çok sevap olduğu kitaplarda yazılıdır.

3) Fıtır bayramı gecesi: Ramazan-ı şerif ayının son günü ile bayrâmın 1. günü arasındaki gecedir.

4) Kurban bayramı geceleri: Kurban bayrâminın birinci, 2 ve 3. günlerinden sonraki gecelerdir. Bu üç güne “Eyyam-i nahr” denir.

5) Mevlid gecesi: Rebiul-evvel ayının 11. ve 12. günleri arasındaki gecedir. Dünyadaki bütün insanlara Peygamber olarak gönderilen, Peygamberlerin sonuncusu ve en üstünü Muhammed Mustafa aleyhisselâmın doğduğu gecedir. Miladi 571 senesinde doğdu denilmektedir. Bu gece, Kadir gecesinden sonra, en kıymetli gecedir. İmam Şafii’ye göre Kadir gecesinden de kıymetlidir. Çünki Resulullah aleyhisselam dünyayı şereflendirmese, Kadir gecesinde Kur’an-ı Kerim’de nazil olmazdı. Bu gece, O doğduğu için sevinenler affolur. Bu gece, Resûlullahın “sallallâhü aleyhi ve sellem” tevellüdü zamanlarında görülen halleri, mucizeleri okumak, dinlemek, öğrenmek çok sevaptır. (Şevahidü’n-Nübüvve kitabında bu bilgiler vardır) Kendileri de anlatırdı. Bu gece, Ashâb-ı kirâm “radıyallâhu anhüm” da, bir yere toplanıp, okurlar, anlatırlardı.

6) Berat gecesi: Şaban ayının 15. gecesidir. Yani 14. günü ile 15. günü arasındaki gecedir. Allahü teâlâ, ezelde, hiç bir şey yaratmadan önce, her şeyi takdir etti, diledi. Bunlardan, bir yıl içinde olacak her şeyi, bu gece meleklere bildirir. Kurân-ı Kerîm, Levhilmahfuz’a bu gece indi. Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” bu gece, çok ibâdet, çok duâ ederdi.

7) Mirac gecesi: Recep ayının 27. gecesidir. Miraç, merdiven demektir. Resûlullahın göklere çıkarıldığı, bilinmeyen yerlere götürüldüğü gecedir. Ruhu’l-beyan tefsirinde Tefsir-i Hüseyni’den alarak ve Bahr’de, imamlığı anlatırken, diyor ki “Resûlullahın Mekke’den Beytü’l-mukaddese götürüldüğüne inanmayan kâfir olur [ayet-i kerimede açıkça geçiyor çünki]. Göklere ve bilinmeyen yerlere götürüldüğüne inanmayan ise, dal ve mübtedî olur”. Yani sapık olur.

Miraç hadisesini detaylı okumak için tıklayınız

8) Receb ayı ve Regaib gecesi: Recep ayının ilk Cuma gecesine “Regâib gecesi” denir. Receb ayının her gecesi kıymetlidir. Her Cuma gecesi de kıymetlidir. Bu iki kıymetli gece bir araya gelince, daha kıymetli olmaktadır. Regâib gecesinin kıymeti, çeşitli hadis-i şerifler ile bildirilmiştir.

Receb, Allahü teâlânın ayıdır. Recep ayına ikram edene, saygı gösterene, Allahü teâlâ, dünyada ve ahirette ikram eder.

Recebin ilk Cuma gecesini ihya edene [saygı gösterene], Allahü teâlâ kabir azâbı yapmaz. Dualarını kabul eder. Yalnız, 7 kimseyi affetmez ve dualarını kabul etmez: Fâiz alan veya veren, müslümanları aşağı gören, anasına, babasına eziyet eden, karşı gelen çocuk, müslüman olan ve İslamiyete uyan kocasını dinlemeyen kadın, şarkı ve çalgıcılığı sanat edinenler, livâta ve zina edenler, 5 vakit namazı kılmayanlar. Bunlar, bu günahlardan vazgeçmedikçe, tövbe etmedikçe, duâları kabul olmaz. Ananın, babanın, kocanın, hiç kimsenin, İslamiyete uymayan emri dinlenilmez, yapılmaz. Fakat, anaya, babaya, yine tatlı söylemek, onları incitmemek lâzımdır. Ana baba kâfir ise, onları kiliseden, meyhaneden, sırtta taşıyarak bile geri getirmek lâzımdır. Fakat, oralara götürmek lazım değildir.

