Sual: İslam dininin zina hakkındaki hükümleri nelerdir?
Cevap: Kurân-ı Kerîm, zinayı kesin olarak haram kıldığı gibi, zinaya sebep olacak her şeyi de yasaklamıştır. Mesela, şehvet ile yabancı kadınlara bakmayı ve kadınların da yabancı erkeklere bakmalarını haram kılmıştır. Ayrıca, yabancı bir kadınla halveti yani yalnız başına kapalı bir yerde beraber kalmayı, yabancı kadınların seslerini dinlemeyi ve zaruretsiz laübali [cilveli] bir şekilde konuşmayı da, haram kılmıştır. Bu husustaki Allahü teâlânın emirlerini ve Resûlullahın “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” hadis-i şeriflerini burada zikretmeye yazımızın hacmi müsait değildir. Ancak birkaç misal yazacağız.
İsra sûresi 32. âyetinde meâlen: “Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o zina, çok çirkin bir amel olup gâyet kötü bir yoldur” buyurulmuştur.
Furkan sûresi 68. âyetinde meâlen: “Onlar, [müminler] Allahü teâlâdan başkasına ibâdet etmezler, Allahü teâlânın haram kıldığı nefsi haksız yere öldürmezler, zina etmezler” buyurulmuştur.
Şuna da dikkat etmek lâzımdır ki Mûsâ aleyhisselâmın şeriatinde, (Sakın zina etmeyesiniz) denilerek, zina yapmak açıkça yasak edilmiştir. Îsâ aleyhisselâmın şeriatinde ise, zina yapmak yasak edilmekle beraber, şehvet gözü ile bakmak da, zinadan sayılmıştır.
Dinlerin en mükemmeli ve en üstünü olan İslamiyette ise; her ikisini de en geniş şekilde içerisine alarak, zinaya yaklaşmaktan nehy edilmiştir. Çünkü yaklaşmaktan sakındırılınca, haliyle zina filinden ve bakmaktan da sakındırılmış oluyor. Diğer bir âyet-i kerime ise, zinatan sakınanları, zinadan kaçanları müjdelemek hususundadır. Bu âyet-i kerime, Ahzab sûresi 35. ayeti olup İncilin 5-10 ayetini kendisinde toplamıştır. Bu âyet-i kerimede meâlen: “Allahü teâlânın hükmüne [emrine] boyun eğen erkekler ve kadınlar, mümin erkekler ve mümin kadınlar, ibâdete devam eden erkekler ve kadınlar, [fiillerinde ve kavillerinde] sâdık erkekler ve sâdık kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, Allahtan korkan erkekler ve kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını zinatan koruyan erkekler ve kadınlar ve Allahü teâlâyı çok zikir eden erkekler ve kadınlar için Allahü teâlâ mağfiret ve büyük bir mükafat hazırladı” buyurulmuştur.
Nur sûresi, 30. âyetinde meâlen: “Ey Resûlüm “sallallâhü aleyhi ve sellem”! Müminlere söyle, harama bakmasınlar ve avret yerlerini haramdan korusunlar! İmanı olan kadınlara da söyle, harama bakmasınlar ve avret yerlerini haram işlemekten korusunlar” buyurulmuştur.
Yabancı kadınlara şehvet ile bakmanın zina gibi haram olması hususunda, “İki göz ile zina edenler” ve “Şehvet ile bakan erkeğe ve baktıran kadına, Allahü teâlâ lanet etsin!” hadis-i şerifleri yetişir.
[Ebû Saîd-i Hudri “radıyallâhu anh” haber veriyor: Resûlullah “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” “Erkek erkeğin ve kadın kadının avret yerlerine bakmasın!” buyurdu.
Akabe bin Âmir “radıyallâhu anh” haber veriyor: Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” “Yabancı kadın ile bir odada yalnız kalmayınız” buyurdu.
Ömer-ül Fâruk “radıyallâhu anh” haber veriyor: Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” “Bir erkek, yabancı bir kadın ile halvet ederse, üçüncüleri şeytan olur” buyurdu.
Büreyde “radıyallâhu anh” haber veriyor: Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” Hazret-i Ali’ye: “Ya Ali! Bir kadını görürsen yüzünü ondan ayır. Ona tekrar bakma! Ansızın görmek günah olmaz ise de, tekrar bakmak günah olur” buyurdu.
Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” “Avret yerlerini açana ve başkasının avret mahalline bakana Allah lanet eylesin” buyurdu.
Diğer bir hadis-i şerifte: “Zina eden kimse, puta tapan kimse gibidir” buyurdu.
Zinaya had cezası verilmesi Kurân-ı Kerîmde açıkça bildirilmiştir. [Nur sûresi 2. âyetinde meâlen: “[Bekar olup da] zina eden kadınla zina eden erkeğin her birine 100 değnek vurun. Allahü teâlâya ve ahiret gününe inanıyorsanız, bunlara Allahü teâlânın emirlerini yerine getirmek hususunda, merhamet etmeyiniz” buyurulmuştur.
4 şahit ile ispat edilmiş veya yapanların bizzat kendilerinin 4 kere itirafları ile anlaşılan zina filinde, bu çirkin işi yapan evli olan müslüman erkek ve kadının cezası ise; bir meydanda ölünceye kadar taşlanmaktır. Buna recm denir. Bu ceza, bu çirkin işi yaymanın cezasıdır. Bu ceza fuhşa mâni olmak içindir. Bu ceza milleti ve devleti tehdid etmenin cezasıdır. Zina öyle bir felakettir ki milletleri ve devletleri yıkar, yok eder. Çünkü, namussuz bir erkeğin zevcesi olmak zararı, ayrıca bu zevcenin iffeti bozulmak zararı, bu yüzden zevcin zararı, zevcin münasebette bulunduğu kadının zevci varsa onun zararı, zevcenin münasebet kuracağı erkeğin zevcesi varsa onun zararı, bu işlerde yok edilen çocukların zararı ve ayrıca tehlikeye atılan sıhhatler de düşünülürse, İslamiyette zina yapanlara verilen ceza hiç de çok ve insafsız görülemez. Çünkü, gayri meşru buluşmalardaki frengi, belsoğukluğu afetleri [ve hele son zamanların korkulu, öldürücü ve tedâvisi mümkün olmayan (AİDS) illeti] bütün dünyayı tehdid etmektedir. Hristiyanların (haşa) Allah’ın oğlu dedikleri Îsâ aleyhisselâm, zinayı yasak ettiği, nehy ettiği hâlde, bugün dünyada zinanın en çok yayıldığı yerler hep hristiyan memleketleridir.
11 Mart 1987 tarihli Türkiye gazetesinde diyor ki (Amerika’da, bazı katolik kilise mensubları ve rahibler arasında AİDS hastalığı vakaları görüldü. (National Catinalic Reporter) ve (New York Times) gazeteleri, en az 12 papazın AİDS hastalığından öldüklerini açıkladılar.)
AİDS, ilk olarak 1980 de görülen öldürücü ve bulaşıcı korkunç bir hastalıktır. Lut kavminin habis fiilini yapanlarda ve fahişe kadınlarda hâsıl olmakta, başkalarına da sürat ile bulaşmakta olduğu anlaşılmıştır. Papazlar arasında bu hastalığın yayılması, bunların namussuz ve hayasız işlere alışmış olduklarını açıkça gösteriyor. Şimdi Avrupa’da ve Amerika’da, bu hastalığa yakalanmamak için birçok erkeğin, kadınların ve kızların, kiliselere gitmekten ve günah çıkartmaktan vazgeçtikleri bildirilmektedir. Bu öldürücü, bulaşıcı korkunç felaketin, müslüman memleketlerde, müslümanlar arasında hiç görülmemiş olması, hak ile batılı ayıran kuvvetli vesikalardan biridir. Avrupalıların, Amerikalıların ahlaksız, hayasız adetlerine ilericilik, moda gibi isimler takarak, müslüman yavrularını aldatmaya çalışan, şehvet, menfaat düşkünlerine aldanmamalıdır. Bugün devlet bütçelerinden milyarlarca lira harcıyarak yapılan AİDS tedâvisi araştırmaları neticesiz kalmaktadır. Amerikada ve İngilterede zina o kadar yayılmıştır ki üniversitelerde okuyan talebeler için, üniversite içinde doğum kilinikleri açılması istenilmektedir. AİDS insanlık aleminin, öyle bir korkulu rüyası olmuştur ki hristiyan Avrupa’dan seyahate çıkan turistler, AİDS’li olmadıklarına dair rapor alıp, öyle çıkmaktadırlar. Allahü teâlânın hikmetinin büyüklüğüne bakınız ki en fenâ ve en tehlikeli hastalıkları, İslamiyetin dışındaki hareketlere müsallat kılmıştır. Bu gayri meşru işlerde kaybolan çocukları, doğmayan çocuklar sanmamalıdır. Bunlar öldürülen, canlarına kıyılan çocuklardır. İslamiyetin emri burada çok incedir. Zinaya karşı, evlileri recm ederek öldürmek emri, bundan hâsıl olacak çocuğun soysuz bir piç bırakılarak, insanlıktaki şerefi yok edilmiş olduğu için konulmuş bir cezadır.]
