Ehl-i sünnet îtikadı, sana önce, lazım olan,
Yetmiş üç fırka var, ama, Cehennemlik geri kalan,
Müslümanlar, hep sünnidir; cümlenin reisi Numan.
Cennet ile müjdelendi; imanda bunlara uyan.
Îtikadı sağlam edip; sonra şeriate bağlan!
İslâmın beş şartını yap; haramlardan sakın heman!
Bir günahı işler isen, tövbe et, kaçırma zaman!
Kim ki uymaz İslama, bir gün olur, elbet pişman.
Dinsize sakın aldanma, mahvolursun sen de, aman!
Tatlı söze inanırsan; olur sonra, halin yaman!
İki yüzlüler çoğaldı: dışı melek, içi yılan,
Tuzağa düşürmek için; dost görünür, hem de candan.
Herkes kendin haklı sanır: Kötü der, bana uymayan.
İslamiyet terazidir, odur haklıyı ayıran!
İslama uymayan bil ki; doğru yoldan sapık insan.
Bu söze inanır elbet: Tarihi iyi anlayan.
Neden doktora koşuyor; herhangi bir yeri ağran?
Çünkü, ölmek sevmez kimse; her şeyden daha tatlı, can.
Sonsuz yaşamak arzusu; bende yoktur, var mı diyen?
Ölmek, yok olmak değildir; kabir hayatına inan!
Cennet sonsuz, Cehennem de; haber verdi, bunu Kur’an,
Sonsuz dertten sakınmalı; hatta, olsa da, bi güman,
Buna inanmayan da var; yarasa kaçar ziyadan.
Karga çöplükten tad alır; bülbüldür, gülü arayan.
İslamı elbet sevemez, nefse, keyfe düşkün olan.
Bu ikisi, bir olur mu? Ayrıdır iyi, fenâdan!
Müslümanlar, hakkı tanır, her mahluka eyler ihsan,
İmansızlar, yılan gibi; lezzet alır can yakmaktan.
Aman ya Rabbi el aman; ne müşkilmiş ahir zaman,
Din bilgisi unutuldu; pek azaldı namaz kılan,
Mason olanlar, sinsice; dini yıkmakta her yandan,
Komünistlerde işkence; müslümana ölüm, zından.
Bugünkü şaşkın halleri, eylemişti, Resûl beyan.
Demişti: (Bir gün gelecek; garib olur, bana uyan.
Her evde, çalgı çalınır; işitilmez olur ezan,
Âlim bulunmaz bir yerde, câhillere kalır meydan!
Müminler, olur zavallı; kâfirler, sanki Süleyman,
Kadına uyar her erkek; olur evde hakim, zenan,
Yüksek binalar yapılır; kelb dişi gibi apartman.
Yolculuk süratli olur; uzaklık kalkar aradan.
Zeka, çok şey bulursa da; gaflet, gitmez insanlardan.)
Birgivi kitapta yazdı, etti çok hadis beyan:
Kıyamet alâmetleri, çıkar, birbiri ardından,
Alâmetlerin meşhuru, sarhoş olur; pek çok kesan.
Âlim diye tanıtılır, dinden haberi olmayan.
Zalime ikram olunur, kurtulmak için beladan.
Hayasızlık pek çoğalır, deyuslara kalır meydan,
İnsanların en alçağı, Moskova’da okur ferman.
Herkes kendin âlim sanır, Müslümana denir nadan.
Doğru konuşan azalır, yalancı söyler durmadan.
Çok methedilen kimsede, bir zerre bulunmaz îman,
Erkekler de kadın gibi, ipek giyer, sıkılmadan.
Gına, zina sanat olup kız yerine geçer oğlan.
Kadınlar dar libas giyer, hep açılır baldır, gerdan.
Fitne kaplar her tarafı, adam öldürülür yoktan.
Bidat yayılır her yere, kalmaz sünnetlere uyan.
Deccal gibi vicdansızlar, uydururlar binbir yalan,
Bir kimse doğru söylerse, saldırırlar her taraftan.
Erkekler dinini bilmez, taşkınlık eder çok nisvan,
Emr-i mâ’rûf unutulur, fısk emreder şaklaban.
İslamiyet kötülenir, haram işlenir her yandan.
Müslümanlık lafta kalır, ses için dinlenir Kuran.
Mümine gerici denir, kayrılır mürted olan.
Bunların hepsi muhakkak, olur kıyamet kopmadan.
Büyük alâmet Deccal’dir, çıkacağı yer, Horasan.
Sonra, Şam’daki camie Îsâ inecek semadan.
Bir hadiste buyuruldu, (Kızım Fâtıma evladından,
Babası Abdullah olan, Mehdi adında bir civan.
Çıkıp dine kuvvet verir, cihana yayılır îman,
Îsâ aleyhisselâmla, birleşerek ol pehlivan.
Deccalı da öldürürler, dünya dolar adl-ü eman.
Yecüc Mecüc adındaki kavim çıkar sed ardından.
Sayısı milyonlarcadır, her tarafta dökerler kan.
Dabbetü’l-erd çıkar sonra, Mekke’de Safa altından.
Dağ kadar bir hayvandır, ayırır iyiyi fenâdan.
Daha sonraki alâmet, güneş, doğacaktır garbdan.
Kâfirler bunu görünce, imana gelecek cem’ân,
Fakat, kabul olmaz artık, doğru yola gelen mihman.
Alâmetlerin biri de, Aden’den çıkan bir duhan.
Kâbe’yi yıkacak hem de Habeş renkli birkaç yaban,
Yer yüzünde kalmayacak, büyük nimet olan Kuran.
