Sual: Kanuni Sultan Süleyman’ın Fransa Kralı’na gönderdiği mektup sahih midir?
Cevap: Tarihlerde Avusturyalıların elinde esir bulunan oğlu Fransa Kralı’nın kurtarılması için, annesi kraliçenin Kanuni Sultan Süleyman’dan yardım istemek üzere gönderdiği elçi Jean de Frangipani’ye Evâil-i Rebiülâhir 932 (15-25 Ocak 1526) tarihinde verilen meşhur cevabname azametli ifadelerle başladığı yazıyor. Mektup Paris Bibliothèque Nationale Yazmalar kısmındadır. Annie Berthier bu mevzuda Toplumsal Tarih mecmuasında 1995 senesinde bir makale neşretmiştir.
Sual: Kanuni Sultan Süleyman zamanında çıkarılmış bir kanunnâmede içki ithalatı tanzim ediliyor. İçki imali, satışı ve içilmesi dinen yasak olduğu halde, böyle bir şeye neden yer verilmiş olabilir?
Cevap: İslâm devletinde yaşayan gayrımüslimler içki imal edebilir, içebilir, satabilir. Devlet de bundan vergi alabilir.
Sual: Kanuni Sultan Süleyman İtalya’ya niye yürümedi?
Cevap: Yürümek istedi. Korfu seferi bunun için yapıldı. Ama muvaffak olamadı. Viyana’yı ön plana aldı. O da olmadı. İtalya’yı fethetmek coğrafya ve lojistik itibariyle kolay değildi. Sultan Fatih’in idealiydi. O bile muvaffak olamadı.
Sual: Kanuni Sultan Süleyman’ın, Şehzade Mustafa’nın idamını seyrederken, sağır-dilsiz cellatlara elinizi çabuk tutun dediği nasıl mümkün olabilir?
Cevap: Cellatlar öyle ama, başındaki Zal Mahmud Paşa öyle değil.
Sual: Kanunî’nin Şehzade Mustafa’nın cenaze namazını kendisi kıldırırken çok fazla ağladığı için abdest tazelediği doğru mudur?
Cevap: Padişah cenaze namazında bulunmaz. Ağlamak ise abdesti bozmaz.
Sual: Kanuni Sultan Süleyman Kanunnâmesi’nde 41, 46 ve 47. maddelerde işkenceden bahsediliyor. Buradaki işkence ifadesi bugün anladığımız mânâda işkence midir, yoksa farklı bir mânâda mı kullanılmıştır?
Cevap: Suç işlediği hukuken sâbit olan kimseyi, meselâ hırsızı çaldığı malı veya suç ortağını göstermesi için kan çıkmadan dövmek câizdir. İkrar, itiraf elde etmek için dövmek câiz olmadığı gibi, hukuken muteber bir delil de değildir.
Sual: Kanuni Sultan Süleyman Kanunnamesi’nde birkaç kez hırsızlığı zâhir olmuş kimse için, esir çalan ve dükkân açan (dükkâna delik açıp soyan) için katl cezası öngörülmüş. Mumcu ve Üçok da bu hükümlerin İslâm ceza hukukuna aykırı olduğunu iddia etmişler. Esir çalmak hadd grubuna giren hırsızlık suçunu teşkil eder mi?
Cevap: Küçük hür çocuğun, yahut mecnûn hâlinde veya âmâ olsa bile kendisinin kim olduğunu anlatabilecek derecede büyük kölenin çalınması ile sirkat haddi (hırsızlık suçu) teşekkül etmez. Büyük köle zorla götürülürse gasb, hileyle götürülürse aldatma olup, çalma olmaz. Böyle kimseyi ta’ziren idam etmek câizdir.
Bir kimse bir ev veya dükkânı delip oradan içeri girerek nisab mikdarı malı yola attıktan sonra çıkıp onu alsa eli kesilir. Çünkü bu gibi şeyler hırsızların âdet edindiği hilelerdendir. Delme, içeri girme, içerdeki malı dışarı atma sonra çıkıp onu almanın hepsi bir iş sayılır. Eğer attığı malı almasa yahut başkası alsa bu kimse malı zâyi edici ve telef edici sayılır, hırsız sayılmaz. Kendisine bu malı ödemek vâcib olur, eli kesilmez.
Hükümdarın bir kaç defa hırsızlık yapan kimseyi, çocukları kaçırmayı adet haline getirenleri siyaseten öldürmesi caiz olur. Bunların hiç birisi İslâm ceza hukukuna aykırı değildir. Zira mevcut bir şer’î hükmü kaldırmış veya değiştirmiş değildir. Hükümdar, kendisine tanınan salahiyeti kullanmaktadır. (İbni Abidin)
Sual: Necib Fazıl meal olarak, Kanuni devrinde iki büyük hata olduğunu, bunlardan birinin şeyhülislâmların padişah tayiniyle o mevkiye getirilmesi olduğunu, bunun da bir daha Zembilli, Ebussuud gibi sadece hakikatten yana şeyhülislâmların gelmesinin önünü tıkadığını söylüyor. Bu hususta ne dersiniz?
Cevap: Şeyhülislam, Osmanlılarda pâyitaht müftüsüdür. Bütün müftüler ve diğer bütün memurlar her zaman padişahın tayiniyle gelmiştir. Bu hükümdarın hakkı ve vazifesidir. Memur olmayan, yani hazineden maaş almayan âlimler, elbette ki böyle bir tayine ihtiyaç duymadan faaliyet gösterir. Sonra bu ayarda şeyhülislâm gelmemesinin sebebi bu değildir. Kanuni gibi padişah da gelmemiştir. Çünki devir değişmiş, devlet zaafa düşmüştür. Bu da bütün aksamda kendisini göstermiştir. Kaldı ki Necip Fazıl bir tarihçi değildir. Şairliği ve polemik yazarlığı güçlü olduğu için, tarihî meselelerdeki değerlendirmeleri bazen isabetli olmamıştır. Bu mevzularda sözü sened sayılmaz.
