Mukattimetü’s-salât, Tefsir-i Mazhari ve Halebi-i kebirdeki hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Cebrâil aleyhisselâm Kâbe kapısı yanında iki gün bana imâm oldu. İkimiz, fecir doğarken sabah namazını, güneş tepeden ayrılırken öğleyi, her şeyin gölgesi kendi boyu uzayınca ikindiyi, güneş batarken [üst kenarı gaybolunca] akşamı ve şafak kararınca yatsıyı kıldık. İkinci günü de, sabah namazını, hava aydınlanınca; öğleyi, her şeyin gölgesi kendi boyunun iki katı uzayınca; ikindiyi, bundan hemen sonra, akşamı, oruç bozulduğu zaman, yatsıyı gecenin üçte biri olunca kıldık. Sonra, ya Muhammed, senin ve geçmiş Peygamberlerin namaz vakitleri budur. Ümmetin, beş vakit namazın her birini, bu kıldığımız iki vaktin arasında kılsınlar dedi). Bu hadise, miracın ertesi günü, hicretten iki sene evvel, 14 temmuz günü idi. Kabenin irtifaı 12,24 m, meyl-i şems 21 derece 36 dakika, arz derecesi 21 derece 26 dakika olduğundan, fey-i zeval 3,56 cm. idi. Her gün beş kere namaz kılınması emrolundu. Namaz sayısının beş olduğu, bu hadis-i şeriften de anlaşılmaktadır.
Akıl ve baliğ olan, yani aklı olup evlenme yaşına gelmiş olan her müslüman erkeğin ve kadının, her gün beş vakit namazı, vakitlerinde kılmaları farzdır. Bir namaz, vakti gelmeden önce kılınırsa, sahih olmaz. Hem de, büyük günah olur. Namazın sahih olması için, vaktinde kılmak lazım olduğu gibi, vaktinde kıldığını bilmek, şüphe etmemek de farzdır. (Tergib-üs-salât)daki hadis-i şerifte, (Namaz vakitlerinin bir evveli vardır. Bir de sonu vardır) buyuruldu. Bir mahalde, bir namazın evvel vakti, güneşin o mahal zâhiri ufk haddindan belli bir irtifaa geldiği vakittir.
Üzerinde yaşadığımız (Erd küresi), mihveri (ekseni) etrafında, boşlukta dönmektedir. Bu mihver, Erdin merkezinden geçer ve Erdin sathını (yüzeyini) iki noktada delen bir doğrudur. Bu iki noktaya (Erdin kutupları) denir. Güneşin ve yıldızların üzerinde hareket ettikleri zan olunan küreye (Sema küresi) denir. Güneş hareket etmez, fakat, Erd küresi döndüğü için, güneş hareket ediyor zannediyoruz. Etrafımıza bakınca yer ile gök, büyük bir dairenin kavsi üzerinde birleşmiş gibi görünüyor. Bu daireye (Ufk-ı zâhiri hattı) denir. Güneş, sabahları, bu hattın şark tarafından doğuyor. Semanın ortasına doğru yükseliyor. Öğle vakti, tepeye kadar yükselip, tekrar alçalmaya başlıyor. Sonra ufk-ı zâhiri hattının garb tarafında, bir noktadan batıyor. Ufktan itibaren en yüksek olduğu vakit (zeval vakti)dir. Bu vakit, güneşin (ufk-ı zâhiri haddindan) olan yüksekliğine, güneşin (Gaye-i irtifaı) denir. Semaya bakan insana (Rasıd) denir. Rasıdın ayaklarından geçen Erdın yarı çapı istikâmetine rasıdın (Şakulü) denir. Rasıd, yer küresinin hâricinde herhangi bir yükseklikteki bir M noktasındadır. ME hattı rasıdın şakulüdür. Bu şakule dik olan düzlemlere rasıdın (Ufk düzlemleri) denir.

Altı ufk düzlemi vardır: Sayfa 180 deki şeklin altındaki yazıyı okuyunuz! 1– Rasıdın ayaklarından geçen MF (Riyadi ufk) düzlemi. 2– Yer küresine temas eden BN (Hissi ufk) düzlemi. 3– Rasıdın etrafını çeviren (Zâhiri ufk hattı) dairesinin (LK dairesinin) çizildiği LK düzlemi (Mer’i ufk) düzlemi. 4– Erdin merkezinden geçen (Hakiki ufk) düzlemi. 5– Rasıdın bulunduğu yerin en yüksek noktasının zâhiri ufk haddindan geçen P (Şeri ufk) düzlemidir ki bu düzlemin yer küresini kestiği q daireye (şeri ufk hattı) denir. Bu beş düzlem, birbirlerine paraleldir. 6– Rasıdın ayaklarından geçen ufk-ı hissi düzlemine (Sathi üfuk) denir. Rasıdın bulunduğu yer yükseldikçe, (zâhiri ufk hattı) dairesi büyür ve hissi ufktan uzaklaşır. Hakiki ufka yaklaşır. Bundan dolayı, bir şehirde, muhtelif yükseklikler için, bir namazın zâhiri muhtelif vakitleri olur. Halbuki bir şehirde, bir namazın tek bir vakti vardır. Bundan dolayı, namaz vakitleri için zâhiri ufk hatları kullanılamaz. Yükseklik ile değişmeyen (Şeri ufk) hattından olan şeri irtifa kullanılır. Her mahallin altı ufkundan üçü için bir namazın birer namaz vakti vardır: Hakiki zâhiri ve şeri vakitler. Güneşi ve ufku görenler, güneşin, şeri ufktan, namaz vaktinin irtifaına geldiği şeri vakitlerde kılar. Görmeyenler, hesap ile bulunan şeri vakitlerde kılar. Fakat, şeri ufk hatlarına göre irtifalar, zâhiri ufk hatlarına göre olan, zâhiri irtifalardan uzundur. Namaz vakitleri öğleden sonra oldukları için bu ufklar kullanılamaz. Bu üç vakitten her birinin riyadi ve mer’i kısımları vardır. Riyadi vakitler, güneşin, irtifaından, hesap ile bulunur. Mer’i vakitler, riyadi vakitlere 8 dakika 20 saniye ekleyerek hâsıl olur. Çünkü ziya, Güneşten Erda 8 dakika 20 saniyede gelmektedir. Yahut, güneşin belli irtifaa geldiğini görerek anlaşılır. Riyadi ve hakiki vakitlerde namaz kılınmaz. Bu vakitler, mer’i vakitlerin bulunmalarına vasıta olurlar. Tulu ve gurub ufklarının irtifaları sıfırdır. Zâhiri ufk hatlarının dereceleri, öğleden evvel, güneş doğarken başlar. Öğleden sonra, hakiki ufktan sonra başlar. Şeri ufk, öğleden evvel, hakiki ufktan evvel, öğleden sonra, hakiki ufktan sonradır. Fecir-i sâdık vaktinin irtifaı, dört mezhepte de, -19 derecedir. Yatsı namazı vaktinin başlaması irtifaı, İmâm-ı Âzama göre, -19 derece, iki imama ve diğer üç mezhebe göre -17 derecedir. Öğle vaktinin başlaması irtifaı, gaye irtifaıdır. Gaye irtifaı, arz derecesinin tamamisi ile meylin cebri toplamıdır. Güneşin merkezinin, ufk-ı hakikiden gaye irtifaına yükseldiği görülünce, mer’i hakiki (Zeval vakti) olur. Öğle ve ikindi vakitlerinin başlaması irtifaları her gün değişmektedir. Bu iki irtifa her gün yeniden tayin edilir. Güneşin kenarının, zâhiri üfuk hattından, namazın irtifa derecesine geldiği vakit görülemeyeceği için, fıkıh kitapları bu mer’i vaktin alâmetlerini, işaretlerini bildirmektedir. Yani zâhiri namaz vakitleri, riyadi vakitler değil, mer’i vakitlerdir. Semada bu alâmetleri göremeyenler ve takvim hazırlayanlar, güneşin kenarının öğleden sonra sathi üfuk hatlarına göre olan irtifalara geldiği riyadi vakitleri hesap eder, saat makineleri bu riyadi vakitlere gelince, mer’i vakit olurlar. Namazları bu (Mer’i vakitler)inde kılınmış olur.
Hesap ile güneşin hakiki üfuktan irtifa noktasına geldiği riyadi vakitler bulunmaktadır. Güneşin bir mer’i vakte geldiği, bu riyadi vakitten 8 dakika 20 saniye sonra görülür ki buna (Mer’i vakit) denir. Yani, mer’i vakit riyadi vakitten 8 dakika 20 saniye sonradır. Saat makinelerinin başlangıçları, yani hakiki zeval ve ezani gurub vakitleri, mer’i vakitler olduğu için, saat makinelerinin gösterdikleri riyadi vakitler, mer’i vakitler olmaktadır. Takvimlere riyadi vakitler yazıldığı hâlde, saat makinelerinde mer’i vakitler haline dönmektedirler. Mesela, hesap ile bulunan vakit 3 saat 15 dakika ise, bu riyadi 3 saat 15 dakika, saat makinelerinde 3 saat 15 dakika, mer’i vakit olmaktadır. Hesap ile önce, güneş merkezinin hakiki ufka göre namazın irtifaına geldiği (Hakiki riyadi vakitler) bulunur. Bunlar, sonra (temkin) zamanı ile muamele olunarak, (Şeri riyadi vakitler)e çevrilir. Yani, saat makinelerinde, riyadi vakte ayrıca 8 dakika 20 saniye ilave etmek lazım değildir. Bir namazın hakiki vakti ile şeri vakti arasındaki zaman farkına (Temkin) zamanı denir. Temkin miktarı her namaz vakti için takriben aynıdır.
Bir mahalde, (Sabah namazının vakti), dört mezhepte de, (şeri gece)nin sonunda başlar. Yani, (Fecir-i sâdık) denilen beyazlığın şarktaki ufk-ı zâhiri hattının bir noktasında görülmesi ile başlar. Oruç da, bu vakitte başlar. Müneccim başı Ârif beğ diyor ki (Fecir-i sâdık, beyazlık üfuk üzerinde yayıldığı vakit başladığını ve bu vakit irtifa -18, hatta -16 derece olduğunu bildiren zayıf kavller de bulunduğu için, sabah namazını, takvimde yazılı imsak vaktinden 15 dakika sonra kılmak ihtiyatlı olur.) Fecir vaktinin irtifaını bulmak için, berrak bir gecede, ufk-ı zâhiri haddina ve saatimize bakıp, fecir vakti anlaşılır. Bu vakit, muhtelif irtifalar için, hesap ile bulunan vakitlerden hangisine uyarsa, o vaktin hesabında kullanılan irtifa, fecir irtifaı olur. Şafak irtifaı da böyle bulunur. İslam âlimleri asırlardan beri, fecir irtifaının -19 derece olduğunu anlamışlar, diğer rakamların doğru olmadığını bildirmişlerdir. Avrupalılar, beyazlığın yayılmasına fecir diyor. Bu fecrin irtifaı -18 derecedir diyorlar. Müslümanların, din işlerinde, hıristiyanlara ve mezhepsizlere değil, İslam âlimlerine uyması lâzımdır. Sabah namazının vakti, (Şemsi gece)nin sonunda tamam olur. Yani, güneşin ön [üst] kenarının, o mahaldeki ufk-ı zâhiri haddindan doğduğu görülünceye kadardır.
(Sema küresi), merkezinde bir nokta gibi, Erd küresi bulunan ve güneş ile bütün yıldızlar bunun sathında kabul edilen büyük bir küredir. Namaz vakitleri, bu küre sathında düşünülen (İrtifa kavsleri ) ile hesap olunur. Erd mihverinin [ekseninin] sema küresini kestiği iki noktaya (Sema Kutubu) denir. İki kutubdan geçen düzlemlere (Meyl düzlemleri) denir. Bu düzlemlerin sema küresinde hâsıl ettikleri dairelere (Meyl daireleri) denir. Bir mahallin şakulünden geçen düzlemlere(Semt düzlemleri) denir. Semt düzlemlerinin sema küresini kestiklerini düşünürsek, küre sathında hâsıl ettikleri bu dairelere, o mahallin (Semt dairesi=Azimut)leri veya (İrtifa daireleri) denir. Bir mahallin semt daireleri, bu mahallin üfuklarını amud [dik] olarak keser. Erd küresi üzerindeki bir mahalden, birçok semt düzlemleri ve bir tek meyl düzlemi geçmektedir. Bir mahallin şakulü ile Erdın mihveri, Erdın merkezinde kesışırler. Bu iki doğrudan geçen düzlem, bu mahallin hem semt düzlemidir. Hem de, meyl düzlemidir. Bu düzleme, bu mahallin (Nısf-ün-nehar) düzlemi denir. Nısf-ün-nehar düzleminin, sema küresini kestiği daireye, o mahallin (Nısf-ün-nehar dairesi = Meridiyen) denir. Nısf-ün-nehar sathı, o mahallin ufk-ı hakiki sathını dik olarak keser ve ufk-ı hakiki dairesini iki müsavi kısma ayırır. Ufk-ı hakiki sathını kestiği doğruya, o mahallin (Nısf-ün-nehar hattı) denir. Güneşin merkezinden geçen semt dairesinin, bu mahallin hakiki ufkunu kestiği semadaki N noktası ile güneşin merkezi arasındaki GN kavs [yay] parçasına (Hakiki irtifa kavsi) denir. Bu kavsin derecesi, güneşin bu mahalde, o andaki (Hakiki irtifaı=Altitude)dir. Şems, her ân, başka semt dairelerinden geçmektedir. Güneşin bir Z kenarından geçen semt dairesinin, bu kenarı kestiği nokta ile hissi, mer’i, riyadi ve hakiki üfuk düzlemlerini kestiği, semadaki iki nokta arasındaki kavslerine, bu üfuklara nazaran (Zâhiri irtifa kavsi) denir. Bu kavslerin derecesine, güneşin bu üfuklara göre (Zâhiri irtifa)ları denir. Sathi irtifaı, hakiki irtifaından fazladır. Şemsin, bu üfuklardan aynı irtifada olduğu vakitler farklıdır. Hakiki irtifa, Erdın merkezinden çıkıp, semadaki hakiki irtifa kavsinin iki ucundan geçen iki yarım doğrunun hâsıl ettiği zaviyenin derecesidir. Bu iki yarım doğru arasında bulunan ve semadaki bu kavse muvazi [paralel] olan muhtelif uzunluklardaki sonsuz sayıda kavslerin dereceleri, birbirlerine müsavi olup hepsi hakiki irtifa derecesi kadardır. Diğer irtifalara müsavi olan zaviyeleri hâsıl eden iki yarım doğru, rasıdın bulunduğu mahalden geçen şakulün, ufku kestiği noktadan çıkarlar. Bu irtifa zaviyelerinin dereceleri de, içlerindeki kavslerin dereceleri kadardır. Erdın merkezinden geçen ve mihverine amud olan sonsuz bir düzleme (Muattilün-nehar=Ekvator düzlemi) denir. Bu ekvator sathının, Erd küresini kestiği daireye (Muattilün-nehar dairesi=Ekvator) denir. Ekvator sathının ve ekvator dairesinin yeri ve istikâmeti sabittir, hiç değişmez. İkisi de, Erd küresini, iki müsavi yarım küreye ayırır. Güneşin merkezi ile Ekvator sathı arasında kalan meyl dairesi kavsinin derecesine (Güneşin meyli) denir. Zâhiri tuludan evvel, zâhiri üfuk hattı üzerindeki beyazlık, kırmızılıktan iki irtifa derecesi evvel başlar. Yani güneş ufk-ı zâhiri haddina 19 derece yaklaşınca başlar. Fetva böyledir. Müctehid olmayanların, bu fetvayı değiştirmeye hakları yoktur. 20 derece yaklaşınca başladığını bildirenlerin de bulunduğu, İbni Âbidinde ve M.Ârif beğin takviminde yazılıdır. Fakat, fetvaya uymayan ibâdetler, sahih olmaz.
Güneşin günlük mahrekleri, birbirlerine ve ekvator düzlemine paralel olan, sema küresi üzerindeki dairelerdir. Bu dairelerin bulundukları düzlemler, Erdin mihverine ve Nısf-ün-nehar düzlemine diktirler. Üfuk düzlemlerini eğik [mail] olarak keserler. Yani, güneşin mahreki ufk-ı zâhiri haddinı dik olarak kesmez. Güneşten geçen semt dairesi, ufk-ı zâhiri haddina diktir. Güneşin merkezi, bir mahallin Nısf-ün-nehar dairesi üzerine gelince, merkezinden geçen meyl dairesi ile o mahaldeki semt dairesi aynı olur ve merkezi, hakiki üfuktan gaye irtifaında olur.
Güneşi görenler için, (Zâhiri zuhr vakti), yani (öğle namazının zâhiri vakti), kullanılır. Bu mer’i vakit, güneşin arka kenarı zâhiri zeval mahallinden ayrılırken başlar. Güneş, her mahallin sathi ufkundan, yani gördüğümüz (Zâhiri üfuk hattından) doğar. Önce, ön kenarı, sathi üfuktan, yani gördüğümüz (Zâhiri üfuk hattından) gaye irtifaına gelince, bu yüksekliğe mahsus olan, semadaki (Zâhiri zeval mahalli dairesi) ne gelerek, (Zâhiri mer’i zeval vakti) başlar. Yere amud [dik] olan bir çubuğun gölgesinin kısaldığı hissedilmez olur. Sonra güneşin merkezi, o mahallin semadaki nısf-ün-nehar [gündüz müddetinin ortası] dairesine yükselince, yani hakiki ufka nazaran, gaye irtifaında olunca, (Hakiki mer’i zeval vakti) olur. Bundan sonra, arka kenarın, o mahallin, ufk-ı sathisinin garb tarafından gaye irtifaına indiği vakit, (Zâhiri zeval vakti) biterek, gölgenin uzamaya başladığı görülür ve (Zâhiri mer’i zuhr vakti) olur. Güneş, zâhiri zeval vaktinden hakiki zeval vaktine yükselirken ve buradan zâhiri zeval vaktinin sonuna alçalırken, güneşin ve gölgenin hareketleri hissedilmez. Çünkü mesafe ve zaman pek azdır. Daha sonra, arka kenar, ufk-ı sathi hattının garb tarafından gaye irtifaına inince, (Zâhiri mer’i zeval vakti) tamam olup (Şeri mer’i zuhr vakti) başlar. Bu vakit, hakiki zeval vaktinden (Temkin) zamanı sonradır.Çünkü, hakiki ve şeri zeval vakitleri arasındaki zaman farki hakiki ve sathi üfuklar arasındaki zaman farkı kadar olup bu da, (Temkin) zamanıdır. Zâhiri vakitler, çubuğun gölgesinden anlaşılır. Şeri vakitler, çubuğun gölgesinden anlaşılmaz. Hesap ile hakiki zeval vakti bulunup, buna temkin ilave edilerek, riyadi şeri zeval vakti olur. Takvimlere yazılır. Zuhr vakti, asır-ı evvele kadar, yani her şeyin gölgesi, hakiki zeval vaktindeki uzunluğundan, kendi boyu miktarı veya asır-ı saniye kadar, yani boyunun iki misli uzayıncaya kadar devam eder. Birincisi, iki imama ve diğer üç mezhebe göre, ikincisi, İmâm-ı Âzama göredir.
