¥ Hicretin 7. senesinde, Hayber gazası yapıldı. Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” bayrağı önce Emir-ül müminin hazret-i Ömer’e “radıyallâhu anh” verdi. Bayrağı çekip İslam ordusuyla kaleya hücum etti. Çok savaştılar. Fakat kaleyi düşüremeyip, geri döndüler. Resûlullahın “sallallâhü aleyhi ve sellem” mübarek başı ağrıyordu. Dışarı çıkmadı. Fakat harp ediniz buyurdu. Emir-ül müminin hazret-i Ebû Bekir “radıyallah anh” bayrağı alıp, savaşa gitti. Çok şiddetli savaştıkları hâlde, kale yine feth edilemedi. Geri döndüler. Hazret-i Ömer “radıyallâhu anh” bir defa daha bayrağı alıp gitti. Çok savaştılar, fakat kale feth edilemedi. Geri döndüler. Resûlullaha “sallallâhü aleyhi ve sellem” bu haber ulaşınca, “Yarın bayrağı öyle birisine vereceğim ki onu Allahü teâlâ ve Resûlü seviyor. O da Allahü teâlâyı ve Resûlünü seviyor. Kaleyi feth etmeyince dönmez”, buyurdu. Bunu nakleden ravi şöyle demiştir: Emir-ül müminin hazret-i Ali “radıyallâhu anh” o gün orada yoktu. Gözü ağrıyordu. Hazret-i Ebû Bekir, hazret-i Ömer ve Ashâb-ı kiramdan diğerleri, Resûlullahın “sallallâhü aleyhi ve sellem” işaret buyurduğu kişi kimdir, diye merak ediyorlar ve bekleyorlardı. Sad “radıyallâhu anh” o kişi ben olayım diye ümit ederek, Resûlullahın “sallallâhü aleyhi ve sellem” gözü önünde diz üstü çöktüm ve geri kalktım, demiştir. Hazret-i Ömer de “radıyallâhu anh” o gün Resûlullahın “sallallâhü aleyhi ve sellem” “Allahü teâlâ ve Resûlü onu sever. O da Allahü teâlâyı ve Resûlünü sever, kaleyı feth etmeden geri dönmez” buyurduğunu işitinceye kadar, emir olmayı hiç istemezdim, buyurmuştur. Sonra Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” hazret-i Ali’nin “radıyallâhu anh” huzuruna getirilmesini emir buyurdu. Getirdiklerinde mübarek ağzının suyundan hazret-i Ali’nin gözüne sürdü. Gözü derhal iyileşti. Ondan sonra, ömründe hiç göz ağrısı çekmedi. Bundan sonra Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” bayrağı hazret-i Ali’ye verdi. Zırhını ona giydirdi ve Zülfikar’ı eline verdi. Allahım bunu soğuktan ve sıcaktan koru, diye duâ etti. Hazret-i Ali “radıyallâhu anh”: “Bu duadan sonra bana soğuk ve sıcak tesir etmedi” demiştir. Yazın yünlü kaftan giyerdi, hiç rahatsız olmazdı. Kışın da bir gömlek giyer, asla üşümezdi. Hazret-i Ali “radıyallâhu anh ve keremallahü vecheh” süratle Hayber kalesine doğru harekete geçip, hücum etti. Daha askerin bir kısmı kaleye ulaşmadan kale feth edildi. Resûlullahın “sallallâhü aleyhi ve sellem” kölesi Ebû Rafi “radıyallâhu anh” şöyle anlatmiştir: Hazret-i Ali “radıyallâhu anh” kaleye hücum edince, bir yahudi kılıç vurarak kalkanını elinden düşürdü. Bunun üzerine hazret-i Ali “radıyallâhu anh” hemen kalenın demir kapısını koparıp, kendine kalkan yaptı. Kale feth olununcaya kadar kapıyı elinde tuttu. Kale düşünce de kapıyı sırtına koyarak köprü gibi tuttu. Ashâb-ı kirâm o kapı üzerinden kaleye girdiler. Sonra kapıyı bıraktı. Ebû Rafi sonra şöyle demiştir. 7 kişi o kapıyı bir taraftan bir tarafa çeviremedik. Hazret-i Ali “radıyallâhu anh”, Hayber kalesının kapısını cisimani kuvvetle değil, ruhani bir kuvvetle kaldırdım, buyurmuştur.

