Sual: Fethü’l-mecid kitabı muteber midir?
Cevap: Fethu’l-mecid; Muhammed bin Abdülvehhab’ın torunu Hasen bin Abdurrahman’ın yazdığı meşhur bir vehhabi kitabıdır. Dedesinin Kitabü’t-tevhid kitabına şerh olarak yazılmıştır. Kitapta 250’den fazla bozuk inanışları vardır.
Kitabın 66, 107 ve 386. sayfalarında, her zaman ictihad yapılmalıdır diyor. 387 ve 390. sayfalarında, mezhep taklit edenlerin, mezheplerinin delillerini bilmeleri lâzımdır. Bilmezlerse, müşrik olurlar diyor. 432. sayfasında, câhiller ictihad yapamaz diyerek, kendi kendini yalanlıyor. 78, 167, 183, 503 ve 504. sayfalarında, meyyitten şefaat isteyen müşrik olur diyor. Ölüden kerâmet olarak fayda beklemek şirktir diyor. 115, 140, 173, 179 ve 220. sayfalarında, müslümanlar Evliyâya tapınıyorlar diyor. 133, 134, 136, 139, 140, 484 ve 485. sayfalarında, kabirden bereket, fayda beklemek şirktir diyor. 143, 146, 191 ve 503. sayfalarda, meyyitten duâ istemek şirktir diyor. 169, 179, 416 ve 503. sayfalarda meyyitte his yoktur, bir şey duymaz diyor. 222, 223, 234, 247, 274 ve 486. sayfalarda, Evliyâ kabrini ziyaret edip, faydalanmak şirk olur diyor. 181 ve 211. sayfalarında, şefaat istemek, Allaha şerik yapmaktır diyor. 258, 259 ve 260. sayfalarda selam vermek için Resûlullahın Hucre-i Saadet’i yanına gelmek yasaktır diyor. 486. sayfada, Ashâb “radıyallahü teâlâ aleyhim ecma’în”, Resûlullahın kabrine arka çevirip duâ ederdi diyor.
Bu iftirâlara, Ehl-i sünnet âlimleri, onlardan yüzlerce sene önce cevaplar vermişlerdir. Bu cevaplar arasında, Kadı Iyad hazretlerinin Şifa’sı, hadis alimi Abdülazim-i Münziri’nin Ettergib vet-terhib’i, Veliyüddin-i Tebrizi’nin Mişkatü’l-Mesabih’i, İmâm-ı Kastalani’nin Mevahibü’l-ledünniye’si, İmâm-ı Süyuti’nin Camius-sagir’i, Abdülvehhab-i Şarani’nin Elyevâkît-vel-cevâhir’i, İmâm-ı Semhudi’nin Hulasatü’l-vefa’sı, Abdülgani Nablüsi’nin Cem’ul-esrar’ı, Seyyid Ahmed Dahlan’ın Takribü’l-usûl’i, Fahrüddin-i Razi’nin Metalib’i, İbni Hacer-i Mekki’nin Tuhfetü’z-züvvar’ı, İbni Hacer-i Askalani’nin Fethu’l-bari’si, Şihâbüddîn Haffaci’nin Şerh-ı şifa’sı, Allame Halîl Maliki’nin Mensek’i, Muhammed Zerkani Maliki’nin Şerh-ul-mevahib’i, İmâm-ı Münavi’nin Şerh-i şemail’i, Mustafa Şatti Hanbeli’nin Nükulü’ş-şer’iyye firreddi alelvehhâbîye’si, Abdullah Yafii’nin Neşru’l-mehasin’i, Seyyid Mürtedâ Hanefi’nin Şerhu’l-ihya’sı, Yusuf Nebhani’nin Saadet-i dareyn’i, İmâm-ı Kastalani’nin Mesâlikü’l-hunefa’sı, İmâm-ı Ahmed’in Kitabü’z-zühd’ü, Ebû Muhammed Halîl’in Hilyetü’l-Evliyâsı, İbni Cevzi’nin Safvetü’s-safve’si, Lalkai’nin Kerâmetü’l Evliyâ’sı, İbni Hacer-i Mekki’nin Fetava-i hadisiyye’si, yine onun El-cevherü’l-münzam’ı, allame Ebû Abdullah Maliki’nin ve Kilai’nin Misbahu’z-zulam