Sual: Peygambere inanmayanlar niçin inanmamaktadır? Yahudiler ve hristiyanlar da niçin nübüvvvete inandıkları halde Muhammed aleyhisselama inanmıyorlar?
Cevap: Şimdiye kadar, Avrupa’yı taklit eden ilericilerin (!) yaptıkları dinsizlik propagandası, Allahü teâlâya inanmamak şeklinde idi. Mesela, (İş, Allah’ın varlığındadır. Allah varsa, bütün din bilgilerine hemen inanırım) diyenler çoktu. Fakat, son zamanlarda fende atılan yeni adımlar ve hele atom üzerindeki ve radyoaktivite ve madde ile enerji üzerindeki incelemeler karşısında, Allahü teâlânın varlığını inkar edemedikleri için, Peygamberlere (nübüvvete) dil uzatmaya başladılar. Herkes hürdür. İbadet serbesttir. Herkes Allahına dilediği gibi ibadet eder. Allah ile kul arasında akıldan başka bir aracı olamaz dediler. Halbuki ahirete inanan bir kimsenin, Peygamberlere de inanması lazım gelir. Ahiretteki nimetlerin ve azapların bilgisini akla bırakmak, büyük bir adaletsizlik olur. Hele cahil halk, bunu hiç düşünemez. İslamiyet, Peygamberlerin hepsine inanılmasını emretmektedir. Yahudiler ve hristiyanlar, bütün insanların Peygamberi olan Muhammed aleyhisselâma inanmıyorlar. O yüce Peygambere dil uzatıyorlar. Muhammed aleyhisselâmın bildirdiği İslamiyet ise, Musa aleyhisselâm ile İsa aleyhisselâma inanmayanları, bunları küçültecek bir şey söyleyenleri, müslümanlıktan tard etmektedir. Bir padişah, bir memlekete bir Vâli gönderip, o memleketi idare ettikten sonra, bu valiyi değiştirerek yeni bir Vâli gönderdiği zaman, bazı kimseler, biz eski valinin sözünden çıkmayız, yeni valinin getirdiği emirleri dinlemeyiz deseler nasıl olur? Birinci Vâli padişahın memuru da, sonra gelenler memuru değil mi? İşte bunun gibi, yahudilere sorarız:
Allahü teâlânın, Musa “aleyhisselâm” peygamberi olur da, İsa ve Muhammed “aleyhimesselam” peygamberleri olmaz mı? Yahudiler bu 2 Peygambere inanmıyor. Hristiyanlar, yahudilerin bu yanlış inanışlarını görüp, onlara kızarken, kendileri de, hazret-i Muhammed aleyhisselâma karşı bu yanlışlığı, bu iftirayı yapmak gafletine düşmüşlerdir. Bu yanlış inançlar, ilmi bir inceleme neticesi olmayıp, hep eskiye bağlanıp kalmak ve yeniyi, yeni geldiği için kabul etmemekten başka bir şey değildir. Yani gericiliktir. İsa aleyhisselâm babasız dünyaya geldi. Hazret-i Meryem, oğlunu Kudüs’ten Mısır’a götürdü. 12 sene Mısır’da kaldılar. Sonra, tekrar Kudüs’e gelip Nasıra denilen köyde yerleştiler. 30 yaşında Peygamber oldu. 3 sene sonra, yahudiler bunu öldürmek istediler. Allahü teâlâ, onu diri olarak göğe kaldırdı. Ona benzeyen Yuda Şem’un adında bir münafık çarmıha gerildi. Babasız olduğu için, hristiyanlar buna Allahın oğlu deyip tapınıyorlar. Babasız dünyaya gelmek, kişiyi insanlıktan çıkarıp, ilah yapsaydı, hem anasız, hem babasız yaratılan Âdem aleyhisselâma daha çok tapınmaları lazım gelirdi. Hristiyanların, hak olan dinlerini bozarak, ne kadar mantıksız bir