Sual: Bir Şii kitabında (Muaviye’nin Mısır valisi Amr bin As, 4 sene 4 ay süren Mısır valiliğinde, 315.000 altın ve Reht arazisini eline geçirmiştir) diyor ve bu bilgiyi Mürevvicüzzeheb ve El-icaz adındaki şiî kitaplarından aldığını yazıyor. Buna ne cevap vermek lazım?
Cevap: Mezhepsizlerin, çocukları aldatır gibi, yalanları din bilgisi diyerek kitaplara soktuklarına, bu satırlar, açık bir misal olmaktadır. Amr ibni As hazretlerini, hazret-i Muaviye’nin valisi diyerek lekelemek istiyor. Halbuki hazret-i Ömer zamanında 4 sene ve hazret-i Osman zamanında 4 sene Mısır valisi idi. Hazret-i Muaviye, nasıl ki hazret-i Alinin valisi olan Ziyad’ı, yine Vâli yapmıştı. Bu halifelerin Mısır valiliğine seçmiş oldukları Amr hazretlerini de, yine Vâli yapmıştı. Zaten, Suriye’de yaptığı gazalarda, Amr ibni As ile askerlik arkadaşı idi. Hazret-i Muaviye için, suç olarak gösterecek ve kötüleyecek başka bir şey bulamadıklarından, tam yerinde ve başarılı olan işlerini, evirip çevirip, kabahat şekline sokmaya çalışıyorlar. Resûlullahın “sallallâhü aleyhi ve sellem” halifelerinin hazret-i Muaviye’yi ve hazret-i Amri, en seçme işlerde kullanmaları, Onların yüksekliğini göstermeye yetişir. İmam-ı Rabbânî “rahmetullâhi aleyh”, Mektubat kitabının 1. cildi, 120. mektubunda, (Hazret-i Muaviye’nin yanılması, Resûlullahın sohbeti bereketi ile Veysel Karani’nin ve Ömer bin Abdülaziz’in doğru işlerinden daha hayırlı oldu. Bunun gibi, Amr ibni As’ın yanlış bir işi, o ikisinin şuurlu işinden daha üstün oldu) buyurmaktadır. Mektubat-ı Rabbani, 120. mektubu lütfen okuyunuz! Bu 2 Sahabinin hazret-i Ali’nin karşısında bulunmaları, Onun ictihadından ayrılmaları, kötülemelerinin biricik sebebidir. Bu sebepten dolayı Onların her işlerini, hatta ibadetlerini bile kötü göstermektedirler.
Amr ibni As “radıyallâhu anh” hazretleri, Mısır’da milletin hakkını asla eline geçirmedi. Mısra ve İslam tarihine şaheserler bıraktı. Dostları ve iftiracıları şaşırtacak olan bu hizmetlerden birisini bildirelim. Bu büyük hizmeti (Emirülmüminin kanalı) nı açmasıdır. Bu kanal, Nil nehrini Kızıl Denizle birleştirdi. Hicretin 18. senesinde Arabistan’da kıtlık oldu. Halife Ömer-ül-Fâruk “radıyallâhu anh”, velayetlere emir gönderip erzak istedi. Mısır ve Şam uzak olduğundan, yardım gecikti. Halife, Mısır valisi Amr ibni As hazretlerini, yardımcıları ile birlikte Medine’ye çağırdı. (Nil nehri ile Kızıl Deniz arasına kanal açılırsa, Arabistanda kıtlık önlenir) buyurdu. Amr ibni As hazretleri Mısra döndü. Kahire’den 24 km uzakta Füstat şehrinden, Kızıl Deniz’e kanal açtırmaya başladı. 6 ayda 138 km’lik kanal tamam oldu. Bu (Emirülmüminin kanalı) içinden geçen gemiler, Nil’den Kızıl Deniz’e geldi. Medine’nin Car iskelesine yanaştılar. İlk olarak, 20 büyük gemi gelerek, Mısır’dan Medine’ye 60.000 irdeb zahire getirdiler. Bir irdeb 24 sa’ hacmindedir. 1 sa’, 4,2 litredir. 1 irdeb, 100 litredir. Mısır’dan Medine’ye, deniz yolu ile ilk olarak 6 milyon litre, yani 6.000 metre küb zahire gelmiş oluyor. Bu kanal, Ömer bin Abdülaziz’den sonra bakımsızlıktan tıkandı. 155’te halife Mensur temizletti. Uzun seneler yine kullanıldı. Amr ibni As “radıyallâhu anh”, Akdeniz’i de Kızıl Deniz’le birleştirmeyi düşündü. Bunu halifeye bildirdi. Hazret-i Ömer “radıyallahü teâlâ anh”, askeri düşüncelerle izin vermedi. Kanal bilgilerini, Hindistan profesörlerinden Şibli Numani, (Fâruk) kitabında yazmıştır. Biz, yukardaki bilgileri, 1351’de basılan fârisî tercümesinden aldık.