(İkindi namazının vakti), öğle vakti bitince başlayarak, güneşin arka kenarının, rasıdın bulunduğu mahallin zâhiri üfuk hattından battığı görülünceye kadar ise de, güneş sarardıktan sonra yani alt [ön] kenarı zâhiri üfuk hattına bir mızrak boyu yaklaşıncaya kadar geciktirmek haramdır. Bu vakit, üç kerahet vaktinin üçüncüsüdür. Şimdi, Türkiyede, takvimlerde, ikindi vakitleri, asır-ı evvele göre yazılıdır. Bu vakitlerden, kışın 36, yazın 72 dakika sonra kılıca, İmâm-ı Âzama da uyulmuş olur. Arz derecesi 40 ile 42 arasında olan mahallerde, ocak ayından başlayarak, her ay için 6 dakika, 36 ya ilave, temmuzdan sonra 72 den tarh edince, bu aydaki iki asır vakti arasındaki zaman farkı olur.
(Akşam namazının vakti), güneş zâhiri gurub edince başlar. Yani, güneşin üst kenarının, rasıdın bulunduğu mahallin ufk-ı zâhirisi haddindan kaybolduğu görülünce başlar. Şeri ve şemsi geceler de, bu vakit başlarlar. Güneşin zâhiri tulu ve gurubunun görülemediği yerlerde ve hesap yapılırken, şeri vakitler kullanılır. Ziyası, sabahları en yüksek tepeye gelince, şeri tulu vakti olur. Akşamları buradan çekildiği görülünce de, mer’i şeri gurub vakti olur. Ezani saat makineleri, bu vakit 12 yapılır. Akşam namazının vakti, yatsı namazının vaktine kadar devam eder. Akşam namazını, vaktin evvelinde kılmak sünnettir. (İştibak-i nücum) vaktinden, yani yıldızlar çoğaldıktan, yani güneşin arka kenarının zâhiri üfuk hattı altına on derece irtifaa indikten sonraya bırakmak haramdır. Hastalık, seferi olmak, hazır taamı yemek için, bu kadar geciktirilebilir.
(Yatsı namazının vakti), İmameyne göre, işa-i evvelden, yani garbdaki zâhiri üfuk hattı üzerinde, kırmızılık kaybolduktan sonra başlar. Diğer üç mezhepte de böyledir. İmâm-ı Âzama göre, işa-i saniden, yani beyazlık kaybolduktan sonra başlar. Hanefide, şeri gecenin sonuna, yani fecir-i sâdıkın ağarmasına kadardır. Kırmızılığın kaybolması, güneşin üst kenarının, ufk-ı sathinin altında, on yedi derece irtifaa indiği vakittir. Bundan sonra, yani on dokuz derece irtifaa inince, beyazlık kaybolur. Şâfiî mezhebinde yatsı namazının ahir vakti, şeri gecenin yarısına kadar diyenler vardır. Yatsıyı, şeri gecenin yarısından sonra kılmak, bunlara göre câiz değildir. Hanefide ise, mekruhtur. Malikide şeri gecenin sonuna kadar kılmak sahih ise de, üçte birinden sonra kılmak günahtır. Öğle ve akşam namazlarını iki imâmin bildirdiği vakitlerde kılamayan, kazaya bırakmayıp, İmâm-ı Âzâmin kavline göre edâ etmeli, bu takdirde, o gün ikindi ve yatsı namazlarını da, İmâm-ı Âzâmin bildirdiği vakitten önce kılmamalıdır. Vakit çıkmadan, hanefide iftitah tekbîri alınca, malikide ve Şâfiîde ise, bir rekat kılıca, namazı vaktinde kılmış olur. A. Ziya beğ (İlm-i heyet) kitabında diyor ki:
(Kutuba yaklaştıkça, sabah ve yatsı namazlarının vakitlerinin başlangıcı, yani fecir ve şafak vakitleri, güneşin doğma ve batma vakitlerinden uzaklaşır. Yani sabah ve yatsı namazlarının ilk vakitleri, birbirine yaklaşır. Her memleketin namaz vakitleri, hatt-ı üstüvadan [Ekvatordan] uzaklığına, yani arz derecesine [Enlem=Latitude =ª] ve güneşin meyline, [Declination=] yani ay ve günlere göre, değışır.) [Arz dereceleri, (90-meyl)den fazla olan yerlerde gece ve gündüz hiç olmaz. Arz derecesinin tamamisi < meyl + 19 ise, yani arz dereceleri ile meyl-i şems toplamı (90–19=71) veya daha ziyâde olan zamanlarda güneşin meylinin, beş dereceden ziyâde olduğu yaz aylarında, şafak kaybolmadan, fecir başlar. Bunun için, mesela arz derecesi 48 0 50′ olan Paris şehrinde Haziranın 12 si ile 30 u arasında yatsı ve sabah namazlarının vakitleri başlamaz]. Hanefi mezhebinde vakit, namazın sebebidir. Sebep bulunmazsa, namaz farz olmaz. O hâlde, böyle memleketlerde bu iki namaz farz olmaz. Bazı âlimlere göre ise, arz dereceleri bunlara yakın olan yerlerdeki vakitlerinde kılmak farz olur. [Bu iki namaz vaktinin başlamadığı zamanlarda, vakitlerinin olduğu en son günün vakitlerinde kılmak iyi olur.]
Nehar-ı şerinin yani oruç zamanının dörtte biri tamam olunca, (Duhâ) yani kuşluk vakti olur. Nehar-ı şerinin yarısına (Dahve-i Kübrâ) vakti denir. Ezani zamana göre, Dahve-i Kübrâ=Fecir+(24-Fecir)÷2=Fecir+12-Fecir÷2=12+Fecir÷2 dir. Yani Fecir vaktinin yarısı, sabah 12 den itibaren, Dahve-i Kübrâ vakti olur. İstanbul’da, 13 Ağustosta, müşterek zamana göre fecir vakti, 3 saat 9 dakika, gurub vakti 19 saat 13 dakika olduğundan şeri gündüz müddeti 16 saat 4 dakika ve müşterek zamana göre, Dahve-i Kübrâ vakti 8.02+3.09 = 11 saat 11 dakika olur. Yahut, müşterek saata göre, gurub ve imsak vakitleri toplâminın yarısıdır.
Güneş, zâhiri üfuk hattına yaklaştıkça, hava tabakalarının ziyayı kırma derecesi arttığı için, ova ve deniz gibi düz yerlerde, güneşin üst kenarı, zâhiri üfuk hattının 0,56 derece altında olduğu zaman, doğdu görünür. Akşamları üfukta kaybolması da, batmasından bu kadar sonra olur.
Bir mahallin şakulüne, yani Erdın bu yerden geçen yarı çapına amud [dik] olan sonsuz düzlemlere bu mahallin (Üfuk)ları denir. Yalnız sathi ufklar böyle değildir. Altı üfuk vardır. Bu üfukların yerleri ve istikâmetleri Sâbit değildir. Rasıdın bulunduğu mahalle göre, değışırler. (Ufk-ı hakiki), Erd küresinin merkezinden geçen sonsuz EN üfuk düzlemidir. Bir rasıdın (Ufk-ı hissi)si, bulunduğu mahallin en alçak B noktasından geçen, yani Erd küresinin sathına temas eden sonsuz bir düzlemdir. Erd küresinin merkezinden ve sathından güneşin merkezine giden iki doğrunun güneşin merkezinde hâsıl ettikleri zaviyeye [açıya] güneşin (İhtilaf-ı manzar)ı denir. Senelik vasatisi 8,8 saniyidir. Güneşin merkezinin hakiki ufka nazaran irtifaı ile riyadi veya hissi üfuklara göre irtifalarının farkıdır. İhtilaf-ı manzar, ayın, güneşin tulularının geç görülmesine sebep olur. Rasıdın [Güneşe bakan kimsenin] bulunduğu, herhangi yükseklikteki M noktasından geçen F müstevisi [düzlem] (Ufk-ı riyadi)sidir. (Ufk-ı zâhiri hattı), M noktasında bulunan rasıdın gözünden çıkıp Erd küresine K noktasında temas eden MK şuaının M noktasının şakulünün etrafında deveranından hâsıl olan mahrutun [koninin] Erd küresi ile temas eden K noktalarının meydana getirdikleri LK dairesidir. Bu daireden geçen ve M noktasının şakulüne amud olan düzleme rasıdın (Ufk-ı mer’i)si denir. Bu mahrutun sathı [yüzeyi] (Ufk-ı sathi)sidir. (Ufk-ı zâhiri hattı), herhangi bir yükseklikte bulunan rasıdın, o mahallin ova, deniz gibi en aşağı noktaları ile semanın birleşmiş gibi gördüğü bir dairedir. Bu daire, mer’i ufkun, Erd küresi sathını kestiği noktalardan meydana gelmiştir. Bu noktaların her birinden bir semt düzlemi geçmektedir. Güneşin bulunduğu semt düzleminin kestiği (K) noktasından geçen ufk-ı hissi düzlemi, semt düzlemini dik olarak, MS hattı boyunca keser. Bu hissi ufka rasıdın (Sathi ufk)u denir ki MK düzlemidir. Bir mahalde, muhtelif yükseklikler için, muhtelif sathi üfuklar vardır. Bunların Erd küresine temas eden K noktaları, zâhiri üfuk hattını hâsıl ederler. Rasıdın gözünden çıkan şua istikâmetine, yani MS doğrusuna (Sathi üfuk hattı) denir. Semt düzleminin ZS kavsi, güneşin sathi ufka nazaran irtifaı olur. Bu kavs, Rasıdın gözünden çıkıp, bu kavsin iki ucundan geçen iki yarım doğru arasındaki zaviyenin derecesini göstermektedir. Güneş hareket ettiği için, MS ufk-ı sathisinin Erd küresine temas ettiği K noktası da, ufk-ı zâhiri hattı üzerinde hareket ederek, ufk-ı sathi her ân değışır. Rasıd, K dan, semadaki ZS irtifa kavsine muvazi çizilen HK kavsinin Rasıd ile güneş arasındaki MZ doğrusunu kestiği H noktasına bakınca, güneşi görür. Bu kavsi, güneşin zâhiri üfuk hattına nazaran irtifaı zanneder. Bu HK kavsinin derecesi, güneşin arka kenarının sathi ufka nazaran ZS irtifaı kadardır. Bunun için, sathi ufka nazaran irtifa olarak, HK (zâhiri irtifaı) kullanılmaktadır. Güneş, semadaki S noktasından gurub etmektedir. Rasıd, Erd üzerindeki K noktasından gurub etti sanır. Güneş ve yıldızlar, bir mahallin sathi ufkunun altına girince, yani bu ufka nazaran irtifaı sıfır olunca, bu ufkun her yerindeki rasıdlar, bunların gurub ettiklerini görürler. M noktasındaki rasıd, güneşin K noktasındaki ufk-ı sathiden gurubunu görür. Yani, güneşin üst kenarının, sathi ufka göre, irtifaı sıfır olunca, M noktasındaki rasıdın gurub vakti olur. Bunun gibi, rasıdın bütün namaz vakitleri de sathi ufka göre olan şeri irtifaları ile malum olur. M de bulunan rasıd, güneşin ufk-ı sathiye nazaran olan ZS şeri irtifaını, ufk-ı zâhiri haddina nazaran olan HK irtifa olarak gördüğü için, namaz vakitlerinin tayininde, ufk-ı zâhiri haddina nazaran olan HK (zâhiri irtifalar)ı kullanılır. Bu irtifalar, rasıdın riyadi, hissi, mer’i ve hakiki ufklarına nazaran irtifalarından fazladır. Sathi ufka nazaran olan ZS irtifaından hakiki irtifadan ZN in farkına, M yüksekliği için (İnhitat-ı üfuk zaviyesi) denir. İnhitat-ı üfuk zaviyesinin derecesi kadar olan semt dairesinin kavsi, yani NS kavsi (İnhitat-ı ufk)dur. Zâhiri üfuk hattı görülemeyen dağlık erazide, takvimde yazılı (Şeri vakitler) kullanılır.
Rasıd bulunduğu mahallin en aşağı noktasında iken, riyadi, hissi, mer’i üfukları aynıdır. Sathi ufku yoktur. Zâhiri üfuk hattı, bu en aşağı B noktası etrafında küçük bir dairedir ve bu hatta nazaran olan irtifa ve bütün üfuklara nazaran olan irtifalar birbirlerinin aynıdır. Rasıd yükseldikçe, riyadi ufku da yükselir. Hissi ufku, sathi üfuk haline döner. Zâhiri üfuk hattı, hakiki ufkuna doğru alçalır ve büyür. Büyüyen ufk-ı zâhiri hattı dairelerinin nısf kutrları, yani D açıları inhitat-ı üfuk derecesi kadar bir kavstir. Güneşin sathi ufka nazaran irtifaları olan ZS kavsleri, (inhitat-ı üfuk) zaviyesi kadar hakiki irtifadan fazla olur.
Güneşin, bir ufka nazaran zeval vaktine gelmesi, bu ufka nazaran gaye irtifaına gelmesi demektir. Rasıd en aşağı noktada iken, bütün üfuklara ve zâhiri üfuk hattına nazaran, zeval mahalleri aynı bir noktadır ve güneşin günlük mahrekinin gündüz kısmının, nısf-ün-nehar dairesini kestiği nokta, 185.ci sayfadaki şekilde gösterilen A noktası olup mahrekin gündüz kısmının ortasıdır. Bu noktaya (Hakiki zeval mahalli) denir. Yüksek mahallerde bulunan ve güneşi gören rasıdların (Zâhiri zeval mahalleri), bulundukları yüksekliğe mahsus, zâhiri üfuk hattı dairelerine nazaran, gaye irtifalarındaki noktaların, semadaki hakiki zeval mahalli etrafında hâsıl ettikleri (Zeval mahalli daireleri) dir. Güneş, mahreki üzerinde giderken, bu dairelerden her birinin iki noktasına tesadüf eder. Birinci noktaya gelince (Zâhiri zeval vakti) başlar. İkinci noktaya gelince, zâhiri zeval vaktinin sonu olur.ÊRasıd, yükseldikçe, inhitat-i üfuk vaki olarak, (zâhiri üfuk hattı) daireleri büyür. Semadaki bu (Zeval mahalli daireleri) de büyür. Nısf kuturları, erd üzerindeki zâhiri üfuk hattı dairelerinin nısf kutrları olan kavslerin dereceleri kadardır. Rasıd, bulunduğu mahallin en yüksek yerine çıkınca, semadaki (zeval mahalli dairesi), en dışarda ve en büyük olur. Bu en büyük zeval mahalli dairesine Rasıdın (Şeri zeval mahalli) denir. Bir mahallin en yüksek yerinde bulunan rasıdın ufk-ı sathisi (Ufk-ı şeri)sidir. Güneşin kenarının, şeri ufka göre olan irtifaına (Şeri irtifa) denir. Şeri irtifa, tulu mahallindeki şeri ufka nazaran gaye irtifaı kadar olunca, güneşin ön kenarı, şeri zeval mahalli dairesine girer. Üzerindeki gölge ve ziyalı kısımları, isfirar zamanında, çıplak gözle tefrik edilemeyecek uzaklıktaki tepe, o mahallin tepesi değildir. Şeri zeval mahalli dairesinin nısf kutru, en yüksek tepede bulunan rasıdın inhitat-ı üfuk zaviyesi kadardır. Zeval vakti daireleri görülmez. Güneşin bu dairelere girip çıktığı, yere dikilen bir çubuğun gölgesinin kısalıp, uzamasından anlaşılır.
İbni Âbidin oruçlunun yapması müstehab olan şeyleri bildirirken ve Tahtavi (Merakıl-felah) haşiyesinde diyorlar ki (Alçakta bulunan kimse, zâhiri gurubu daha önce görünce, yüksektekinden önce iftar yapar. [İslamiyette, hakiki vakitler değil, güneşi görenler için zâhiri vakitler muteberdir.] Gurubu göremeyenler için gurub, şark tarafındaki tepelerin kararmasıdır). Yani, en yüksek yerde bulunanların gördükleri zâhiri gurubdur. Yani, şeri üfuktan olan gurubdur. Gurubu görmeyenler için, (Şeri gurub) vaktinin muteber olduğu, (Mecmaul-enhür) ve Şâfiî (El-envar li-amalil ebrâr) kitaplarında da bildirilmekte olup hesap ile bulunur.
