39. Mektup

Bu mektup, Seyyid Abdülbaki Sarenkpuriye yazılmış olup Ashâb-ı yemin ve Ashâb-ı şimali ve Sabıkları bildirmektedir: Allahü teâlâya hamd olsun. Onun seçtiği kullara selam olsun. Allahü teâlâ, sana doğru yolda ilerlemek nasip eylesin! Zulmani, karanlık perdeler arkasında kalanlara, (Ashâb-ı şimal) denir. Bu perdeleri aşıp, nurdan perdeler gerisinde bulunanlara (Ashâb-ı yemin) denir. Nurdan perdeleri de aşanlar (Sabikun)dur.…

94. Mektup

Bu mektup, Abdülkâdir-i Enbali’ye yazılmış olup Fenâ ve Bekayı anlatmaktadır: Âlemlerin, her mahlukun rabbi olan Allahü teâlâya hamd ederim. Peygamberlerin seyedine “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem”, en üstününe, salât, duâ ederim! Bu fakirin anladığına göre, mahlukların hakikatleri, aslları, ademler ile isimlerin ve sıfatların, İlm-i ilâhîdeki sûretleri, görünüşleridir. Bu sûretler, ademlere aks etmiş, onlarda görünmüştür. [Adem,…

37. Mektup

Bu mektup, Mektûbât’ın 2. kısmını toplamış olan [Allahü teâlâ ondan râzı olsun!] fakir, hakir Abdülhay için yazılmış olup (Lâ ilâhe illallah) Tevhid kelimesinin üstünlüklerini bildirmektedir: Rabbimizin “celle sultanüh” gazabını, intikâminı söndürmek için (Lâ ilâhe illallah) güzel kelimesinden daha faydalı bir şey yoktur. Bu güzel kelime, Cehenneme götüren gazabı söndürünce, daha küçük olan başka gazaplarını elbette…

3. Mektup

Bu mektup, Seyyid Mîr Muhibbullah-i Mankpuri’ye yazılmış olup kelime-i tevhidin mânâsını bildirmektedir: Allahü teâlâya hamd olsun ve Onun seçtiği, sevdiği kullarına selamlar, kusursuzluklar olsun! (Lâ ilâhe illallah!) Yani ülûhiyete, mâbudiyete hakkı olan, yalnız Allahü teâlâdır. Şeriki ortağı, benzeri yoktur. Vâcib-ül-vücûddur, varlığı, elbette lâzımdır. Noksanlık ve yaratılmak sıfatları, alâmetleri, Onda yoktur. (Mâbud), ibâdet olunan şey demektir.…

46. Mektup

Bu mektup, Mevlânâ Hamid-i Bengali’ye gönderilmiş olup Kelime-i tevhidin üstünlüklerini ve İslamiyetsiz Evliyâlık olamayacağını bildirmektedir: Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah. Bu güzel kelime, zılleri, hakikati ve İslamiyeti içinde taşımaktadır. Sâlik, nefy [yani (Lâ)] makâmında bulundukça, talib [yolcu] mertebesindedir. (Lâ)yı tamamlayıp, Allahü teâlâdan başka hiçbir şey görmeyince, yolu tamamlamış ve (Fenâ) makâmına yetişmiş olur. Nefyden sonra,…

41. Mektup

Bu mektup, İmam-ı Rabbani hazretleri tarafından bir sâliha hanıma “rahmetullahi teâlâ aleyhâ” yazılmış olup kadınlara lazım olan nasihatleri bildirmektedir: Kadınların, Resûlullaha “sallallâhü aleyhi ve sellem” söz verdiklerini bildiren Mümtehine sûresindeki âyet-i kerime, Mekke şehrinin alındığı gün inmiştir. Peygamberimiz “sallallâhü aleyhi ve sellem” erkeklerle sözleştikten sonra, kadınlarla sözleşmeye başladı. Kadınlarla yalnız söz ile olup mübarek eli,…

23. Mektup

Bu mektup, üstadı Muhammed BâkîBillah’ın “kuddise sirruh” oğlu Hâce Muhammed Abdullah’a “sellemehullahü ve ebkahu ve evsalehu ilâ gayeti mâ yetemennahu” yazılmış olup işin başı, sünnet-i seniyeye yapışmak ve bidatten kaçmak olduğu ve saireyi bildirmektedir: Allahü teâlâya hamd ederim. Onun seçtiği insanlara selamet ve iyilikler ihsan etmesini duâ ederim. Kıymetli oğlum “rahmetullahi teâlâ aleyhima”! Size ve…

59. Mektup

Bu mektup, hocasının oğlu Hâce Muhammed Abdullah için yazılmıştır “sellemehullahü teâlâ”. Akla, hayale gelen ve keşif ile ve şuhûd ile anlaşılan her şey, mahluktur. Bunlara (Mâsivâ) denildiği bildirilmektedir: Allahü teâlâya hamd olsun ve Onun seçtiği, sevdiği kullarına selam olsun! Gözümün nurunun göndermiş olduğu kıymetli mektup geldi. Tasavvuf yolunun oyuncakları gibi yolcuları avutan şeylerin hepsi, Allahü…

50. Mektup

Bu mektup, kadı Nasırullah’a yazılmıştır. Ulema-i rasihin ve diğer din âlimlerinin “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” istidlalleri arasındaki farkı bildirmektedir: (İstidlal), eseri görerek, yani yapılan işi görerek, müessiri, bu işi yapanı anlamak ve mahlukları görerek, halıkı anlamak demektir. (Ulema-i rasihin) ve (Ulema-i zâhir), hep istidlal yapmakta, mahlukların halıkı bildirdiklerini söylemektedirler. Peygamberlere vâris oldukları hadis-i şerifte bildirilen…

39. Mektup

Bu mektup, Mevlânâ Muhammed Sâdık Keşmiri’ye yazılmıştır. Tasavvufçuların (İlmü’l yakîn) bilgisi ile eski Yunan felsefecilerinin (İlmü’l yakîn) bilgisi arasındaki farkı açıklamaktadır: Allahü teâlâya hamd olsun! Onun seçtiği, sevdiği kullarına selam olsun! Tasavvufçulara göre, (İlmü’l yakîn) demek, eserden müessiri, yani işi görerek, bunu yapanı anlamaktır. Eski Yunan felsefecileri de, yani her şeyi akıl ile anlayıp beğenmek…