Zındıkların, hazret-i Muaviye’yi ve Onunla birlikte bulunan Ashâb-ı kiramı kötülemek için, durmadan çalışmaları, Ehl-i beyti sevdikleri için sanılmasın! Onlar, böyle söylüyorlar ise de, onların maksadı, bu bahane ile ictihadları hazret-i Ali’nin ictihadına uymayan binlerle Ashâbı kötülemek, O din büyüklerini gözden düşürmek, böylece İslamiyetin temeline, ana kaynaklarına olan güveni, sevgiyi sarsmak, yok etmektir. Yahudiler, vaktiyle hazret-i İsa’nın dinini de öyle içerden yıktılar. İncili yok ettiler. Uydurma İnciller meydana çıkardılar. Allahü teâlânın gönderdiği İsevi dinini, bugünkü, bozuk, saçma Hristiyanlık haline çevirdiler. 1973 senesinde meydana çıkan Barnabas adındaki hakiki İncil kitabı, hristiyanlığın uydurma bir din olduğunu ortaya koymaktadır. Bunun gibi, müslümanlığı da, bozuk, saçma bir hâle çevirmek istediler ise de, doğru yolda bulunan müslümanlar, bu alçak yahudi planlarını anladı. 14 asırdan beri, yüzbinlerce kitap yazarak, Resûlullahın dinini dünyaya yaydılar. Bunların hıyanetlerini, yalanlarını ortaya çıkardılar. Bunları vesikalarla çürüttüler. Bu İslam düşmanları kendilerine Alevî derlerse, inanmamalıdır. Bu mübarek isim ile yurdumuzdaki alevî kardeşlerimizi aldatmaya çalışırlarsa, temiz aleviler aldanmamalıdır.
Tavsiye yazı –> Hakiki Aleviler kimlerdir?
Sual: Hurufi kitabında, (Sizler, insanlar için çıkarılmış hayırlı ümmetsiniz! âyetinin tefsirinde, imam ibni Cerir-i Taberi, rivayet-i sahiha ile Ömer-ül-Fârukun, “Bu vasf-i ali, evvelimize şamil; ahırımıza gayrı şâmildir” dediğini rivayet etmiştir. Ahmed bin Hanbel ve İbni Sirine göre Sabıkun-i evvelün, kıbleteyne namaz kılanlardır. Şabiye göre, Şecere-i Rıdvân altında biat edenlerdir) diyor.
Cevap: Böylece, hazret-i Muaviye’ye saldırabilmenin yolunu açıyor ise de, pek çürük tahtaya basmaktadır. Âyet-i kerimede övülen Sabıkunun, önce imana gelenler olduğunu yazması ile hazret-i Muaviye ile Amr ibni As hazretleri, sonradan imana geldikleri için, bunlara dâhil değildirler, demek istemektedir. Halbuki Tevbe sûresi 101. âyetinin yalnız başındaki (Sabikunel evvelun) kısmını alıp, ayetin sonunu saklamaktadır. Bu âyet-i kerimede, sabikunel evvelun buyurduktan sonra meâlen, (İmanda ve ihsanda bunların izinde gidenlerden Allahü teâlâ razıdır. Onlar da, Allahü teâlâdan razıdırlar. Allahü teâlâ Onlar için Cennetler hazırladı) buyuruyor. Âyet-i kerimenin sonundaki bu müjdeye Ashâb-ı kiramın hepsinin ve kıyamete kadar, bunların izinde bulunanların dâhil olduğunu bütün tefsirler söz birliği ile bildirmektedir. Tibyan tefsirinde bunu bildirdikten sonra Muhammed bin Kabın (Ashâb-ı kiramın hepsi, günah işliyenleri de Cennettedir) dediğini, sonra bu âyet-i kerimeyi okuduğunu bildirmektedir. Bir hurufi babasına, (Niçin namaz kılmıyorsun?) demişler. O da, (Namaza yaklaşmayınız!) ayetine uyuyorum, demiş. Âyet-i kerimenin sonundaki (Sarhoş iken) şartını okumıyarak, Allahü teâlânın emrini tersine çevirmiş ve böylece kâfir olmuş. Kitabın yazarı da, âyet-i kerimenin baş tarafını yazıp, hazret-i Muaviye ile Amr ibni As hazretlerinin Cennete gidenler arasında bulunduklarını saklamaktadır.