Öğle ve ikindi vakitlerini kolayca bulmak için, Muhammed Mâ’sûm-i Fârukî Serhendînin sohbetinde yetişmiş Abdülhak Sücadilin fârisî (Mesail-i şerh-i Vikâye) kitabının Hindistan’da 1294 [m. 1877] baskısında diyor ki:
(Güneş gören düz bir yere, bir daire çizilir. Bu daireye (Daire-i hindiye) denir. Dairenin ortasına, daire kutrunun [çapının] yarısı kadar uzun, düz bir çubuk dikilir. Çubuğun tepesi dairenin üç muhtelif noktasından aynı uzaklıkta olmalıdır ki tam dik olsun! Bu dik çubuğa (Mikyas) denir. Bu mikyasın gölgesi, öğleden evvel, dairenin dışına kadar uzundur ve garb tarafındadır. Güneş yükseldikçe, yani irtifaı arttıkça gölge kısalır. Gölgenin ucu, daireye girdiği noktaya işaret konur. Öğleden sonra, dairenin şark tarafından dışarı çıktığı noktaya da bir işaret konur. Bu iki işaret arasında kalan kavsin [yayın] ortası ile dairenin merkezi arasına düz bir hat çizilir. Bu hat, o mahallin (Nısf-ün-nehar hattı) olur.) Nısf-ün-nehar hattının istikâmeti, şimal ve cenub cihetlerini gösterir. Güneşin ön kenarı, o mahallin, ufk-ı zâhiri haddindan, gaye irtifaına gelince, (Zâhiri zeval vakti) başlar. Bundan sonra, gölgenin kısaldığı hissedilmez. Bundan sonra, güneşin merkezi, Nısf-ün-nehara gelerek, hakiki üfuktan gaye irtifaında olur. Bu vakit, (Hakiki zeval vakti)dir. Hakiki zeval vaktinde, vasati saat ile zeval vakitleri, arz dereceleri ile değişmez. Güneş, buradan ayrılırken, gölge de Nısf-ün-nehar haddindan ayrılır, fakat hissedilmez. Arka kenar, ufk-ı zâhiri hattının gurub mahalline nazaran, zâhiri gaye irtifaına inince, zâhiri zeval vakti biter. Bu vakit (Zâhiri zuhr vakti) başlar. Gölgenin uzamaya başladığı görülür. Gölge boyunun değişmediği zamanın ortası (Hakiki zeval vakti) dir. Londrada teleskoplarla, güneşin merkezinin meridiyenden geçiş anı görülerek, zevali saatler ayar edilmektedir. Bu mer’i hakiki zeval vaktinde, hakiki saat 12 dir. Bu 12 ile tadil-i zamanın cebri toplamı, mahalli saat makinesinde o günün (vasati saat) başlangıcı yani 12 si olur. Hesap ile bulunan riyadi vakitler, saat makinelerindeki mer’i vakitleri de gösterir. Vasati saat makinelerinin başlangıcı olan bu (Mer’i zeval vakti), güneşin zeval vaktine geldiği vakit olan (Riyadi zeval vakti) nden 8 dakika 20 saniye sonradır. En kısa gölge uzunluğuna (Fey-i zeval) denir. Fey-i zeval, arz ve meyl derecelerine göre değışır.
Pergel, fey-i zeval boyu kadar açılır. Bir ayağı, nısf-ün-nehar hattının daireyi kestiği noktaya konur. Diğer ayağının nısf-ün-nehar hattının daire dışındaki kısmını kestiği nokta ile merkez arasındaki mesafe nısf kutr olmak üzere, ikinci bir daire çizilir. Mikyasın gölgesi bu ikinci daireye geldiği vakit, (Zâhiri asır-ı evvel vakti) olur. İkinci daireyi her gün yeniden çizmek lâzımdır. Fey-i zeval, yalnız öğle ve ikindi namazlarının vakitlerini bulurken kullanılır. Başka vakitleri bulurken kullanılmaz.
(Mecmaul-enhür)de ve (Riyad-un-nasıhin)de diyor ki (Zuhr vakti, güneşin zevalinden başlar. Yani, arka kenarı, ufk-ı zâhiri haddindan, gaye irtifaına yükseldiği mahalden, alçalmaya başlayıncadır. Zeval vaktini anlamak için, bir çubuk dikilir. Çubuğun gölgesinin kısalması durunca, yani kısalmaz ve artmaz ise, (Zeval vakti)dir. Bu vakitte namaz kılmak câiz değildir. Gölge uzamaya başlayınca, zeval vakti tamam olur). Kitapta bildirilen gaye irtifaı, hakiki ufka nazaran olan irtifalar değildir. Ön kenarın, ufk-ı sathiden, yani ufk-ı zâhiri hattının şark tarafından gaye irtifaına yükseldiği ve arka kenarın, ufk-ı sathiden, yani zâhiri üfuk hattının garb tarafına nazaran gaye irtifaına indiği iki mahal bildirilmektedir. Çünkü, vakit tayininde hakiki ufkun değil, zâhiri üfuk hattının kullanilacağı (İmdad) haşiyesinde yazılıdır. Güneşin ön kenarı, ufk-ı sathiden yani ufk-ı zâhiri haddindan gaye irtifaına yükselince (zâhiri zeval vakti) başlar. Arka kenarı ufk-ı sathiden, yani ufk-ı zâhiri hattının gurub mahalline nazaran zâhiri gaye irtifaından alçalmaya başlarken, zâhiri zeval vakti tamam olur ve zâhiri zuhr vakti olur. Bu vakitte mikyasın gölgesi, hissedilemeyecek kadar az uzamiştir. İkindi namazının zâhiri vakti, bu gölge, çubuk boyu kadar uzayınca başlar. Hakiki zeval vakti, bir andır. Ön ve arka kenarların zâhiri zeval vakitleri ise, bu kenarların, merkezleri hakiki zeval noktası ve nısf kutrları, rasıdın bulunduğu yerin yüksekliğine mahsus olan (İnhitat-ı üfuk) derecesi kadar olan, sema küresindeki (Zâhiri zeval mahalli) dairelerine girip çıktıkları vakitlerdir. Zâhiri zeval mahalli, bir nokta değil, bu dairelerin, güneş mahrekini kestiği iki nokta arasındaki kavstir. Bu dairelerin en büyüğü (Şeri zeval mahalli dairesi)dir. İslamiyette zeval vakti, yani gündüz müddetinin ortası, güneşin ön kenarının bu şeri daireye girdiği ve arka kenarının çıktığı, iki nokta arasındaki zamandır. Güneşin ön kenarı daireye girince, (Şeri zeval vakti) başlar. Arka kenarı bu daireden çıkınca, şeri zeval tamam olup (Şeri zuhr vakti) başlar. Bu vakit hesap ile bulunup, takvimlere yazılır.
Akşam namazının farzından sonra kılınan altı rekate (Evvâbin) namazı denir.
İbâdetlerin vakitlerini tayin ve tesbit etmek, yani anlayıp anlatmak, din bilgisi ile olur. Fıkıh âlimleri, müctehidlerin bildirdiklerini (Fıkıh) kitaplarında yazmışlardır. Bildirilmiş olan vakitleri, hesap etmek câizdir. Hesap ile bulunanların, din âlimleri tarafından tasdik edilmesi şarttır. Namaz vakitlerini ve kıbleyi hesap ile anlamanın câiz olduğu (İbni Âbidin)de (Namazda kıbleye dönmek) bahsinde ve (Fetava-i Şem-süddin Remli)de yazılıdır. (Mevduat-ul-ulum)da diyor ki (Namaz vakitlerini hesap etmek, farz-ı kifâyedir. Müslümanların, namaz vaktinin başını ve sonunu güneşin hareketinden veya âlimlerin tasdik ettiği takvimlerden anlamaları farzdır).
Erd küresi kendi mihveri [Ekseni] etrafında, garbdan şarka doğru dönmektedir. Yani, masa üstüne konan bir Erd küresine yukarıdan bakınca, şimal memleketlerinde, saat ibreleri hareketinin ters cihetine doğru dönmektedir. Buna (Hareket-i hakikiye) denir. Güneşin ve Sâbit yıldızların, şarktan garba doğru, Erd küresi etrafında her gün bir devir yaptıkları görülür. Buna (Hareket-i ric’ıye) denir. Bir yıldızın, bulunulan mahallin Nısf-ün-neharından iki geçişi arasındaki zamana bir (Yıldız günü) denir. Bu zamanın 24 de birine bir (yıldız saati) denir. Güneş merkezinin, Nısf-ün-nehardan iki geçişi, yani iki hakiki zeval vakti arasındaki zamana (Hakiki güneş günü) denir. Erd küresi, Husuf düzlemi [Ekliptik] üzerinde, güneş etrafında da, garbdan şarka doğru hareket ederek, bir senede bir devir yapmaktadır. Erdın bu hareketinden dolayı, güneşin, Husuf düzlemi üzerinde, Erdın merkezinden geçen ve Husuf düzlemine dik olan (Husuf mihveri) etrafında, garbdan şarka doğru hareket ettiği zan olunur. Bu hareket-i intikaliyenin vasati sürati, saniyede takriben otuz kilometre ise de, Sâbit değildir. Erdın Husuf düzlemi üzerindeki mahreki daire olmayıp, beyzi (elips) şeklinde olduğu için, müsavi zamanlarda gittiği kavslerin dereceleri, birbirlerinin aynı değildir. Güneşe yaklaştıkça sürati artmaktadır. Erdın bu hareketi sebebi ile güneş her gün, takriben 4 dakikalık bir zaman kadar, yıldızlardan geri kalıp, günlük devrini 4 dakika kadar sonra tamamlar. Bu (Hakiki güneş günü), yıldız gününden 4 dakika kadar uzun olur. Bu uzunluk, her gün 4 dakikadan biraz farklı olmaktadır. Hakiki güneş günlerinin uzunluklarının birbirlerinden farklı olmalarının ikinci sebebi, Erd mihverinin Husuf düzlemine dik olmamasıdır. Erdın mihveri ile Husuf mihveri arasında 23 derece 27 dakikalık zaviye [açı] vardır. Bu zaviyenin miktarı, hiç değişmez. Üçüncü sebep, şemsin gaye irtifaının her gün değişmesidir. Husuf ve Ekvator düzlemleri Erdın bir kutru [çapı] üzerinde kesışırler. Aralarında takriben 23,5 derece zaviye vardır. Erdın bu kutruna (Bahar hattı) denir. Bu zaviyenin miktarı da değişmez. Erd, güneşin etrafında hareket ederken, mihverinin istikâmeti değişmez. İstikâmetleri her zaman, birbirlerine müvazi [paralel] olur. 22 Haziranda, Erdın mihveri, husuf mihverinin güneş tarafındadır. Ekvatorun şimalindeki yarım yer küresinin yarıdan fazlası, güneş karşısındadır. Güneşin meyli +23,5 derecedir. Erd, mahrekinin dörtte birini gidince, Erdın mihveri, güneş istikâmetinden 90 derece ayrılır. Bahar hattı, güneş istikâmetine gelir. Güneşin meyli sıfır olur. Erd, mahrekinin yarısını gidince, Erdin mihveri, yine güneş istikâmetine gelir ise de, husuf mihverine nazaran, güneşin aksi tarafında bulunur. Ekvatorun güneş tarafındaki yarısı, Husuf düzleminin üstünde olup şimal yarım küresinin yarıdan noksanı, cenub yarım küresinin ise, yarıdan fazlası, güneşin karşısında olur. Güneş Ekvatorun 23,5 derece altında olup meyli -23,5 derecedir. Erd, mahrekinin dörtte üçünü gidince, yani 21 martta, bahar hattı, yine güneş istikâmetine gelip, güneşin meyli yine sıfır olur. Hasib beğ, (Kozmografya) kitabında diyor ki: (Güneşten, birbirine müvazi [paralel] olarak gelen şualardan, Erd küresine temas ederek geçenlerin, bu temas noktaları, büyük bir daire hâsıl eder. Bu daireye (Tenvir dairesi) denir. Güneşin Ekvator üstünde bulunduğu altı ayda, Erdın şimal yarı küresinin yarıdan fazlası (Tenvir dairesi)nin güneşi gören tarafında olur. Bu dairenin bulunduğu Tenvir düzlemi, Erd küresinin merkezinden geçerek, Erdı iki müsavi kısma ayırır ve şemsten gelen şuaların istikâmetine diktir. Erdin mihveri de, Ekvator düzlemine dik olduğu için, tenvir sathı ile Erdin mihveri arasındaki (Tenvir zaviyesi), güneşin meyli kadardır. Bunun için, arz dereceleri 90°-23° 27’=66° 33’dan ziyâde olan mahallerde gecesiz gündüzler ve gündüzsüz geceler olur. Tenvir dairesinin güneşi görmeyen tarafına, buna müvazi ve 19 derece uzakta bir daire çizelim. Arz dereceleri bu iki daire arasında olan yerlerde fecir ve şafak hadiseleri olur. Arz derecelerinin tamamileri, (meyl+19)dan az olan yerlerde, yani arz dereceleri ile meyl-i şems toplamı 90-19=71 veya daha ziyâde olduğu yerlerde ve zamanlarda, şafak kaybolmadan fecir başlar). Meyl-i şems, arz derecesinden küçük olduğu mahallerde güneş, zevalde iken, semanın cenub tarafında bulunur. Güneşin ve yıldızların günlük devirlerini yaptıkları mahrekler, Ekvatora paralel olan dairelerdir. Güneşin günlük mahreki efrenci Martın 21. ci günü ve Eylül ayının 23. ncü gününde Ekvator düzlemi üzerinde bulunarak, güneşin meyli sıfır olur. Bu iki günde, Erdın her yerinde, gece ile gündüz müddetleri müsavi olur. Nısf fadla sıfır olacağı için, gurubi zamana göre hakiki zeval vakti ile hakiki zamana göre hakiki tulu ve gurub vakitleri her yerde 6 olur. Ezani zamana göre şeri zuhr vakitleri de, bütün muteber takvimlerde 6 olarak yazılıdır. Çünkü, zuhr vaktinde de, takriben gurub vaktindeki temkin zamanı mevcuttur. Bundan sonraki günlerde, güneşin günlük mahrekleri Ekvatordan uzaklaşarak, güneşin meyli, 22 Haziranda +23 derece 27 dakika ve 22 Aralıkta -23 derece 27 dakika olur. Sonraki günlerde, meylin mutlak kıymeti azalmaya başlar. Güneş ekvatorun altında iken, şimal yarım küresinin çoğu, Tenvir dairesinin güneşi görmeyen arka tarafında olur. Erd küresi, mihveri etrafında dönerken, bir mahallin (zâhiri üfuk hattı) denilen küçük dairenin ön kenarı, Tenvir dairesinin ayırttığı iki yarım küreden münevver olan kısmına gelince, güneş doğar. Güneşin meyli sıfır derece iken tam şarktan doğar. Meyl arttıkça tulu ve gurub mahalleri, yaz aylarında, zâhiri üfuk hattının şimal tarafına doğru, kış aylarında ise cenubuna doğru kayarlar. Miktarları her gün değişen bu zâhiri üfuk hattı dairesi kavslerine güneşin (Sia=Amplitude)leri denir. Güneş, tuludan sonra, şimal memleketlerinde, dâima cenuba doğru yükselir.
Hakiki güneş gününün 24 de birine bir (Hakiki güneş saati) denir. Bu saat birimlerinin uzunlukları da her gün başkadır. Saat makineleri kullanarak, zaman miktarlarını ölçmek için seçilen zaman birimlerinin, yani, gün ve saat uzunluklarının, her gün aynı olmaları lâzımdır. Bunun için, (Vasati güneş günü) düşünülmüştür. Bunun 24 de birine (Vasati saat) denilmiştir. İbni Âbidin, hayız babında, birinciye (muavvec), ikinciye (mutedil) veya (feleki) saat demektedir. Vasati günün uzunluğu, bir senede bulunan hakiki güneş günlerinin uzunluklarının ortalamasıdır. Bir medâri senede 365,242216 hakiki güneş günü bulunduğu için, vasati güneş, bu kadar günde 360 derecelik yol giderken, bir vasati güneş gününde, 59 dakika 8, 33 saniyelik bir kavs gider, demektir. Her gün bu kadar giden bir güneş, Ekvator düzleminde, gündüzün en kısa olduğu zamanda, hakiki güneş ile birlikte, harekete başlasınlar. Önce, hakiki güneş bunu geçer. Hakiki güneş günü, vasati güneş gününden daha kısa olur. Şubat ortasına kadar, iki güneş arasındaki fark her gün artar. Bundan sonra, hakiki güneşin sürati azalarak, Nisan ortasında birleşirler. Bundan sonra, vasati güneşten geride kalır. Mayıs ortasında sürati artarak, Haziran ortasında, yine birleşirler. Sonra, vasati güneşi geçer. Temmuz ortasında, sürati azalarak, Ağustos sonunda birleşirler. Sonra, vasati güneşin gerisinde kalır. Ekim sonunda sürati artarak, aralarındaki fark azalmaya başlar. Harekete başladıkları yerde, tekrar birleşirler. İki güneş arasındaki bu mesafe farklarını, vasati güneşin kaç dakikada gideceği, Kepler kanununa göre hesap edilir. İki güneş arasındaki bir günlük zaman farklarına (Tadil-i zaman) denilmiştir. Vasati güneş ileride ise, Tadil-i zaman artı, geride ise, eksidir. Bir senede takribi +16 dakika ile -14 dakika arasında değişmektedir. İki güneşin birleştikleri zamanlarda, yani senede dört defa sıfır olur. Herhangi bir günde vasati zamana göre bilinen vakte, o güne mahsus olan Tadil-i zaman, + ise eklenerek, – ise çıkarılarak, o andaki hakiki zamana göre olan vakit elde edilir. Tadil-i zamanın günlük değişmeleri + 22 saniye ile -30 saniye arasında olup bir senedeki günlük kıymetleri, yazımızın sonundaki cetvelde gösterilmiştir.