İbni Âbidin “rahmetullahi teâlâ aleyh” 5. cilt, 269. sayfada buyuruyor ki “Anayı, babayı ve kadının zevcini, adları ile çağırması tahrimen mekruhtur, küçük günahtır. Tazim ile saygı anlatan kelimeler ile ve yanına giderek çağırmaları lâzımdır. Uzaktan, yüksek sesle çağırmamalıdır”.

Receb ayı, Âdem aleyhisselâmdan beri kıymetli idi. Bu ayda muharebe etmek günah idi. Her ümmet, bu aya saygı gösterirdi. Receb demek, mürecceb, muazzam, muhterem, kıymetli demektir. Fârisî Enisü’l-vaizin kitabında diyor ki “Îsâ “aleyhisselâm” zamanında bir genç, güzel bir kıza tutulmuştu. Ona kavuşmak için çırpınıyordu. Nice zaman sonra söz aldı. Bir akşam, odada buluştular. Soyundular. Genç, pek sevincli idi. Ansızın, pencereden hilali [yeni ayı] gördü. Bu hangi aydır dedi. Kız, Receb deyince, genç toparlandı. Giyindi. Kız şaşırıp, ne oluyorsun dedi. Genç, babalarımdan işittim. Receb ayında günah işlenmez. Bu aya saygı gösterilir deyip, özür diledi ve evine gitti. Allahü teâlâ, Îsâ aleyhisselâma vahiy gönderip, olanları bildirdi. Bu genci ziyaret et! Selamımı söyle buyurdu. Genç, Receb ayına gösterdiği bir saygı için, büyük bir Peygamberin “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” kendine gönderildiğine sevinerek îman etti. İyi bir mümin oldu. Recep ayına gösterdiği bir saygı sebebi ile îman şerefine kavuştu.”

9) Muharrem gecesi: Muharrem ayının ilk gecesi, müslümanların kameri yılbaşı gecesidir. Müslümanların şemsi yılbaşı gecesi ise, efrenci Eylül ayının 20. gecesidir. Muharrem ayı, İslam kameri senesinin ilk ayıdır. Muharrem ayının ilk günü müslümanların kameri senesinin, 1. günüdür. Kâfirler, kendi yılbaşıları olan ocak ayının 1. gecesinde, noel baba yapıyorlar. Güya hıristiyan dininin emrettiği küfürleri işliyorlar. Bu gecede tapınıyorlar. Müslümanlar da, kendi sene başı gecelerinde ve günlerinde musâfaha ederek, mektuplaşarak tebrikleşir. Birbirlerini ziyaret eder, hediye verirler. Senebaşını mecmua ve gazetelerle kutlarlar. Yeni senenin, birbirlerine ve bütün müslümanlara hayırlı ve bereketli olması için duâ ederler. Büyükleri, akrabayı, âlimleri evinde ziyaret edip dualarını alırlar. O gün, bayram gibi temiz giyinirler. Fakirlere sadaka verirler.