Sual: Kanuni Sultan Süleyman Süleymaniye Câmii’ni yaptırdıktan sonra vakfiyesinde imam olacak kişinin evsafını saymış: “Arapça, Farsça ve Latinceye hâkim olacak. Kefere dini ile İslâm dinini mukayeseli bilecek. Muntazam spor yapacak, at binmeyi bilecek. İlm-i teşrih (anatomi) bilecek. Yüksek ilimlerini ve alet edevat ilimlerini almış olacak. Düzenli olup ve güzel giyinmeyi bilecek.” Bu malumat doğru mudur?
Cevap: Bir de “Zevcesi tek ve güzel olacak” diye bir cümle vardır. Mübalağalı olsa gerektir. Zaten medreselerde Arapça, ‛âli (yüksek) ve âlî (âlet) ilimerini, ilm-i hilaf (mukayeseli ilimler), lüzumu kadar anatomi ve astronomi okumaktadır. Cemaatin, razı olduğu kişiyi imam yapmak sünnettir. Güzel giyinmek ve muntazam olmak her müminin şiarıdır. Süleymaniye vakfiyesinde imam, hatip, müezzin, vaiz ve duagûların evsafı sayılmaktadır. İmamın, şerefli, fakih, mütteki, hafız, sesi güzel, zarafet ve nezaket ehli olması aranmaktadır. Hatip ve vaiz için edib, zeki, belagattan anlayan ve insanları camiye çekebilecek güzel bir üslup sahibi olması aranır. (Ahmet Koç, Kanuni Vakfiyesine Göre Süleymaniye Camii ve Görevlileri, Diyanet Dergisi, C.53, S.2, Nisan 2017)
Sual: Amerika’nın keşfi için Kristof Kolomb’un Kanuni’den gemi istemesine rağmen, hayır cevabı almasının ve Osmanlıların coğrafî keşflere girişmemesinin sebebi nedir?
Cevap: Kolomb, Sultan Kanuni’den çok önce Amerika’ya gitti. Bunun bir kabahat olup olmadığını bugünki bakış açısıyla söylemek kolay değildir. Bunun stratejik, ideolojik ve ekonomik derin sebepleri vardır.
Sual: Kanuni devrine ait bir roman yazmak istiyorum. Bu devrin sosyal hayatına, erkek ve kadın elbiselerine dair malumat verir misiniz?
Cevap: Tarihî roman yazmak, tarih yazmaktan daha zordur. Sorduklarınızla alakalı belli bir kitap yoktur. O devre ait seyahatnameleri, tarih kroniklerini, arşiv kayıtlarını, müzeleri, müze ve müzayede kataloglarını tek tek tetkik etmek lazımdır. Avrupa’da ve Amerika’da tarihî roman yazacak olanlar o roman için senelerce araştırma yaparlar. Sadece hayat tarzı değil; o devrin insanın dili, üslubu ve düşünce tarzını da iyi bilmek lâzımdır.
Sual: Kanuni Sultan Süleyman’nın İran seferlerinde girdiği söylenen Irak-ı Acem neresidir?
Cevap: Bugün İran’ın Hemedan, Kürdistan ve Kirmanşah eyaletlerine verilen isimdir. Irak-ı Arab ise, bugünki Irak’ın cenubudur.
Sual: Kanuni Sultan Süleyman’ın Korfu kuşatması esnasında, bir top güllesiyle 4 askerin şehid olduğunu gördüğünde, bir mücahid kuluma bin küffar kalesini değişmem deyip kuşatmayı kaldırdığını Mustafa Çelebi Tabakatül-Memâlik eserinde söylüyor. Fakat Viyana Muhasarasında ve diğer muharebelerde çok daha fazla şehid verildiği halde ve Hayreddin Paşa “2 hafta daha zorlasak kale feth olur” dediği halde, muhasaranın kaldırılma sebebi nedir?
Cevap: Padişah, kuşatmayı zaten kaldıracaktı. Fethedilemeyeceğini anlamıştı. Bu, hükümdarın takdirine kalmış bir şeydir.
Sual: Said Nursi’nin, Sikke-i Tasdik-i Gaybi kitabının 231. sayfasında, Sultan Süleyman Kanunî, İstanbul’a su getirdiği vakit, Şeyhülislâm Zenbilli Ali Efendi’nin kendisine, şeriata aykırı kanunları Avrupa’dan getirdiğin için, İstanbul’a öyle bir b… s… ki, o getirdiğin suların cümlesi üzerinden akıp geçse yüz senede temizleyemez dediğini okudum. Böyle bir hâdise vâki midir?
Cevap: Bu sözde bir yanlışlık olsa gerektir. Kanuni Sultan Süleyman, her işinde fetva alırdı. Padişahların kanun yapması zaten meşrudur. Kanuni Sultan Süleyman, kendisinden önceki ve sonraki padişahlar gibi çok kanun yapmıştır. Bunlar, şeriatın boşluk bıraktığı yerlerdedir ve şeriata aykırı değildir. Zenbilli gibi ilmiye sınıfının en yüksek mertebesine ulaşmış bir âlimin böyle câhilce ve terbiyesizce konuşması düşünülemez. Aklı başında biri de bunu söylemez.
Benzer Suallerin Cevapları İçin Tıklayınız