Ahmed Ziya beğ diyor ki (İnhitat-ı üfuk zaviyesinin açı saniyesi cinsinden kıymeti, rasıdın bulunduğu yerin ufk-ı hissiden metre olarak irtifaının kare-kökünün 106,92 ile çarpımına müsavidir). İstanbul’daki rasıda yakın olan en yüksek yer Çamlıca tepesi olup yüksekliği 267 metredir. En büyük inhitat-ı üfuk zaviyesi 29 dakika olur. Reis-ül-müneccimin Tâhir efendi, her günün temkinini hesap ederek, 1283 [m. 1866] de Kahire rasathane müdiri olunca, hazırladığı cedvelde ve fadıl İsmail Gelenbevi (Merasıd) kitabında ve Erzurumlu İsmail Fehim bin İbrahim Hakkı, 1193 de yazdığı türkçe (Miyar-ül-evkat) kitabında ve müneccim-başı Seyyid Muhammed Ârif beğ, hicri şemsi 1286 ve kameri 1326 senesi takviminin sonunda diyorlar ki (İstanbul’un en büyük inhitat-ı ufk zaviyesi 29 dakika ve ufk-ı hakikinin altında, yani sıfırın altında olan bu kadar irtifaa ait ziyanın inkisarı 44,5 dakika ve güneşin (Nısf-kutr-ı zâhiri)si, asgari 15 dakika 45 saniye olduğundan, bu üç irtifa, güneşin hakiki tuludan evvel görülmesine sebep olurlar. İhtilaf-ı manzar ise, sonra görülmesine sebep olur. İlk üç irtifaın toplâmindan (İhtilaf-ı manzar) miktarı olan 8,8 saniye çıkarılınca, bir derece 29 dakika 6,2 saniye olur ki buna güneşin (İrtifa zaviyesi) denir. Güneşin merkezinin hakiki üfuktan gurubundan sonra, arka kenarının, bu gurub vaktinden, bu irtifa zaviyesi kadar, daha aşağıya, yani ufk-ı şer’iyye inerek, ziyanın en yüksek tepeden kaybolması için geçen zamana (Temkin) denir. [Mesela, CASİO hesap makinası ile] Herhangi bir günde, İstanbul’da güneşin merkezinin ufk-ı hakikiden hakiki gurubu ve üst kenarının ufk-ı şeriden şeri gurubu vakitlerindeki hakiki ufka nazaran irtifaları olan sıfır derece ve eksi bir derece 29 dakika 6,2 saniye irtifalar için, namaz vakitlerini bulmakta kullanılan düstur ile bu iki gurub vaktinin fadl-ı dair zamanları hesap edilir. Zeval vaktinde hakiki zevali saat sıfır olduğu için, iki gurub vakti, fadl-i dair zamanı kadar olur. İki vakit arasındaki zaman farkı (Temkin) olur). Mesela 21 Mart ve 23 Eylülde irtifa zaviyesi 1 derece 29 dakika 6,2 saniye, güneşin merkezinin, hakiki üfuktan bu irtifa miktarı alçalması için, mahreki üzerinde gideceği zaman, yani temkin 7 dakika 52,29 saniyidir. Namaz vakitleri düsturunda meyl-i şems ve ard-ı belde bulunduğundan bir şehrin temkin zamanı, Ard derecesi ve gün ile değişmektedir. Bir şehrin temkin miktarı, her gün ve her saat aynı değil ise de, her şehir için, vasati bir Temkin zamanı vardır. Bu temkin miktarları yazımızın sonundaki cedvelde bildirilmiştir. Hesap ile bulunan Temkin miktarlarına iki dakika ihtiyat ilave ederek, İstanbul için Temkin, vasati on dakika kabul edilmiştir. Ard derecesi 44 dereceden az olan bir yerde, bir senedeki Âzami ve asgari temkin miktarlarının farkı bir iki dakika kadardır. Bir şehirde tek bir temkin vardır. Bu da, herhangi bir namazın hakiki vaktinden şeri vaktini bulmak için kullanılır. Her namaz için, ayrı ayrı temkinler yoktur ve zâhiri vakitlerde de temkin yoktur. Temkin miktarını bir ihtiyat zamanı zannederek, imsak vaktini 3-4 dakika geciktirenin orucu ve gurubu 3-4 dakika öne alanın orucu ve akşam namazının fâsid olacağı (Dürr-i yekta)da da yazılıdır. Bir mahalde, şemsin meyli ve Temkin miktarı ve tadil-i zaman her ân değiştikleri için ve hakiki gurubi zaman birimleri, hakiki zevali zamanlarının birimlerinden cüzi farklı olduğu için, hesap olunan namaz vakitleri, tam doğru olmaz. Vaktin girdiğinden emin olmak için, hesap ile bulunan Temkin miktarına 2 dakika ihtiyat zamanı ilave edilmiştir.
Üç nev’i gurub vardır: Şemsin merkezinin hakiki irtifaının sıfır olduğu vakte (Hakiki gurub) denir. İkinci gurub, arka kenarın, rasıdın bulunduğu mahallin zâhiri üfuk hattına nazaran zâhiri irtifaının sıfır olduğu, yani bu üst kenarının, mahallin ufk-ı zâhiri haddindan kaybolduğunun görüldüğü vakittir. Buna (Zâhiri gurub) denir. Üçüncü gurub, arka kenarın, şeri ufka nazaran irtifaının sıfır olduğu hesap olunan vakittir. Buna (Şeri gurub) denir. Bir şehirde bir aded şeri üfuk vardır. Bu üç gurubdan, zâhiri gurubu görmek muteber olduğu bütün fıkıh kitaplarında yazılıdır. Halbuki her yükseklik için, muhtelif zâhiri üfuk hatları vardır. Ufk-ı şeriden gurub, en yüksek tepeden bakınca görülen zâhiri gurub ise de, bu gurub vakti ve hakiki gurub vakti riyadi gurubdur. Yani dâima hesap ile bulunur. Hesap ile bulunan riyadi hakiki gurub vaktinde, güneş yüksek yerlerin zâhiri üfuk hatlarından gurub etmemiş görülür. Bu hâl, akşam namazının ve iftar vaktinin, birinci ve ikinci gurub vakitlerinde değil, bunlardan daha sonra, şeri gurub vaktinde olduğunu göstermektedir. Evvela hakiki gurub, bundan sonra zâhiri gurublar, en sonra, şeri gurub olur. Tahtavi, (Merakıl-felah) haşiyesinde diyor ki (Şemsin gurub etmesi, üst kenarının ufk-ı zâhiri haddindan kaybolduğunu görmek demektir. Ufk-ı hakikiden kaybolması değildir). Güneşin ufk-ı zâhiri haddindan batması, ufk-ı sathiden gurub etmesi demektir. İkindiyi kılamayan, akşamı kıldıktan ve orucunu bozduktan sonra, tayyâre ile garb tarafına giderek, güneşi görse, ikindiyi edâ ve güneş bâtınca akşamı iade ve bayramdan sonra orucunu kaza eder. Tepeler, binalar ve bulutlar sebebi ile zâhiri gurub görülemeyen yerlerde, gurub vaktinin, şarktaki tepelerin kararması ile anlaşılacağı hadis-i şerifte bildirilmiştir. Bu hadis-i şerif, (Tulu ve gurub vakitleri hesap edilirken, güneşin hakiki ve zâhiri irtifaları değil, şeri üfuktan olan şeri irtifalarının kullanilacağını) yani, Temkin miktarını hesaba katmak lazım olduğunu göstermektedir. Bütün namazların şeri vakitlerini hesap ederken de, bu hadis-i şerife uymak, yani temkin zamanlarını hesaba katmak lâzımdır. Çünkü hesap ile hakiki riyadi vakitler bulunur. Bir namazın hakiki vakti ile şeri vakti arasında bir temkin zamanı fark vardır. Bir şehrin en yüksek mahalline mahsus olan temkin zamanı değiştirilemez. Temkin zamanı azaltılırsa, öğle ve daha sonraki namazlar, vakitlerinden evvel kılınmış olur. Oruca da, sahur vakti geçtikten sonra başlanılmış olur. Bu namazlar ve oruçlar sahih olmazlar. 1982 senesine kadar, Türkiyede temkin zamanını kimse değiştirmemiş, bütün Âlimler, Veliler, Şeyh-ülİslamlar, Müftüler, bütün müslümanlar, asırlar boyunca namazlarını şeri vakitlerinde kılmışlar ve oruçlarına şeri vakitlerinde başlamışlardır. Türkiye gazetesinin hazırlamış olduğu duvar takvimlerinde, temkin zamanı değiştirilmemiş, namaz ve oruç vakitleri, doğru olarak bildirilmiştir.
Bir namazın evvel vaktini, şeri ufka nazaran hesap etmek için, güneşin bu namaza mahsus olan irtifaını bilmek lâzımdır. Güneşin [merkezinin] meyli bilinen bir gündeki ve arz derecesi bilinen bir mahaldeki mahreki üzerinde, hakiki ufka nazaran namazın irtifaına ulaştığı hakiki vaktinin, zevalden veya gece yarısından farkını bildiren hakiki güneş zamanı hesap edilir. Bu zamana (Fadl-ı dair=Zaman farkı) denir. Bir namaza mahsus olan hakiki irtifaı öğrenmek için, fıkıh kitaplarında yazılı olan namaz vakti başladığı ânda, (Rub’-ı daire) tahtası veya Üsturlab ile güneşin üst kenarının riyadi ufka göre, irtifaı ölçülür. Bundan, hakiki irtifaı hesap edilir. [Sekstant ile ufk-ı zâhiri haddindan olan zâhiri irtifa ölçülmektedir.] Sema küresindeki KŞG kürevi müsellesinin GK kenar kavsi, GD meyl kavsinin tamamı, KŞ kenar kavsi, KF irtifaı Kutubun yani arz-ı beldenin tamamı ve ŞG kavsi, GN hakiki irtifaının tamamıdır. [s. 185 deki şekil: 1]. Müsellesin K kutup noktasındaki H zaviyesinin ve bu zaviye karşısındaki GA kavsinin derecesi, Fadl-ı dairdir. Bunun derecesi hesap edilip, dört misli alınarak, hakiki zamana çevrilir. Fadl-ı dair zamanının miktarı, hakiki veya gurubi zeval vakti ile veya gece yarısı ile muamele edilerek, hakiki zevali ve gurubi zamanlara göre namazın (Hakiki vakti) elde edilir. Sonra, gurubi vakitten bir temkin çıkarılarak ezani yapılır. Zevaliye tadil eklenerek vasati yapılır. Sonra, bu ezani ve vasati gurubi vakitlerden, bu namazın (Şeri vakti) elde edilir. Bunun için, güneşin kenarının, şeri üfuktan, bu namazın irtifaında olduğu vakit ile merkezinin hakiki üfuktan bu irtifada olduğu vakit arasındaki (Temkin zamanı) hesaba katılır. Çünkü, bir namazın hakiki vakti ile şeri vakti arasındaki zaman farki hakiki üfuk ile şeri üfuk arasındaki zaman farkı kadardır. Bu da, (Temkin zamanı)dır. Güneşin şeri üfuktan geçmesi, hakiki üfuktan geçmesinden evvel olan, zevalden evvelki vakitler için, hesap ile bulunan hakiki vakitten temkin çıkarılınca, şeri vakit olur. İmsak ve tulu vakitleri böyledir. Ahmed Ziya beğ ve Kedusi (Rub’-ı daire) kitaplarında diyor ki (Fecir, güneşin ön kenarı şeri ufka 19 derece yaklaşınca başlar. Hesap ile bulunan hakiki fecir vaktinden temkin zamanı çıkarılarak, hakiki zamana göre, şeri imsak vakti elde edilir). (Kedusi)nin (İrtifa risalesi)ni tercüme eden, Fatih medresesi ders-i amlarından Hezargradlı Hasan Şevkı efendi, dokuzuncu babında diyor ki (Bulduğumuz hakiki imsak vakitleri temkinsizdir. Oruç tutacak kimsenin bundan onbeş dakika, yani iki temkin zamanı evvel, oruca başlaması lâzımdır. Böylece, orucu fâsid olmaktan kurtulur). Görülüyor ki şeri ezani imsak vaktini bulmak için, hakiki gurubi vakitten temkin zamanının iki mislini çıkarmakta, iki temkin çıkarılmaz ise, orucun fâsid olacağını bildirmektedir. [Gurubi vakitten şeri vakti bulmak için bir temkin, gurubi vakti ezani vakte çevirmek için de ikinci temkin çıkarılmaktadır.] İbrahim Hakkı hazretlerinin, Erzuruma göre hazırladığı senelik evkat-i şer’iyye cedvellerinde ve Mustafa Hilmi efendinin 1307 tarihli (Heyet-i felekiye) kitabında da, ezani saat ile fecir ve tulu hakiki vakitlerini, şeri vakte çevirmek için, temkin zamanının iki misli çıkarılmış olduğunu gördük. Ali bin Osmanın (Hidayet-ül-mübtedî fi Mârifet-il-evkat bi-rub-id-daire) kitabında da böyle yazılıdır. Kendisi 801 [m. 1398] de vefât etmiştir. Güneşin şeri üfuktan geçmesi, hakiki üfuktan geçmesinden daha sonra olan, zevalden sonraki vakitlerde, şeri vakti bulmak için hakiki vakte temkin ilave edilir. Zuhr, asır, gurub, iştibak ve işa vakitleri böyledir. A.Ziya beğ, bu kitabının zuhr vakti kısmında diyor ki (Vasati saat ile hakiki zeval vaktine temkin zamanı ilave edilince, vasati saat ile şeri zuhr vakti olur.) Gurubi zamana göre bilinen bir vakti ezani zamana çevirmek için, dâima bir Temkin çıkarılır. Öğle ve sonraki gurubi ufklara göre bilinen bir vakti, şeri ufka göre olan şeri vakte çevirmek için bir Temkin ilave ediliyor. Sonra bunu ezani vakte çevirmek için, bir temkin çıkarılıyor. Neticede, bu namazların ezani vakitleri, gurubi vakitlerinin aynı olmaktadır. Hakiki veya gurubi zamana göre bulunan şeri vakitler, vasati ve ezani zamanlara çevrilerek, takvimlere yazılır. Bulunan vakitler, riyadi zamana göre, riyadi vakitlerdir. Riyadi zamana göre riyadi vakitler, saat makinelerindeki mer’i vakitleri de göstermektedir.
TENBİH: İslam âlimleri, gurubi hakiki zeval vaktinden, ezani hakiki zamana göre zuhr vaktini elde etmek için, bundan gurub vaktindeki temkini tarh ve zeval vaktindeki şeri vakti bulmak için, temkin zamanını ilave etmişler ve yine gurubi zeval vaktini bulmuşlardır. Bu hâl, zuhr vaktindeki temkin miktarının, hakiki ve şeri üfuklar arasındaki zaman farkına, yani gurub vaktindeki temkin miktarına müsavi olduğunu göstermektedir. Bunun gibi, bütün namazların şeri vakitlerindeki temkin zamanları, tulu ve gurub vakitlerindeki temkin zamanlarına müsavidir. (El-Hadaik-ul-verdiye)de diyor ki (İbni Şatır Ali bin İbrahim, (En-nef’ul’am) kitabında, her arz derecesinde kullanılabilen Rub’-ı daireyi anlatmaktadır. Şamda Emevi camiine (Basita) denilen güneş saati yaptı. 777 [m. 1375] de vefât etti. Hâlid-i Bağdâdînin halifelerinden Muhammed bin Muhammed Hani, bunu 1293 [m. 1876] de tecdid etti ve ayrıca, (Keşif-ül-kınaan mârifet-il vakit minel-irtifa) kitabını yazdı).
Osmanlı âlimlerinin en yüksek makâmı olan (Meşihat-i İslâmiyye)nin hazırladığı 1334 [m. 1916] senesinin (İlmiye sal namesi) ismindeki takvimde ve İstanbul üniversitesi Kandilli rasathanesinin 1958 tarih ve 14 sayılı (Türkiyeye mahsus Evkat-ı şer’iyye) kitabında, namazların şeri vakitlerini tayin ederken, Temkin miktarının hesaba katıldığını görüyoruz. Hakiki din adamlarından ve heyet ilmi mütehassıslarından meydana gelen heyetimizin en modern aletlerle yaptığı rasad ve hesaplarla bulunan namazların şeri vakitlerinin, İslam âlimlerinin asırlardan beri hesap ile ve (Rub’-ı daire) aleti ile buldukları vakitlerin aynı olduğunu gördük. Bunun için, temkin zamanlarını ve dolayısı ile namaz vakitlerini değiştirmek câiz değildir.
Saat makinelerinde, bir vasati gün, 24 saattır. Hakiki zeval vaktinde, zamanları ölçen, mesela kol saatimiz, 12 de iken başlayarak, ertesi gün 12 ye kadar geçen tam 24 saatlik zamana bir (Vasati gün) denir. Vasati günlerin uzunlukları hep aynıdır. Yine, zeval vaktinde kol saatimiz 12 iken başlayarak, ertesi gün zeval vaktine kadar geçen zamana bir (Hakiki gün) denir. Bu günün uzunluğu, güneşin merkezinin müteakib iki günde nısfünnehardan geçişi arasındaki zaman olup senede dört defa, vasati günün uzunluğuna müsavi olur. Diğer günlerde, ikisinin günlük uzunlukları arasında, (Tadil-i zaman)ın günlük tehavvülü kadar fark hâsıl olur. (Gurubi gün)ün uzunluğu, güneş merkezinin ufk-ı hakikiden müteakib iki gurubu arasındaki zamandır. (Ezani gün), güneşin üst [arka] kenarının bir yerin ufk-ı şerisinden müteakib iki şeri gurubu arasındaki zamandır. Ezani saat makinesi, bu gurub görülünce 12 yapılır. Ezani günün uzunluğu, gurubi gün uzunluğunun aynı ise de, bundan (Temkin zamanı) sonra başlamaktadır. Gurubi bir günde şems, tek bir gaye irtifaına, hakiki zevali bir günde ise, farklı iki irtifaa çıkıp indiği için, bu iki günün uzunlukları, bir iki dakika farklı olur. Bu farklardan dolayı, hakiki ve gurubi günlerin birer saatleri arasında birkaç saniye fark mevcûd ise de, bu farklar Temkinlerde yapılan ihtiyatlar ile izale edilmektedir. Saat makineleri, ezani veya vasati zamanı gösterir. Hakiki ve gurubi zamanları göstermez. Herhangi bir günde, şeri gurub vaktinde, saat makinemizin ayarını 12 yapalım. Ertesi gün, güneşin arka kenarının ufk-ı şeriden tekrar gurub etmesi, vasati gün uzunluğundan, yani 24 saatten bir dakikadan az farklı olur. Hakiki ve vasati gün uzunlukları aynı iken, sonraki günlerde hâsıl olan farklara (Tadil-i zaman) denir. Gece-gündüz uzunluklarının ve gurubi ve ezani zamanların (Tadil-i zaman) ile alakası yoktur. Ezani saatlarda gün ve saat uzunlukları, hakiki güneşin gün saat uzunlukları kadardır. Bunun için, her gün gurub vaktinde, ayarları 12 yapılarak, vasati gün uzunluğunu değil, hakiki gün uzunluğunu gösterirler.
