Sual: Beytülmal nasıl zekat toplar? Beytülmalin gelirleri nelerdir? Darülislamda beytülmalin işlevi nedir?
Cevap: Öşür ve kırda otlayan hayvanların zekatı, fakirlere verileceği gibi, beytülmala da teslim edilmesi câizdir. Beytülmala verilmesi lazım olan bir şeyi eline geçiren kimse, beytülmaldan hakkı varsa, bu şeyi kendi kullanır. Kendi hakkı yoksa, beytülmaldan hakkı olan bir müslümana verir. Bu şeyi, beytülmala vermez. İbni Âbidin, 2. cilt, 56. sayfada buyuruyor ki “Beytülmaldan hakkı olan fakirler, zekat memurları, âlimler, muallimler, vaizler, din dersi öğrenen talebe, borclular, Ehl-i beyt-i nebevi (Seyyidler ve şerifler), askerler, beytülmal parası ellerine geçerse, hakları kadar almaları câizdir”.
Bezzaziye fetvasının sâhibi “rahmetullahi teâlâ aleyh”, Halvani’den alarak diyor ki “Elinde emânet bulunan kimse, sâhibi ölürse, emaneti varislerine verir. Varisleri yoksa, beytülmala verir. Beytülmala verince zayi olacak ise, kendi kullanır veya beytülmaldan nasibi olanlara verir”.
Zekat, fakirlerin hayatını, ihtiyaçlarını, cemiyetin tekeffül eylemesi, garanti etmesi demektir. Bir şehrin bir köşesinde, bir müslüman, açlıktan ölse, şehirdeki zenginlerden birinin, az bir zekat borcu kalsa, onun katili olur. Zekat, müslümanlar arasında, sigorta teşkilatıdır. İslamiyet (beytülmal) denilen sigortayı, şahısların, açık gözlerin, kendi menfaatlerini düşünenlerin eline bırakmamış, devletin emrine vermiştir. Bu sigorta, başka sigortalara benzemez. Fakirlerden para istemez, zenginlerden alır. Zekat veren zenginlerin dünyada malı artar. Ahirette de, bol sevap verilir. İslam sigortası, her fakire yardım eder. Bir aile reisi ölünce, fakir ailesine maaş bağlayıp, herkesi mesut eder. İşte İslamiyet, zekat ile böyle sosyal bir sigorta kurmuştur.
İbni Âbidin “rahmetullâhi aleyh” buyuruyor ki: “4 nev’ zekat malından ikisine, yani zekat hayvanları ile topraktan elde edilen mallara (Emvâl-i zâhire) denir. Bunların zekatlarını, halifenin memurları gelip toplar. Bu memurlara (Sai) denir. Devlet, bu toplanan malı [ve (Aşir) denilen memurların, yolcu tüccardan aldıkları emvâl-i bâtına zekatını] beytülmalda saklayıp, 7 sınıftan her birine sarf eder. Zekat mallarından altın, gümüş ve ticaret eşyasına (Emvâl-i bâtına) denir. Bunların miktarını sâhibine sormak câiz değildir. Bunların zekatını mal sâhibi, 7 sınıftan dilediğine, kendi verir. Böyle verilmiş olan zekatları, devlet ayrıca isteyemez. Bir şehirdeki zenginlerin hiç zekat vermedikleri anlaşılırsa, emvâl-i bâtınalarının zekatını da devlet toplıyabilir. Dıyau’l-mânevî ve İzah’da diyor ki “Devlet 5 malı alamaz: Emvâl-i bâtına zekatı, fıtra, kurban, nezir ve kefaret”.
[Son zamanlarda, Ehl-i sünnet âlimlerinin “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” büyüklüklerini anlayamayanlar çoğalmaktadır. Din adamı geçinen câhiller, kendilerini âlim sanıyorlar. Birbirlerini, millete, İslam alimi diye tanıtıyorlar. Biz, yalnız Kurana ve hadislere inanırız diyerek, Selef-i sâlihinin ictihadlarını beğenmiyorlar. Kurân-ı Kerîmden ve hadis-i şeriflerden, kısa görüşlerine ve kısır düşüncelerine uygun yeni yeni mânâlar çıkarıyorlar. Hadis-i şerifte övülmüş olan 2. yüzyılın büyüklerine, din imamlarımıza dil uzatıyorlar. Onların kıymetli kitaplarını lekelemeye uğraşıyorlar. Mesela, (Cihan Sulhu ve İslam) ve (İslama Giriş) kitaplarında, “Zekat devlete verilen vergi demektir. Zenginlerin, diledikleri fakirlere verdikleri paraya zekat denmez. Zekat yalnız devlete verilir. Devlet, bunu kâfirlerin fakirlerine de verebilir. Çünkü (Miskin), kâfirlerin fakirleri demektir” yazılıdır. ]
Zalim olan sultanlar, (Emvâl-i zâhire)den vergi alırken, zekat niyeti ile verilirse, kabul olur diyen âlimler vardır. (Emvâl-i bâtına)dan alırlarsa veya kâfir ve mürted olanların aldığı her nev’ vergi verilirken, zekat olarak niyet edilse de, zekat yerine geçmez. Ayrıca zekat vermek lazım olur.
