Sual: Rabıta nedir? Mutlaka şeyhin tayin ettiği kişi ile mi olur?
Cevap: Tasavvufta zikre başlarken mürid, sülûkünde Allahın rızasına kavuşmak için arada vesile ve vasıta olan zatı karşısında görür gibi, hayaline getirir, nurlu alnına, yani iki kaşı arasına edep ile bakar gibi olmaktır. Her şeyi unutarak, dünya işlerini düşünmeyerek, sevgi ve saygı ile, onun mübarek yüzünü hayalinde veya gönlünde durdurmaktır. Buna, rabıta denir. Bu rabıta, en az 15 dakika sürer. Daha az olursa, tesiri de az olur. Tasavvufun bütün yollarında ve en çok Nakşibendi yolunda en değerli ilerletme vasıtası olduğu bildirilmiştir.
Maide suresi 35. ayetinde, “Ona kavuşmak için, vesile, vasıta arayınız!” emri ile ve başka ayet-i kerimeler ve hadis-i şeriflerle ve İslam âlimlerinin kitaplarında bildirilmiştir. Tevbe suresinin 120. ayetinin, “Hep sadıklarla birlikte bulunun!” ve En’am suresinin 52. ayetinin, “Rablerini isteyenlerle beraber olmağa çalış!” meallerinde emir olunan beraberliktir. “Allahü tealanın sevdiklerini hatırlamak, rahmet etmesine sebep olur” hadisi şerifine uymaktır. Her Müslüman namaz kılarken, “Esselamü aleyke eyyühen-Nebiyyü!” diyerek Resulullaha seslenmektedir. Rabıtanın caiz olduğunu ispat etmektedir. “Onlar görüldüğü zaman Allah hatırlanır” hadisi şerifinde, evliyayı severek, inanarak görünce, muhakkak Allah’ın hatırlanacağı müjdelendi. Görmek göz ile olduğu gibi, velinin şeklini, suretini, kalbine, hayaline getirmekle de, görmüş gibi olup, Allahı hatırlamağa sebep olur. Rabıta, kalbi, Allah’tan başka şeyleri sevmekten, onları düşünmekten kurtaran vasıtadır. İnsanı temiz kalbe, ihlasa kavuşturan yoldur.
Evliyaya rabıta yapmak, iyi göremeyen yaşlı kimsenin gözlük kullanmasına benzer. His uzuvlarına tesir eden her şey kalbe de tesir eder. Güzel bir şeyi görmek kalbe tesir ettiği gibi, o şeyi düşünmek de kalbe tesir eder. Yani, rabıta yapmak, yanında bulunmak gibi olur. Ne kadar çok severse, o kadar çok feyiz alır. Güneşin karşısına bir ayna konsa, karşısına, ikinci bir ayna, bunun karşısına da üçüncü bir ayna, bunun karşısına dördüncü, böylece otuzuncu aynaya bakınca, güneş bu aynada görünür. Çünki her ayna birbirine güneşi göstermektedir. Bunun gibi, evliya da Resulullah’dan gelen ve müridin tek başına almaya ehil olmadığı feyzleri müride aksettirir. Bir trafo vazifesi görür. Ubeydullah Ahrar, “Kalbi, mala, mülke ve her çeşit dünya işlerine bağlamak suç olmuyor da, bir mümine bağlamak niçin suç olsun?” buyurmuştur.
Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri, Rabıta-i Şerife kitabında der ki: “Büyük bir zatın kabrini ziyaret eden kimse, ona rabıta ederse, yani dünya işlerini hiç düşünmeyip, kalbine hiçbir şey getirmeyip, o zatın ruhunu, his organları ile anlaşılamayan bir nur farz ederek, bunu kalbinde bulundurursa, o ruhtan, kendi kalbine bir şeyler akmağa başlar. O zatın feyizlerinden bir feyiz ve hallerinden bir hal, kendinde hasıl oluncaya kadar, bu nuru kalbinde saklamalıdır. Çünkü, Evliyanın ruhları, feyizlerin kaynağıdır. Kaynağı kalbine koyan, bunun feyzine, nimetine, bilinmeyen ihsanlarına elbette kavuşur. Ruhu kuvvetlenir, olgunlaşır.”
Rabıta kendi şeyhine yapılabilirse de, Mevlana Halid Bağdadî, kendisine değil, mürşidine rabıta yaptırdığı için Halidiyye kolunda kendisine değil, üstadına rabıta yaptırmak esastır.