YATSIDAN SONRA KONUŞMAMAK: Sünnetlerden biri de yatsıdan sonra, dünya işlerinden konuşmamaktır. Bostan’da diyor ki: Bâzı âlimler, yatsıdan sonra konuşmak mekrûhdur demişlerdir. Çünki bildirildiğine göre Peygamber efendimiz (sallâllahü aleyhi ve sellem) yatsıdan önce yatmağı ve yatsıdan sonra oturup konuşmağı yasaklamıştır. Hazret-i Ömer’in (radıyallahü anh) yatsıdan sonra oturup konuşmaya müsâade etmediği, «evinize dönün, belki Allahü teâlâ size bir namaz, yâhud teheccüd ihsân eder» dediği bildirilmiştir. Bâzı âlimler de, yatsıdan sonra oturup konuşmaya mübah demişlerdir. Delilleri de, Resûlullah’ın (sallâllahü aleyhi ve sellem) müslümanların işlerine âit bir iş için. Ebû bekr-i Sıddîk’ın (radıyallahü anh) evinde yatsıdan sonra oturup konuşmuş olmasıdır. Musannif (rahimehullah) buna işâret ederek, «Ancak önemli bir din işi olursa, o zaman oturup konuşmada bir mahzûr yoktur» buyuruyor.
Gece oturup konuşmak, sohbet etmek 3 çeşittir:
1) İlim müzâkere etmek için ise, uykudan efdaldir.
2) Evvel zamana âid hikâye ve benzeri mâlâya’nî, fâidesiz konuşmalar ise, mekrûhdur.
3) Yalan ve bâtıl sözlerden, gereksiz konuşmalardan kaçınıp, dostluk, ahbablık etmek için ise, mahzûru yoktur. Ama burada da evlâ olan, bu tür gece sohbeti yapmamaktır. Çünki hakkındaki yasaklık yukarıda bildirildi. Eğer bu cinsten sohbet etmiş olursa, zikre, istiğfara ve teşbihe dönüp, sohbetin sonunu da, başı gibi ibâdetle bitirir.
Hazret-i Âişe (radıyallahü anhâ): «Misâfir ve namaz kılandan başkası gece yatmaz» buyurdu. Çünki misâfir, yolculuğu sebebiyle, uykusunu geciktirecek işlerle karşılaşır. Bunun için ona mubâh olur, bu zamanda kurbet ve tâat yapmasa da. Namaz kılan da böyledir. Lâkin yatsıdan sonra sohbet edip sonra namaz kılması daha efdaldir. Bununla uykudan önce, gece sohbetinin sonunda namaz kılmış olur.
Peygamber efendimiz (sallâllahü aleyhi ve sellem) buyurdu: «4 şeyi gözetenin kendisi ve çoluk çocuğu hiçbir zaman muhtaç duruma düşmez:
1) Sabahdan önce kalkıp namaz kılmak,
2) Vakit girmeden abdest almak,
3) Ezandan önce mescide girmek,
4) Vitir namazından sonra konuşmamak.» (Hâlisatü’l-hakâyık)’da da böyledir.
Geceleyin uyandığında, hadîs-i şerîfde bildirilen şu düâyı okur: «Lâ ilâhe illâllahü vahdehû lâ şerike lehü lehül-mülkü ve lehül-hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadir ve sübhânellahi velhamdü lillâhi ve lâ ilâhe illâllahü vallahü ekber ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh. Allahümmağ-fir lî» der. Ya da bir başka duâ okursa, duâsı kabûl olur. Gördüğümüz sahîh hadîs kitablarında, bu hadîs-i şerîfin sonunda, aliyyül azîm kısmı yoktu. Herhalde musannif ilâve etmiştir.
Bu bâbdaki hadîs-i şerîf şöyledir «Bir kimse uykudan bir sesle ve konuşma ile, yâhud bir başkasının seslenmesi ile uyanırsa, Allahüm-mağfir lî desin, (yanî yâ Rabbi beni mağfiret eyle) duâsı kabûl olur.» Hadîs imamları, bundan murad, duânın yakînen kabûl edilmesidir. Çünki duânın kabûl olma ihtimâli, bundan başka düâlarda da vardır. Yoksa burada kesin olarak bildirilmenin gereği kalmaz. Sonra Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem) farz veya nâfile namaz için, «Eğer uykudan uyandığında abdest alıp, namaz kılarsa, namazı kabûl olur» buyurdu. Şerh-i Meşârık’da der ki, bu kesin kabûl, bir önceki namazı müteâkıb olan namaz içindir.
Tavsiye Yazı –> Sefer-i Ahiret Risalesi (Seyyid Abdülhakim Arvasi)