Ezani saat makinesinin ayarı, her akşam, vasati saate göre hesap edilen şeri gurub vaktinde 12 yapılır. Her gün, gurub vakti gerilerken ileri, ilerlerken geri alınır. Vasati bir ezani gün uzunluğu ve Tadil-i zaman yoktur. 1193 [m. 1779] senesinde Erzurumda hazırlanmış olan (Miyar-ı evkat) takviminde diyor ki (Gölgenin en kısa olduğu hakiki zeval vaktinde, ezani saat makinesi, takvimde yazılı zuhr vaktinden, temkin zamanı geri alınır). Ezani saat makinesinin ayarını tashih için, vasati saat herhangi bir namaz vaktine gelince, ezani saat de, bu namazın, takvimde yazılı vaktine getirilir. Vasati ve ezani saatleri ayarlamak için, bir noktadan geçen (Nısf-ün-nehar) ve kıble istikâmetlerinde iki hat çizilir. Bu noktaya bir çubuk dikilir. Çubuğun gölgesi, birinci hat üzerine gelince, saat makinesi zeval vaktine, ikinciye gelince, kıble saatine getirilir. Gurub vaktinin değişmesi bir dakikadan az olduğu günlerde, ezani saatin ayarı değiştirilmez. İstanbul’da altı ayda 186 dakika ileri, altı ayda da 186 dakika geri alınmaktadır. Bu saat makineleri, zaman miktarlarını, ezani günün başladığı vakte göre ölçmektedir. Namaz vakitleri ise, gurubi güne göre hesap ediliyor. Ezani gün, gurubi günden (Temkin zamanı) sonra başladığı için, hesap ile bulunan gurubi vakitlerden Temkin çıkarılarak, namaz vakitleri, ezani vakte çevrilir. Gurubi ve ezani zaman hesaplarında, tadil zaman hiç kullanılmaz.
Erd [yer] küresi, kendi mihveri [ekseni] etrafında batıdan doğuya döndüğü için, doğudaki yerler, batıdaki yerlerden daha önce güneşi görüyor. Doğuda namaz vakitleri daha önce geliyor. Erdin iki Kutubundan geçen, üç yüzaltmış tul [meridyen] yarım dairesi düşünülmüş ve Londra şehrinden geçen yarım çenber, başlangıç olarak kabul edilmiştir. Müteakib iki yarım çenber arasında bir derecelik zaviye [açı] vardır. Yer küresi dönerken, bir şehir, bir saatte, onbeş derece şarka [doğuya] gidiyor. Aralarında bir tul [boylam] derecesi uzaklık olan aynı arz derecesindeki iki şehrden, şarkta olanda, namaz vakitleri dört dakika önce oluyor. Aynı tul dairesi üzerinde bulunan yerlerin müşterek tek bir zuhr [öğle] ve hakiki zeval vakitleri vardır. Gurubi zeval ve zuhr vakitleri ve diğer namaz vakitleri, arz derecelerine göre birbirlerinden farklıdır. Arz dereceleri arttıkça, tulu ve gurub vakitleri, yazın zeval vaktinden uzaklaşır. Kışın yaklaşır. Herhangi bir şeyin miktarı, belli bir yerden, mesela sıfırdan başlayarak ölçülür. Sıfırdan daha uzak olana daha çoktur denir. Saat makinesini sıfırdan başlatmak, ayarını sıfıra veya 12 ye getirmekle olur. Belli bir hadisenin [işin] başladığı zamana, bu hadisenin (vakit)i denir. Sadaka-i fıtrın vâcib olma zamanı böyledir. Yani, bayramın birinci günü, fecir tulu ederken vâcib olur. Bir saat evvel imana gelen veya dünyaya gelen veya bir saat sonra ölen kimselere vâcib olur. Bir saat sonra imana veya dünyaya gelene vâcib olmaz. Bir vakit, bir ân kadar kısa zaman olabileceği gibi, uzun bir zaman parçası da olabilir. Bu takdirde, bu vaktin evveli ve sonu olur. (Şeri zeval vakti) ve (Namaz vakitleri) ve (Kurban kesmenin vâcib olması) böyledir.
Doğuda bulunan şehirlerdeki mahalli zaman makinelerinin ayarları, batıda bulunan şehirlerdeki mahalli zaman makinelerinin ayarlarından ileri olur. Zuhr vakti, yani öğle namazının şeri vakti, her yerde, hakiki zeval vaktinden Temkin kadar sonra başlar. Mahalli zaman makinelerinin ayarları, birbirlerinden, tul derecelerine göre farklı oldukları için, aynı arz derecesi üzerinde bulunan yerlerin mahalli zaman makinelerinde namaz vakitleri, tul derecelerinin değişmesi ile değişmez. Ezani zaman makineleri, eskiden de, şimdi de, hep mahallidir. Her mahallin en yüksek yerleri aynı irtifada olmayacağı için, Temkin zamanları birbirlerinden bir iki dakika fark ederek, şeri namaz vakitleri de, bir iki dakika farklı olur ise de, Temkin zamanlarındaki ihtiyat miktarları, bu farkları izale etmektedir. Şimdi, bir memleketin her şehrinde ayarları aynı olan müşterek vasati zaman makineleri kullanılıyor. Böyle (müşterek) [ortak] vasati zaman makineleri kullanılan bir memleketin aynı arz derecesinde bulunan şehirlerinde de, aynı bir namazın müşterek saate göre vakitleri birbirlerinden başkadır. Aynı arz derecesinde bulunan iki şehrin tul dereceleri arasındaki farkın dört katı, bu iki şehirde, aynı bir namazın, müşterek saate göre olan vakitlerinin dakika farkını gösterir. Kısacası, arz derecesi değişince, yani, aynı tul dairesinde bulunan mahallerde, yalnız mahalli ve müşterek vasati saat makinelerinin ayarları ve bunlardaki zuhr vakitleri değişmez. Arz derecesinin mutlak kıymeti arttıkça, bir namaz vaktinin ilerlemesi veya gerilemesi, vaktin öğleden evvel veya sonra yahut yaz ve kış olmasında, birbirinin aksi olmaktadır. 41 derecedeki vakitlerden, diğer derecelerdeki vakitlerin hesap edilmesi, (Rub’-ı Daire)nin istimali tarifemizde bildirilmiştir. Tul derecesi değişince, yani aynı arz derecesinde bulunan mahallerde, saat makinelerinin ayarları ve müşterek saat makinesindeki bütün vakitler değışır.
Londra şehrinin yedipuçuk derece şarkından ve garbından geçen iki tul dairesi arasında bulunan her yerde Londranın vasati saati müşterek olarak kullanılmaktadır. Buna (Batı Avrupa zamanı) denir. Şarkta yedipuçuk derecedeki tul dairesi ile yirmi iki buçuk dereceden geçen tul dairesi arasında kullanılan müşterek vasati saat, Londra saatinden bir saat ileridir. Buna (Orta Avrupa zamanı) denir. Yirmi iki buçuk dereceden geçen tul dairesi ile otuzyedi buçuk dereceden geçen tul dairesi arasındaki yerlerin hepsinde (Doğu Avrupa zamanı) kullanılır. Bu saat, Londra saatinden iki saat ileridir. Daha şarkta olan (Yakîn şark), (Orta şark) ve (Uzak şark) zamanları da, Londra zamanından üç, dört ve beş saat ileridirler. Erd küresi üzerinde, birbirlerinden birer saat farklı, 24 müşterek saat mıntıkası vardır. Bir memlekette bulunan onbeşin katları kadar derecelerden geçen (Saat başı tul yarım daireleri)nden biri üzerindeki yerlerin vasati mahalli zaman makinelerinin müşterek olan ayarları, o memleketin (Müşterek saat)i olarak kabul edilmiştir. Türkiyenin müşterek saati, İzmit, Kütahya, Bilecik ve Elmalı şehirlerinden geçen 30 dereceli saat başı tul yarım dairesinin mahalli vasati saatinin ayarında olup doğu Avrupa saatidir. Bazı devletler, siyasi veya iktisadi sebeplerle, müşterek saatlerin bu coğrafi taksimine uymamaktadır. Fransa, İspanya, Orta Avrupanın müşterek saatini kullanmaktadır. Müşterek saatlerinin ayarları birbirlerinden farklı olan memleketlerin zaman makinelerinde, herhangi bir vakitte, yalnız saatleri gösteren rakamlar, birbirlerinden farklıdır. Şarktaki memleketin müşterek saatinin rakamı, garbdaki memleketin müşterek saatinin rakâmindan daha [ileri] büyüktür.
Bir namazın, Türkiyenin herhangi bir şehrindeki mahalli vasati saate göre olan vakti ile müşterek saate göre olan vakti arasındaki fark, bu şehrin tul derecesi ile 30 derece arasındaki farkın dört misli dakikadır. Şehrin tul derecesi 30 dan fazla ise, bu fark, mahalli saatten çıkarılarak 30 dereceden az ise mahalli saate eklenerek, bu namazın müşterek saate göre vakti hâsıl olur. Mesela, Mayısın birinci günü, bir namaz vakti, Kars şehrinin mahalli vasati saatine göre 7 sa’. 00 dakika olsun. Karsın arz derecesi 41, tul derecesi 43 dür. Bu tul derecesi, 30 dan fazla olduğundan, Karsın mahalli saati, müşterek saatten ileridir. Bu namazın müşterek saate göre Karstaki vakti, 7 den 13æ4=52 dakika evvel olur ki 6 yı sekiz dakika geçedir.
Gurubi zamana göre zeval vakti ile o yerdeki hakiki güneş zamanına göre hakiki gurub vaktinin toplamı, 12 dir. Çünkü, bu ikisinin toplamı, sabah gurubi saat 12 den hakiki gurub vaktine kadar olan zaman olup takriben 12 hakiki saattir. Yaz ayları için, sayfa 193 deki şekle bakınız! Hakiki ve gurubi zaman birimleri birbirlerinin takriben aynıdır.
(1) Gurubi zamana göre zeval vakti + Hakiki zamana göre gurub vakti = 12
dir. Hakiki gündüz uzunluğunun yarısı ile gece uzunluğunun yarısının toplamı, 12 hakiki saattir. Yani:
(2) Hakiki gece uzunluğunun yarısı + Hakiki zamana göre gurub vakti = 12
dir. (1) ve (2) müsavatları karşılaştırılınca:
(3) Gurubi zamana göre zeval vakti = Hakiki gece uzunluğunun yarısı olur. Gurubi zamana göre zeval vakti, sabah gurubi saat 12 den hakiki zeval vaktine kadardır. Sabah gurubi 12 vakti, gece yarısından gündüz zamanının yarısı kadar sonradır. Tulu vaktinden kışın evvel, yazın sonradır. Sabah namazının ve orucun evvel vakti, fecir-i sâdık vakti ile başlar. Bu vakit, gurub vaktinde 12 den başlayan ezani saatin fecir vaktine gelmesinden anlaşılır. Yahut, gece yarısı 12 den başlayan vasati saatin fecir vaktine gelmesinden anlaşılır. Şemsin tuluu gece yarısı 12 den, gece müddetinin yarısı kadar sonra veya gurub vaktindeki 12 den, gece müddeti kadar sonra veya zevalden gündüz müddetinin yarısı kadar evvel başlar. Sabah gurubi saatin 12 vakti, gurub vaktindeki 12 den, 12 saat sonra veya gece yarısı 12 den gündüz müddetinin yarısı kadar sonra veya hakiki zeval vaktinden gece yarısı müddetinin yarısı kadar evveldir. Tulu vakti ile sabahın 12 vakti arasında, gece ve gündüz uzunluklarının yarıları arasındaki fark kadar fark vardır. Bu hesapların hepsi hakiki güneş zamanına göre yapılır. Hakiki güneş zamanları, hesaptan sonra vasati güneş zamanına ve bu da müşterek zamana çevrilir. Gurubi zamana göre zeval vaktinin, ezani zamana göre zuhr vakti olduğunu aşağıda göreceğiz. Bunun için 1 Mayısta, ezani zamana göre zuhr vakti 5 saat 6 dakika olduğundan, İstanbul’da müşterek zamana göre şeri tulu vakti 4 saat 57 dakika olur.
Gece ve gündüz müddetleri birbirlerine dâima müsavi olsaydı, güneş, dâima zevalden altı saat evvel tulu ve altı saat sonra gurub ederdi. Gece ile gündüz müddetleri müsavi olmadığı için, yaz aylarında, zeval ve gurub vakitleri arasında 6 saatten bir miktar fazla zaman vardır. Kış aylarında, bu vakitler arasında, bir miktar az zaman bulunur. Altı saatten olan bu zaman farkına (Nısf fadla=Yarı fark) zamanı denir. Yaz aylarında, hakiki gurub vakitleri, zeval vaktinden, 6 ile nısf fadlanın toplamı kadar, kış aylarında ise, 6 dan nısf fadlanın farkı kadar, farklı olmaktadır. Gurubi saatin sabah 12 si ise, zeval vaktinden, bunun aksi kadar farklı olmaktadır.
Ezani saat ile zuhr vaktini, hakiki ve vasati saat ile tulu ve gurub vakitlerini bulmak için, İngiliz riyaziyecisi John Napierin düsturu ile Nısf fadla bulunur. Napierin düsturu: Bir kürevi dik müselleste [s. 185 deki 2. şekilde, TCL müsellesinde], dik açıdan başka, beş unsurdan birinin cos’ü [tamamisinin sin’ü], bu unsura bitişik olan ikisinin cot.larının [tamamilerinin tag.larının] veya bitişik olmayan ikisinin sin.lerinin çarpımlarına müsavidir. Ancak iki dik kenarların kendileri değil, tamamileri hesaba katılır. Buna göre:
sin (Nısf fadla) = tan meyl [Declination] æ tan arz [enlem, Latitude]
formülünden hesap makinesi veya logaritme cedveli vasıtası ile (Nısf fadla) kavsinin derecesi ve bunun dört misli alınıp hakiki güneş zamanı dakikası olarak kıymeti bulunur. Bir şehrin Erd üzerindeki ve Şemsin semadaki yerleri aynı yarı kürede ise, nısf fadla zamanının mutlak kıymeti, hakiki gün uzunluğunun dörtte biri olan 6 hakiki saate eklenince, o şehrdeki hakiki zamana göre, hakiki gurub vakti elde edilir. Şemsin tulu vakti ile zeval vakti arasında da bu kadar zaman vardır. Nısf fadlanın mutlak kıymeti 6 dan çıkarılınca, aradaki fark, gurubi zamana göre hakiki zeval vakti ve hakiki zamana göre [yani gece yarısından itibaren] hakiki tulu vakti olur. Yani, gurubi zamana göre, sabah 12 vakti, hakiki zeval vaktinden, bu fark kadar evveldir. Güneşin günlük meyl dereceleri, kitabın sonundadır. Şehrin ve güneşin yerleri, başka yarım kürede iseler, Nısf fadlanın mutlak kıymeti 6 ya eklenince, o mahallin gurubi zamana göre hakiki zeval vakti ve hakiki zamana göre hakiki tulu vakti bulunur. 6 saatten çıkarılırsa, hakiki zamana göre, o yerdeki hakiki gurub vakti olur.
1 Mayısta güneşin meyli + 14 derece 55 dakika, tadil-i zaman + 3 dakika ve İstanbul’un arz derecesi + 41 olduğundan, privileg elektronik hesap makinesinin 14.55 µ tan æ 41 tan = arc sin æ 4 = ¥ düğmelerine basılınca, makinenin levhasında 53 dakika 33 saniye okunur. Nısf fadla 54 dakika ve zevali hakiki zamana göre hakiki gurub vakti, 6 yı 54 dakika geçe, mahalli vasati zevali zamana göre 6 yı 51 geçe ve müşterek zamana göre 18 i 55 geçe ve ileri saate göre 19 u 55 geçedir. Şeri gurub vakti, bunlara İstanbul için Temkin olan 10 dakika ilave edilerek ileri saate göre, şeri gurub vakti, 20 ye 5 dakika geçedir. Hakiki gündüz müddeti 13 saat 48 dakika ve gece müddeti, bunun 24 den farkı olan, 10 saat 12 dakika olup nısf fadlanın 6 dan farkı olan 5 saat 6 dakika, hakiki zamana göre, yani gece yarısından itibaren hakiki tulu vakti ve gurubi zamana göre zeval vaktidir. Ezani zamana göre hakiki zeval vakti, gurubi zamana göre olan hakiki zeval vaktinden Temkin zamanı evvel, yani 4 saat 56 dakikadır. Ezani zamana göre şeri zuhr vakti, ezani zamana göre hakiki zeval vaktinden Temkin zamanı sonra, yani 5 saat 6 dakika olmaktadır. Ezani zamana göre zuhr vaktinin iki misli olan 10 saat 12 dakika, evvelki hakiki gece müddeti olup bundan 20 dakika [Temkinin iki misli] çıkarılırsa, 9 saat 52 dakika, ezani zamana göre şeri tulu vakti olur. 5 saat 6 dakikadan tadil ve temkin çıkarılır ve müşterek saate çevrilirse, şeri tulu vakti, 4 saat 57 dakika olur. Ezani zuhr vaktinin 6 dan farkı, Nısf fadla zamanıdır. Güneşin meylinin mutlak derecesi, Âzami 23 derece 27 dakika olduğu için, Nısf fadlanın Âzami miktarı, formülde İstanbul için 22 derece yani bir saat 28 dakika ve en uzun gurub vakti ile en kısa vakti arasında 176 dakika fark olmaktadır. Tulu vakitleri arasında da aynı fark olduğundan, en uzun gündüz ile en kısa gündüz arasında, 352 dakika [5 saat 52 dakika] fark olmaktadır.