10) Aşure gecesi: Muharrem ayının 10. gecesidir. Muharrem ayı, Kurân-ı Kerîmde kıymet verilen dört aydan biridir. Aşure, bu ayın en kıymetli gecesidir. Allahü teâlâ, birçok duâları Aşure günü kabul buyurdu. Âdem aleyhisselâmın tövbesinin kabul olması, Nuh aleyhisselâmın gemisinin tufandan kurtulması, Yunus aleyhisselâmın balığın karnından çıkması, İbrahim aleyhisselâmın Nemrud’un ateşinde yanmaması, İdris aleyhisselâmın diri olarak göğe çıkarılması, Yakup aleyhisselâmın, oğlu Yusuf aleyhisselâma kavuşması ve gözlerindeki perdenin kalkması, Yusuf aleyhisselâmın kuyudan çıkması, Eyüp aleyhisselâmın hastalıktan kurtulması, Mûsâ aleyhisselâmın Kızıldenizden geçip, Firavun’un boğulması ve Îsâ aleyhisselâmın veladeti ve yahudilerin öldürmesinden kurtulup, diri olarak göğe çıkarılması hep Aşure günü oldu. Nuh “aleyhisselâm” gemide aşure tatlısı pişirdiği için müslümanların Muharremin onuncu günü aşure pişirmesi ibâdet olmaz. Muhammed “aleyhisselâm” ve Ashâb-ı kirâm “radıyallâhu anhüm ecma’în” böyle yapmadı. Bugün aşure pişirmeyi ibâdet sanmak, bidattir, günahtır. Muhammed aleyhisselâmın yaptığı veya emrettiği şeyleri yapmak ibâdet olur. Din kitaplarının yazmadığı, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirmediği şeyleri yapmak, sevap olmaz. Günah olur. O gün, herhangi bir tatlı yapmak, tanıdıklara ziyafet, fakirlere sadaka vermek sünnettir, ibâdettir. İbni Âbidin, 5. cilt, 276. sayfada diyor ki “Kirpiklere sürme çekmek sünnettir. Fakat, bunu yalnız Aşure günü yapmak haramdır”.

Hazret-i Hüseyin “radıyallâhu anh” o gün şehit oldu diyerek, matem tutmak, dövünmek de bidattir. Günahtır. Şiîler, hazret-i Hüseyin için matem tutuyorlar. Hazret-i Hüseyini, hazret-i Alinin oğlu olduğu için, tapınırcasına övüyorlar. Ehl-i sünnet ise, onu Resûlullahın “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” torunu olduğu için çok seviyoruz. İslamiyette matem tutmak yoktur. Müslümanlar, yalnız Aşure günü matem tutmaz. Kerbela faciasını hatırlayınca her zaman üzülür. Kalpleri sızlar. Gözleri kan ağlar. İslamiyette matem tutmak olsaydı, Aşure günü değil, Resûlullahın Taif’te mübarek ayaklarının kana boyandığı ve Uhud’da mübarek dişinin kırılıp, mübarek yüzünün kanadığı ve vefât ettiği gün matem tutulurdu.

Yukarıdaki 10 geceden, 5, 6, 7 ve 8. gecelere (Kandil) geceleri denir.

Yukarıda bildirilen 10 geceden başka, fıtır bayramının diğer geceleri, Zilhicce ayının ilk 10 geceleri, Muharremin ilk 10 geceleri ve her Cuma ve pazartesi gecesi de mübarektir. Şernblali “rahmetullahi teâlâ aleyh”, İmdadü’l-fettah kitabında, bu gecelerin faziletlerini uzun yazmıştır.

Aşağıdaki hadis-i şerifler, muhtelif kitaplarda yazılıdır:

“Rahmet kapıları dört gece açılır. O gecelerde yapılan duâ , tövbe, red olmaz. Fıtır bayrâmının ve Kurban bayrâmının birinci geceleri, Şabanın 15. [Berat] gecesi ve Arefe gecesi” [Kadir gecesi, birçok hadis-i şeriflerde bildirildiği için burada da bildirilmeye lüzum görülmemiştir].

“Allahü teâlâ, ibâdetler içinde, Zilhiccenin ilk 10 gününde yapılanları daha çok sever. Bu günlerde tutulan bir gün oruca, bir senelik oruç [nâfile oruç] sevâbı verilir. Gecelerinde kılınan namaz, Kadir gecesinde kılınan namaz gibidir. Bu günlerde çok tesbîh (sübhânallâh), tehlîl (Lâ ilâhe illallâh) ve tekbîr (Allâhu ekber) ediniz!”

