Allahü teâlâ’nın en sevdiği yerler mescidlerdir. Bunlar arasında da en efdali o mescidlere kıble olandır. Kunye’de zikredildi ki, mescidlerin en kıymetlisi Mescid-i haramdır. Sonra Medine’deki mescid-i Nebevî, sonra Kudüs’deki Beyt-i Makdis câmi’i, sonra diğer câmiler, sonra mahalle mescidleri, sonra daha küçük sokak mescidleridir. Yollardaki mescidlerin imam ve müezzini yoksa îtikâf da edilmez. Daha sonra evlerdeki mescidlerdir. Bu mescidlerde de îtikâf edilmez, ancak kadınlar îtikâf ederler.
Mescid binâ etmekde sünnet, altın, zînet, nakş, resim ve balkondan arınmış olmaktır. Çünki mescid ile öğünmek Kıyâmet alâmetlerindendir. Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem) Kıyâmet alâmetlerini anlatırken, mescidlerin süsleneceğini, minârelerin yükseleceğini beyan buyurmuşlardır (Kifâye). Hasen (rahimehullah) dedi ki, Resûlullah Medîne’de mescid binâ ederken Cebrâil aleyhisselâm geldi. Mescidin yüksekliğini 7 zira’ (3,5 metre) yapmasını, süslü ve nakışlı olmamasını söyledi (İhyâ).
Mescidi kireç veya beyaz toprak ile badana etmenin zararı yoktur. Musannifin zikrettiği gibi, mescidleri süslü yapmaktan men etmek en ihtiyatlı yol olup vera’a uygundur. Ancak süs yapıldığı takdirde, mezhebimizde bir mahzûru yoktur. Rivâyet edildi ki, Dâvud aleyhisselâm Beyt-i Makdis’i yaptı. Sonra Süleyman aleyhisselâm tamamladı, süsledi hattâ kubbesinin üstüne kibrît-i ahmer’i dikti. O zaman bu çok fazla kıymetli bir şey idi. 1 mil uzaktan ışığı görülmekte idi. Cami’il-mahbûbî’de, geceleyin 12 mil uzaktaki yerlerde o kibrît-i ahmer’in aydınlığı ile dokuma yapılabiliyordu (Kifâye). Yukarıdaki hadîs-i şerîfde Kıyâmet alâmetleri olarak, mescidlerin süsleneceği, minârelerin yüksek olacağı bildirilmişti. Orada ilâve olarak kalblerinde îmân olmayacağı da yazılıdır. Peygamberimiz kalbleri boş iken minârelerin yükselmesini hoş görmemiştir.
Câmi’lerin kapıları kilitlenmemelidir. Çünki namaz kılmaktan men’ etmek demektir. Yere de resimli, nakışlı, işlemeli yaygılar sermemelidir. Elden geldiği kadar mescidi kerpiç, hurma dalı ve kereste ile binâ etmelidir. Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem) Tâifde mescid yaptırmayı emir buyurduklarında, putların kırılmasını, yere su dökerek ıslatılmasını, döşemeye ufak taş veya hasır döşenmesini emir buyurdu. Mescid binâ edilen yerin su ile ıslatılmasını emir buyurmaları, yerin muhkem olması ve temiz olması içindir. Temiz toprak üzerinde namaz kılmak, hasır ve benzerleri üzerinde kılmaktan efdaldir. Bu, kendi kendine abdest almanın, başkasının yardımı ile abdest almaktan evlâ olmasına benzer. Hüseyin bin Alî (radıyallahü anhümâ) hasır olduğu halde, yerde namaz kılardı. Ona: Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem) hasır üzerinde namaz kılardı, sen niçin kılmıyorsun? diye sordular. Cevâbında, Resûlullah, şehâdete muhtaç değildir. Ben ise toprağın bana şâhidlik etmesine muhtâcım dedi. Alî bin Ebî Tâlib (radıyallahü anh) iki rek’at namaz kılar, ey yer, şâhid ol! derdi (Hâlisatü’l-hakâyık).
Mescid binâ eden veya mütevellî olan mescidin aydınlatılması ile ilgilenmeli, her gün temiz süpürge ile süpürmelidir. Haşan (rahmetullahi aleyh) buyurdu ki: Mescidi süpürüp onarmanın bedeli Hûrî îndir. Enes bin Mâlik (radıyallahü anh) buyurdu ki: Bir kimse mescide bir kandil koysa o kandilin ışığı mescidde oldukça Melekler ve Hamele-i Arş onun için istiğfar ederler (Şerh-i Hatîb).
Peygamberlerin ve sâlihlerin meşhedleri, türbeleri, mescid ya’nî ibâdet yeri edinilmemelidir. Bu yehudîlerin işidir. Âişe (radıyallahü anhâ) dan bildirildiğine göre Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem): «Allahü teâlâ’nın lâ’neti yehudî ve nasârâ’nın üzerine olsun ki Peygamberlerinin kabirlerini mescid yaptılar. Sizi kabirleri mescid edinmekten nehy ediyorum» buyurmuştur. Bu nehy, ibâdette Allahü teâlâ’ya ta’zîm ile başkasına ta‘zîm etmeği birleştirdiği içindir. Bu da şirk-i hafî, gizli şirkdir. Bunun için Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem) düâsında: «Yâ Rabbî! Kabrimi ibâdet edilen vesen kılma» buyurmuşlardır. Sâlih kimselerin kabirleri civârında mescid yapmakta, hattâ kabirleri yanında namaz kılmakta beis yoktur. Namaz kılan, ona ta’zîm ve teveccüh değil, rûhâniyyetinden yardım görmek ve yaptığı ibâdetlerin sevâbını ona bağışlamak içindir. Ismâil aleyhisselâmın kabri, Mescid-i harâmda hatîm denilen yerde olduğu ve orada namaz kılmanın diğer yerlerde kılmaktan efdal olduğu Şerh-i Mesâbîh’de yazılıdır (*).
(*) Türbe, kabir ziyâreti hakkında Vehhâbîlerin bozuk îtikad ve amellerini, sitemizdeki Vehhabilik kategorimizden okuyabilirsiniz