Sual: Mesâil-i mühimmeye cevâb-ı Nu’mân isimli vehhabi kitabında “Mevlid okumak, sonradan ortaya çıkarıldı. Batıl ve merduttur.” diyor. Mevlid okutmak bid’at midir?
Cevap: Mevlid okumak demek, Resûlullahın “sallallâhü aleyhi ve sellem” dünyaya gelişini, miracını ve hayatını anlatmak, Onu hatırlatmak, Onu övmek demektir. Her müminin, Resûlullahı çok sevmesi lâzımdır. Onu çok seven, Onu çok anar, çok söyler, çok över. Deylemi’nin bildirdiği ve Künuzü’d-dekaık’da yazılı hadis-i şerifte, “Bir şeyi çok seven, onu çok anar” buyuruldu. Bu hadis kitabını Münavi toplamıştır. Resûlullahı çok sevmek lazım olduğunu bütün İslam âlimleri uzun yazmışlardır. Vehhabilerin Fethü’l-mecid kitabı bile 336. sayfasında bunu şöyle yazmaktadır:
“Hadis-i şerifte, (Bir kimse, beni çocuğundan ve babasından ve herkesten daha çok sevmedikçe, îman etmiş olmaz) buyuruldu. Yani imanı olgun olmaz. Allah’ı sevenin, Onun Resûlünü de sevmesi vâcibdir. Sâlih kulları da sevmesi lâzımdır.”
Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” mevlid gecelerinde Ashâbına ziyafet verir, dünyayı teşrif ettiği ve çocukluğu zamanında olan şeyleri anlatırdı. Hazret-i Ebû Bekir, halife iken, mevlid gecesinde, Ashâb-ı kirâmı toplayıp, Resûlullahın dünyaya teşrifindeki olağanüstü halleri konuşurlardı. Doğum gününe önem vermeyi hristiyanlar, müslümanlardan öğrenip almışlardır. Dünyanın her yerindeki müslümanlar, Peygamberimizin ve Ashâb-ı kirâmın yaptıkları gibi, mevlid gecesinde, Resûlullahı anlatan kitapları okurlar ve Resûlullahın dünyayı teşrif ettiği bu şerefli gecede şenlik yapar, sevinirlerdi. İslam âlimleri, bu geceye çok önem vermişlerdir. Bu geceyi bütün mahluklar, melekler, cin, hayvanlar ve cansız maddeler, birbirlerine müjdelemekte, Fahr-i âlem dünyayı teşrif etti diye sevinmektedirler. Mevlânâ Celâleddîn-i Rumi, “Mevlid okunan yerden belalar, sıkıntılar gider” buyurmuştur. Mevlidi, nazım, şiir olarak okumak daha tesirli ve faydalı olur.
Mevlid okumanın bir ibâdet olduğunu ve nasıl okumak lazım geldiğini ve faydalarını bildirmek için, İslam âlimleri, her dilde kitaplar yazdılar. Bu kitaplardan 10 adedini, Mustafa Katib Çelebi’nin “rahmetullâhi aleyh”, Keşfü’z-zünun kitabından ve zeylinden alarak bildiriyoruz:
1) Bursalı Süleyman Çelebi’nin Türkçe mevlid kasidesi çok şöhret kazanmıştır. Osmanlıların ve Türkiye’nin her yerinde seve seve okunmaktadır. Asıl ismi Vesiletü’n-necat’tır. Süleyman Çelebi, Yıldırım sultan Beyazıt “rahmetullâhi aleyh” hanın imamı idi. [m. 1398] de Bursa’da vefât etmiştir.
2) Muhammed Ak Şemsüddin efendinin oğlu Hamdullah efendi “rahmetullâhi aleyh” de bir mevlid kasidesi yazmıştır.
3) Mollâ Hasan-ül Bahri “rahmetullâhi aleyh” de, bir mevlid yazmıştır. [m. 1586] de vefât etmiştir.
4) Vaiz Muhammed bin Hamza da yazmıştır.
5) Şemsüddin Ahmed Sivasi “rahmetullâhi aleyh” de yazmıştır. [m. 1598] da vefât etmiştir.