Ekvator üzerindeki yerlerde, her zaman, 21 mart ve 23 eylülde ise her yerde, güneşin meyli, yani tan meyl sıfır olduğu için, Nısf fadla sıfır olur. 1 Nisanda güneşin meyli 4 derece 20 dakika, tadil-i zaman – 4 dakikadır. Viyana şehrinin arz derecesi 48 derece 15 dakika olduğundan, hesap makinesinin CE/C 4.20 µ tan æ 48.15 µ tan = arc sin æ 4 = düğmelerine basınca, Nısf fadla takriben 19 buçuk dakika olur. Viyananın mahalli vasati saati ile akşam namazı [şeri gurub] vakti 6 saat 33 buçuk dakika olur. Viyananın tul derecesi 16 derece 25 dakika olup saat başı tul dairesinin 1 derece 25 dakika şarkında olduğundan, Londradan bir saat ileri olan coğrafi müşterek saatine göre akşam namazı vakti 6 yı 27,5 dakika geçe olur. Parisin arz derecesi 48 derece 50 dakika olduğundan, Nısf fadlası 20 dakika, mahalli vasati zamana göre akşam namazı vakti 6 saat 34 dakikadır. Tulü + 2 derece 20 dakika şarkta olduğundan, coğrafi müşterek saati ile 6 saat 25 dakika olur ise de, Fransanın müşterek saati, coğrafi saatten bir saat ileri olduğundan, 19 saat 25 dakika olur. Newyorkun arz derecesi 41 derece olduğundan, Nısf fadlası 15 dakika, mahalli vasati saatine göre, akşam namazı vakti 6 saat 29 dakikadır. Tulü – 74 derece olup saat başı tul yarım dairesinin 1 derece şarkında olduğundan, Londradan [75÷15] beş saat geri olan coğrafi müşterek saatine göre 6 saat 25 dakika olur. Delhinin arz derecesi 28 derece 45 dakika, Nısf fadlası 9,5 dakika, mahalli vasati saatine göre akşam namazı vakti 6 saat 23,5 dakikadır. Tulü 77 derece olup saat başı tul yarım dairesinin 2 derece şarkındadır. Londradan beş saat ileri olan müşterek saatine göre 6 saat 15,5 dakika olur.
Trabzon şehrinin arz derecesi, İstanbul gibi, 41 derecedir. Tul derecesi ise 39 derece 50 dakikadır. 1 Mayıs gününün Nısf fadlasını bulmak için, ziya ile çalışan CASIO hesap makinesinin ON 14 ¬ 55 ¬ tan æ 41 tan = INV sin æ 4 = INV ¬ düğmelerine basılınca, makinenin levhasında 53 dakika 33 saniye görülür. Bu da, takriben 54 dakika olur. Muhtelif hesap makinelerinin kullanılmaları birbirlerinin aynı değildir. Mahalli vasati zamana göre gurub vakti, İstanbul gibi, 7 ye 01 dakika geçe ve müşterek zamana göre, bundan 39 dakika önce, yani 6 yı 22 geçe olur. Mekke-i mükerremenin arz derecesi 21 derece 26 dakika, tul derecesi, Trabzon gibi, 39 derece 50 dakikadır. 1 Mayıs günü için Nısf fadlası, 24 dakika olur. Mahalli vasati zamana göre gurub vakti 6 yı 31 dakika geçe ve 30 dereceden geçen saat başı tul yarım dairesi için olan müşterek saate göre 39 dakika evvel, yani gurub vakti 5 saat 52 dakika olur. 1 Kasım [Teşrin-i sani] günü meyl-i şems –14 derece 16 dakika ve tadil-i zaman + 16 dakikadır. Nısf fadla, İstanbul için 51, Mekke için 23 dakika olup müşterek saate göre gurub vakti, İstanbul için 5 saat 7 dakika, Mekke-i mükerreme için 4 saat 52 dakika olur. 1 Kasım günü, İstanbul’da akşam ezanından 15 dakika evvel, radyoda Mekkenin akşam ezanı dinlenebilir. Yukarda, muhtelif şehirler için, gurub vakitlerinin hesaplarında İstanbul’un Temkini kullanıldı. Aynı arz derecesinde bulunan şehirlerin, ezani ve mahalli vasati saat makinelerinde, namaz vakitleri birbirlerinden, temkinlerinin farkları kadar farklıdır.
Mahalli vasati güneş zamanına göre zeval vakti, her yerde 12 rakâmindan tadil-i zamanın değişmesi kadar, yani yarım dakikadan az değişmekte olup bir sene içinde, İstanbul’da 12 den 16 dakika kadar önce veya 14 dakika sonra olur. Müşterek zamana göre, Türkiyenin her yerinde, bu yerin tul derecesi ile 30 derece arasında olan tul farkının dört misli dakika, mahalli vakitlerden evvel veya sonra olur. Zeval vakitleri, ezani saat makinesinde, her gün bir iki dakika değışır. Osmanlılar zamanında büyük camilerde, bu ayarlamayı yapan Muvakkıt’ler vardı.
Tadil-i zaman miktarını, kolayca bulmak için öğle namazının müşterek zamana göre, mesela İstanbul’daki vakti, doğru olduğuna güvenilen, bir takvimden bulunur. Bundan 14 dakika çıkarılınca, mahalli vasati güneş zamanına göre zeval vakti olur. Hakiki güneş zamanına göre zeval vakti her yerde 12 de olduğu için, bu iki zeval vakitleri arasındaki zaman farki tadil-i zaman olur. Vasati saat ile zeval vakti, 12 den noksan ise, tadil-i zaman (+), fazla ise (–) olur.
Martın birinci günü, tadil-i zaman –13 olduğundan, mahalli vasati güneş zamanına göre zeval vakti, her yerde 12 ye 13 dakika geçe olur. Öğle namazı vakti, bundan temkin miktarı sonra olur. Mesela, İstanbul’da 12 ye 23 geçe olur. Herhangi bir yerde, müşterek zamana göre, bu yerin tul derecesi ile saatbaşı tul yarım dairesinin derecesi arasındaki farkın dört katı kadar, mahalli vasati zamana göre olan vakitten önce veya sonra olur. Türkiyedeki bir yerin tul derecesi, 30 dan fazla ise önce, noksan ise sonra olur. Böylece, müşterek zamana göre öğle namazı vakti Ankarada takriben 12 ye 11 dakika ve İstanbul’da 12 ye 27 dakika geçedir. Müşterek saat makinesi, bu zuhr vaktine gelince, ezani saat makinesi, nısf fadla ile bulunan zuhr vaktine getirilirse, ezani saat makinesinin o günkü ayarı yapılmış olur. En yüksek yerin yükseklik miktarı bilinmiyorsa, en yüksek yerden ziyanın kaybolduğu vakit ile ufk-ı hissiden gurubun görüldüğü vakit arasındaki zaman, yahut en yüksek yerden ziyanın kaybolduğu vakitte 12 yapılan ezani saat makinesi, nısf fadla ile bulunmuş olan zuhr vaktine gelince, mahalli vasati saat makinesinin gösterdiği vakit, tadil-i zaman ile muamele edilirse, neticenin 12 den farkı olan zaman, yahut mahalli vasati saate göre, en yüksek yerde ziyanın kaybolduğu vakitten nısf fadla ile bulunan gurub vaktinin farki o mahallin (Temkin zamanı) olur. Yahut, tadil-i zaman + ise mahalli vasati zamana göre, takvimde yazılı olan zuhr vaktinin 12 den farkı ile tadil toplanınca ve – ise bu farktan tadil çıkarılınca (Temkin zamanı) olur.
İbni Âbidin ve Şâfiî (El-envar) ve maliki (El-mukaddemet-ül-izziye) şerhinde, (Mîzan-ül-Kübrâ) da diyor ki (Namazın sahih olması için, vakti girdikten sonra kılınması ve vaktinde kılındığını bilmek şarttır. Vaktin girdiğinde şüpheli olarak kılıp, sonra vaktinde kılmış olduğunu anlarsa, bu namazı sahih olmaz. Vaktin bilinmesi, vakitleri bilen âdil bir müslümanın okuduğu ezanı işitmekle olur. Ezanı okuyan âdil değil ise, [veya âdil müslümanın hazırladığı takvim yoksa], kendisi vaktin girdiğini araştırıp, kuvvetli zannedince kılmalıdır. Fasıkın veya âdil olduğu bilinmeyen kimsenin, kıbleyi göstermesi, temiz, necis, helal, haram gibi dinden olan şeylere şahâdet etmesi [söylemesi] de, ezan gibi olup ona değil, kendi araştırıp anladığına uyması lâzımdır.).
Sabah namazını her mevsimde (İsfar) etmek, yani ortalık aydınlanınca kılmak müstehaptır. Cemaat ile öğle namazını, yazın sıcakta geç, kış günleri ise, erken kılmak müstehaptır. Akşam namazını her zaman erken kılmak müstehaptır. Yatsıyı, şeri gecenin yani gurubdan fecre kadar olan zamanın üçte biri oluncaya kadar geç kılmak müstehaptır. Gecenin yarısından sonraya bırakmak tahrimen mekruhtur. Bu geciktirmeler, hep cemaat ile kılanlar içindir. Evinde yalnız kılan, her namazı vakti girer girmez kılmalıdır. (Künuz-üd-dekaık)da yazılı ve Hakimin ve Tirmüzinin bildirdikleri hadis-i şerifte, (İbâdetlerin en kıymetlisi, evvel vaktinde kılınan namazdır) buyuruldu. (İzalet-ül hafa)nın beşyüzotuzyedinci sayfasında yazılı, (Müslim) kitabındaki hadis-i şerifte, (Bir zaman gelecek, amirler, imamlar, namazı öldürecekler, vaktinden sonraya bırakacaklardır. Sen, namazını vaktinde kıl! Senden sonra, cemaat olurlarsa, onlarla da, tekrar kıl! İkinci kıldığın nâfile olur) buyuruldu. İkindiyi ve yatsıyı, İmâm-ı Âzâmin kavline göre kılmak ihtiyatlı olur. Uyanamayan, vitiri yatsıdan hemen sonra kılmalıdır. Yatsıdan evvel kılarsa, sonra tekrar kılar. Uyanabilen ise, gecenin sonunda kılmalıdır.
Ahmed Ziya beğ, 157.ci sayfada diyor ki bir beldede, mahalli vasati zamana göre malum olan bir namazın şeri vakti ile o günkü tadil-i zamanın cebrsel toplamı, hakiki güneş zamanına göre vakit olur. Bunun ile Ezani zamana göre olan zuhr vakti toplanıp, bir temkin çıkarılırsa, bu namazın Ezani zamanına göre şeri vakti elde edilir. Mecmu 12 den fazla olursa, bu fazlalık, ezani vakit olur. Mesela, Martın birinci günü, güneş İstanbul’da müşterek zamana göre saat 18.00 de batıyor. Gurub vaktindeki Tadil-i zaman –12 dakika olduğundan, İstanbul’da hakiki güneş zamanına göre şeri gurub vakti 5 saat 44 dakikadır. Ezani zamana göre, şeri zuhr vakti 6 saat 26 dakika olduğundan, güneşin batması: 6 saat 26 dakika +5 saat 44 dakika –10 dakika=12 olur. Genel olarak:
(1) Ezani zamana göre vakit = Hakiki zamana göre aynı andaki vakit + Ezani zamana göre zuhr vakti – O mahallin temkin zamanı
(2) Hakiki zamana göre vakit = Ezani zamana göre vakit + Hakiki zamana göre şeri gurub vakti
dir. İkinci müsavatta, gurub vakti vasati ise, bulunan zevali vakit de vasati olur. İkinci müsavattan:
(3) Ezani zamana göre vakit = Hakiki zamana göre vakit – Hakiki zamana göre şeri gurub vakti
de olur. Buradaki gurub vakti, hakiki vakitten büyük ise, hakiki vakte 12 ilave edilip, sonra çıkarılır.
(2) ve (3) cü müsavatlarda, zevali vakitler, hep hakiki ise de, müşterek vakti hakikiye ve bulunan hakikiyi tekrar müşterek vakte çevirirken, aynı sayılar toplandığı, sonra da çıkarıldıkları için, müşterek vakti hakikiye çevirmeksizin yapılan hesaplar da, aynı neticeyi vermektedir. Yani:
(4) Müşterek zamana göre vakit = Ezani zamana göre vakit + Müşterek zamana göre şeri gurub vakti.
(5) Ezani zamana göre vakit = Müşterek zamana göre vakit – Müşterek zamana göre şeri gurub vakti.
Yukarıda bulduğumuz Martın birinci günü, gurub vakti, (5). ci müsavata göre, 18 – 18 = 0, yani ezani zamana göre 12 de olur. Bunun gibi, Martın birinci günü, ikindi vakti, müşterek zamana göre 15 saat 34 dakika ve gurub vakti 6 saat olduğundan, ezani zamana göre ikindi vakti:
15 saat 34 dakika – 6 saat = 9 saat 34 dakika
olur. Yine bunlar gibi, o günkü ezani zamana göre imsak vakti 10 saat 52 dakikada olduğundan, müşterek zamana göre imsak vakti, (4) müsavata göre: 10 saat 52 dakika + 6 = 16 saat 52 dakika, yani 4 saat 52 dakika olur. 23 Haziran 1982 Çarşamba günü olan 1 Ramazan 1402 günü hakiki zamana göre İstanbul’da güneşin gurub vaktini bulalım: O gün İstanbul’da ezani zamana göre zuhr, yani öğle namazı vakti 4 ü 32 geçe ve Tadil-i zaman –2 dakikadır. İstanbul’un hakiki zamana göre gurub vakti, bunun 12 den farkı olan 7 ye 28 geçe olur. Hakiki zamana göre şeri gurub vakti 7 ye 38 geçe olur. Vasati güneş zamanına göre 19 u 40 geçe olur. Türkiyenin müşterek zamanına göre ise, 19 u 44 dakika geçe olur. İleri saat ile 20 ye 44 geçe demektir. Müşterek zamana göre vakit, gurub vaktinden küçük ise, (3).cü ve (5).ci düsturlarda bunun 12 veya 24 fazlası kullanılır. Ahmed Ziya beğ,
Ezani zamana göre vakit = Hakiki zeval vakti + Hakiki vakit… (6) ve
Hakiki vakit = Ezani vakit – Hakiki zeval vakti… (7) düsturlarını kullanmaktadır.
Müneccim başı Mustafa efendi, 1317 [m. 1899] senesindeki ceb takviminde diyor ki gurubi ve zevali vakitleri birbirlerine çevirmek için, öğleden önce ise, bilinen vakit, öğle namazının vaktinden çıkarılır. Bulunan fark, diğer saatin öğle namazı vaktinden çıkarılır. Öğleden sonra ise, bilinen vakitten, öğle namazının vakti çıkarılır. Bulunan fark diğer saatin öğle namazı vaktine ilave edilir. Mesela, 1989 senesi Haziranın 12. ci günü imsak vakti, ezani zamana göre 6 yı 22 geçedir. Zuhr vakti 4 ü 32 geçedir. Fark, 16.32 – 6.22=10 saat 10 dakikadır. Müşterek zamana göre zuhr vakti olan 12.14 den çıkarınca, müşterek zamana göre imsak vakti 2 ye 4 geçedir.
Güneşin, belli bir namaz vaktinin başladığı irtifaa geldiği vakti bulmak için, evvela (Fadl-ı dair=Zaman farkı) hesap edilir. Fadl-ı dair, gündüz güneşin merkezinin bulunduğu nokta ile zeval vakti arasında, gece ise, gece yarısı arasında olan zamandır. Fadl-ı dair zaviyesine H dersek, kürevi müselles [üçgen] formüllerinden:

müsavatı ile hesap edilir. Buradaki M miktarı; kürevi müsellesin üç kenarına tekabül eden üç kavsin zaviye miktarları toplâminın yarısı olup bu kürevi müselles 185. ci sayfadaki birinci şekilde gösterilmiştir.

İrtifa, hakiki ufkun üzerinde ise +, altında ise – dir. Meyl ile irtifaın işaretleri zıd ise, meylin tamamı yani 90° den farkı yerine, 90° ile toplamı alınır.
Fadl-ı dair formülünde M nin kıymeti yerlerine konup basitleştirilirse:

Buradaki H zaviyesinin zamanı, Nısf-ün-nehardan itibaren ölçülür. Burada D = zeval vaktindeki gayenin tamamisi = arz-ı belde – meyl-i şems = ª –  dır. Z = Zenit= (Semadaki semt-ür-res noktasının irtifaının tamamisi) = 90 – semtürres irtifaı olup çubuğun tepesinden semadaki zeval ve semt noktalarına giden iki yarım doğru arasındaki (Fey-i zeval) zaviyesidir. Bütün değerleri işaretleri ile kullanılır.
13 Ağustos günü İstanbul’da asır-ı evvel, yani ikindi namazının evvel vaktini hesap edelim. Yere bir metre uzunluğunda bir çubuk dikildiğini kabul edelim: [Bir dik üçgende, iki dar açı, birbirinin tamamisidir. Bir kenarı 1 cm. olan bir açının (tan)ı, karşısındaki kenarın uzunluğunu gösterir. Güneşin yerdeki dar açısı, güneşin irtifaıdır.]
tan Z1 = tan (tamam-ı irtifa-ı asır) = 1 + Fey-i zeval = Asır-ı evvel zılli
Fey-i zeval = tan (tamam-ı gayetül-irtifa) = tan D
dır. Arz-ı belde ile meyl-i şemsin işaretleri birbirinin aynı ise, yani ikisi de aynı nısf kürede olunca, tamam-ı arz ile meyl toplanarak, işaretleri birbirlerinin aksi ise, yani başka nısf kürelerde olunca, meyl çıkarılarak, zeval vaktindeki güneşin (Gâyet-ül-irtifa) derecesi bulunur. Arz-ı beldenin tamamisi ile meylin toplamı 90 dan fazla olursa, fazlalığın doksandan farki gâyet-ül irtifa olur ve güneş, semanın şimal tarafında bulunur. Arz ile meyl aynı cihette iseler, arz derecesinden meyl çıkarılınca, başka cihette iseler, toplanınca, gâyet-ül-irtifaın tamamisi (D) olur.
gâyet-ül-irtifa = 49 derece + 14 derece 50 dakika = 63 derece 50 dakika
log (Fey-i zeval) = log tan (26 derece 10 dakika) =
Fey-i zeval = 0,4913 metre
tan Z1 = tan (tamam-ı irtifa) = 1,4913 ve log tan (tamam-ı irtifa) = 0,17357
Yahut Privileg hesap makinesinde, 1,4913 arc tan ¥ düğmelerine basınca, tamam-ı irtifa-ı şems = bud-i semt = Z1 = 56 derece 9 dakikadır.

