ŞAKA: Çok şaka yapmaktan sakınmalıdır. Çünki kişinin heybet ve vakarını kırar. Nitekim Ömer (radıyallahü anh): «Çok gülenin heybeti az olur. Şaka eden küçümsenir. Çok konuşan, çok hatâ eder. Hatâsı çok olanın hayâsı az olur. Hayâsı az olanın vera’ı (Allah korkusundan günahlardan sakınması) az olur. Vera’ı az olanın, kalbi ölür» buyurmuştur. Çok şakanın sonu pişmanlıktır. Ömer bin Abdülâziz (rahmetullahi aleyh) buyurdu: «Allahü teâlâ’dan korkun! Şakadan çok sakının. Çünki şaka kin doğurur, kötülüğe götürür.» Bunun için: «Her şeyin bir tohumu, çekirdeği vardır, düşmanlığın çekirdeği de şakadır» demişlerdir. Yine, şaka değeri, yanî vera’ı giderir, dostluğu keser, kalbleri karartır. Onda beraber oturduklarına hiyânet, akıllıları aşağılama, akılsızları alaya alma vardır. Bu günâhlar, yanında olup, ona uyanlara da vardır. Bunu Boston’da bildirmektedir.
Lâğv, yalan ve boş sözlerden uzak ve az yapılan şakada bir mahzur yoktur. Peygamber efendimizin (sallâllahü aleyhi ve sellem), yürümekten yorulan bir kimsenin, beni deveye bindir demesine karşılık: «Seni deve yavrusuna bindireyim» buyurması böyledir. Adam, deve yavrusunu ne yapayım dedi. Kendisini taşıyamıyacağını düşündü. Bunun üzerine Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem): «Her deve, bir devenin yavrusu değil midir?» buyurmuştur. Aynı şekilde, ihtiyar bir hanım Resûlullah’ın huzûruna gelip, «ey Allah’ın Resûlü, Allahü teâlâ’dan beni Cennete sokmasını istiyorum» deyince, Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem): «İhtiyar kadınlar Cennete girmez» buyurup, bununla, sen önce gençleşir, sonra Cennete girersin demek istedi. Fakat kadın, Resûlullah’ın maksadını anlamadı ve ağlamağa başladı. Bunun üzerine Âişe (radıyallahü anhâ), yâ Resûlâllah, kadıncağızı üzdün deyince, Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem), daha önce de geçtiği gibi Vâkı’a sûresi 35 ve 36. : «Gerçekten biz, dünyada yaşlanmış kadınları gençleştirerek Cennette onları yepyeni bir yaratılışla yaratmışız; böylece onları hep bâkire kızlar yaptık» âyetini okudu. İhtiyar kadın bunu işitince çok sevindi. Peygamber efendimiz (sallâllahü aleyhi ve sellem) yine bir gün hazret-i Enes’e (radıyallahü anh): «Ey iki kulaklı» diye seslendi. Bu ifâdede, onun anlayış ve anlatılanları iyi dinlemesinin medhi vardır. Ayrıca bunu bir şaka ile belirtmiş oldu.
Abdullah bin Abbâs (radıyallahü anhümâ), yanında üzgün kimseler görünce, hadi, güzel, lâtif sözlerle, onların kalbini ferahlandırın derdi. Hazret-i Alî (radıyallahü anh): «Bu kalbleri rahatlandırın, çünki onlar da, bedenler gibi yorulurlar» buyururdu. İbni Uyeyne buyurdu ki: Şakalaşmak sünnettir. Lâkin şaka yapmasını bilen ve yerinde yapan içindir.
İmâm Gazâlî (rahimehullah), Peygamber efendimizin (sallâllahü aieyhi ve sellem) ve Eshâbının (aleyhimürrıdvân) şaka yapmış oldukları bildirilmiş iken, şakanın yasaklanması nasıl olur, suâline cevabı şöyledir: Resûlullah’ın yaptığı gibi yapabilirsen, sen de yap. O şaka yapardı, ama şaka esnasında da doğru söylerdi. Bir kalbi incitmez, şakada ileri gitmez, bir mâna ile yetinirdi. Bunu yapa biliyorsan, yap, şenin için bir engel, bir yasaklama yoktur. Lâkin insanların şakayı meslek, san’at hâline getirmeleri, devamlı şaka yapmaları, bunda ifrâtû varmaları, sonra da: «Biz Resûlullah’ın yaptığını yapıyoruz» demeleri büyük hatâdır. Bu, zencilerle devamlı dönüp, onların oyunlarını seyredip, Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem) bir bayram günü, hazret-i Âişe’ye (radıyallahü anhâ) zencilerin oyununu seyretmesine izin vermiştir, ben de onun için hep onları seyrediyorum demesine benzer. Bu yanlıştır. Çünki bâzı küçük günahlar, devamlı yapılırsa büyük günah olabilir ve bâzı mubahlar devamlı işlenirse küçük günah hâlini alabilir. Bunun için bundan gâfil olmamak lâzımdır.» Musannifin, «Şakayı güzel ve yerinde yapması lâzımdır» sözünün mânası budur.