“Bir müslüman, Terviye günü oruç tutarsa ve günah söylemezse, Allahü teâlâ, onu elbette Cennete sokar.”

“Arefe gününe hürmet ediniz! Çünkü Arefe, Allahü teâlânın kıymet verdiği bir gündür.”

“Arefe gecesi ibâdet edenler, Cehennemden azad olur.”

“Arefe günü oruç tutanların, iki senelik günahları affolur. Biri, geçmiş senenin, diğeri, gelecek senenin günahıdır.” [Arefe, Zilhiccenin 9. günüdür. Başka günlere Arefe denmez!].

“Arefe günü bin İhlas okuyanın bütün günahları affolur ve her duâsı kabul olur. Hepsini Besmele ile okumalıdır.”

“Cebrâil “aleyhisselâm” bana geldi. Kalk, namaz kıl ve duâ et! Bu gece, Şabanın 15. gecesidir dedi. Bu geceyi ihya edenleri, Allahü teâlâ affeder. Yalnız, müşrikleri, büyücüleri, falcıları, hasisleri, alkollü içki içenleri, fâiz yiyenleri ve zina yapanları affetmez.”

“Berat gecesini ganimet, fırsat biliniz! Çünkü, belli bir gecedir. Şabanın 15. gecesidir. Kadir gecesi, çok büyük ise de, hangi gece olduğu belli değildir. Bu gece, çok ibâdet yapınız. Yoksa, kıyamet günü pişman olursunuz!”

Bir zamanda veya bir yerde veya bir şeyi okumakta, yapmakta, çok sevap verileceğini işitince, o sevaba kavuşmayı niyet ederek, düşünerek yapana, bu haber doğru olmasa bile Allahü teâlâ, o sevapları ihsan eder. Fakat, bunun İslamiyet tarafından yasak edilmemiş bir şey olması lâzımdır. Nâfile ibâdetlerin sevâbına kavuşabilmek için, imanda ve farzlarda kusur olmamak ve günahlara tövbe etmek ve ibâdet olarak yapmaya niyet etmek şarttır.

Abdülkâdir-i Geylânînin “rahmetullâhi aleyh” Arabî Fütuhu’l-gayb kitabının ve bunun, Abdülhak Dehlevî, fârisî şerhinin, [1313] Hindistan baskısı, 274. sayfada, Ali “radıyallâhu anh” aşağıdaki hadis-i şerifi haber verdi:

Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” buyurdu ki “Farz namazı kılmamış olanın nâfile namazları kılması, vakti tamam olmuş hamile kadına benzer. Çocuğu olacağı günlerde, çocuğu düşürür, aldırır. Çocuğu yok olduğu için, bu kadına, hamile denemez. Ana da denemez. Bu kimse de böyledir. Farz namazlarını ödemedikçe, Allahü teâlâ, nâfile namazlarını kabul etmez”. Büyük âlim, hadis-i şerif mütehassısı Abdülhak Dehlevî “rahmetullâhi aleyh”, bu kitabı fârisî şerh ederken buyuruyor ki “Bu hadis-i şerif, farz borclarını kaza etmeyip de, sünnetleri ve nâfileleri kılanların, boş yere uğraştıklarını bildirmektedir. Çünkü, farz ve vâcib olmayan namazlara nâfile namaz denir. Farzlarla birlikte kılınan nâfilelere müekked sünnet namazlar denir. Farzla birlikte kılınması bildirilmeyenlere zevaid sünnet namazları denir”.

En Çok Okunan Yazılar

Tavsiye Ettiğimiz Temel KitaplarMeâl Okumak Câiz Midir? Ehl-i Sünnet İtikadı Nedir? Ehl-i Sünnet Olmanın Şartları Nelerdir?Her Gün Okunması Gereken Çok Mühim Bir DuâSeyyid Abdülhakîm Arvâsî Hazretleri ve Tasavvuf Terbiyesi Sultan Vahideddîn Hân'a Dâir Sualler