Sual: İmam Busayri kimdir? Kaside-i Bürde isimli eserini okumak caiz midir?
Cevap: İmâm-ı Muhammed bin Saîd Busayri “rahime-hullahü teâlâ” Sûfiyye-i aliyyenin büyüklerindendir. Şazili olan Ebul-Abbas-i Mürsi’nin yetiştirdiği Evliyâdandır. Ebül-Abbas-i Mürsi de, Ebül-Hasan-ı Şazili’nin talebesidir. 1295 senesinde Mısır’da vefât etmiştir. Kendisine felc hastalığı geldi. Bedeninin yarısı hareketsiz kaldı. Resûlullaha tevessül edip, insanların en üstününü öven meşhur kasidesini hazırladı. Rüyada Resûlullaha okudu. Çok hoşuna gidip arkasından mübarek hırkasını çıkarıp, imama giydirdi. Bedeninin felcli olan yerlerini mübarek eli ile sığadı. Uyanınca, bedeni sağlam idi. Hırka-i saadet de arkasında idi. Bunun için, bu kasideye “Kaside-i bürde” denildi. Bürde, hırka, palto demektir. İmâm-ı Busayri “rahmetullâhi aleyh” sevinerek, sabah namazına giderken, salah ve züht ile meşhur bir zata rastladı. İmama, kasideni dinlemek isterim dedi. Benim kasidelerim çoktur. Hepsini herkes bilir dedi. Kimsenin bilmediği bu gece Resûlullaha okuduğunu istiyorum deyince, bunu hiç kimseye söylemedim. Nerden anladın dedi. O Zât da, imâmın rüyasını, olduğu gibi haber verdi. Vezir Behâüddîn bu kasideyi işitince, hepsini okutup, saygı ile ayakta dinledi. Hastalara okununca, iyi oldukları, okunan yerlerin dertlerden, belalardan emin oldukları görüldü. Faydalanmak için, inanmak ve halis niyet ile okumak lâzımdır. Kaside üzerine yazılan şerhlerin sayısı 100’ü geçmiştir.
Kaside-i bürde, 10 kısımdır:
1. kısım, Resûlullaha “sallallâhü aleyhi ve sellem” olan sevginin kıymetini bildirmektedir.
2. kısım, insanın nefsinin kötülüğünü anlatmaktadır.
3. kısım, Resûlullahı övmektedir.
4. kısım, Resûlullahın “sallallâhü aleyhi ve sellem” dünyaya teşrifini anlatmaktadır.
5. kısım, Resûlullahın “sallallâhü aleyhi ve sellem” dualarının hemen kabul olduğunu bildirmektedir.
6. kısım, Kurân-ı Kerîm övülmektedir.
7. kısım, Resûlullahın “sallallâhü aleyhi ve sellem” miracındaki incelikleri bildirmektedir.
8. kısım, Resûlullahın “sallallâhü aleyhi ve sellem” cihatlarını anlatmaktadır.
9. kısım, Allahü teâlâdan afv ve mağfiret ve Resûlullahtan “sallallâhü aleyhi ve sellem” şefaat istemektedir.
10. kısım, Resûlullahın “sallallâhü aleyhi ve sellem” derecesinin yüksekliği bildirilmektedir.
Selefiler kasidenin peygamber efendimizi övmede aşırıya gittiğini söyleyerek kitabın okunmasına bid’at demektedirler. Hatta Vehhabilerin meşhur Fethü’l-mecid kitabının 180. sayfasında İmam Busayri şirkle itham edilmektedir. Resûlullahı, Allahü teâlâ övmüştür. Kendisi de, kendisini överek, Allahü teâlânın kendisine ihsan etmiş olduğu nimetleri saymıştır. Bu övmeleri, o kadar çoktur ki Busayri hazretlerinin övmesi, onların yanında hiç kalmaktadır. Resûlullahı “sallallâhü aleyhi ve sellem” övmek ibâdettir. Ashâb-ı kirâmın hepsi övmüşlerdir. Bunlardan Hassan bin Sâbit ve Kab bin Züheyr’in uzun methleri meşhurdur. Kab bin Züheyr, (Banetsüad) kasidesinde, Busayri’den daha çok övmüştü. Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem”, bunu beğenip, Kabın önceki kusurunu afv buyurmuş ve mübarek hırkasını ona hediye etmişti. Bu hırka-i saadet, şimdi İstanbul’da Topkapı sarayındadır.