Müslümanlar hep ölecek, yaşıyacak ehl-i tuğyan.
Her kötülüğü yapacak, insan adlı canaveran,
Lakin Hicaz’dan bir ateş, verip herkese heyecan.
Şaşkın, azgın dolaşırken, kıyamet kopar na-gehan.
Daha neler olur, ama söyleyemez onu, lisan.)
Ne hazindir, ne yazıktır; Mâbud oldu, falan filan,
İlâhî, sen korumazsan, olur hep sonumuz giryan.
Bu irtidad modasında; işimiz suç, günah, isyan.
İnsanlar, yolu şaşırdı; gemisin kurtaran kaptan!
Etrafımın zulmetinden, beni de kapladı nisyan.
Ömür geçti, pek süratle, uyan gönül, artık uyan!
Hep, bu dünyaya çalıştın; ahiretin oldu ziyan.
Düştün bedenin peşine, kalbini eddin viran.
Akla, ilme hiç uymadın; nefs oldu, sana kumandan,
Geçti gençlik, hep gafletle; dünya hırsındasın el’ân.
Nasihat hiç dinlemedin; yoldan çıktın, sanki sekran.
Dünya zevklerine daldın; şimdi halin ah-ü figan.
Hainler aldattı seni; sandın sonsuz bu deveran.
Didinmeler, boşa gitti; yar olmadı, servet saman!
İslama uyan kimse, anladım olur şadüman,
Ne yazık, ömrü uçurdum, yeis çöktü, her taraftan,
Keşke Kurana uysaydım; olurdum, ebedî sultan,
Dünyaya mâlik olsa da; kalmıyor insan bi payan!
Hani Dara ve İskender; hani Roma, hani Yunan?
Hani Nemrud, hani Firavun; hani Karun, hani Haman?
Hani Cengiz, hani Hitler! nesi kaldı, zikre şayan?
Edison, Markoni, Pastör, ahirette bulmaz ihsan!
Dünyaya fayda verenler; sanma olur, kâmil insan!
Yılandan tiryak yapılır; zehir olur bâzen derman!
Sakın bakma görünüşe, insanın kemâli, îman!
İman eden, tembel olmaz; çalışınız! diyor Sübhân,
Tembeli ve gericiyi; zem etti Nebiy-i zişan,
Bir hadiste buyurdu ki (Rabbe mahbubdur, çalışan!)
Ruhu da, düşünmek lazım; hep bedeni besler, hayvan!
Bu bedenin sağlamlığı; geçer, sanki ab-ı revan!
Evet, beden lazım, çünkü; odur, ruhumuz taşıyan.
Her birin korumak gerek, böyle olmalı, müslüman!
Nebiyullah, boş durdu mu? İyi düşün, eyle iz’ân!
Ashâbın hepsi olmuştu; sulhta üstad, harpte arslan.
Bunları bildiğim hâlde, nefse uydum, halim lerzan.
Günahlardan sakınmadım; böyle mi olurdu şükran?
Hilmi ümidini kesme, Rabbinin ismidir, Rahmân!
İlâhî imdad et bize; etrafımız sarmış düşman!
Kitap, gazete, film, radyo; olmuş hepsi birer şeytan.
Bunlar doğruyu gösterse; olur idi, hepsi burhan.
Bilgi, fen kaynakları da; niye aceb, böyle husran?
Yeni fizik, modern kimyâ seni gösteriyor, her ân!
Her zerre diyor, Allah var; atomdan ta be asüman!
Fakat, bunları gören yok; kalplerden silinmiş irfan.
Hakka inat edenlere; olur dünya elbet zindan!
Avrupa, Amerika hem; Asya’da da, niçin buhran?
Çünkü, Hakkı görmüyorlar; kafalarını sarmış duman,
Maddede yükselmiş ama; haberi yok insanlıktan!
Rahat, huzur beklenir mi komünizm ve masonluktan?
Saadete kavuşamaz; İslamlıktan uzaklaşan!
Moskova radyosu her gün; dine çattı, bu Ramazan.
Çok alçakça, pek namerdce; İslama etti bühtan.
Küfür, devam ederse de; zâlimler kalkar aradan,
Zalime imhallederim; ihmalim yok! dedi Yezdan.
Müslümanlar üzülmesin; Kuranı hıfz eder Deyan!
Tarihte hep böyle oldu; küfürde geldi, Peygamberan,
Dünyayı zulmet basınca; doğar idi şems-i taban,
Şimdi de hidayet şemsi; doğacak, Anadolu’dan!
Hidayete ermek için; Habîbullah, verdi imkan!
Habîb ne demek? Düşünse; kemâlini anlar, insan.
Ya Rab! büyük nebidir O; köleleri, olur sultan!
Bir kalbe sevgisi dolsa; eder envar, ondan feyizan.
Niye görünmüyor o şems? Ama olmuş, bütün cihan,
Sonsuz nimet, büyük şeref; Onu sevmekte, bi güman.
Onun sevgisine vallah; malim, canım olsun kurban!
Şekerin tadını bilmez; ağzına koymayan bir ân.
Günahkarım, yüzüm kara; fakat kalbim, aşkla lem’ân.
Aşkile pek çok yaş döktüm; şahittir, hak-i Erzincan!
Bu sevgi, cürme son verdi; halim oldu, nale figan.
Bilinmez son nefes, ama; saadete budur nişan!
Nimet, Onu sevmek imiş; oldu bana şimdi ıyan!
Habîbin yanında olsun; bu aşkı bizlere sunan!
1960 Miladi 1380 hicri
Erzincan