6) Hafız ibni Nasıriddin Dımışki “rahmetullâhi aleyh”, Camiul-asar fi mevlidi’l-muhtar kitabını yazmıştır.
7) İbni Esir Muhammed Cezri Et-tarif bil-mevlidi’ş-şerif kitabını yazmıştır. [m. 1430] de vefât etti.
8) Ebül Kasım Muhammed Lülüvi “rahmetullâhi aleyh”, Dürrü’l-munzam fi-mevlidi’n-Nebiyi’l-muazzam yazmış, [m. 1463] de Şam’da vefât etmiştir.
9) Afifüddin Muhammed Tebrizi, Mevlidi’n-Nebî kitabını yazmış, [m. 1451] de Medine-i münevvere’de vefât etmiştir.
10) Seyyid Muhammed Kavukçu hanefi, Mevlidi’n-Nebî kitabını yazmış, [m. 1887] de vefât etmiştir.
Bunlardan başka, ibni Hacer Hiytemi’nin En-Nimetü’l-Kübrâ alel’âlem fi-mevlid-i Seyyid-i veled-i Adem kitabı ve Celâlüddîn-i Süyuti’nin, Er-Reddü alâ men enkere kıraatel-mevlidi’n-Nebî kitabı ve Yusuf Nebhani’nin Cevahirü’l-bihar kitabının 3. kısmı ile Huccet-ullahi alel’âlemin kitabının 233 ve sonraki 6 sayfası ve Ahmed Saîd-i müceddidinin İsbatü’l-mevlid kitabı ve allame Muhammed Zerkani’nin Şerhu’l-Mevahibi’l-ledünniye kitabının 1. kısmının 136. ve sonraki 4 sayfası, Mevlid okumanın ibâdet olduğunu vesikalarla ispat etmektedirler. Bu son 6 kitap, bir arada [m. 1977] senesinde İstanbul’da basılmıştır. Ahmed Saîd Fârukî müceddidi [m. 1861] de Medine’de vefât etti. Urdu dili ile yazdığı Saîdü’l-beyan mevlid kitabı ile Seyyid Abdülhakîm Efendi’nin “rahmetullâhi aleyh” türkçe Mevlid Kıraatinin Fazileti de çok kıymetlidir.
Hindistan’daki İslam âlimlerinin büyüklerinden Mevlânâ Muhammed Fadl-ur-Resûl “rahime-hullahü teâlâ” [m. 1850] senesinde fârisî olarak yazdığı Tashihu’l-mesail kitabında, vehhâbîlere satılmış olan Muhammed İshak ismindeki Hindistanlı bir din adâmının Miete mesail kitabına cevap vermiştir.
Fadl-ür-Resûl-i Bedâyuni “rahmetullâhi aleyh” 1872’de vefât etti. Kitabının 253. sayfasından başlayarak diyor ki: Mevlid okumak, ilk üç asırda yoktu. Bundan sonra meydana çıktı. Bunun için âlimler, mevlid cemiyetinin [toplanmanın] câiz olup olmamasında ihtilaf etti. Sözleri birbirine uymadı. Âlimlerin bu ihtilafları, Siret-i Şami kitabında uzun yazılıdır. Siret-i Şami kitabının yazarı, Muhammed bin Yusuf Şami’dir “rahime-hullahü teâlâ”. [M. 1536] de Mısır’da vefât etmiştir. Kitabında yalnız ihtilafları bildirmiş, bunlar arasında bir tercih yapmamıştır. Bununla beraber, mevlid cemiyetinin müstehab olduğunu bildiren birçok büyük âlimleri haber vermiştir. Üstadlarının, buna karşı olanları reddettiklerini de bildirmiştir. Çoğunluğu bırakıp da, birkaç muhalifi ileri sürerek, mevlid cemiyetine câiz değildir denilirse, fıkıh meselelerinin çoğuna îtimat kalmaz. Siret-i Şami’de diyor ki:
Hafız, [yani hadis alimi] Şemsüddin Muhammed Sehavi diyor ki “Mevlid [cemiyeti yapmak] hakkında, Seleften bir haber yoktur. 3. asırdan sonra hâsıl oldu. Her sene, mevlid gecesinde, müslümanlar sadaka veriyorlar, seviniyorlar. Hayır ve Hasenât yapıyorlar. Toplanıp, mevlid kasidesi okutup dinliyorlar”. [Şemsüddin Sehavi, [m. 1496] de, Medine-i münevverede vefât etti.]