Beytülmalda, birbirlerinden ayrı 4 cins mal bulunur:
1) Hayvanlardan, toprak mahsullerinden alınan ve (Aşir)in, ancak yolda rastgeldiği müslüman tüccardan aldığı zekatlar olup yukarıdaki 7 sınıfa verilir.
2) Ganimetin ve yerden çıkarılan madenlerin 5’te 1’i olup yetimlere, miskinlere ve parasız kalan yolculara verilir. Bunların üçünde de, önce (Beni Haşim) ve (Beni Muttalib) olanlara verilir. Petrol gibi sıvılardan ve oksitler, tuzlar gibi ateşte erimeyen filizlerden ve denizden çıkarılanlardan bir şey alınmaz.
3) Gayrimüslimlerden alınan, haraç ve cizye ve aşirin bunlardan aldığı maldır. Bunlar, yol, köprü, Han, mektep, mahkeme gibi umumî ihtiyaçlara ve milli müdafaaya sarf edilir. Memleket hududunu bekleyen, memleket içindeki yolları bekleyen müslümanlara, köprü, mescid, havuz, nehir yapmaya ve tâmirlerine, imama, müezzine, hademe-i hayrata, İslam ilimlerini, yani din ve fen bilgilerini okutanlara ve okuyanlara, kadılara, müftülere, vaizlara ve dini ve milleti, devleti yaşatmak için çalışanlara verilir. Bunlar, zengin olsalar bile çalışmaları, hizmetleri karşılığı, adete ve ihtiyaç eşyasının değerine göre, uygun bir pay verilir. [Hadika el afetlerinde, beytülmaldan hakkı olanları geniş anlatmaktadır.] Öldükleri zaman, çocukları değerli ise, başkalarına tercih olunur. Çocukları câhil, fasık iseler, babalarının yerine tayin edilmez. Eşbah sâhibi “rahmetullahi teâlâ aleyh” diyor ki “Sultan, câhil birini, muallim, hatib, vaiz tayin ederse, sahih olmaz. Zulüm etmiş olur”.
4) Varisi olmayan zenginlerin bıraktığı mal ve (lukata), yani yerde bulunup sâhibi çıkmayan şeyler; hastahanelere ve fakirlerin cenazelerini kaldırmaya sarf edilir ve çalışamayacak hâlde olan kimsesiz fakirlere verilir. Bu 4 sınıf malı, hakkı olanlara ulaştırmak, devletin vazifesidir.
Devlet şehir dışına (Aşir) adında memur koyar. Bunlar, tüccarı hırsızdan ve her tehlikeden korur. Bu Aşir, yoldan geçen tüccardan, yanındaki malın miktarını sorar. Nisâb miktarı ise ve yanında bir sene kaldı ise ve ticaret malı ise, her çeşit maldan, müslümandan 40’ta 1’ini, zimmiden 20’de 1’ini, harbiden 10’da 1’ini alır. Müslümandan alınan bu mal, onun zekatı yerine geçer. Şehirde zekatını vermiştim veya bir yıl olmadı diyenden bir şey almaz. Müslüman tüccardan bir şey almayan kâfir memleketin tüccarından bir şey alınmaz. Onların müslüman tüccarlardan ne kadar aldıkları bilinirse, o kadar alınır. [Kâfir memleketlerinde çalışanların, o devlete vergi vermelerinin lazım olduğu buradan da anlaşılmaktadır.]
İbni Âbidin “rahmetullahi teâlâ aleyh” 2. cilt, 57. sayfada buyuruyor ki “Beytülmalın 4 hazinesinden birinde mal tükenir ise, diğer 3 hazinesinde bulunan maldan buraya ödünç olarak aktarılıp, bu hazineden hakkı olan yerlere dağıtılır”. Buna göre de, 3. hazinede haraç, cizye malı bulunmadığı zaman, din adamlarına ve cihat edenlere birinci hazinedeki zekat ve öşür mallarından verilir. Din düşmanlarının yazı ile her çeşit propaganda ile İslamı yıkmaya, müslüman yavrularını dinden çıkarmaya saldırdıkları zaman, bunlara cevap veren ve müslümanları aldanmaktan koruyan yazarlar, dernekler, Kurân-ı Kerîm kursları, matbaa ve kitaplar ve gazeteler hep mücahit ve İslam kahramanıdırlar. Böyle soğuk harpte, İslamiyeti ve müslümanları koruyan bu mücahitlere, beytülmalda bulunan öşür ve zekat mallarından vermek farzdır. Sultan öşrü kaldırsa, müslümanların öşür vermesi affolmaz. Öşrü kendilerinin vermesi farzdır. Bu mücahitlere vermelidirler. Hem farz yapılmış olur, hem de cihat sevâbı kazanılır.
İbni Âbidin “rahmetullahi teâlâ aleyh” 5. cilt 249. sayfada diyor ki “Beytülmal, helal olarak, hak üzere toplanmayıp, zulüm ile alınmış ise, böyle haksız alınan malları sahiplerine geri vermek farz olur. Beytülmaldan hakkı olanlara verilmez. Bunların alması haram olur. Mal sahipleri malum değilse, beytülmalın 4. kısmına konur. Buradan hakkı olanlara verilir”.