¥ Hayber gazasında, yahudi kadınlarından biri, Peygamber efendimize “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” ve Ashâb-ı kirama yedirmek için, bir koyun keserek kebab yaptı. Koyunun etine zehir kattı. Bilhassa kol ve but kısımlarına daha çok zehir kattı. Çünkü, Peygamber efendimizin etin bu kısımlarını sevdiğini biliyordu. Et ikram edilince, Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” mübarek ağzına bir lokma alır almaz but dile gelip, ya Resûlallah, bana zehir kattılar diye, seslendi. Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” mübarek ağızlarına alıp çiğnediği lokmayı çıkarıp attı. Ashâb-ı kiramdan Beşir bin Bera “radıyallâhu anh” o etten bir parça yimişti. O zehirlenerek şehit oldu.

¥ Hayber gazasında bir kale kuşatılmıştı. O sırada siyah tenli bir çoban, Resûlullahın “sallallâhü aleyhi ve sellem” huzuruna geldi. Yanında bir koyun sürüsü vardı. Ya Resûlallah “sallallâhü aleyhi ve sellem”! Bana İslamı anlat diyerek, iman edip müslüman olacağını bildirdi. Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” ona İslamiyeti anlattı. Çoban; ya Resûlallah! Ben bu koyunların sahiplerinin ücretli çobanıyım. Koyunlar bana emanettir. Bunları ne yapayım dedi. Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” koyunların yüzlerine vur, onlar sahiplerine gider, buyurdu. Çoban bir avuç çakıl alıp koyunların yüzlerine doğru attı. Haydi sahiplerinize gidiniz. Artık ben size çoban olmam, dedi. Koyunlar bir yere toplandılar. Sonra sanki onları birisi sürüp götürüyormuş gibi, kendi başlarına kaleye gittiler. O çoban müslüman olduktan sonra, o kalenin fethi için o kadar savaştı ki sonunda şehit oldu. Ashâb-ı kirâm onun cenazesini bir yünlü dokumaya sardılar. Sonra getirip Resûlullahın “sallallâhü aleyhi ve sellem” arkasında bir yere koydular. Resûlullah ondan tarafa dönerek iltifat etti. Sonra da mübarek yüzünü geri çevirdi. Ya Resûlallah! Mübarek yüzünüzü niçin geri çevirdiniz diye sordular. Şu anda onun yanında hurilerden 2 hatun vardır buyurdu.

¥ Esma binti Umeys şöyle anlatmiştir: Hayber gazası sırasında Hayber’de idim. Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” mübarek başını hazret-i Ali’nin “radıyallâhu anh” dizine koymuştu ve vahiy nazil oldu. O sırada güneş ufukta idi. Hazret-i Ali “radıyallâhu anh” ikindi namazını kılmamıştı. Vahiy tamam olunca güneş battı. Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” Ya Rabbi! Eğer Ali “radıyallâhu anh” Senin ve Resûlünün tarafında ise güneşi geri döndür, diye duâ etti. Esma binti Umeys der ki gördüm ki güneş batmış olduğu hâlde geri çıktı ve yeryüzünü aydınlattı. Tahavi bu hadis sahihtir ve ravileri sikadır (itimat edilir) demiştir. Ahmed bin Salih’in ehl-i ilim bu hadis-i şerifi muhafaza etmelidir. Çünkü, Peygamberlik alâmetlerindendir dediğini bildirmiştir.

[Şevahidün Nübüvve]

En Çok Okunan Yazılar

Tavsiye Ettiğimiz Temel KitaplarMeâl Okumak Câiz Midir? Ehl-i Sünnet İtikadı Nedir? Ehl-i Sünnet Olmanın Şartları Nelerdir?Her Gün Okunması Gereken Çok Mühim Bir DuâSeyyid Abdülhakîm Arvâsî Hazretleri ve Tasavvuf Terbiyesi Sultan Vahideddîn Hân'a Dâir Sualler