hâle sokmuş oldukları, buradan da anlaşılmaktadır. Yahudiler, İsa aleyhisselâma yalnız inanmamakla kalmıyorlar. Babasız yaratıldığı için, ona kötü çocuk diyorlar. Müslümanlar ise, adalet yolunu tutarak, her 2 güruhun gösterdikleri taşkınlıktan kurtulmuşlar, ona Allahın kulu ve Peygamberi demişlerdir. Avrupalılar bugün ilimde, fende çok ilerde ise de, vaktiyle eski Peygambere bağlanıp kalarak, en büyük yenilikten, ilerlemekten, mahrum kalmışlardır. Şimdi de, bu gericilikten kurtulamamışlardır. Gericilik ile kalmayarak, yeni dini kabul etmedikten başka, eskisini de değiştirmişler, bozmuşlardır. Hazret-i İsa, göğe çıkarıldıktan 40 sene sonra, Romalılar Kudüs’ü alıp, yağma ve harab ettiler. Yahudileri öldürdüler. Bir kısmını esir aldılar. Kudüs’te yahudi kalmadı. İsa aleyhisselâmın 12 havarisi, başka yerlere dağıldı. Gökten inmiş olan İncil kayboldu. Sonradan, İncil diye bozuk kitaplar yazıldı. Bunlardan 4’ü her tarafa yayıldı. Barnabas İncilinin hemen hepsi doğru idi. Fakat bozuk İncillere aldanmış olanlar, Barnabas İncilini yok ettiler. Bu İncilden bir tane, sonradan bulunarak, 20. asırda Londra’da ve Pakistan’da İngilizce olarak basılmıştır. İsevi dini, İsa aleyhissâlam görse tanımayacak bir hâle getirildi. Böylece hristiyanlık meydana geldi. Bu gericilik, son asra kadar durmadı. Nihayet birçoğu dinsiz oldular.
Musa aleyhisselâmın ve İsa aleyhisselâmın Peygamberlikleri mucizelerle belli olduğu gibi, Muhammed aleyhisselâmın Peygamberliği de, öylece mucizelerle meydandadır. Musa aleyhisselâm zamanında sihir, İsa aleyhisselâm zamanında doktorluk, Muhammed aleyhisselâm zamanında şiir, fesâhat ve belâgat yani güzel ve tartılı konuşmak sanatları çok ilerlemişti. Allahü teâlâ da; bu Peygamberlerine ümmetlerinin kıymet verdiği şeylerde mucizeler ihsan etti. Muhammed aleyhisselâmın da, İsa aleyhisselâm gibi, ölüyü dirilttiği ve Firavun ile adamlarının Musa aleyhisselâma sihirbaz dedikleri gibi, Kureyş kâfirlerinin de Muhammed aleyhisselâma sihirbaz dedikleri kitaplarda açık ve uzun yazılıdır.
Tavsiye yazı: En büyük mucize Kur’an-ı kerim
Resûlullahın kendi sözlerine Hadis-i şerif denir. Hadis-i şerifleri de öğrenmek ve muhafaza etmek için, şaşılacak bir dikkatle çalışılmıştır. Fahr-i âlemin her sözü, huzurunda bulunan Ashâb tarafından ezberlenmiş ve işitmeyenlere ve sonra gelenlere söylenmiştir. Böylece, sonsuz bir denize benzeyen hadis ilmi meydana gelmiştir. Kur’ân-ı Kerîmin eşsiz bir mucize olduğu meydanda olmakla beraber, Musa’nın ve İsa’nın “aleyhimesselam” karışık ve karanlık tarihlere dayanarak Peygamber olduklarına inanıyorlar da, bütün hayatı ve sözleri inceden inceye meydanda olan ve her hâli Peygamberliğine şahit olan Muhammed “aleyhisselâm” niçin Peygamber olmasın? Yahudilerle hristiyanların bu inkarlarına ve inatlarına hem şaşılır, hem de teessüf olunur.
Tavsiye Yazı –> Müslüman bir ailede doğmamak Adaletsizlik mi?