Sual: Resulullaha tabi olmanın dereceleri nelerdir?
Cevap: Resûlullaha “sallallâhü aleyhi ve sellem” tâbi olmak 7 derecedir:
Birincisi, ahkâm-ı İslamiyeye inanarak, bunları öğrenmek ve yapmaktır. Bütün müslümanların ve âlimlerin ve zahidlerin ve âbidlerin “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” tâbi olması, bu derecededir. Bunların nefsleri îman etmemiştir. Allahü teâlâ, merhamet ederek, yalnız kalbin imanını kabul etmektedir.
İkincisi, emirleri yapmakla beraber, Resûlullahın “sallallâhü aleyhi ve sellem” bütün sözlerini ve adetlerini yapmak ve kalbi kötü huylardan temizlemektir. Tasavvuf yolunda yürüyenler bu derecededir.
Üçüncüsü, Resûlullahta “sallallâhü aleyhi ve sellem” bulunan hallere, zevklere ve kalbe doğan şeylere de tâbi olmaktır. Bu derece, tasavvufun (Velâyet-i hassa) dediği makâmda ele geçer. Burada, nefs de îman ve itaat eder ve bütün ibâdetler, hakiki ve kusursuz olur.
Dördüncüsü, ibâdetler gibi bütün hayırlı işler hakiki ve kusursuz olmaktır. Bu derece, (Ulema-i rasihin) denilen büyüklere mahsustur. Bu rasih ilimli âlimler, Kurân-ı Kerîmin ve hadis-i şeriflerin derin mânâlarını ve işaretlerini anlar. Bütün Peygamberlerin Ashâbı “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în”, böyle idi. Hepsinin nefsleri îman etmiş, mutmainne olmuştur. Böyle tâbi olmak, ya tasavvuf ve velâyet yolundan ilerleyenlere veya bütün sünnetlere yapışarak bütün bidatlerden kaçanlara nasip olur. Bugün, dünyayı bidat kaplamış, sünnetler kaybolmuştur. Bugün, sünnetleri bulup yapışmak ve bidat deryasından kurtulmak, imkan hâricinde kalmıştır. Bidatler, adet hâlini almıştır. Halbuki adetler ne kadar yerleşmiş ve yayılmış olsalar ve ne kadar güzel görünseler de, din ve ahkâm-ı İslâmiyye olamaz. Küfre sebep olan ve haram olan şeyler, adet hâlini alsalar, helal ve câiz olmazlar. [Demek ki bu dereceye kavuşmak için, tasavvuf yolundan ilerlenir. Bu yola, tarîkat denir. İlk asırlarda, sünnetlerin hepsine uymak kolay idi. Tasavvufa lüzum yoktu.]
Beşincisi, Resûlullaha “sallallâhü aleyhi ve sellem” mahsus kemâlata, yüksekliklere tâbi olmaktır. Bu kemâlât, ilim ve ibâdet ile ele geçemez. Ancak, Allahü teâlâdan, lütf ve ihsan ile gelir. Bu derecede olanlar, büyük Peygamberler “salevâtullahi teâlâ aleyhim ecma’în” ve bu ümmetin pek az büyükleridir.
Altıncısı, Resûlullahın “sallallâhü aleyhi ve sellem” mahbubiyet ve maşukıyet kemâlâtına tâbi olmaktır ki Allahü teâlânın çok sevdiklerine mahsustur ve lütf ile ele geçmez, muhabbet lâzımdır.
7. derece, insan vücudunün her zerresinin tâbi olmasıdır. Tabi’ metbu’a o kadar benzer ki tâbi olmaklık aradan kalkar. Bunlar da, sanki Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” gibi, aynı kaynaktan, her şeyi alır.
Kâfirin topu çok, hilesi çok, azâbı çoktur.
Müminin ilmi çok, hayası çok, rahatı çoktur.
Tavsiye Yazı –> Peygambere uymak nasıl olur?