Sual: Fethu’l-mecid isimli vehhabi kitabının 168. ve 353. sayfalarında: “Allahü teâlâ ile kulları arasında birini vasıta yapmak, ondan bir şey istemek, söz birliği ile küfür olur. İbni Kayyım, ölüden bir şey istemek, ondan Allahü teâlâ katında şefaat etmesini dilemek, büyük şirktir, dedi. Hanefi kitaplarından Fetava-yı Bezzaziye, ervahı meşayih hazırdır diyen kâfir olur demektedir. Meyyitte his ve hareket olmadığı, ayetlerden ve hadislerden anlaşılmaktadır” diyor.
Aynı kitabın 70. sayfasında ise (Ukkâşe, Cennete hesapsız girmesi için Resûlullahtan duâ istedi. Bu da, diriden duâ istemek câiz olduğunu göstermektedir. Fakat gaibden ve ölüden duâ istemek şirktir) demektedir.
Bu iddialara ne cevap vermek lazımdır?
Cevap: Resûlullahın duâsı kabul olduğu gibi, Onun yolunda, izinde bulunanların da, duâları kabul olur. Kendisi de, 381. sayfada, İmâm-ı Ahmed’in ve Müslim’in “rahime-hümallahü teâlâ”, Ebû Hüreyre’den “radıyallahü teâlâ anh” bildirdikleri hadis-i şerifte, “Saçları dağınık ve kapılardan kovulan öyle kimseler vardır ki bir şey için yemin etseler, Allahü teâlâ onları doğrulamak için, o şeyi yaratır” buyurulduğunu, yazmaktadır. Allahü teâlâ, sevdiği kullarını yalancı çıkarmamak için, yemin ettikleri şeyleri bile yaratınca, dualarını elbette kabul buyurur. Allahü teâlâ, Mümin sûresinin 60. âyetinde meâlen, “Bana duâ ediniz! Duanızı kabul ederim” buyuruyor. Duaların kabul olması için şartlar vardır. Bu şartları taşıyan duâ elbet kabul olur. Herkes bu şartları bir araya getiremediği için, duâları kabul olmuyor. Bu şartları yaptıklarına güvendiğimiz Âlimlerin, Velilerin duâ etmeleri için, onlara yalvarmak, niçin şirk olsun? Biz, Allahü teâlâ, sevdiklerinin ruhlarına işittirir. Onların hatırı için, istenileni yaratır diyoruz. Allahü teâlâ için hayvan kesiyor ve Kurân-ı Kerîm okuyoruz. Sevâbını meyyitin ruhuna gönderip ondan şefaat, yardım istiyoruz. Ölü için ibâdet eden elbet müşrik olur. Allahü teâlâ için ibâdet edip, sevâbını ölüye bağışlıyan müşrik olmaz ve hiç suçlu olmaz. Bunları, arabça Minhat-ül-vehbiye kitabı da çok güzel bildiriyor. Hazret-i Meryem’in ve Esyed bin Hudayr’ın ve Ebû Müslim Abdullah Havlani’nin “rahime-hümullahü teâlâ” kerâmetlerini, kendisi de yazmaktadır. [Abdullah-ı Havlani “rahmetullâhi aleyh” 62 de Şam’da vefât etti.] Evliyânın “rahime-hümullahü teâlâ” ruhlarından yardım isteriz. Çünkü, Allahü teâlânın sevdiği kullarının ruhları, diri iken de, öldükten sonra da, Allahü teâlânın verdiği kuvvet ile ve izini ile dirilere yardım ederler. Böyle inanarak Evliyâdan “rahime-hümullahü teâlâ” yardım istemek, Allahü teâlâdan başkasına tapınmak olmaz. Ondan istemek olur.
Vehhâbî kitabının (Allame) ismini verdiği ve yazılarını kendilerine senet olarak kullandığı İbni Kayyım-ı Cevziyye 751 [m. 1350] de vefât etti. Bunun Kitabü’r-ruh’da, “Bir kimse, bir kabri ziyaret edince, kabirde bulunan meyyit, ziyaret edeni bilir. Onun sesini işitir. Onunla ferahlanır. Onun selamına cevap verir. Bu hâl, yalnız şehitlere mahsus değildir. Başkaları için de böyledir. Belli bir zamana mahsus da değildir. Her zaman böyledir” dediği, El-Besair kitabının 22. sayfasında yazılıdır. Vehhâbînin yukarıdaki yazısı kendi Allamelerinin bu sözüne ters düşmektedir. (El-besair li-münkiri’t-tevessül bi-ehlil mekabir) kitabı Pakistan’da basılmıştır. 1980’den beri de İstanbul’da Hakikat Kitabevi tarafından Arapça olarak bastırılmaktadır.
Tavsiye Yazı –> Niçin bir müctehide uymak lazım?