Zinaya sebep olan ve zinaya yol açan şeyleri yapmaktan men eden birkaç hadis-i şerifi daha burada zikir edelim:
Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem”, “Yabancı kadına şehvet ile bakan bir kimsenin gözleri ateşle doldurulup, sonra Cehenneme atılacaktır. Yabancı kadın ile toka edenin kolları ensesinden bağlanıp, Cehenneme sokulacaktır. Yabancı kadın ile lüzumsuz yere şehvet ile konuşanlar, her kelimesi için bin sene Cehennemde kalacaktır” buyurdu.
[Diğer bir hadis-i şerifte, “Yabancı bir kızı görüp de, Allahü teâlânın azabından korkarak, başını ondan çeviren kimseye, Allahü teâlâ ibâdetlerinin tadını duyurur” buyurdu. Her hususta olduğu gibi, bu hususta da en güzel ve en doğru hükmü beyan eden İslamiyet olmuştur. Müjdeler olsun İslam âlimlerinin kitaplarını okuyanlara ve o din büyüklerine tâbi olanlara.]
TENBİH: Ellerde dolaşan İncillerde, Tevratın ahkâminın tamamı nesh ve ibtal olunup, yalnız zinanın haramlığı kalmıştı. İncilde zina edenlere bir had, bir ceza beyan edilmediğinden, bu zina yasağı da hristiyanlar arasında hükmü kaldırılmış olarak kabul edildiği, Avrupalıların hâlini bilenlerin malumudur. Çünkü, şehvet nazarı ile bakmanın aynen zina olduğunu, Îsâ aleyhisselâm beyan etmiş iken, hristiyanlar, kadınlarını örtmemişler, [başkalarının şehvet ile bakması için açık bırakmışlardır. Halbuki haram işlemeye sebep olan şeyleri yapmak da haramdır. Kadınların, açık ve süslü ve kokulu olarak yabancı erkeklere görünmeleri, erkeklerin bunlara, şehvet ile bakmalarına sebep olmaktadır. O hâlde, bugün ellerde dolaşan İnciller, hristiyan kadınlarının örtünmelerini emretmektedir. Bunun içindir ki bütün kiliselerde, manastırlarda vazifeli olan kızlar, rahibeler, müslüman kadınları gibi örtünmektedirler.] Fakat, şimdi papazlar, kadınların yabancı erkeklerle oturup kalkmak şöyle dursun, balolarda, istediği gençlerle, kucak kucağa dans etmelerine dahi müsaade etmişlerdir. Bunun için, Îsâ aleyhisselâmın sözüne göre, her bir hristiyana zani ve zaniye denilmesi doğru olur. Fakat (Bunlar câhil halktır, câhil hristiyanlardır. Bunlara nasihat tesir etmiyor. Hristiyan din adamları, papazlar, kadınların bu hallerinden hoşnut değildirler) denirse; kiliselerde toplanan erkek ve kadınların, türlü türlü süs eşyaları ile birbirlerine, ibâdet ismi altında, yaptıkları cilveler ve hareketlere niçin mâni olmuyorlar? Bilhassa günah çıkarılacağı zaman, genç papazlar ile genç kadınlar, yüz göz açık, diz dize, baş başa, tenhada oturup, işledikleri günahları anlatmaları ve papazların dinlemesi ve kiliselerden çıkılırken genç oğlanların, genç kadınlara okunmuş su takdim etmesi gibi hallere bakılırsa, değil câhil, avam hristiyanlar, hiç bir papaz bile göz zinasından kurtulamaz.