Hafız İzzeddin Ali ibni Esir Cezri diyor ki “Mevlid okumak, bütün sene, zarar ve korkulu şeylerden korur. Mevlid okunan yere, o sene, rahmet ve bereket yağar”. [İbni Esir Ali Cezri, [m. 1232] da, Musul’da vefât etti.]
Hafız İmadüddin İsmail ibni Kesir, Erbil emrinin, Rebiul-evvel ayında büyük mevlid cemiyetleri yaptığını bildirmektedir. [İbni Kesir, [m. 1372] de vefât etmiştir.]
Ebül-Hattab Ömer ibni Dıhye, Et-tenvir fi-Mevlidil-Beşir kitabında, Erbil emrinin yaptığı mevlid cemiyetlerini uzun anlatmaktadır. Birçok âlimler, mesela İmâm-ı Nevevi’nin üstadı hafız Ebû Şame, bu kitabı meth ve sena etmişlerdir. Abdurrahmân Ebû Şame’nin, El-bais alâ inkâri’l-bida vel-havâdis kitabı bu senalarla doludur. [Ebû Şame [m. 1266] de, Ebulhattab Ömer [m. 1236] de vefât etmişlerdir.]
Allame Seyfüddin ibni Tuğrul beg, Dürrü’n-nazim fi-mevlidi’n-Nebiyil-kerim kitabında diyor ki “Resûlullahın “sallallâhü aleyhi ve sellem” âşıkları, mevlid gecelerinde, mevlid cemiyetleri yapıyorlar. Bunlardan biri, İbni Efdal ismi ile meşhur olan Ebül-Hasanın Mısır’da yaptığı büyük mevlid cemiyeti ve üstadımızın üstadı Ebû Abdullah bin Muhammed bin Numan’ın ve Cemalüddin acemi Hemedâni’nin ve Yusuf bin Ali Haccar-ı Mısrî’nin Mevlid cemiyetleridir. Bunlar, Resûlullahı “sallallâhü aleyhi ve sellem” rüyada gördüklerini ve ‘Bizim için sevinenler, bizi de sevindirirler’ buyurduğunu söylemişlerdir.” [İbni Tuğrul beg, [m. 1271] senesinde vefât etmiştir.]
İbni Battal maliki fetvasında diyor ki “Mevlid gecesinde sadaka vermek, müslümanları toplayıp câiz olan şeyleri yedirmek ve câiz olan şeyleri okutup dinletmek ve sâlih kimseleri giydirmek, bu geceye hürmet etmek olur. Bunları Allah rızası için yapmak câizdir ve çok sevap olur. Bunları yalnız fakirler için yapmak şart değildir. Fakat, muhtaç olanları sevindirmek daha sevap olur. Zamanımızda olduğu gibi, toplantıda uyuşturucu [sarhoş edici] şeyler kullanılırsa, genç oğlanlar toplanır, kadın erkek karışık olursa ve şehveti tahrik eden şiir ve şarkılar okunursa, [çalgı, ney, dümbelek gibi lehv aletleri çalınırsa], çok günah olur”. [Böyle haram şeyleri, ibâdet olarak yapmanın, ibâdet arasında yapmanın günahı katkat ziyâde olur. Böyle haramlara, İslam müziği diyenlere aldanmamalıdır. İbni Battal 449 da vefât etti.]