Vehhâbî yazar, binlerce müslümanı şehit etmiş olan zâlimleri övüyor. Onların, Mâ’sûm kanları damlıyan kılıçlarını, İslam mücahitlerinin mübarek kılıçlarına benzetiyor da, Allahü teâlânın yüce Peygamberini övmeyi, puta tapanların putlarını övmelerine benzetiyor. Resûlullahı “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” övenlere müşrik damgası vuruyor. Kâfirler putlarını hâlik, mâbud olarak övmüştü. Böyle övmek ancak Allahü teâlâ için olur. Müslümanlar, yalnız Allahü teâlâyı böyle över. Resûlullahı “sallallâhü aleyhi ve sellem” överek mahlukların en üstüne çıkarırız. Resûlullaha âşık olan, Onu çok öven, İslam âlimlerinin hiçbiri, o yüce Peygamberi hâlik ve mâbud derecesine çıkarmamış. Allahü teâlâyı över gibi övmemiştir. Bu kitabı yazan, hak ile batılı birbirinden ayıramıyor. Kitabını, kâfirleri bildiren âyet-i kerimelerle ve hadis-i şeriflerle doldurmuş. Bunlara yanlış mânâlar vererek, İslam âlimlerine saldırmakta, tasavvuf büyüklerine, Allahü teâlânın sevdiği müslümanlara müşrik ve kâfir demektedir. Bu vehhâbî kitabını okuyanlar, her sayfasındaki âyet-i kerimeleri ve hadis-i şerifleri görerek aldanmakta, bunlara verilen bozuk mânâları doğru sanarak felakete sürüklenmektedirler.
Sual: Vehhabilerin Fethu’l-mecid kitabının, 415. sayfasında, “Kaside-i bürde, büyük cahilliktir. Yalnız Peygamberlerin koruması ile necat olurmuş. Bu kaside, Kitaba ve Sünnete karşı gelmektedir. Bu kasideyi Kurandan üstün tutuyorlar” diyor.
Cevap: Kitabının önsözünde, “Süud torunu AbdülAziz tevhidi yeniledi. Arabistan yarım adasına sulh ve emniyet getirdi. Oğlu Süud da, geçmişlerinin yoluna hayat verdi. Hulefâ-i râşidînin yolunu açtı” diyor. Süud oğullarının kılıçlarının keskin olmasına duâ ediyor. Yunanistanda, Atinanın en lüks otellerinde, yüzlerce gayr-ı meşru cariye ile Yunan kızları arasında, yıllarca sefahet, içki ve fuhuş alemleri sürerek [m. 1964] de zevk, safa, işret içinde ölen Süud’ü ve dedelerini övmek için (hayat verdi, yol açtı) gibi methiyeler söylemesi, ondan yardım dilemesi şirk, suç olmuyor da, İmâm-ı Busayri’nin “rahime-hullahü teâlâ”, Allahü teâlânın sevgili Peygamberini “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” övmesi, o yüce Peygamberi, mahlukların en yüksek derecesine çıkarması, “Her istediğini vereceğim” müjdesi ile şereflenmiş olan o en yüksek Peygamberden yardım ve şefaat istemesi, suç ve şirk oluyormuş. Utanmadan bu yazıları, din kitabı diyerek müslümanların önüne sürmektedir. Gençleri aldatmak, mezhepsiz yapmak için, İslam âlimlerine, müslümanların gözbebeklerine, müşrik, sapık demekten haya duymamaktadır. İmâm-ı Rabbânî’nin “rahime-hullahü teâlâ” 1. cilt, 44. mektupta bildirdiği hadis-i şeriflerde, Resûlullahın kendi yüksek makâmını anlatmasına, acaba ne diyecektir. Peygamberlerin seyyidi, gelmiş gelecek, bütün insanların en üstünü olduğunu bildirdiği için, o şerefli Peygambere “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” de, (haşa) kirli kalemini bulaştırmak küstahlığını mı yapacak?