derece 54 dakikadır. İki misli alınınca, H = 57 derece 48 dakika ve bunun dört misli olan Fadl-ı dair zamanı, 231,2 saat dakikası ve böylece, 13 Ağustos günü asır-ı evvel için, Fadl-ı dair zamanı = 3 saat 51 dakika olur. Hakiki zeval vaktinde hakiki saat sıfır olduğu için, doğruca hakiki zamana göre hakiki asır-ı evvel vakti 3 saat 51 dakika olur ki hakiki zuhr vaktinden, çubuğun gölgesinin kendi boyu kadar uzaması için geçen zaman sonradır. Şeri zuhr vaktinden geçen zaman için, şeri ikindi (Asır-ı evvel) vakti, bundan o mahaldeki temkin zamanı sonra olur. Tadil-i zaman -5 dakika olduğundan, vasati müşterek zamana göre 16 yı 10 dakika geçe olur. Sayfa 195 deki 5. ci müsavat mucibince, bu müşterek saatten, müşterek zamana göre gurub vakti olan 7 saat 12 dakika çıkarılarak, İstanbul’da ikindi vakti, ezani zamana göre, 8 saat 58 dakika olur. Fadl-ı dair zamanı ile ezani zuhr vakti yani gurubi zamana göre hakiki zeval vakti olan 5 saat 7 dakikayı toplayınca da, hem gurubi zamana göre hakiki ikindi vakti, hem de ezani zamana göre şeri asır-ı evvel vakti olur. Çünkü, şeri asır-ı evvel vakti, bu mecmudan, yani gurubi hakiki vakitten Temkin zamanı sonra olur ise de, ezani zamana göre şeri vakti, bu gurubi şeri vakitten Temkin zamanı evvel olur. Bunun gibi, zuhr, akşam ve yatsı namazlarının, ezani zamana göre şeri vakitleri de, hesap ile bulunan gurubi zamana göre hakiki vakitlerinin aynıdır.
Asır-ı evvel irtifaını bulmak için, diğer bir usûl, her gün, güneşin gaye irtifaı ve bu irtifada olduğu vakit, bir metre çubuğun gölgesinin uzunluğu ölçülerek veya hesap edilerek, yazılır. Böylece, bir (İrtifa – gölge uzunluğu) cedveli hâsıl olur. İstanbul’da 13 Ağustosta, gaye irtifaı 640 olduğundan, gölge uzunluğu, cedvelde 0,49 m. bulunur. Asır-ı evvelde gölge 1,49 m. ve irtifa 340 olur. (İrtifa – gölge uzunluğu) cedveli, 1924 (Takvim-i sal) sonunda ve yazımızın sonunda mevcuttur.
İkindi namazının asır-ı sani vakti de aynı müsavat ile bulunur ise de, burada:
tan Z2 = tan (tamam-ı irtifaı şems) = 2 + Fey-i zeval = Asır-ı sani zılli
Z2 = tamam-ı irtifa = Bud-i semt = 68 derece 8 dakika olur. Buradan:
M = 96 derece 9 dakika ve H = 73 derece 43 dakika,
Fadl-ı dair zamanı 4 saat 55 dakikadır. Buna Temkin ilave edince, İstanbul’da, hakiki zamana göre asır-ı sani 5 saat 5 dakika olur.
İkindi namazı vaktinde, asır-ı evvel için:
Z1 = tamam-ı irtifa = Bud-i semt = arc tan (1 + tan D) ve asır-ı sani için:
Z2 = tamam-ı irtifa = arc tan (2 + tan D) münasebetleri ile de tamam-ı irtifa [Z] ve sonra Fadl-ı dair hesap edilebilir. D nın tanjantı fey-i zevaldir. Bu tanjant 1 veya 2 ile toplanır. Tanjantı bu yekuna eşit olan açı, ikindi için Z değeridir.
Yatsı namazının işa-i evvel vaktinde güneşin merkezi hakiki üfuktan 17 derece aşağıdadır. Yani hakiki irtifa – 17 derecedir. Meyl-i şemsin tamamı yerine 90 ile toplamı alınacağından:

derece 25 dakika ve H = 50 derece 53 dakika ve Fadl-ı dair zamanı 3 saat 24 dakika olur, ki yatsının hakiki zamana göre vaktinin gece yarısından farkıdır. Bunun 12 den farkına, İstanbul için, 10 dakika Temkin ilave edilir. Çünkü, güneşin merkezi, şeri üfuktan, daha sonra ayrılacağı gibi, arka kenarı da üfuklardan, daha sonra ayrılacaktır. 13 Ağustos günü yatsı vakti, hakiki zamana göre 8 saat 46 dakika, müşterek saate göre, 8 saat 55 dakika olur. Fadl-ı dair zamanı, hakiki gece yarısına müsavi olan ezani zuhr vaktinden çıkarılıp, Temkin ilave, bulunan gurubi zamanı ezani zamana tahvil için bir temkin tarh edilir. Temkini önce ilave, sonra tarh etmek yerine temkin hesaba katılmadan da, gurubi ve ezani zamanlara göre şeri işa-i evvel vakti 1 saat 42 dakika olur.
13 Ağustosta, fecir-i sâdık dediğimiz beyazlık doğmaya başlarken, güneşin merkezi hakiki üfuktan 19 derece ile irtifa zaviyesinin toplamı kadar aşağıdadır. Yani, hakiki irtifaı şems – 19 dereceden farklıdır.

derece 25 dakika ve H = 47 derece 26 dakika ve onbeşe bölünüp, Fadl-ı dair zamanı 3 saat 10 dakika olur ki güneş merkezinin gece yarısından uzaklık zamanıdır. Gece yarısı hakiki saat sıfır olduğundan, hakiki (imsak vakti) olur. Bundan 10 dakika Temkin çıkarılır. Çünkü, güneşin – 19 derece irtifadan şeri ufka mesafesi, hakiki ufka olan mesafesinden daha azdır ve üst kenarı, üfuklara merkezinden daha yakındır. İstanbul’un hakiki zamana göre şeri imsak vakti 3 saat olur. İmsak vakti müşterek zamana göre 3 saat 9 dakika olur. Fadl-ı dair, hakiki gece uzunluğunun yarısına müsavi olan zuhr vaktine [5:07 ye] ilave ve 20 dakika Temkin çıkarılırsa, ezani zamana göre (imsak vakti) 7 saat 57 dakika olur. Tertibli CASIO fx – 3600p hesap makinesi ile Fadl-ı dair 8 saat 50 dakika bulunuyor ki Fecir vaktinin zeval vaktinden farkıdır. Gece yarısından farkı için bu, 12 den çıkarılır. Fadl-ı dair, yine 3 saat 10 dakika olur. (Rub’-ı daire) tarifesine bakınız!
Fecir vakti ile tulu vakti arasındaki zamana (Hisse-i fecir) denir. Şafak vakti ile gurub vakti arasındaki zamana (Hisse-i şafak) denir. Fecir ve şafak vakitlerinin Fadl-ı dair zamanları ezani zuhr vaktinden [yani gece yarısından] çıkarılır. Yahut, Fadl-ı dairlerinin tamamilerine Nısf fadla, kış aylarında ilave, yaz aylarında tarh edilip zamana çevrilince, bu hisse zamanları elde edilir. Fecir ve şafak vakitlerinin irtifaları (–) işaretli oldukları için, Fadl-ı dairleri, gece yarısından başlamaktadır.
Ahmed Ziya beğ diyor ki (İslam âlimleri, imsak vaktinin, beyazlığın ufk-ı zâhiri hattı üzerinde yayıldığı vakit değil, beyazlığın üfuk üzerinde ilk görüldüğü vakit olduğunu bildirdiler). Bazı Avrupa kitapları ise, fecir, beyazlıktan sonra başlayan kırmızılığın üfuk üzerinde yayılmasının tamam olduğu vakittir diyerek, güneşin üfuk altında -16 derecedeki hakiki irtifaı ile hesap etmektedir. 1983 senesinden beri, bazı takvimcilerin, bu Avrupa kitaplarına uyarak, imsak vakitlerini, -16 dereceden hesap ettikleri görülüyor. Bu takvimlere uyanlar, sahur yemeğini, İslam âlimlerinin yazdıkları vakitlerden 15-20 dakika sonraya kadar yiyorlar. Bunların oruçları sahih olmuyor. Ahmed Ziya beğin, Miladi 1926, Kameri 1344 ve Şemsi 1305 tarihli (Takvim-i Ziya) cep takviminin ilk ve son sayfalarınde, (Diyanet işleri riyaseti heyet-i müşaveresi tarafından tetkik edilip ve riyaset-i celilenin tasdiki ile tab’ edilmiştir) yazılıdır. Din işlerinde İslam âlimlerinin ve astronomi mütehassısının tasdik ettiği namaz vakitlerini değiştirmemelidir. Elmalılı Hamdi Yazır, (Sebil-ür-reşad) mecmuasının yirmiikinci cildinde, bu hususta tafsilat vermiştir.
Güneşin meyli her ân değiştiğinden, hakiki netice almak için, meylin her saatlik değişmeleri hesaba katılır. Mesela:
4 Mayıs günü, öğleden sonra İstanbul’da saatimizin ayarının doğruluğunu tetkik edelim. Londra saati ile 00:00 da yani o gün başında (evvelki gece yarısı) güneşin meyli + 15 derece 49 dakikadır. İstanbul’da (Rub’-ı daire) denilen alet ile güneşin üst kenarının riyadi ufka göre zâhiri irtifaı ölçülüp bundan nısf-ı kutr-i şems için 16 dakika ve ayrıca, bu irtifaa mahsus olan (hava inkisarı) çıkarılarak, güneş merkezinin semadaki hakiki yerinin, hakiki ufka göre hakiki irtifaı bulunur. Bu hakiki irtifa, mesela + 49 derece 10 dakika bulunduğu ânda, zevali müşterek saatimiz 2 ye 38 dakika geçiyor ise, bunu hemen yazarız. Mayısın 5. ci günü güneşin meyli + 16 derece 6 dakikadır. 24 saatlik meyl farkı 17 dakikadır. Saatimiz, zevalden 2 saat 38 dakika sonra ve Londradaki zaman İstanbul’dan 1 saat 56 dakika geri olduğu için, Londrada gece yarısı ile İstanbul’da irtifa ölçülen vakit arasındaki zaman farkı 12 sa’. + 2 sa’. 38 d – 1 sa’. 56 d. = 12 sa’. 42 d. = 12,7 sa’.dir. Bu miktar zaman için, meyl farkı (17/24) æ 12,7 = 9 dakika olur. Namaz vakitlerinin tayininde de, meyl farkları hesaba katılmalıdır. Mayısta meyl artmakta olduğundan, meyl + 15 derece ve 58 dakikadır.
Fadl-ı dair derecesini bulmak için, hesap makinelerine daha uygun olan:

olur. Onbeşe bölünce, zaman olarak Fadl-ı dair zamanı, 2 saat 30 dakika olur ki hakiki güneş zamanına göredir. Bu neticeyi elde etmek için, pil ile işliyen privileg hesap makinesinin şu düğmelerine basılırsa; CE/C 15.58 µ cos æ 41 cos = MS 49.10 µ sin – 15.58 µ sin æ 41 sin = ÷ MR = arc cos æ 4 = makinenin levhasında 149,7 dakika hâsıl olur. 4 Mayıs günü tadil-i zaman + 3 dakika olduğundan, müşterek vasati zamana göre 2 saat 31 dakika olur. Saatimizin 7 dakika ileri olduğu anlaşılmaktadır.
(3). cü cos H müsavatında sayılar, mutlak (işaretsiz) olarak hesaba katılmıştır. Bir şehrin Erd küresi üzerindeki yeri ile güneşin semadaki yeri aynı yarım kürede, yani arz-ı belde ile meyl-i şems aynı işaretli ise, güneş ufkun üzerinde iken, yani gündüzleri, yukarıdaki formülün payındaki (–) işareti, geceleri ise (+) işareti, aksi hâlde bunların tersi kullanılır. Bu şekilde elde edilen fadl-ı dair, gündüz ise, güneş merkezinin bulunduğu mahal ile Nısf-ün-nehar vakti arasındaki zamandır. Gece ise, gece yarısı arasındaki zaman olur. İstenirse aynı formül hep sadece payındaki (–) işareti ile de kullanılabilir. Bu takdirde bütün sayılar işaretleri ile hesaba katılır ve bulunan H dâima Nısf-ün-nehardan itibaren ölçülür.
Bu Fadl-ı dairi (3). cü düsturun ikinci şekline göre de bulalım. Bunun için, Privileg makinesinin CE/C 49.10 µ sin – 15.58 µ MS sin æ 41 sin = ÷ MR cos ÷ 41 cos = arc cos ÷ 15 = ¥ düğmelerine basılınca, makinenin levhasında (2 sa’. 29 d. 44,59 s.) görülüp, fadl-ı dair zamanı takriben 2 saat 30 dakika olur.
Güneşin üst kenarının rub’ı daire tahtası ile ufk-ı riyadiye göre ölçülen zâhiri irtifaını tashih için, bundan, buna ait hava inkisarı ve şemsin nısf kutr-ı zâhirisi tarh ve ihtilaf-ı manzar ilave edilerek, merkezinin ufk-ı hakikiye göre, hakiki irtifaı bulunur. İşrak ve İsfirar vakitlerinin de, saat ayarının doğruluğunu tetkik etmek gibi hesap edileceği, Ahmed Ziya beğin (Rub’-ı daire) kitabında yazılıdır.
11 Ocak günü İstanbul’da, bayram namazı, yani (İşrak) vaktini bulalım: Bu vakit, şemsin, arka [alt] kenarının zâhiri üfuk hattından bir mızrak boyu yükseldiği vakit olup merkezinin ufk-ı hakikiden irtifaının, 5 derece olduğu vakittir. Şemsin meyli – 21 derece 53 dakikadır. Bir gün sonraki meyl – 21 derece 44 dakikadır. Bir günlük meyl farkı 9 dakikadır. Bayram namazı gece yarısından 8 saat kadar sonra olacağından ve İstanbul Londradan 2 saat ileri olduğundan, 6 saatlik meyl farkı iki dakika olur. Bu ayda meyl mutlak değerce azalmakta olduğundan, işrak zamanındaki meyl – 21 derece 51 dakika olur. Işık tesiri ile pilsiz işliyen CASIO hesap makinesinin ON 5 sin – 21 ¬ 51 ¬  sin æ 41 sin = ÷ 21 ¬ 51 ¬  cos ÷ 41 cos = INV cos ÷ 15 = INV ¬ düğmelerine basınca, makinenin levhasında 4 saat 7 dakika bulunur. Bu fadl-ı dairin zeval vaktinden [12 den] farkı olan 7 saat 53 dakika, güneş merkezinin hakiki zamana göre, işrak vakti olur. Tadil – 8 dakika olduğundan, müşterek saate göre 8 saat 5 dakikadır. 10 dakika ihtiyat ilave edilerek takvimlere 8.15 yazılır. Ezani zuhr vaktinden [7 saat 22 dakikadan] fadl-ı dair çıkarılınca, gurubi zamana göre, işrak vakti 3 saat 15 dakika olur. Bayram namazı vaktinin, ihtiyatlı olması için, düha vakitleri Temkin zamanı kadar sonraya alınmış, bunun için, ezani saat ile düha vakti, takvimlere, Temkin çıkarılmadan 3.15 yazılmıştır. (Kedusi) sonunda diyor ki (Nısf fadlanın iki mislinden, kışın iki temkin tarh edilir. Yaz aylarında, iki temkin ilave, mecmuun tamamisi saate tahvil ve 6 ya ilave edilince, ezani zamana göre tulu vakti olur. İki temkin tarh yerine ilave ve ilave yerine tarh ve neticeye ihtiyat olarak bir temkin ilave edilirse, (düha) vakti, yani işrak namazı vakti olur.) Kedusinin irtifa risalesi 1268 [m. 1851] de telif ve 1311 de tekrar tab’ edilmiştir.
Aynı günde (İsfirar-ı şems) vakti, güneşin ön [alt] kenarının zâhiri üfuk hattına bir mızrak boyu yaklaştığı, yani merkezinin hakiki üfuktan 5 derece irtifada olduğu vakit olup ihtiyaten 40 dakikadır. İsfirar gece yarısından 16 saat kadar sonra olacağından ve İstanbul’daki zaman, Londradakinden 1 saat 56 dakika ileri olduğundan bu vakitteki meyl, gece yarısındaki meylden 5 dakika 16.5 saniye az, yani – 21 derece 47 dakika 43.5 saniye olur. Pil ile işliyen tertibli CASIO makinesinin anahtarı sağa doğru açılıp, P1 5 RUN 21 ¬ 47 ¬ 43.5 ¬  RUN 41 RUN düğmelerine basınca, çok kolay olarak Fadl-ı dair 4 saat 7 dakika 20,87 saniye bulunur ve anahtar kapatılır. Zeval vaktinde hakiki saat sıfır olduğu için, hakiki zamana göre isfirar vakti, Fadl-ı dairin kendisi olur ve vasati zamana göre 4 saat 15 dakika ve müşterek zamana göre 4 saat 19 dakika olur. Ezani zamana göre zuhr vakti ile Fadl-ı dair toplamı 11 saat 29 dakika, gurubi zamana göre isfirar vakti olup bundan bir Temkin çıkarılınca, ezani zamana göre isfirar vakti 11 saat 19 dakika olur. Ezani veya mahalli veya müşterek vasati zamanlara göre tulu vakti ile gurub vakti toplâmindan, takvimde yazılı olan işrak vaktinin temkin noksanı çıkarılınca da, İsfirar-ı şems vakti olur. İsfirar ile gurub vakitleri arasındaki fark, işrak ile tulu vakitleri arasındaki fark kadar olup ihtiyaten 40 dakikadır.