İmâm-ı Celâlüddîn Abdurrahmân bin Abdil-Melik Kettani diyor ki “Mevlid günü ve gecesi, mübecceldir, mukaddestir, mükerremdir. Şerefi, kıymeti çoktur. Resûlullahın “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” varlığı, vefâtından sonra, Ona tâbi olanlar için, kurtuluş vesilesidir. Onun mevlidi için sevinmek, Cehennem azabının azalmasına sebep olur. Bu geceye hürmet etmek, sevinmek, bütün senenin bereketli olmasına sebep olur. Mevlid gününün fazileti, Cuma günü gibidir. Cuma günü, Cehennem azabının durduğu, hadis-i şerifte bildirildi. Bunun gibi, mevlid gününde de azap yapılmaz. Mevlid geceleri sevindiğini göstermeli, çok sadaka, hediye vermeli, davet olunan ziyafetlere gitmelidir”. [Haram işlenen, haram bulunan toplantılara gitmemeli, haram işlemekten ve haram işleyenlerin arasına karışmaktan ve ibâdetlere haram karıştırmaktan çok sakınmalıdır.]
Allame Zâhirüddin bin Cafer diyor ki “Mevlid cemiyeti yapmak, bidat-i hasenetir. Sâlihleri toplayıp, salavât okumak, fakirleri doyurmak, her zaman sevaptır. Fakat, bunlara haram karıştırmak, çalgı, şarki raks gibi şeyler yapmak büyük günah olur”.
Allame Nasirüddin diyor ki “Mevlid cemiyeti yapmak, sünnet değildir. Fakat, o gün sadaka, hediye vermek, neşe ve sürur izhar etmek, oğlanlar ve kadınlar karışık olmadan mevlid kasidesi okutmak ve bu cemiyete gitmek çok sevap olur. Fakat, zaruret olmadan, kimseden bir şey istememelidir. Zaruret olmadan istemek haramdır. Sâlih müslümanların toplanarak, Allahü teâlâyı zikretmeleri ve salavât okumaları ibâdet olur. Sevâbı çok olur”.
Allame Abdurrahmân Ebû Şame, El-Bais kitabında diyor ki; Rebi, İmâm-ı Şâfiî’den haber verdi ki “Bidat 2 kısımdır. Bir kısmı, Kitaba, sünnete, esere [yani, Ashâb-ı kirâmın sözlerine] veya icmaa uymaz. Bunlar, dalâlet, sapıklıktır. Bidatin 2. kısmı, bu 4 delile uygun olan hayırlı şeylerdir. Hiçbir âlim bunların kötü olduğunu bildirmedi. Ömer “radıyallâhu anh”, Ramazan gecelerinde, camilerde, cemaat ile teravih namazı kılmaya, (çok güzel bidat) dedi. Böyle bidatlere bidat-i hasene denir. Bidat-i haseneyi işlemenin câiz ve müstehab olduğu, söz birliği ile bildirildi ve bunları Allah rızası için yapana sevap verilir denildi. İslam ahkâmına uygun olan bütün yenilikler böyledir. Camilere minber, yolculara Han, talebeye mektep, medrese gibi, İslam ahkâmına uygun olan iyi şeyler, bidat-i hasenetir. Bunlar, Ashâb-ı kirâm ve Tabiîn-i ızam zamanlarında yoktu. Sonradan meydana çıktı. Fakat, Allahü teâlânın emirlerini yapmak için yardımcı olduklarından, bidat-i hasene denildi”. Bu bidat-i hasenelerden biri, Musul civarındaki Erbil şehrinde, her sene yapılan Mevlid cemiyetleridir. Mevlid-i Nebî “sallallâhü aleyhi ve sellem” gecelerinde, sadakalar verilir. Ziynetler ve sevinçler gösterilir. Fakirlere ihsanlar yapılır. Böylece, Resûlullaha “sallallâhü aleyhi ve sellem” olan muhabbet ve tazim ilan olunur. Bu cemiyeti Musul’da ilk olarak, büyük âlim, sâlihlerden Ömer bin Mela yaptı. Erbil sultanı [Ebû Saîd el-Muzaffer Kükburi], buna tâbi oldu. [Ebû Saîd, Salahuddin-i Eyyübi’nin “rahime-hümullahü teâlâ” eniştesi idi. 630 [m. 1232] senesinde, hristiyanların Haçlı orduları denilen saldırılarına karşı yapılan Akka kalesı cihatında şehit oldu.]