kitapları, Nureddin Ali Şâfiî’nin Bugyetü’l-ahkâm’ı, Yusuf Nebhani’nin Huccetullahi alel-âlemin’i, Tâhir Sünbül Efendi’nin El-intisar lil-Evliyâi’l-ebrâr’ı, Nureddin Ali Semhudi’nin Cevahirü’l-akdeyni, Hasan Advi Mısrî’nin Nefehat-i Şaziliyye’si, Abdülvehhab-i Şarani’nin Ecvibetü’l-merdıyesi, yine onun Bahrü’l-mevrud’u, Mustafa Bekri’nin Ber’ül-eskam’ı, yine onun Lem’u-berkı’l-makamatı, Abdülgani Nablüsi’nin Keşfü’n-nur’u, Ahmed Zerruk Maliki’nin Şerh-i Hızbi’l bahr’i, allame Seyyid Alevi’nin Cilaü’z-zulam firreddi alen Necdilleziedâllel-avam’ı ve Fadl-ı Resûl Bedâyi’nin Seyfü’l-Cebbar’ı ve Eyüp Sabri Paşa’nın 1878 İstanbul baskılı Türkçe Tarih-i Vehhâbîyan kitabı ilim adamları arasında şöhret bulmuşlardır .
Bir mezar ziyaret edilince, kabirdekinin ruhu, gelenin ruhuna, ayna gibi aks eder. Gelenin ruhu, daha üstün ise, kalbi sıkılır, rahatsız olur, zarar eder. Bunun için, İslamiyetin başlangıcında, kabir ziyareti yasak edilmişti. Sonradan, müslümanlar da ölünce, bunları ziyarete müsaade olundu. “Kabrimi ziyaret eden, beni diri iken ziyaret etmiş gibi olur” hadisi, Hucre-i saadeti ziyaret ederek faydalanmayı emir buyurmaktadır. Onu diri iken ziyaret eden, çok faydalanarak ayrılırdı. Mübarek kabrini ziyaret edenlerin de, böyle ayrılacaklarını, bu hadis-i şerif bildiriyor.
İslam âlimlerinin büyüklerinden Abdülkâdir-i Geylânî, Muhyiddin-i Arabî, Takıyüddin-i Ali Sübki Ahmed ibni Hacer-i Mekki ve Abdülgani Nablüsi “rahimehümullah”, Evliyânın kabirlerini ziyaret edip, onlara tevessül ederek, Allahü teâlâdan afv ve merhamet istemek câiz olduğunu vesikalarla ispat etmişlerdir. Yusuf Nebhani hazretleri Şevahidü’l-hak kitabında, o yüksek âlimlerin “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” kitaplarından uzun yazılar ve vesikalar alarak Hindistan’daki vehhâbîleri rezil etmektedir. Bu Arabî kitaptan 50 sayfası, Ulemaü’l-müslimin kitabında 1972’de bastırılmıştır.
Reşehat kitabında Alaüddin-i Attar “kuddise sirruh” hazretleri buyuruyor ki (Evliyânın “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” mezarlarını ziyaret eden, kabirdeki Zâtın büyüklüğünü ne kadar anlamış ise ve o Velîye ne düşünce ile teveccüh etmiş, yani kalbini Ona bağlamış ise, Ondan o kadar feyiz alabilir. Kabir ziyaretinin faydası çok olmakla beraber, Evliyânın ruhlarına teveccüh edebilen kimse için, uzaklık zarar vermez. Behâüddîn-i Buhârî, Hak teâlâya [teveccüh edebilenlerin doğruca Ona] teveccüh etmelerini emir buyururdu. Evliyânın kabirlerini ziyaret, Hak teâlâya teveccüh için olmalıdır. O Velînin ruhunu, Hakka tam teveccüh edebilmek için vesile yapmalıdır. İnsanlara tevadu ederken, Hakka teveccüh etmek lâzımdır. Çünkü, insanlara tevazu, Allah için olursa, makbul olur).
