Sual: Hacı Bektaş-ı Veli Ehl-i Sünnet midir? Bazı akademisyenler ise, Baba İlyas’ın müridi olduğunu, bunların eliyle Anadolu’daki ilk gayr-ı sünnî hareketlerin teşekkül ettiğini, hatta sonra bunların (Geyikli Baba gibi) Osmanlı Beyliği’ne gittiğini söylüyorlar. Doğru mudur?

Cevap: Ebu’l-Beka Baba İlyas 13. asırda Horasan’dan Anadolu’ya gelip Amasya’da yerleşmiştir. Ebu’l-Vefa Harezmî’nin halifelerindendir. Anadolu’da yeni Müslüman olmuş halk arasında güçlü bir otorite kurdu. Karamanlı veya Malatyalı bir rum çocuğu olan müritlerinden Baba İshak, Selçuklu Devleti’ne karşı eski Rum topraklarında müstakil bir idare kurma sevdasına kapıldı. Hocası Baba İlyas’ın adını kullanarak, hatta onu Baba Resul adıyla bir Mehdi gibi tanıtıp, saf halkı ve Rumları aldatıp Güneydoğu Anadolu’da isyan bayrağını çekti. Baba İlyas, sözde talebesine haber gönderip nasihat ettiyse de dinletemedi. Bu sefer yenilmesi için bedduada bulundu. İsyan ile alakası olmadığı halde tevkif edilip Amasya kalesine kapatıldı. Ardından da idam edildi. Baba İshak da Selçuklu hükümet kuvvetlerine yenilip öldürüldü. Bu isyana Babaî isyanı denir. Babaî adında bir tarikat olmadığı gibi, Baba İlyas da bazı eserlerde tanıtıldığı gibi bir Râfızî dedesi değildir. Bahsettiğiniz kişi Ehl-i sünnet âlimlerini, heterodoks (gayr-ı sünnî) ve Râfızî olarak tanıtmaktadır. Hacı Bektaş-ı Veli, Lokman Parende halifesidir. Lokman Parende Ahmed Yesevî, o da Yusuf Hemedanî halifesidir. Hacı Bektaş’ın, Baba İlyas’dan feyz aldığı da anlatılmaktadır. Netice itibariyle Baba İlyas da, Hacı Bektaş Veli de, Geyikli Baba da Ehl-i sünnet evliyasıdır. Sonradan bazı dejenere Bektâşîlerin bunları sahiplendiği görülmektedir. Evliya olmanın şartı, büyük günah işlememektir. Doğru bir itikada sahip olmak evleviyetle lazım geldiği takdirden uzak değildir.

Hacı Bektâş-ı Velî’nin derslerini ve sohbetlerini ta’kib ederek onun tarikatına bağlananlara, tasavvuftaki usûle uyularak “Bektaşî” denildi. Bu temiz, i’tikâdları düzgün olan ve ibâdetlerini yapan Bektâşîler zamanla azaldı. Daha sonra yapılan bir takım değişiklikler sebebiyle, hakîkî Bektaşîlik unutuldu ve zamanımızdan yüz sene önce ise hiç kalmadı. Herkes tarafından sevilen, hürmet ve i’tibâr edilen bu isim, Hurûfî denilen sapık kimseler tarafından da siper olarak kullanıldı. İslâmiyeti yıkmak için kurulan bozuk yollardan biri olan Hurufîliğin kurucusu olan Fadlullah Hurûfî, Timur Hân tarafından öldürülünce, dokuz yardımcısı kaçarak Anadolu’ya geldiler. Bunlardan Aliyyül-A’lâ ismindeki kimse, bir Bektaşî tekkesine geldi “Câvidân” adlı kitaplarını gizlice yaymaya, câhilleri aldatmaya başladı. Hacı Bektâş-ı Velî’nin yolu budur dedi. Hâlbuki Hacı Bektâş-ı Velî’nin yolundan ayrılmayan hakîkî Bektâşîler, bunlardan tamamen ayrıldılar. Hurûfîlik, haramlara helâl, nefsin arzu ettiği kötü arzulara, serbesttir dediği için, bozuk rûhlu insanlar arasında çabucak yayıldı. Sözlerine “Sır” deyip, çok gizli tutulmasını emrederlerdi. Sırları yabancılara açanları öldürdükleri bile vâki olurdu. Sırları “Câvidân” kitabında a, c, v, z,… gibi harflerle işâret edilmektedir. Hurûfiler, Bektaşîlik ismini kendilerine perde yaparak, bu perde arkasında çalışmışlardır.

Bektaşî tarikatı adı altında saklanan Hurûfîler, müslümanları aldatmak için, birkaç yoldan saldırıyorlardı:

1) Fadl-ı Hurûfî’ye, ilâh, tanrı diyorlardı. “Tanrılık, ezelde görünmez bir kuvvet idi. Önce harfler şeklinde, sonra Peygamberler şeklinde, nihâyet Fadl’da açığa çıktı” derler.

2) Hazret-i Ali’nin sözleri diyerek uydurduktan sözler ve düzdükleri uydurma hadîsler ile; “Ali’yi sevenlere günah zarar vermez, ibâdete lüzum yoktur, haramlar helâldir” derler.

3) Bütün dinlerin bir olduğunu, Fadl-ı Hurûfî’nin, Muhammed aleyhisselâmdan ve Hazreti Ali’den (hâşâ) üstün olduğunu söylerler.

4) Bunlara göre namazı bir kerre kılmak, orucu bir kerre tutmak ve guslü de ömründe bir kere yapmak farzdır.

“Gusl edip vücûdunuzu hırpalamayın” derler.

Hurûfîlerin zikirleri, ibâdetleri okumaları yoktur. Her sabah pirin evinin meydan odasında toplanırlar, birisi, bir elinde tepsi içinde adam sayısınca şarap kadehi ve birer dilim ekmek, peynir alarak odaya girer. Bu gelen, gülbank okuyarak karşılanır. Herkes saygı ile bunları alıp yer ve içer, bütün ibâdetleri bundan ibârettir.

Bektaşî deyince, 2 türlü insan anlaşılır. Birincisi; hakîkî, doğru Bektaşî olup, Hacı Bektâş-ı Velî’nin gösterdiği yolda, hak yolda giden temiz müslümanlardır. Bektâşîlerin ikincisi; sahte, yalancı Bektâşîlerdir. Bunlar, bozuk yolda olan hurûfilerdir. Halk arasında anlatılan Bektaşî fikraları, bu sahte ve yalancı Bektâşîlere âittir.

Tavsiye Yazı —> Hurufilik Nedir?

En Çok Okunan Yazılar

Tavsiye Ettiğimiz Temel KitaplarMeâl Okumak Câiz Midir? Ehl-i Sünnet İtikadı Nedir? Ehl-i Sünnet Olmanın Şartları Nelerdir?Her Gün Okunması Gereken Çok Mühim Bir DuâSeyyid Abdülhakîm Arvâsî Hazretleri ve Tasavvuf Terbiyesi Sultan Vahideddîn Hân'a Dâir Sualler

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Post comment