Şâfiî âlimlerinden allame Sadr-üd-din Ömer diyor ki “Mevlid cemiyeti yapmak, câizdir. Mekruh değildir. Niyete göre sevap verilir”. [Niyet, bozuk olursa, hiç sevap verilmez.] Hafız diyor ki Mevlid cemiyeti yapmak, bidattir. [Yani, sonradan meydana çıkmış olan bir ibâdettir.] Fakat, iyi, faydalı şeyler yapıldığı için, fenâ şeyler bulunmadığı için bidat-i hasenetir.
Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem”, Medine şehrine gelince, yahudilerin, Muharrem ayının 10. gününde oruç tuttuklarını gördü. Sebebini sordu. Bugün, Allahü teâlâ, Firavun’ı boğdu. Mûsâ aleyhisselâmı kurtardı. Bunun için, sevincimizden oruç tutarak Allaha şükrediyoruz dediler. “Mûsâ aleyhisselâm kurtulduğu için, ben daha çok sevinirim” buyurarak, oruç tuttu. Müslümanlara da, Aşure günü oruç tutmalarını emretti. Bir nimet geldiği ve bir sıkıntıdan kurtulunduğu zaman, Allahü teâlâya şükredildiği gibi, her sene, o gün yine şükretmek lazım olduğu, bu hadis-i şeriften anlaşılmaktadır. Allahü teâlâya şükretmek, secde etmek ile sadaka vermek ile Kurân-ı Kerîm okumak ile ve bunlar gibi, her ibâdeti yapmak ile olur. İhsan sâhibi, rahmeti bol olan yüce Peygamberin dünyaya gelmesinden daha büyük nimet var mıdır? Her sene, o günü arayıp, bu nimeti düşünmek lâzımdır. Böylece, Resûlullahın, Mûsâ aleyhisselâmın kurtulması nimeti için şükretmesine tâbi olunur. Bu düşünülmezse, böyle niyet yapılmazsa, Resûlullahın bu sünnetine uyulmuş olmaz, sevâbı olmaz).
Hafız Muhammed ibni Cezeri Şâfiî diyor ki “Ebû Leheb rüyada görülüp, ne hâlde olduğu soruldukta, kabir azâbı çekiyorum. Ancak, her sene, Rebiul-evvel ayının 12. geceleri, azabım hafifliyor. 2 parmağım arasından çıkan serin suyu emerek ferahlıyorum. Bu gece, Resûlullah dünyaya gelince, Süveybe ismindeki cariyem, bunu bana müjdelemişti. Ben de, sevincimden, bunu azad etmiş ve Ona süt annelik yapmasını emretmiştim. Bunun için, bu gecelerde azabım hafifliyor dedi. Âyet-i kerime ile kötülenmiş olan Ebû Leheb gibi azgın bir kâfirin azâbı hafifleyince, O yüce Peygamberin ümmetinden olan bir mümin, bu gece sevinir, malını dağıtır, böylece, Peygamberine “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” olan sevgisini gösterirse, Allahü teâlâ ihsan ederek, onu Cennetine sokar. Üstadım fetvalarında diyor ki mevlid cemiyeti yaparak, Kurân-ı Kerîm ve Mevlid-in-Nebî okumak, sonra yiyecek ikram etmek, sonra dağılmak, bidat-i hasenetir. Bunu yapana ve orada bulunanlara sevap verilir.”
Hafız, Beyheki’den alarak diyor ki “Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem”, Peygamber olduğu bildirildikten sonra, kendisi için, Akika kurbanı kesti. Halbuki dünyaya geldiğinin 7. günü, dedesi Abdül-Muttalibin, kendisi için, Akika kesmiş olduğunu biliyordu. Akikayı tekrar kesmek de câiz değildir. İkincisini, kendisinin alemlere rahmet olarak yaratılmış olduğuna şükür olarak kestiği ve böyle yapmaları için, ümmetine örnek olmak istediği anlaşılmaktadır. Nitekim, ümmetini teşvik için, kendine salavât okuduğu çok görüldü. Bunun için, müslümanların, mevlid gecelerinde toplanarak, mevlid kasidesi okumaları, tatlı şeyler yedirmeleri ve hayrat ve Hasenât yapmaları, böylece, o gecenin şükrünü yerine getirmeleri, müstehab oldu. Sünen-i ibni Mace şerhinde, haram, yasak şeyler karıştırmadan mevlid cemiyeti yapmanın bidat-i hasene ve müstehab olduğu bildirildi”.
