Sual: İslam dünyası bugün paramparça vaziyette. Dinimiz müslümanların birleşmelerini, birlik beraberliğini emretmiyor mu?
Cevap: Abdülgani Nablusi, Hadika kitabının 2. cilt, 103. sayfasında diyor ki cemaat rahmettir. Yani müslümanların hak üzerinde birleşmeleri, Allahü teâlânın merhamet etmesine sebep olur. Tefrika [bölünmek] ise azaptır. Yani, müslümanların topluluğundan ayrılmak, Allahü teâlânın azap yapmasına sebep olur. Demek ki her müslümanın doğru yolda olanlara katılması lâzımdır. İmanı doğru olanlar az olsa dahi, bunlara katılmalı, bunlar gibi inanmalıdır. Doğru yol, Ashâb-ı kirâmın yoludur. Bu yolda olanlara, (Ehl-i sünnet vel-cemaat) denir. Ashâb-ı kirâmdan sonra, ortaya çıkan batıl, bozuk kimselerin çok olması insanı şaşırtmamalıdır. İmâm-ı Beyheki buyuruyor ki “Müslümanlar bozulduğu zaman, bunlardan önce olanların doğru yoluna sarılmalısın! Bir kişi kalsan bile o yoldan ayrılmamalısın!”. Necmeddîn-i Gazzi buyuruyor ki (Ehl-i sünnet vel-cemaat alimi) demek, Resûlullahın ve Ashâb-ı kirâmın gittikleri doğru yolda bulunan âlimler demektir. (Sivad-i Âzam), yani İslam âlimlerinin çoğu böyle idiler. Hak olan cemaat ve 73 fırka içinde Cehennemden kurtulacağı bildirilmiş olan (Fırka-i nâciye) bunlardır.
Kurân-ı Kerîmde, “Parçalanmayınız!” buyuruldu. Bu âyet-i kerime, îtikatta, inanılacak bilgilerde parçalanmayınız demektir. Âlimlerin çoğu, mesela Abdullah ibni Mesud, böyle olduğunu bildirmiştir. Yani nefslerinize ve bozuk düşüncelerinize uyarak, doğru imandan ayrılmayınız demektir. Bu âyet-i kerime, fıkıh bilgilerinde ayrılmayınız demek değildir. Âyet-i kerime, bozgunculuk olan ayrılmayı yasaklamaktadır. Bu ise, akaitteki inanılacak şeylerdeki ayrılıktır. Ahkamda, amellerde olan ictihad bilgilerindeki ayrılık böyle değildir. Çünkü bu ayrılık, hakları, farzları, amellerdeki ibâdetlerdeki ince bilgileri ortaya koymuştur. Ashâb-ı kirâm da, günlük işleri açıklayan bilgilerde, birbirlerinden ayrılmışlardı. Fakat, îtikat bilgilerinde hiç ayrılıkları yoktu.
Hadis-i şerifte, “Ümmetimin ayrılığı rahmettir” buyurdu. Dört mezhebin amel, iş bilgilerinde ayrılması böyledir. [Şimdi] Dört mezhep olması, Allahü teâlânın hidayeti ve rahmetidir. Hepsi sevap kazanmıştır. Kıyamete kadar, bu mezheplerde olanların ibâdetlerine verilen sevapların bir misli de, bunların mezheplerinin imamlarına verilmektedir. Âlimlerin amel, iş bilgilerinde çeşitli ihtisâs kollarına ayrılmaları da böyledir. Böylece; bir çoğu hadis bilgisinde, birçoğu tefsirde, çoğu da fıkıh bilgisinde, Arabî bilgilerde yetişmişlerdir. Tasavvufçuların riyâzet çekmekte ve talibleri yetiştirmekte, ayrı yol tutmaları da, yani çeşitli yolların meydana gelmesi de, bu hadis-i şerife uygun olmaktadır. Necmeddîn-i Kübrâ “rahmetullâhi aleyh” “İnsanları Allahü teâlâya kavuşturan yollar, insanların sayısı kadardır” buyurdu. Bu söz de, talibleri yetiştirmek yolunu bildiriyor. Yoksa, îtikatlarında hiçbir ayrılık yoktur. Bütün Evliyânın îtikatları, imanları birdir. Hepsi, Ehl-i sünnet vel-cemaat îtikadındadır. Sanat sahiplerinin çeşitli iş kollarına ayrılmaları da öyle rahmettir. Fakat, îtikatta ayrılmak, parçalanmak, böyle değildir. Çünkü, Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem”, “Cemaat rahmettir. Ayrılık azaptır” buyurdu. [Necmüddin-i Kübrâ [m. 1221] de, Harezm’de, Cengiz askerleri tarafından şehit edildi.]
Tavsiye Yazı –> Ulul Emr kimlerdir?