Doğrudan doğruya Allahü teâlâya teveccüh ederek, her ân nazil olan feyiz-i ilâhîden nasip alabilmek için, kalbin gafletten uyanık, dünya düşüncelerinden ari olması lâzımdır. Böyle olmayan ve küfür, bidat ve günah zulmetleri ile kararmış olan kalpler, Allahü teâlâya teveccüh edemez. Feyiz-i ilâhiyye kavuşamaz. Bunların, (Lâyese’unî…) hadis-i şerifine uyarak, Allahü teâlânın feyizlerine kavuşmuş olan kâmil ve mükemmil, yani Resûlullahın varisi olan hakiki rehber bularak, yanında edeble oturmaları, onun kalbine gelen ilâhî feyizlerden almaya çalışmaları lâzımdır. Hakiki rehber bulunmadığı zamanda, kendinden haberi olmayan ve îman ve küfrü birbirinden ayıramayan tarîkatçılara, taklitçi şeyhlere aldanmamalıdır.
Abdullah-ı Dehlevî hazretleri 8. mektubunda, (Bu fakirin rûhâniyetine teveccüh ediniz! Yahut, mirza Mazhar-i Can-ı Canan’ın mezarına gidip, onun rûhâniyetine teveccüh ediniz! Ona teveccüh edince, Allahü teâlânın feyizlerine kavuşulur. O, zamanımızdaki binlerce diriden daha faydalıdır) buyurmaktadır. Makamat-i Mazhariye 58. sayfasında buyuruyor ki (Evliyâ mezarlarını ziyaret ederek, feyiz vermeleri için yalvar! Fâtiha ve Salavât okuyup, sevaplarını mübarek ruhlarına göndererek, onları Allahü teâlânın rızasına kavuşmak için vesile yap ki zâhir ve bâtın saadetlerine bu vesile ile kavuşulur. Fakat, kalbi tasfiye etmeden, Evliyâ kalplerinden feyiz almak güçtür. Bunun için, Hâce Behâüddîn “kaddesallahü teâlâ sirrehül’azîz” evvela, Evliyânın kalplerinden feyiz almayı nasip etmesini Allahü teâlâdan istemek, daha iyidir, demiştir).
Vehhâbîler ve bunların aldattıkları bazı din adamları, mevlüt okumaya günah diyor. Böyle inanmaları ve söylemeleri ile kendileri büyük günaha giriyorlar. Ahmed Saîd-i Fârukî hazretleri, bunlara vesikalarla cevap olarak bir kitap yazdığı gibi, Mektûbât-i Ahmediye’sinin 37. mektubunda ve Yusuf-i Nebhani “kaddesallahü teâlâ sirrehül’azîz”, (Huccetullahi alel’âlemin fi mucizat’i Seyyid-il-Mürselîn) kitabının 233. sayfasından başlayarak ve (El-besair li-münkirit-tevessül-i biehli’l-mekabir) kitabının sonunda ve En-nimet-ül Kübrâ alel-âlem fi-mevlüt-i Seyyid-i veled-i Adem kitabında mevlüt okumanın meşru ve çok sevap olduğunu ispat etmektedirler. Bu 3 kitap ve aşağıdaki 4 kitap, İstanbul’da bastırılmıştır. Mevlüt okutmaya mâni olmamalı, teganni ile okumaya ve kadınların erkeklere görünerek dinlemelerine mâni olmalıdır.
Tavsiye Yazı –> Vehhabilik Hakkında