Siret-i Şami veya Sübülül-hüda verreşad denilen kitapta, Fakihani’nin yazıları ve üstadının bunlara vermiş olduğu cevaplar, şöyle yazılıdır:
Fakihani – Mevlid cemiyeti yapmanın, Kitaba ve Sünnete uydurulacak bir yeri olduğunu bilmiyorum.
Üstadı – Bir şeyi bilmemek, onun yok olduğunu göstermez. Hafızların imamı İbni Hacer, mevlid cemiyetinin sünnetten bir aslı olduğunu bildirdi. Biz de, ikinci bir aslı daha bulunduğunu yukarda bildirdik.
F. – Büyük âlimlerden birinin, mevlid cemiyeti yaptığı bildirilmiş değildir.
Ü. – Mevlid cemiyetini ilk olarak, âlim sâlih olan bir Emir yaptı. Bunu Allah rızası için yaptı. Sayısız âlimler, sâlihler, bu cemiyette hazır oldular. İbni Dıhye, bunu methetti. Büyük âlimler, Emirin bu işini öven kitaplar yazdılar. Kötüleyen, hiç olmadı.
F. – Mevlid cemiyeti nasıl müstehab olabilir? Müstehab, İslamiyetin talep ettiği şey demektir.
Ü. – İslamiyetin talep etmesi, Nass ile veya Kıyas ile olur. Burada Nass yok ise de Kıyas vardır.
F. – Mevlid cemiyetine mubah da denilemez. Dinde bidat çıkarmaya, hiçbir âlim mubah dememiştir.
Ü. – Bidat, yalnız mekruh ve haram değildir. Mubah, müstehab ve vâcib olan bidatler de bildirilmiştir. İmâm-ı Nevevî diyor ki “Dinde bidat, Resûlullahın “sallallâhü aleyhi ve sellem” zamanında bulunmayıp da, sonradan meydana çıkarılan şeyler olup 2’ye ayrılır: Hasana ve seyie”. İzzeddin bin Abdisselam diyor ki “Bidat, vâcib, haram, müstehab, mekruh ve mubah kısımlarına ayrılır. Han, mektep ve her hayır ve Hasana, müstehab olan bidatlerdir. Teravih namazı ve tasavvuf yolları da böyledir”. Beyheki İmâm-ı Şâfiî’den haber veriyor ki İmam, “Bidat, 2 kısımdır. Kitaba veya Sünnete veya Esere veya İcmaa ters düşenler, dalâlettir. Bu 4 temelden birine uygun olanlar, dalâlet değildir” buyurdu.
F. – Mevlid gecesi, çoluk çocuğunu ve arkadaşlarını toplayıp yedirirse günah olmaz. Herkesi toplamak, çirkin bidat olur.
Ü. – O mübarek gecede, herkesi toplamak, Kitaba, Sünnete, Esere ve İcmaa muhalif değildir.
F. – Bu toplantılarda teganni, raks bulunur ve oğlanlar, kadınlar karışık olursa ve başka haramlar bulunursa, söz birliği ile haram olur.
Ü. – Bu söz doğrudur. Fakat, toplantının haram olmasına, bu haram şeyler sebep olmaktadır. Böyle şeyler, Cuma namazı kılmak için yapılan toplantıda da bulunursa, o toplantı da, haram olur. Fakat, o toplantı haram olduğu için, Cuma namazı için toplanmak haram olur denilemez. Bunun gibi, mevlid gecesi için toplanmak haram olur denilemez. Ramazan gecelerinde teravih kılmak için yapılan toplantılara, böyle yasak şeyler karıştırıldığı görülmektedir. Bunlar karıştırıldığından dolayı teravih namazı için toplanmaya haramdır denilebilir mi? Asla denilemez. Teravih namazı kılmak için toplanmak iyidir. Bu toplantıya çirkin, yasak şeyler karıştırmak fenâdır denir. Bunun gibi, mevlid için toplanmak iyidir. Fakat, bu toplantıya çirkin, yasak şeyler karıştırmak fenâdır demek lâzımdır.
F. – Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” Rebiul evvel ayında dünyaya geldi ise de, vefâtı da, bu ayda olmuştur. Bu ayda sevinmek değil, üzülmek, matem yapmak lâzımdır.
Ü. – Resûlullahın “sallallâhü aleyhi ve sellem” veladeti büyük nimet olduğu gibi, vefâtı da, şüphesiz büyük musibettir. Dinimiz, nimetlere şükretmemizi, musibetlere de sabır ve sükut etmemizi, onları örtmemizi emrediyor. Çocuk olunca, akika kesmeyi emrediyor. Ölünce, hayvan kesmeyi veya başka bir şey yapmayı emretmiyor. Hatta bağırıp çağırmayı, matem yapmayı yasak ediyor. Bunun için, bu ayda ferah, neşeli, sevinçli olmak, üzüntülü olmamak, matem yapmamak lâzımdır. [Es-Siretü’ş-Şamiye’den tercüme tamam oldu.]
[Siret-i Şami müellifi Muhammed bin Yusuf Şâfiî [m. 1536] da vefât etti. Ömer bin Ali İskenderi maliki Fakihani, [m. 1334] de, Şeyh-ul-İslam İzzeddin ibni Abdisselam Şâfiî, [m. 1261] da vefât etti. İslam ahkâmına göre, hem sevinç, hem de üzüntü bulunan bir günün yıl dönümlerinde, üzülmeyip, sevinmek, o gündeki sevinçli şeyleri hatırlayıp, üzüntülü şeyleri düşünmemek lâzımdır. Dinimizin bu emrine göre, Muharrem ayının 10. günü matem tutmayıp, Resûlullahın sünnetine uyarak, şükretmek, sevinmek lâzımdır. Evet, hazret-i Hüseyin “radıyallâhu anh”, o gün şehit edildi. O yüce imâmin şehit edilmesi, bütün müslümanlar için büyük musibet ve üzüntüdür. Hazret-i Osman’ın ve hazret-i Hamza’nın, pek feci şekilde şehit edilmeleri de, böyle büyük musibet ve üzüntüdür. Fakat, Peygamberimiz “sallallâhü aleyhi ve sellem”, hazret-i Hamza’nın şehit edildiği günün yıl dönümlerinde matem yapmadı. Matem yapılmasını emretmedi. Rast geldiği günlerde kabrini ziyaret eder, duâ yapardı. Muharremin 10. günlerinde, aklımıza uyarak, matem yapmamız değil, Peygamberimize uyarak, şükür orucu tutmamız, neşeli olmamız lâzımdır.]
Resûlullahın “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” şairleri vardı. Düşmanların iftirâlarına cevap verirler ve Resûlullahı överlerdi. Bunlardan Hassan bin Sabit’in şirlerini çok beğenirdi. Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem”, mescide, Hassan için bir minber koydurdu. Hassan buraya çıkıp, düşmanları kötüler, Resûlullahı överdi. Resûlullah, “Hassan’ın sözleri, düşmanlara ok yarasından daha çok tesirlidir” buyururdu. Hadis-i şerifte, “Allahü teâlâ bir kuluna yazı ve söz sanatı ihsan ederse, Resûlullahı övsün, düşmanlarını kötülesin!” buyuruldu. İslam memleketlerinde mevlid okunması, bu hadis-i şerifteki emre de uygun bir ibâdet olmaktadır. Mevlid okumaya karşı gelen bir kimse, Resûlullahın ve Ashâb-ı kirâmın yaptıkları bir şeyi beğenmemiş olduğu gibi, bu hadis-i şerife de karşı gelmektedir.