İnsanın kalbine gelen kötü düşüncelere vesvese denir. Vesvese, kalbe şeytan ve insanın kendi nefsi tarafından verilir. İnsanın kalbine her an çeşitli düşünceler gelmektedir. Bunlara İslâm dîninde “hâtıra” ismi verilir.
İnsanın kalbine gelen hâtıra iki çeşittir. Bâzıları iyi, bâzıları kötüdür. İyilerine ilham, kötülerine vesvese denir. İlham, Allahü teâlânın her insanın kalbinde vazifelendirdiği bir melek tarafından verilir. Vesvese ise, şeytan ve insanın kendi nefsinin kalbinde uyandırdığı çirkin ve kötü şeylerdir.
Kalbe gelen hâtıranın iyi mi, kötü mü olduğunu anlamak için ölçü, dînimizin bildirdiği emir ve yasaklara uygun olup olmamasıdır. İslâm dîninin beğendiği şeyler iyidir ve melek tarafından ilham edilmiştir. İslâm dîninin beğenmediği ve yasakladığı şeyler kötüdür ve şeytan veya nefis tarafından kalbe vesvese verilmiştir. Dînini iyi öğrenen bir Müslüman, kalbine gelen hâtıranın ilham veya vesvese olduğunu, kendisi de anlayabilir. Eğer kendisi anlayamaz veya karar veremezse, İslâmiyeti bilen ve tatbik eden hakîkî İslâm âlimlerine sorarak veya onların kitaplarından okuyarak öğrenir.
Vesvese, şeytanın insanlar üzerindeki silâhlarından biridir. Şeytanın vesveseden maksadı, insanı aldatıp dünyâ ve âhiret zararlarına sürüklemektir. Şeytan, insanın kalbine her fırsatta kötü düşünceler (vesveseler) getirir. İnsan, şeytanın bir vesvesesine uymazsa, şeytan bunu bırakıp yeni bir vesvese vermeye başlar. Çok çeşitli hilelere başvurur. Kötülüğü âşikâr olan bir şeyi yaptıramazsa ve insan hep iyiliğe gidiyorsa, iyiliği daha az olanları yaptırmaya çalışır. Bir kötülüğe sürükleyebilmek için küçük iyilikler ve hayır yapmaya teşvik eder. Şeytanın vesvesesi aslında zayıftır. Din bilgisi tam ve doğru olup, bunlara uyan insanları aldatması çok güçtür. Şeytan, vesvese verip insanları kötülüğe teşvik ederken, insanların bâzı zaaflarından faydalanır. İnsanların şeytan tarafından istismar edilen en büyük zaaflarından biri “aceleci” olmalarıdır. Bunun için Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem); “Acele emek şeytandandır. Beş şey bundan müstesnâdır: Kızını evlendirmek, borcunu ödemek, cenâze hizmetlerini çabuk yapmak, misâfiri doyurmak, günah işleyince hemen tövbe etmek.” buyurdu.
İnsanın nefsi de kalbine kötü düşünceler getirir. Bu düşünce ve arzulara hevâ denir. Meleğin kalbe getirdiği ilhamla şeytanın vesvesesi devamlı olmaz. Nefsin hevâsı ise devamlıdır ve gittikçe artar. Vesvese duâ ederek, dînin emirlerini yerine getirerek azalır ve yok olur. Hevâ ise nefsin isteklerini yerine getirmemek için mücâdeleyle azalır ve yok olur. Hevâ-yı nefis, insana saldıran azgın kaplan gibi olup, onun kötü arzuları öldürülmedikçe, nefsin zararından kurtulunmaz.
Nefsin hiç istemediği şey, İslâmiyete uymaktır. Nefsin hevâsını yok eden tek çâre de İslâmiyete uymaktır. Kalbe gelen hâtıra nefse acı gelirse hayır olduğu, tatlı gelip hemen yapmayı isterse şer (kötü) olduğu anlaşılır.
Nitekim hadîs-i şerîfte; “Elini göğsüne koy! Helâl şeyde kalp sâkin olur. Haram şeyde çarpıntı olur. Şüpheye düşersen yapma!..” buyuruldu. İnsan ilham olunan şeyleri yapıp, vesveseyi yapmamak için uğraştığı zaman dünyâda ve âhirette rahat eder. Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem); “Melekten gelen ilham İslâmiyete uygun olur. Şeytandan gelen vesvese İslâmiyetten ayrılmaya sebep olur.” “Şeytan kalbe vesvese verir. Allah’ın ismi söylenince kaçar. Söylenmezse vesveselerine devam eder.” buyurdu.
Tavsiye Yazı —> Ayakkabı ile namaz kılınır mı?