Bu açıklamadan anlaşılıyor ki bütün ilâhî kitaplarda, [bütün ilâhî dinlerde] haram olan birçok şeyleri papazlar sonradan te’vil ederek, helal saydıkları gibi, zinayı da bu şekilde hiç şüphesiz helal saydılar. Fakat, İslamiyette kadının eli ve yüzünden başka yerlerini yabancı erkeklere göstermeleri ve onlarla yalnız bulunmaları haramdır. Kadınlardan Allahü teâlânın emirlerine uyanlar, dünyada Allahü teâlânın ilâhî hıfzında kalacaklar. [Ahirette de, Cennet-i alada sayısız nimetlere kavuşacaklardır. Böylece müslüman kadınlar, dünyada huzur ve rahat, ahirette de, nimetler içerisindedirler.] Avrupalı kadınlar gibi, şehvetperest erkeklerin hırs ve tamalarına hedef olarak rezil olmazlar.
[İslamiyetin kadına verdiği kıymeti, hiçbir din, hiçbir inanç, hiçbir nizam, hiçbir fikir vermemiştir. İslamiyet, kadını baş tacı etmiş, onu gerçek bir anne ve her evin sultanı olmak makâmına oturtmuştur. Medeni olduklarını iddia eden Avrupalılar; kadınlarını fabrikalarda, işyerlerinde, atölyelerde ve mağazalarda çalıştırmakta ve kadının gerçek vazifelerini yapmasına fırsat vermemektedir.
İslamiyette, kadın ev içinde ve dışında çalışmak, para kazanmak mecburiyetinde değildir. Evli ise erkeği, evli değilse, babası, babası da yoksa, en yakın akrabası çalışıp, onun her ihtiyacını karşılamaya mecburdur. Kendine bakacak hiç kimsesi bulunmayan kadına, devletin Beytülmal denilen hazinesi bakmaya memurdur ve onun her ihtiyacını temin etmeye mecburdur. İslamiyette geçim yükü, erkek ve kadın arasında paylaştırılmamıştır. Bir erkek, zevcesini tarlada, fabrikada veya herhangi bir yerde çalışmaya zorlayamaz. Eğer, kadın isterse ve erkek de izin verirse, kadın, kadınlar için iş bulunan yerlerde, erkekler arasına karışmadan çalışabilir. Fakat, kadının kazancı kendisinindir. Kocası, ondan zorla hiçbir şey alamaz. Onu, kendi ihtiyaçlarını dahi satın almasına zorlayamaz. Ev işlerini yapmaya da zorlayamaz. Kadın ev işini kocasına bir hediye, bir lütuf olarak yapar. Bunlar, müslüman hanımların sâhip olduğu birer fazilettir. Onlardaki şerefli bir sıfattır. Şimdi, komünist memleketlerinde, kadın da, erkeklerle birlikte, boğaz tokluğuna, hayvanlar gibi, en ağır işlerde zorla çalıştırılıyor. Hür dünya dedikleri hristiyan memleketlerinde, (Hayat müşterektir) denilerek, kadınlar da, fabrikalarda, tarlalarda, ticarette, erkekler gibi çalışıyor; sıkıntı, üzüntü ile yaşıyorlar. Çoğunun, evlendiklerine pişman oldukları, mahkemelerin boşanma davaları ile dolu olduğu, günlük gazetelerde sık sık görülmektedir. Kadınlar, İslam dininin kendilerine verdiği kıymeti, rahatı, huzuru, hürriyeti ve boşanma hakkına mâlik olduklarını bilmiş olsalar, bütün dünya kadınları, hemen müslüman olur ve İslamiyetin her memlekete yayılması için çalışırlar. İslamiyetin kadınlara pekçok haklar tanıması ve onları erkekler elinde bir köle veya oyuncak olmaktan koruması, Allahü teâlânın kadınlara büyük kıymet verdiğini gösterir.]
Bütün bu anlatılanlardan sonra, insaf sâhibi, akıllı kimseler, hristiyanlık ve müslümanlıktan hangisinin ilâhî kitaplara ve insanlık edeblerine, icaplarına uygun olduğunu Allah için söylesinler.
Tavsiye Yazı –> Müslümanlık kısaca nedir?