Sual: Tasavvuf büyükleri “kaddesallahü teâlâ esrârehüm”, (Arzu ettiklerin, mâbudun olur) buyurmuştur. Bunun mânâsı nedir ve doğrusu nasıldır?
Cevap: İmam-ı Rabbani hazretleri Mektubat’ının 3. cilt 3. mektubunda bu suale şöyle cevap veriyorlar;
Bir insanın maksudu, arzusu, teveccüh ettiği, özendiği, sağ kaldıkça ele geçirmek istediği ve ele geçirmek için, her zillete, alçalmaya katlandığı, hiç vazgeçmediği şey ise, bu maksudu, mâbudu olur ve bu hâli ibâdet olur. Çünkü ibâdet, zilletin, inkisarın son derecesidir. Allahü teâlâdan başka mâbud tanımamak için, Ondan başka maksud olmamak, Ondan başka murad olmamak lâzımdır. Bunun için de, (Lâ ilâhe illallah) derken, Ondan başka maksud olmadığını bilmek lâzımdır. Bu mânâ ile bu kelimeyi o kadar çok tekrar ederler ki hiçbir maksudları kalmaz. Ondan başka bir şey arzu edilmez. Böylece, başka mâbudumuz yoktur, sözleri doğru olur ve çeşitli ilahlardan kurtulmuş olurlar. Ondan başka maksud bırakmamak sûreti ile Ondan başka mâbud bırakmamaya kavuşmak, imanın kâmil olması için şarttır ve Evliyâya mahsustur. İnsanın, kendinde bulunan mâbudlarından kurtulmasına bağlıdır. Nefs, itminana kavuşmadıkça, bu derece ele geçmez. Nefsin itminân bulması ise, Fenâ ve Bekânın tamamlanmasından sonradır. Parlak olan İslam dininin, ışıklı saadet-i ebediyye yolunun esâsı, temeli, kolaylık, hafiflik ve kulları zahmetten, yorulmaktan kurtarmaktır. Çünkü, insanlar, zayıf, nazik yaratılmıştır. Bunun için, İslamiyet diyor ki bir kimse, maksadına kavuşmak için, Allah göstermesin İslamiyetin dışına çıkarsa, [farzlardan birini bırakır, bir haram işlerse, mesela namazı, orucu bırakır veya içki içer, çıplak gezerse], bu maksudu, onun mâbudu olur, ilahı olur. Maksudu için İslamiyetin dışına çıkmazsa, onu ele geçirmek için, haram işlemezse, İslamiyet, o maksudu reddetmez, men etmez ve onu maksud bilmez. Onun maksudu yalnız Allahü teâlâdır ve Onun dinini gözetmektir, der. O maksuda karşı, o kimsede, yaratılış icâbı, bir arzu hâsıl olmuştur. Fakat, bu arzusu, İslamiyete olan arzusunun miktarına yetişememiştir.
Tasavvuf bilgileri imanı kemâle ulaştırdıklarından, burada Allahü teâlâdan başka maksud olmamak lâzımdır. Çünkü, başka maksud olursa, bâzen, nefsin yardımı ile bunun arzusu, Allahü teâlânın maksud olmasını aşabilir. Onu ele geçirmek, Allahü teâlânın rızasına kavuşmak arzusunu bastırarak, ebedî, sonsuz felakete sebep olabilir. Bunun için, imanın kâmil olmasında, başka maksudların kalmaması, mutlaka lâzımdır. Böylece, imanın azalması veya sönmesi önlenmiş, emniyete alınmış olur. Evet, bazı bahtiyarlar, ihtiyar ve irâdelerinden kurtulduktan sonra, bunlara yeniden irâde ve ihtiyar verilir. İrade-i cüziyeleri kendilerinden gittikten sonra, bunları, irâde-i külliye ile şereflendirirler.
Tavsiye Yazı –> Gerçek Mürşid-i Kamilin Özellikleri Nelerdir?