CASIO fx–3600 P makinesini yukardaki gibi kullanmak üzere tertip için, aşağıdaki düğmelerine basılır. MODE ¹ P1 ENT sin – ENT Kin 1 sin æ ENT Kin 3 sin=÷ Kout 1 cos ÷ Kout 3 cos = INV cos ÷ 15 = INV ¬ MODE 
1 Şubat gününde, ikindi namazının İstanbul’daki vakitlerini bulalım: Şemsin meyli – 17 derece 15 dakika ve tadil-i zaman – 13 dakika ve 31 saniyidir.
Fey-i zeval = tan (tamam-ı gayetül irtifa) ve tamam-ı gayetül irtifa = arz-ı belde – meyl olduğundan:
tan (Tamam-ı irtifaı asır-ı evvel) = [1 + tan (arz – meyl)] ve
tan (Tamam-ı irtifaı asır-ı sani) = [2 + tan (arz – meyl)] münasebetlerinden irtifalar bulunur. Privilegin CE/C 41 – 17.15 µ  = tan + 1 = arc tan MS 90 – MR = ¥ düğmelerine basılınca, irtifaı asır-ı evvel 20 derece 55 dakika olur. Sonra, makinenin 20.55 µ sin – 17.15 µ  MS sin æ 41 sin = ÷ MR cos ÷ 41 cos = arc cos ÷ 15 = ¥ düğmelerine basarak, fadl-ı dair zamanı 2 saat 40 dakika bulunur. İstanbul’da 10 dakika Temkin ilave edince, hakiki zamana göre asır-ı evvel vakti 2 saat 50 dakika, vasati zamana göre 3 saat 4 dakika, müşterek zamana göre 3 saat 8 dakika olur. Fadl-ı dair zamanı, ezani zuhr vaktine [7 saat 3 dakikaya] ilave edilince gurubi ve ezani zamanlara göre asır-ı evvel vakti 9 saat 43 dakika olur.
Asır-ı sani vaktinin irtifaı için CE/C 41 – 17.15 µ  = tan + 2 = arc tan MS 90 – MR = ¥ düğmelerine basılarak 15 derece 28 dakika ve Fadl-ı dair zamanı için 15.28 µ sin – 17.15 µ  MS sin æ 41 sin = ÷ MR cos ÷ 41 cos = arc cos ÷ 15 = ¥ düğmelerine basılarak 3 saat 21 dakika bulunur. Asır-ı sani vakti, hakiki zamana göre 3 saat 31 dakika, vasati zamana göre 3 saat 45 dakika, müşterek zamana göre 3 saat 49 dakikadır. Gurubi ve ezani zamanlara göre 10 saat 24 dakika olur.
13 Ağustos günü imsak vaktini (3) no.lu müsavatın birinci şekline göre de bulalım. Privilegin CE/C 19 sin + 14.50 µ MS sin æ 41 sin = ÷ MR cos ÷ 41 cos = arc cos ÷ 15 = ¥ düğmelerine basılarak, Fadl-ı dair zamanı 3 saat 10 dakika bulunur. Bundan 10 dakika Temkin çıkarılır ve gece yarısına ilave edilince, İstanbul için hakiki zamana göre imsak vakti 3 saat olur. Fecir-i sâdık vakti için bulunan bu Fadl-ı dair zamanı, gece yarısından [yani 0 dan] çıkmadığı için, 12 den çıkarılıp 10 dakika temkin ilave edilirse, işai saninin vakti, hakiki zamana göre tam 9 saat olur. Fadl-ı dair, gece yarısına müsavi olan ezani zuhr vaktine [5 saat 7 dakikaya] ilave ve 20 dakika çıkarılınca, kalan 7 saat 57 dakika, ezani imsak vakti olur.
13 Ağustosta işai evvel vaktini bulalım. Pille işliyen tertibli CASİO hesap makinesi ile fadl-ı dair:
P1 17 RUN 14 ¬ 50 ¬ RUN 41 RUN
düğmelerine basınca, 8 saat 36 dakika bulunur. Zeval vaktinde hakiki saat sıfır olduğundan, 10 dakika temkin ilave edilince, işai evvel vakti, hakiki zamana göre, 8 saat 46 dakika, müşterek saate göre, 8 saat 55 dakika olur. Ezani zuhr vakti, 5 saat 7 dakika olduğundan, ezani işa vakti, 13.43, yani 1.43 olur.
Kare-köklü muadeleye göre bulduğumuz, 13 Ağustos ikindi vaktini, ziya enerjisi ile çalışan pilsiz (Casio) elektronik hesap makinesi ile de hesap edelim: Fey–i zeval için ON 26 ¬ 10 ¬ tan düğmelerine basılarak makinenin levhasında 0,4913 hâsıl olur. Tamam-ı irtifaı asır-ı evvel için ON 1,4913 INVtan INV ¬ düğmelerine basılarak 56 derece 9 dakika bulunur. M için 75 ¬ 10 ¬ + 49 + 56 ¬ 9 ¬ = ÷ 2 = INV ¬ düğmelerine basınca 90 derece 9 dakika 30 saniye bulunur. H yı bulmak için ON15 sin æ 41 ¬ 10 ¬ sin ÷ 75 ¬ 10 ¬ sin ÷ 49 sin = INV sin æ 2 ÷ 15 = INV ¬ düğmelerine basılarak, Fadl-ı dair zamanı 3 saat 51 dakika olur.
Asır-ı evvel irtifaı 33 derece 51 dakika olduğu için, pil ile işliyen, tertibli CASIO fx-3600 P makinesinde P1 33 ¬ 51 ¬ RUN 14 ¬ 50 ¬ RUN 41 RUN düğmelerine basınca, asır-ı evvel için H = 3 saat 51 dakika bulunur.
NAMAZ KILMASI TAHRİMEN MEKRUH, YANİ HARAM OLAN ZAMAN ÜÇTÜR: Bu üç vakte, (Kerahet zamanı) denir. Bu üç vakitte başlanan farzlar sahih olmaz. Nâfileler sahih olursa da, tahrimen mekruh olur. Bu üç vakitte başlanan nâfileleri bozmalı, başka zamanlarda kaza etmelidir. Bu üç vakit: Güneş doğarken, batarken ve Nısf-ün-nehar dairesi üzerinde, [zeval vaktinde] yani gündüz ortasında ikendir. Burada, güneşin doğması, üst kenarının zâhiri üfuk hattından görünmeye başlayıp, bakamayacak kadar parlamasına yani (Düha vakti)ne kadar olan zamandır. Düha vaktinde güneş merkezinin ufk-ı hakikiden irtifaı beş derecedir. Alt kenarı ufk-ı mer’iden bir mızrak boyu irtifaındadır. Düha vakti, güneşin tuluundan takriben 40 dakika sonradır. Bu iki vakit arasındaki zaman, yani tulu ve düha vakitleri arasındaki zaman, (Kerahet zamanı)dır. Düha vakti olunca, iki rekat (İşrak namazı) kılmak sünnettir. Bu namaza (Kuşluk namazı) da denir. Bayram namazı da, bu vakitte kılınır. Güneşin batması da, tozsuz, dumansız, berrak bir havada, ziyanın geldiği yerlerin veya kendisinin bakacak kadar sararmaya başladığı vakitten bâtıncaya kadar olan zaman demektir. Bu vakte (İsfirar-ı şems) zamanı denir. İşrak vakitleri hesap edilirken, ihtiyat olarak, Temkin zamanı kadar sonraya alınmış, isfirar vakitleri değiştirilmemiştir. Namazı gündüz ortasında kılmak, ilk veya son rekatinin gündüz ortasına rastlaması demek olduğu, Tahtavinin (Merakıl-felah) haşiyesinde ve İbni Âbidinde yazılıdır.
Namaz vakitleri hesap edilirken, bir mahaldeki muhtelif yüksekliklerin muhtelif zâhiri üfuk hatlarına göre olan muhtelif zâhiri irtifalar yerine, o mahallin Sâbit olan şeri ufkuna göre şeri irtifaları hesaba katmak lazım olduğunu yukarıda bildirmiştik. Buna göre, şeri zeval vakti, güneşin ön ve arka kenarlarının, tulu ve gurub mahallerindeki şeri üfuklardan gaye irtifaında oldukları iki vakit arasındaki zaman olup o şehrdeki temkin zamanının iki misli bir zamandır. 1 mayısta, İstanbul’da hakiki zeval vaktinde güneşin merkezinin hakiki ufka nazaran gaye irtifaı 49 + 14,92 = 63,92 derecedir. Bu irtifa, tulu ve gurub ettiği hakiki üfuklara göre aynıdır. Bu irtifa için fadl-ı dair zamanı, H = 0 dakikadır. Hakiki zamana göre hakiki zeval vakti, her zaman ve her yerde saat 12 dedir. Tulu mahallindeki şeri ufka nazaran gaye irtifaına göre şeri zeval vaktinin başlaması, 12 den temkin zamanı evveldir. Gurub mahallindeki şeri üfuktan olan gaye irtifaına göre şeri zeval vaktinin bitmesi, hakiki zeval vaktinden Temkin zamanı sonradır. Yani, İstanbul için şeri zeval vakti, hakiki saat 12 den 10 dakika evvel başlar. Müşterek zamana göre şeri zeval zamanının evveli, Tadil-i zaman + 3 dakika olduğu için, 11 saat 51 dakika, sonu 12 saat 11 dakika olur. Güneşi görmeyenler için, takvimlerde yazılı olan (Zuhr vakti), bu zaman başlar. Aradaki yirmi dakikalık zaman, İstanbul için zeval vakti, yani (Kerahet vakti) olur. [182. ci sayfaya ve Hüsameddin efendinin (Şemail-i şerife) tercümesine bakınız!]
Hakiki gurub ve tulu vakitlerinde, güneşin (h) irtifaı sıfır olduğundan, 199/3.cü düstur: – tan ª æ tan  = cos H olur. 1 Mayıs günü için cos H = – 0,23, Fadl-ı dair derecesi 103,4 ve H = 6 saat 54 dakika ve hakiki gurub vakti, hakiki saat ile 6 saat 54 dakika ve mahalli vasati saat ile 6 saat 51 dakika, müşterek saat ile 6 saat 55 dakika, şeri gurub vakti 7 saat 5 dakika olur. Hakiki zamana göre hakiki tulu vakti = 12 – H = 5 saat 6 dakika, vasati saat ile 5 saat 3 dakika olur. Şeri tulu vaktini bulmak için, bundan İstanbul için 10 dakika Temkin çıkarılır. 4 saat 53 dakika, müşterek saat ile 4 saat 57 dakika olmaktadır. Ezani zamana göre zuhr vakti 5 saat 6 dakika olduğundan, bundan [veya 12 fazlasından] Fadl-ı dair zamanı çıkarılınca, gurubi zamana göre hakiki tulu vakti ve bundan iki temkin çıkarılınca, ezani zamana göre şeri tulu vakti, 9 saat 52 dakika olur. Gurubi zamana göre hakiki ve ezani zamana göre şeri gurubların vakti de, gurubi zamana göre zeval vakti ile Fadl-ı dair zamanının toplamı, yani 5.06 + 6.54 = 12 olur.
Ziyanın sürati saniyede 300000 km.dir. Erdın şemsten mesafesi vasati yüzelli milyon km. olduğu için, ziya güneşten Erde 8 dakika 20 saniyede geliyor. Güneş doğduktan 8 dakika 20 saniye sonra doğduğu görülebilir. İki nev’ zaman ve iki nev’ vakit vardır: Birincisi, (Riyadi) zaman olup güneşin merkezi, zeval vaktine veya hakiki gurub vaktine gelince başlar. İkincisi, (Mer’i) zaman olup güneşin bu iki vakte geldiği görülebilince başlar. Mer’i zaman, riyadi zamandan 8 dakika, 20 saniye sonra başlamaktadır. Bir namazın hesap ile bulunan riyadi vaktine 8 dakika 20 saniye ilave edince, mer’i vakti olur. Bundan 8 dakika 20 saniye çıkarılınca saatlerin gösterdiği mer’i vakit olur. Güneşin doğmasının ve bütün namazların vakitleri ve saat makinelerinin 12 olmaları, mer’i vakitlerdir. Yani güneşin semada görünen yerine göredir. Görülüyor ki saatler, hesap ile bulunan riyadi vakitleri de göstermektedir.
Güneş batarken, yalnız o günün ikindisi kılınır. İmâm-ı Ebû Yusufa göre, Cuma günü güneş tepede iken, nâfile kılmak mekruh olmaz. Bu kavl zayıftır. Bu üç vakitte önceden hazırlanmış cenazenin namazı, secde-i tilâvet ve secde-i sehv de câiz değildir. Hazırlanması bu vakitlerde biten cenazenin namazını, bu vakitlerde kılmak câiz olur.
Yalnız nâfile kılmak mekruh olan iki vakit vardır. Sabah tan yeri ağardıktan, güneş doğuncaya kadar, sabah namazının sünnetinden başka nâfile kılınmaz. İkindiyi kıldıktan sonra, akşam namazından önce nâfile kılmak mekruhtur. Cuma günü imâm minbere çıkınca ve müezzin ikâmet okurken, diğer namazlarda imâm namazda iken nâfileye, yani sünnete başlamak mekruhtur. Yalnız sabah sünnetine başlamak mekruh değildir. Bunu da saftan uzak veya direk arkasında kılmalıdır. Minbere çıkmadan başlanan sünneti tamamlamalı denildi.
Sabah namazını kılarken, güneş doğmaya başlarsa, bu namaz sahih olmaz. İkindiyi kılarken güneş batarsa, bu namaz sahih olur. Akşamı kıldıktan sonra, tayyâre ile batıya gidince, güneşi görse, güneş bâtınca akşamı tekrar kılar.
Hanefi mezhebinde, yalnız Arafat meydanında ve Müzdelifede hacıların iki namazı cem etmeleri lâzımdır. Hanbeli mezhebinde, seferte, hastalıkta, kadının emzikli veya müstehaza olmasında, abdesti bozan özürlerde, abdest ve teyemmüm için meşakkat çekenlerde ve ama ve yer altında çalışan gibi, namaz vaktini anlamakta âciz olanın ve canından, malından ve namusundan korkanın ve maişetine zarar gelecek olanın, iki namazı cem etmeleri câiz olur. Namazı kılmak için işlerinden ayrılmaları mümkün olmayanların, bu namazlarını kazaya bırakmaları, hanefi mezhebinde câiz değildir. Bunların, yalnız böyle günlerde, (Hanbeli mezhebi)ni taklit ederek, kılmaları câiz olur. Cem ederken, öğleyi ikindiden ve akşamı yatsıdan önce kılmak, birinci namaza dururken, cem etmeyi niyet etmek, ikisini ard arda kılmak ve abdestin, gusülün ve namazın hanbeli mezhebindeki farzlarına ve müfsitlerine uymak lâzımdır. 271. ci sayfaya bakınız!
Yüksek bir yerin D inhitat zaviyesini 185. ci sayfada tayin etmiştik. Bu zaviye:

Y = metre olarak yüksekliktir.
Aşağıdaki harfler yerine rakamlar konup, ziya tesiri ile işleyen Privileg hesap makinesinin düğmelerine basılarak, her yerde H Fadl-ı dairin Nısf-ün-nehardan itibaren saati bulunur.

….(2)
h irtifaı geceleri ve ª arz ile  meyli de cenub yarı kürede (-) olacaktır.
Ezani imsak vakti: 12 + Zuhr – H – (1 ÷ 3) = saat ve işa vakti: H + Zuhr – 12 = saat olur. Her yerde namaz vakitleri de Casio hesap makinesi ile şu şekilde müşterek saat olarak bulunur:
… (3)
H = Fadl-ı dair zaviyesi, S = saat başı tul, T = tul, E = tadil, N = temkin.
H, S, T değerleri derece; E, N değerleri saat olarak alınacaktır.
H ve N öğleden önce (–), öğleden sonra (+) dır.
Temkin müddeti N, 186. sayfadaki gibi hesap edilir veya arz derecesi 44 dereceden aşağı ve en yüksek yeri 500 metreden az olan yerler için, aşağıdaki düğmeler ile saat olarak bulunur. Yani, aletin levhasında, 0 saat ile dakika ve saniye rakamları görülür.
… (4)
Herhangi bir günde, güneşin meyli ve Tadil-i zaman ve arz derecesi 41 olan yerlerde, Nısf fadla ile Fadl-ı dair ve namaz vakitleri, hiçbir hesaba ve düstura ve hesap makinesi kullanmaya lüzum olmadan, (Rub’-ı daire) ile kolayca ve sürat ile anlaşılmaktadır. Rub’-ı daire ve bunun istimalini bildiren tarifesi, imal ve tevzi edilmektedir. Kompütüre [Zeka makinasına] boş levhası takılıp, namaz vakitlerine göre tertip edilir. Tertip edilmiş levha, kompütürden çıkarılıp, senelerce saklanabilir. Tertibli levha, kompütüre takılıp, herhangi bir şehrin arz ve tul derecesi, alete verilirse, o şehrin bir günlük veya aylık yahut senelik bütün namaz vakitlerini, bir saniyede levhasında gösterir. Yahut, kağıtta yazılı olarak verir. Bu kağıt, telefona bağlı (Faks) aleti ile birkaç saniyede, o şehre gönderilebilir.
[Maliki ve Şâfiî mezheplerinde, seferte, hastalıkta ve ihtiyarlıkta öğle ile ikindi ve akşam ile yatsı namazları cem edilebilir. Yani, ikisinden birisi, diğerinin vaktinde kılınabilir.]

Benzer Yazıları Okumak İçin Tıklayınız

En Çok Okunan Yazılar

Tavsiye Ettiğimiz Temel KitaplarMeâl Okumak Câiz Midir? Ehl-i Sünnet İtikadı Nedir? Ehl-i Sünnet Olmanın Şartları Nelerdir?Her Gün Okunması Gereken Çok Mühim Bir DuâSeyyid Abdülhakîm Arvâsî Hazretleri ve Tasavvuf Terbiyesi Sultan Vahideddîn Hân'a Dâir Sualler